Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Bu toplumda erkeklerin egemen olmasını yadırgamıyorum. “Erkek egemen bir toplum” deyip erkek milletini kadın milletinin karşısında çaresizmiş gibi gösterilmesine de ayar oluyorum. Ama fakat ve lakin maalesef erkek milletinin en aşılmaz tabularından birinin artık penis olduğundan da artık şüphe duymuyorum. Boyu mu işlevi mi? Evet, Havva annemiz ve Adem babamızın yasak meyveyi yedikten sonra avret yerlerinin kendilerine görünmesinden sonra örtündükleri incir yapraklarının ardında penisin kaldığını söylerler. Aslında burada kasıt, görme ve gözleme ayrıcalığını erkeğin ele aldığını vurgularlar. Daha sonra erkek, kadının önündeki incir yaprağını da kaldırarak onu seyirlik bir objeye dönüştürür. Bu süreçte erkeğin, görüngüdeki iktidarını perçinlediğinden dem vururlar. Böylece penisi görme ve gösterme ayrıcalığını kendi tekiline alan erkek, ister istemez bir tabunun doğmasına yol açar. Bu tabu da kısa bir sürede erkek bedeni ve kimliğini esir almış ve “erkek” kavramıyla hızlıca özdeşleşir hale gelmiştir. Toplumsal ve ahlaki değerlerin, kuralların yerleşmesi ve örgütlenmesinin de -bir başka okumayla- bu tabunun penceresinden gerçekleştirildiğini öne sürülebilir miyiz? Evet, böylesine konuşulan, kutsanan, abidevi ve fetişe dönüşen organın kısa sürede bedeni istila edebileceği ise kimsenin aklına gelmiyor. Nasıl mı? Düşünün… Kadın soyunduğu zaman, üzerinden çıkardığı her giysi parçasıyla biraz daha soyunur, oysa erkek üzerindeki donu çıkarana dek soyunmuş sayılmaz. Bu işlemi yaptığı zaman da sahnede olan kendisi değil aslında penisidir. Çıplak bir kadın vücudunu izleyen göz, cinselliği vücudun bütün noktalarından algılayabilir, ancak çıplak bir erkek bedeninde ister önden isterse profilden bakılsın, göz sadece bir noktada odaklanır ve bu noktada değerlendirmeye yönelik artık iki kriter kalır sadece. O da: “Büyük” ya da “küçük” olup olmadığıdır… Erkek cinselliğiyle böylesine özdeşleştirilen ve hazzın garantisi olarak algılanan bir organın boyutu elbette hem kadın hem de erkeğin dünyasında önemlidir. Bu işin bir standardı da olmadığı için hemen her erkek, en azından ilk gençliğinde organının boyutu hakkında ciddi kuşkular duyup bunalımlar yaşar. Kendi organından daha irisine sahip olduğunu duyduğu veya bildiği hemcinsleri karşısında ciddi bir komplekse kapılır. Böylesi koşullanmaların ve peşin kabullerin olduğu bir ortamda, gerçekten küçük boyutlu bir penise sahip erkek için yaşam – özellikle cinsel alan- bir kabusa dönüşmesi kaçınılmazdır. Özellikle kıyaslama şansına sahip erkeklerin, kadınlarla yaşanan bir takım cinsel ilişkilerinde gerilimleri de beraberinde taşır. Erkeğin kendisini rahatlatmak için sarıldığı, kadının da -özellikle kendi cinselliğini tanımadığı toplumlarda- ileri sürdüğü “boyu değil işlevi” sözü, sadece fizyolojik açıdan ele alındığında bile tam bir laf salatasıdır. Cinselliğin verdiği hazzın doruklarına kısa sürede ulaşmak ve uzun süre bu doruklarda kalmak için penis boyunun önemli olmadığını söyleyenlerin art niyetli olduğunu düşünüyorum. Zira konu önemlidir ve iri bir penis bu süreçte hem erkek açısından, hem de kadın açısından mühim bir yardımcıdır. Penise İhanet! Tamam! Penis boyunun önemsiz olmadığını ama sağlıklı bir cinsel yaşam için tek ve yeter kriter olmadığının da altını çizmekte fayda var. Bu memlekette erkeğin cinselliğini, takke düşüp kel göründükten sonra değerlendiren anlayış devam ettiği müddetçe -ki, bu anlayışı devam ettirenlerin büyük çoğunluğunu yine erkekler oluşturur- penis bir tabu olarak hayatımız boyunca kalmaya devam edecektir. Dikkat edin, dilde penisle ilgili sayısız argüman olmasına, görselliğin penisi kışkırtması ve kutsamasına rağmen penisin kendisi vagina gibi ortalıkta filan değildir ve çoğunlukla da dolaylı yoldan varlığı imlenir. Bu imgelem de iriliği, yapabilme kudretini ve egemenliği her zaman içinde barındırır. Gerçekte