Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
Çocukluğumuzda, anne babamızı, kardeşimizi, arkadaşlarımızı kıskanırız. Büyüdükçe okul arkadaşlarımızı, bizden başarılı, bizden akıllı insanları… Sonra aşık oluruz, sevgilimizi. Evleniriz eşimizi. Çocuklarımız olur onları kıskanırız. Kızımızı bir oğlan dansa davet eder sinirleniriz. Oğlan gelini çok sever içimiz burkulur. Yani ömür boyu hiç bitmez bu kıskançlık. Ben üç yaşımdayken eve bir beşik geldi. İçinde çirkin, buruş buruş, sürekli ağlayan, ellerini kollarını sallayan bir bebek. Kardeşin dediler. Anneannem ‘’Senin pabucun dama atıldı’’ Dedi. Günlerce karşı evlerin damlarına bakıp pabuçlarımı aradım. Daha önce eteğini her çekiştirdiğimde benimle ilgilenen annem, akşam eve geldiğinde beni kucağına alıp havalara zıplatan babam bu tuhaf ve çirkin şeyin başından ayrılmaz oldular. Her ağladığında yanına koşup, kucaklarına alıyorlar. Pış pış yapıyorlar, altını temizliyorlar ve sürekli onunla uğraşıyorlardı. Yalnız kaldım. Arasıra yanına gidip emziğini ağzından alıp emiyor, biberonuna su doldurup içiyordum. Bir gün de annem mama pişirmek için mutfağa gittiğinde yatağa tırmanıp bebeğin üzerine oturdum.Annem çığlık çığlığa girdi içeri ve ‘’öldürecekmisin kardeşini? Dedi .... Bilmem... Ölüm ne demek bilmiyorum ki ben... Ama kıskanıyorum anlamıyormusunuz? Diyemedim.. Avazım çıktığı kadar bağıra bağıra ağladım.... Okul yıllarında kıskanlığın canımı acıttığı kadar beni motive eden bir duygu olduğunu da öğrendim. Başarılı olanlar ödüllendiriliyordu İlkokul birinci sınıftayken, öğretmen okumayı ilk söken kızın yakasına kırmızı bir fiyonk taktı Çok imrendim. Bütün gece heceleye heceleye, satırlarda parmaklarımı gezdire gezdire okumak için çabaladım. Uykusuz kaldım ama ertesi günü kurdeleyi de aldım. Lisedeyken en kıskandıklarım; Cuma töreninde o hafta başarı kazanan öğrencilerdi.Ya kompozisyon, ya şiir ya da bir spor dalında ödül alanlar kürsüye çıkar, öğrenciler ve öğretmenler onları alkışlardı. Sırf oraya çıkmak için hiç kimsenin ilgi duymadığı bir dal olan cirit atma sporuyla ilgilendim. Benimle birlikte bu sporu yapan iki çocukla kürsüye çıkıp ikinci olarak ödül aldım. Sonra büyüdüm aşık oldum. Kıskançlıkla yine kol kola, yan yana gezmeye devam ediyoruz. Aşığa, sevgiliye, eşe olan kıskançlık hiç bitmez. Dozunda olan kıskançlığın keyif veren bir tarafı da yok değildir hani. İnsan, sanki daha fazla sevildiğini düşünür. İlkellik falan demeyin. Herşeyin fazlasının zarar olduğu gibi kıskançlığın fazlası, da hastalıklı hali de zarar verir, bıktırır insanı. Kıskançlık yüzünden yapılan kavgalar, yıkılan yuvalar, işlenen cinayetler hep bu duygunun kontrolsüz ve marazi bir hale gelmesinden kaynaklanır. Bu hiç hoş değil. Benim bahsettiğim, keyif veren kıskançlıklar, sevgiden kaynaklanan kıskançlıklar ve insanı başarı kazanmaya, mücadeleye iten kıskançlıklar. Vallahi ne yalan söyleyeyim ben kıskançlığımı seviyorum. Fügen Yılmaz Ekim 2000
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İnci Fügen Yılmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |