..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Pek çok doktorun yardımı ile ölüyorum. -Büyük İskender
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı > Burak Mollamehmetoğlu




4 Mayıs 2005
Kaybolan  
Burak Mollamehmetoğlu
Kapı çalındı... Israrla... Şiddetle vuruluyor ahşap kapının yüzeyine. Son bir uyanıklık içimdeki şimdi... Birileri bağırıyor dışarıdan...


:BAEI:
Uzun zamandır neyi kaybettiğimi düşünüyorum. Televizyon karşısında geçen saatler boyunca, uyuşmuş benliğimle paylaştığımız çaresiz radyasyon tutkumuzu zaplarken, ekrandan taşan ışıklarla aydınlanan odamda, boşluğunu dolduramadığım olgunun adını koyma çabasındayım. Kaç gündür çaresizdim ve kaç akşam geçti elimde kumandayla? Bazen, düşündüğümü bile unutmuşken, nedir ki eksikliğini bu kadar çok hissettiren? Acaba nasıl bir şeytanlıktır ki, yitikliği ile bu denli yıkıldığım?
Hayat devam ediyor... Benim akıp giden hayata karşı takındığım tavır ise, sadece önemsemez bir gülümseme.
Dünü hatırlamıyorum. Az önceyi bile anımsamaktan acizim. Kendime karşı kayıtsız, alışkanlıklarım için isteksizim; alışkanlıklarımdan dahi şüpheliyim...
Aç değilim...
Susamadım...
Damarlarımda eksilen nikotini, beynime hücumu kesilmiş kafeini önemsemiyorum. Kaç gündür bu kanalı seyrediyorum, Allah bilir...
Sıkıntıyı aştım, sabırla hesaplaştım... kaslarımın hepsi uyuşmuş- bunu sadece biliyorum-, kontrol bile etmedim.
Üç sinek dolaşıyor etrafımda; başımın üstünde konmadıkları yer, merakla incelemedikleri kıl köküm kalmadı... En son ne zaman yıkandım?
Kokuyor muyum?..
Belki...
Buna da sanki hazırlıklıymışım, ya da yeni hazırlanmışım.
Çevremde bir şeyler değişti mi? Üzeri toz bağlamış eşyalarım hangileri? Perdeler neden pencerelerin önünde sürgülü?
Hiç mi denemedim açmayı?
Belki de az önce çektim yeniden ve az önce oturdum buraya, televizyon karşısına. Az önce, var mıydı?
Kimleri tanıyorum?
Bu evde tek başına mıyım? Kimseyi duymuyorum. Birileri geçip durmuyor ekranın önünden. Sağımda bir kapı var biliyorum, içeriye açılan.
Orada mı acaba?..
Yanlış hatırlıyorsam bu benim suçum değil, çünkü neyi aradığımı unuttum çoktan.
Kafamı oynatsam ya sağa sola. Ama sanki boynum incecik bir tel ve kafam zar zor duruyor üstünde. Korkuyorum boynumu kaybetmekten.
Dışarıdan sesler geliyor kulağıma, ama hiç biri tutmuyor elimden, seslenmiyorlar bana, farkımda değiller ( ben farkımda mıyım?) . Beni ayaklandıracak hiçbir çağrı yok... hiçbir çağrı gelmiyor aklıma beni yerimden kaldıracak.
Çözümsüzlük hissediyorum; sıkışmışlık ve debdebeli bir buhran. İsyan eden bir yanım var: yumruğunu sıkıp havada sallayan ve meydanları dolduran onca kelimeyi görüp de kullanamayan yanım o. İşlevsiz dilimin üzüntüsüyle haykırıyorum boşluğumun içinden. Dünyayı yerle bir edecek sarsıntılar kopuyor etimle kemiğimin içinde...
Fakat nasıl bu kadar sakin karşılayabiliyorum bunları?..
Hayret etmeyi pas geçiyorum. Zira hayret edecek türlü tuhaflık var oluveriyor görümün ortasında:
Bunları daha önce gördün mü?..
Etrafında duran her şeyi biçimsizliğe iten, kalıba dökülmemiş, algıyla yontulmamış güzellikler; kendi vahşiliği içinde muazzam, heyecan verici ve tabirsiz...
Onlar, ki asırlarca beklenmeye değerler, yine de bir şey düşürüyorlar kuruduğunu hissettiğim aklıma: vazgeçmek...
Kaybolanı görüyorum karşımda. Sindiği yerden fırlamış ve belirsiz bakıyor bana.
Bana mı bakıyor? Belli ki vazgeçilmek istemiyor.
Bende istemiyorum. Henüz erken değil mi diyor sanki, henüz erken değil mi?
Bilmiyorum. Bu benim elimde mi? İçimde peydahlanan tüm duyguları aşıyor hissettiğim... düşmek gibi, sonsuzca ve sonsuzluğun gölgelerine baş eğmek gibi.
Karşılıklı duruyoruz Kaybolanla; ben elimde kumanda oturuyorum koltukta, o ise ekranın karşısında. Yine de sadece o direnir gibi akıl almaz tuhaflıklara, kalbi parçalayan duyguları durmadan peydahlayanlara...
Hem onlardan, hem de alakasız çevresinde mutlaklaşanlardan. Üzüntüsünü bende hissediyorum sanki. Adeta kırgınlığı ile bir şeyler anlatma uğraşında bana... Anlamıyorum. Kaçınılmaz bir son var sanki aklıma soktuklarında.
Anlamıyor muyum?...
Farkındalık içinde düşüyoruz boşluğa. Üzüntüsü onu bıraktığım için değil. Daha başka şeyler var duyguların eşikte kaldığı boşlukta. Gündüz var üzüntüsünde, ve de gece. Güneşin sıcaklığı, yağmurun mucizesi; uyku var, bilinçsizce çıkılan yolculuklar ve bedenin uykuya ve rüyaya özlemi var. Kırgınlığı aşk için, sevgilinin nurlu yüzü ve berrak sesinde doğan huzur için.
Mevsimler var üzüntüsünde; mevsimi beklenen bir salkım üzümün tadı ve mevsiminden evvel bulutları parçalayan yaz güneşinin müjdesi var...
Kapı çalındı...
Israrla...
Şiddetle vuruluyor ahşap kapının yüzeyine.
Son bir uyanıklık içimdeki şimdi...
Birileri bağırıyor dışarıdan...
Adımı mı sesleniyorlar?
Kapıya bakmıyor gözlerim. Hala ekranda tüm ilgim. Kaç kişi var adımı haykıran? Kapı sarsılıyor ama açılmıyor.
Ağlamalar ve feryatlar...
Aslında duyuyorken gürültüyü ve tuhaflıklar, artık daha fazla yadsınmıyorken tarafımdan, uzaklarda bir bulut gibiyim. Açmıyorum kapıyı inatla. Ama vazgeçmiyor gürültüler uğraşından: kapı açılacak, o kadar...
Neden açmıyorum ki kapıyı? Ayaklarım yok mu benim, bir aklım ve vücudum.
Zor...
Kaybolan tepemde ve üzüntüsü akıyor içime, sanki benimmiş gibi, sanki kahrolan benmişim gibi.
Algımı, benim zavallı algımı silkip atan fevkalade güzellikler çıkıyor sahneye yeniden. Eskiden gördüğüm ve hala karşımda endam eden her şeyin isimleri neydi ki, ben şimdi hepsini yeniden koymak için heves ediyorum. O zaman, ya bunlar onlar değil, ya da çok uzun bir uyku bu, gördüklerimi görmek istediğim gibi gösteren. Kendim de değişmiş miyimdir acaba? Merak ederken kendimi, Kaybolan bekliyor karşımda. Bir çerçeve duruyor aramızda.
Anlamıyor muyum?
Gürültüler savaşı kazanıyor sonunda.
Kapım yerlerde...
Üstüne basıp geçen insanlar bildiğim gibi; nefes nefese ve fani. Biri yaklaşıyor suratıma. Gözleri gözlerimde; bense ekrana bakıyorum hala.
Bir dokunuş var boğazımda; yumuşak ve tedirgin...
Bir el yükseliyor gözlerimin üstüne, son kez bakarken dünyaya...
Ve bir ses duyuyorum, yankılanıyor çok uzaklarda... “ Ölmüş.”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yeraltı kümesinde bulunan diğer yazıları...
İnsan Çiftliği
Garip Bir Buluşma
Mezarımı Derin Kaz
Oda - - - 1 -
Nokta
Cennet
400 Küp
Dikkat Et! Tavandan Kan Damlıyor.
Ecele Giden Yol
Soysuz Ev

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yol Bitti
Atla!
Beyaz El
Nu'karh Anlatıları
Nu'karh Anlatıları III
Nu'karh Anlatıları II

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sanki... [Şiir]
Gidişim [Şiir]
Ufuktaki Şehir III. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Şehir II. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Şehir [Roman]


Burak Mollamehmetoğlu kimdir?

KiMDir??. . GerÇEkTeN. . KiMDir??

Etkilendiği Yazarlar:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Burak Mollamehmetoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.