ise çoğunlukla farklıdır. Penisin imajı penisin kendisine ve işlevine üstün çıkar. Bu imajın peşinde koşan erkek de görüngüde iktidardır. Bu iktidarını sürdürebilmek ya da canı her istediğinde sınamak için penisine mahkûm olan erkek milleti aslında bir sarmalın içindedir ve sarmaldan kurtulamadığı zaman da penisine ihanet sürecinin içine dahil olur. Nasıl mı? Bakınız, penis dediğimiz organ bu vücut için aslında her zaman tehditkar olandır. Bir kadın göğüslerini ya da vaginasını “açar” ama bir erkek penisini “çıkartır.” Öyle değil mi? Burada; “Açmak” ve “Çıkartmak”ın çok önemli farklılıkları barındıran iki kavram olduğunu umarım anlamışsınızdır. Çünkü çıkan ya da çıkartılan obje de en nihayetinde başka bir yere girme potansiyelini içinde barındırır ve tehdit eder. İşte sarmal da bu noktada devreye girer. Böylesine metaforlar yüklenmiş ve indirgenmiş bir organa sahip olan erkeğin, sık sık erkekliğini test etmek, iktidarını onaylatmak adına üstelik hiç gerekmediği halde organını çıkartmak zorunda olduğunu hissettiği an işi bitmiş, erkekliği yok olma süreci içine girmiştir. Zira çıkartılan organ her seferinde başka bir organa girdiğinde bir müddet sonra haz alınamaz hale gelir ve yaralanmaların başlamasına neden olur… Penis bilgeliği Peşin kabullerden ve katı cinsiyetçi bakış açılarından kurtulamadığı sürece erkek ne yazık ki, penisinin tahakkümü altında yaşamaya devam edecektir. Belki çok iddialı olacak ama iktidarsızlık, erken boşalma, boşalamama gibi sorunlar yaşayan erkeklerin penislerine ihanet ettiklerini düşünüyorum. Çünkü penis yukarıda yüklenen anlamlarından öte cinsel alanda erkeğin en önemli rehberidir. Gerçekte karşısındaki kadını istemeyen erkeğin sertleşememe, erken boşalma gibi sorunlar yaşaması çok doğaldır. Bu noktada bilinçaltı penis yoluyla erkeğe mesaj yollamaktadır. Bu mesajı algılamayan, yanlış yorumlayan ya da dinlemeyen erkek, bir müddet sonra sorunu kendi erkekliğinde aramakta her cinsel ilişkiyi kabusların yaşandığı zorlu bir sınava çevirmektedir. Hal böyle olunca da sarmal kuvvetlenmekte ve içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Bu cepheden bakıldığında, yıllardır birlikte olduğu eşiyle iktidarsızlık problemi yaşayan herhangi bir erkeğin kendisine ve eşine itiraf etmediği veya edemediği sorunun, eşe karşı cinsel arzu yoksunluğu olduğunu ileri sürmek hiç de abes olmaz herhalde. Üzülerek söyleyebilirim ki böylesi durumlarda da maalesef yani ne yazık ki kadınlar da erkeğe yardımcı olmak adına zarar verebiliyorlar. Hasta muamelesi yaptıkları erkekleri iyileştirme çabalarında kendi cinselliklerini unutup -ya da bizim toplumumuzda hiç öğrenemeyip- karşı tarafa acıma ile karışık gereksiz şefkat duygularıyla yaklaşıp, erkeğin kendisini aciz durumda hissetmesini körüklerler. Elbette ki sevmediği ya da cinsel arzu duymadığı kadınlarla birlikte olan tüm erkeklerin iktidarsız olacakları gibi bir çıkarsama yapılmaz. Sonuçta erkek doğası gereği, fetih dürtüsü daha baskın, poligamiye tek yanlı olarak daha yatkın ve cinsel dürtülerini daha kolay dışa vuran bir cins olduğu için salt fiziksel ilişki kurabilme eğilimi her zaman daha yüksektir. Ancak bu durumda da iç sesini dinlemeyen, erkekliğini sadece talep edildiği için sunan ve sürekli penisini kutsayan erkeğin duygularını yitirmesi kaçınılmazdır. Duyguların yitiren bir erkeğin odundan bir farkı olur mu? Hiç sanmıyorum… Uzun lafın kısası, penis de bir canlıdır ve o aslında büyük bir bilgedir. Yani erkeğin cinsel arenasında yol gösteren en büyük yol göstericidir. Bir erkeğin partnerine karşı bir nevi turnusol kağıdıdır. Ancak onu tabulaştıran, fetişe dönüştüren koşumlardan kurtulduğu vakit, erkeğin, gerçek erkekliğe adım attığını rahatlıkla söyleyebilirim. İşte bu yüzyılda hiçbir arkadaşıma bu durumu anlatamadım. Umutlar üçüncü binyıla. Ne de olsa çıkmayan candan umut kesilmez değil mi?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |