İnsanın en iyi tarafı ürperebilmesidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Her şiir bir iklimdir. Kimi zaman kışın acımasızlığını, kimi zaman ilkbaharın umutlarını, izlerini taşır. Yaz şiiri ise, doğanın bütün izlerini, lekelerini siler. Her şairin yaşamında derin etkiler yapan şiirse, hiç kuşkusuz sonbahar şiiridir. Çünkü, şairlerin en çok sevdiği gerçek olan ölümü, en çok duyumsadıkları zaman sonbahardır. Şairlerin yaşama dört elle sarıldıkları sanılsa da, ölüm, onların en yakın dostu olmaya devam etmektedir. Bugüne değin bilinçli ölümü seçen şairlerin hangi mesajı verdiklerini sanıyordunuz. Düşen her yaprak, dökülen her tel saç bizi her gün biraz daha ölüme yaklaştırmıyor mu? Mayakovski Yesenin’in intiharının ardından hayatı sevmeye dair onca söylemine karşın niçin aynı yolu izlemiştir? Çünkü, o da, tüm şairler gibi aynı topraktan yoğrulmuştur. Elimizdeki örnekler bizi bu sonuca götürmektedir. Her şair okyanus dalgalarıyla boğuştuğunu sanırken, gün gelir durgun bir gölün sularına yenik düşer. Yazgısını gölün aynasına gömen şair mutlu sona ulaşmıştır. Yorgun sonbahar yapraklarının kendisini örtmesini bekler, yalnızca... Şiir yoğunluktur. Eğer şair bu yoğunlaşmayı sağlayamamışsa, şiir ondan uzaklaşır. Çünkü şair, şiirin özsuyunu bulamamış demektir. Her ne kadar şairler, şiirle nikahlıyken küçük flörtleri yaşamak isterlerse de, gerçekte bu durum yoğunlaşmanın en büyük düşmanıdır. Bu, yaz mevsiminde kar yağmasını andırır. Evet, şiir bakım ister, her gün biraz daha güzelleşmek ister. Eğer bir şair dostunuz varsa, yandınız demektir. Çünkü, dünyanın en az geçimli insanlarıdır. Özellikle şiirle yoğunlaştığı anlarda kimseyle ilgilenmek istemezler. Onu yolda rastladığınızda sizi görmeyebilir, bir gece önce rakı kadehlerini birlikte patlatsanız dahi, sizi ilk kez görüyormuşçasına bakabilir. Sakın bu davranışlar karşısında paniğe kapılıp, dostluğunuzu ondan esirgemeyin. Çünkü, şair dostunuzun gözü o an şiirden başka kimseyi görmemektedir. O yalnızca soluk alıp veren bir varlığa benzer. Şair, ıstırap ve güzellikleri gerilimli bir biçimde yaşamayı ve bunu bütün dillerde ifade edebilmeyi ister. Şair kendini sürekli bir cenderede hisseder. Yaşamın gerçeğini inkarda beceriksizdir ve sürekli kendi yarattığı yel değirmenlerine karşı savaşır. Bu bağlamda şair ve şiir özgürlüğüne son derece tutkundur. Şiirin yatağında akıntının tersine yaptığı her yürüyüş , şairi biraz daha gerçek yaşamdan uzaklaştırmaktadır. Eğer bir şairin huzurunu sağlayamıyorsa, şiirin özgürlüğü o denli önemli değildir.Vücudunun tüm sıcaklığını şiirine veren şair, koltuklarının altından günü gelince dünyanın en güzel kelebeğinin uçup gideceğini bilmektedir. Şair, dünyanın en ağır işçisidir. Mayakovski’nin dediği gibi, şair, ırmakta altın arayan bir işçiye benzer. Sonuçta ikisi de saflığın, güzelliğin peşinde koşar. Şiir, şairin içindeki depremdir. En güzel şiir; şairin merkezinden büyük dalgalarla yayılarak çevresini etkileyebilen şiirdir. Her şairin en büyük özlemi, günün birinde 7,5 Richter ölçeğinde bir depremle uyanmaktır../.. Not: Bu yazı 17 Ağustos 1999 depremi öncesi kaleme alınmış ve 1998'de Kıyı dergisinde yayımlanmıştır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |