Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire |
|
||||||||||
|
İnsanı, doğayı ve kadını temel alan Neolitik Ana Tanrıça düşünce ve yaşam biçimi, Kızılbaş Aleviliğin ilk proto Adıdır. Dikkat edilirse Tanrıça düşünce ve inanç yapısında önce somut doğa ve insanın temel özelliklerindeki güce önem veriliyor. Aynı zamanda hem doğanın zaman zaman hırçınlığına, hem de insanın korku ve kötülükleri yaşatma psikolojisini şu temel yapıya oturmayı uygun bulmuştur. Doğayla kendisini bir bütün olarak gören Neolitik ve Kızılbaş insanı, insanın İyilik - Kötülük, Artı - Eksi, Pozitif- Negatif, Aydınlık – Karanlık, Olumlu - Olumsuz, Çirkin - Güzel gibi düşünsel ve fizik kavramları proto doğacı Materyalist düşünceyle açıklamıştır. Diğer taraftan İnsandaki korkunun kaynağını ve doğanın sürekli değişkenliğini ise Metafizik idealist yöntemle savuşturmayı uygun görmüştür. Bu düşünce, yaşam ve inanç yapısında, ilk doğacı Pro Materyalizm daha aktiftir, Metafizik idealist yapı ise pasiftir, ama vardır. Ana Tanrıça insani düşünsel yaşam M.Ö.5 bin yıllarına kadar kesintisiz devam ederken, Sümerlerle birlikte Kral Tanrıcılık ortaya çıkmış oldu. Buna sebep olansa, çoğalan insan nüfusu, ticaret, sosyal, siyasal gelişmelerdir. Ana Tanrıçalar eskisi gibi her konu ve sorunlara yetişemediğinden, kendisine yardımcı olarak Kral Tanrıların varlığına onay vermiş oldu. M.Ö.2500 yıllarına kadar Tanrıçalar ile Kral Tanrılar toplum yaşamını ortak şekilde yönettiler. Değişen ve gelişen sosyal, siyasal koşullar bu yapıyı daha da zorladığından, Hz. İbrahim'in öncülüğünde Tek ve Gök Tanrıcılık icat edildi. Bilindiği gibi Hz. İbrahim'in soyundan olan yüzlerce Peygamber, Tevrat adıyla şekillendirdikleri kitapla, sözde dünyada ilk insan olarak Adem'i yaklaşık M.Ö.3 bin yıllarında icat ettiler. Hz. Musa'nın Yahudilik, İsa'nın Hristiyanlık ve Muhammed'in İslam diniyle aynı mantalite üzerine tüm insanlık yaşamını, Adem hikayesiyle cinsiyetçi eril kepaze bir noktaya getirmiş oldular. Monoteist yaşam ve düşünce anlayışına karşı çıkan Dualist dinlerden Zerdüştlük, Şamanizm, Konfuçyüslük, Şintoizm, Taoizm, Hinduizm, Brahmanizm ve Budizm gibi doğacı düşünsel inanç yapıları, tek tanrıcı dinleri sürekli eleştirip reddettiler. Dünyanın tüm kıtalarında Dualist düşünce ve inanç yapısının, Monoteist dinlere karşı çıkmasının temel gerekçesi şu ana noktaya da dayanıyordu. Doğacı Dualist düşünce ve inançlar, doğal olarak insanı ve kadını temel alır. Bu da erkek ve kadının birlikte, beraber ortak, aynı zamanda iyilik ve kötülüklerin insanın kendi doğal yapısında olduğuna inanıp, her şeyin ikili düzenle evrimselleştiğine kanaat getirmesidir. İkili inanç ve düşünsel yapı, Mezopotamya dillerinden Farsça ve Kürtçede “DU” iki demektir. Anlamı ikili bir felsefi düşünceye dayanan Dualizm olarak teorikleştirilmiştir. Bu teoriye en büyük katkıyı Zerdüşt ve Mazdek yapmıştır. Kadın ve erkeğin birbirinden hiçbir üstün farklı yanları olmadığı, bunun ikisinin ortak tanımı ve adı İnsan olabilmektir Neolitik Tanrıçalıkta. Gerçek insan olmak için, doğa ve canlıların insandan ayrı ya da uzak olmadığını, hepsinin birbirini var ettiğini düşünüp diyalektik gerçekliğe saygı gösterir. Çağ ve zamanın koşullarına göre yaşam yapısını sürekli değiştiren demokratik, laik, inanç ve düşünsel yapının son adıysa Kızılbaş Aleviliktir. Daha da özetlersek Kızılbaş Alevilik; doğallık, çağdaşlık, pozitivizm ve birazda manevi dini inançsallık demektir. Nasıl ki, bilimde negatif ve pozitif iki karşıt kutuplar olmazsa bilimsellik ya da türemek mümkün değilse, Alevilikte de hem doğanın kendi yapısındaki olumlu olumsuz gerçekleşmeler, hem de insanın iyilik ve kötülük özelliğini ikili bir düşünce yöntemiyle, materyalizm ve metafizik gerçekliğe göre sentezlemiştir. Bu yüzden Alevilik hem bilim hem de maddi manevi inanç felsefesidir. Alevilik içerisinden iki temel olgudan dinsel duyguyu çıkardığımızda, tamamen materyalistleşip ateistleşmeyi ilke edinmek şart olur. Aynı şekilde dinsel maneviyat gereğinden fazla yüceltildiğinde ise, dindarlaşarak donup bağnazlaşmaktır bu. Her insanın ateistleşmesi ve aynı şekilde her bireyin dindarca donuklaşarak yaşaması mümkün olmadığına göre, Kızılbaş Alevilik bunun demokratik çözümünü Doğacı Dualist Sentezlemede görmüştür. Doğal ve insandaki gerçeklikten kaynaklı Kızılbaş Alevilik, Üst İnsana inanıp, insanın maddi manevi psikolojik yapısını asla göz ardı etmemiştir, edemez de. Çağdaşlığı, laikliği, demokrasiyi, insan hak ve hukukunu, dini ve inançsal yapıları kendi doğallığında kabul eden Pozitif Bilimlerin İlk Sentezci atasıdır. Modern Pozitif Bilimler; bilindiği gibi M.Ö.500 yıllarında Helen Felsefecilerle başlatılıp daha sonra Batı Avrupa ülkelerinde en yüksek aşamaya gelmiş oldu. Dinlerin düşünce yapısını teorikleştiren Metafizikçilik ile, somut yaşamsal gerçekliği teorikleştiren pozitif Bilimsel Materyalizm, 1500'lerden itibaren tam olarak birbirinden ayrışmaya başladılar. Pozitif Bilimlerle, Dini Metafizik ayrışma özellikle Avrupa topluluklarında çetin kavgalarla sürdürüldü. Örneğin Kilise Papazları ve Krallar güç birliği yapıp binlerce felsefeci ve bilim insanlarını giyotinlerle boğdurarak öldürdüklerine tüm dünya şahit oldu. Bu vb. olaylar tüm acılara rağmen, demokrasi, laiklik, seküler ve evrensel insan haklarının daha da netleşmesini sağladı. Her iki zıt düşüncenin birbirinden ayrışması, aslında Dualist dinler döneminde yaşanması gerekiyordu. Ancak çağın zor şartları, insanların eğitilmden yoksun olmaları ciddi bir engeldi. Günümüzde ise her imkanın varlığına rağmen siyasal ve maddiyatçı dinlerin tamamen çirkinleşmesi, modern pozitif bilimler ise benzer anormalliklere sebep olduğuna göre, her ikisi de dünya ve insanlığı tehdit eder noktaya gelmiş bulunuyorlar. Bu bakımdan ya ikisinden de tamamen uzaklaşılarak daha akılcı bir düşünce bulunmalıdır. Veya Duralist düşünce gibi her ikisinin en güzel yanları yeniden sentezlenerek, insanlığa doğru hizmeti sunan noktaya getirilmesi gerekiyor. Modern bilimleri ölçüsüz anormal yapısından, dinleri ise tüm çirkinliklerinden arındırmanın tek çözüm yolu, “Üst Ahlak İlkeciliğidir”. Bu veya bunu aşan akılcı bir yöntem geliştirilmezse şayet, tek tanrıcılık ve aşırı pozitivistlik insanlığın sonuna oynamaktadır. Gelinen aşamayla mevcut gerçeklikler ifade edilen noktada olduğuna göre, insan başta olmak üzere modern bilimler ve dini yapılar çağın gerçekliğine uygun “Üst Ahlak ilkesine” göre şekillenmek zorunda. Üst Ahlak ilkesi teorikleştirilip bilince çıkarılmadığı sürece insanlığın maddi manevi sonu gelmek üzeredir. Diyalektik ve tarihsel olarak açıklamaya çalıştığımız insan ve insanın var ettiği tüm kavramsallıklar, bu evrimsel aşamalarla ancak gerçekleşebildi. Her insanın şunu net olarak bilmesi gerekir, her şeyin üstünde kutsanılan monoteist tanrıcılık ve düşüncesi, ilk insan ataları olan Homo Spienler çağında yoktu. O çağda yok olan bir kutsalın tüm dünya yaşamına hükmetmesini düşünmek ukalacı kepazeliktir. Milyon yıllar sonra var edilen tanrı, insan öldüğünde o da öleceğine göre, demek ki, tanrı ya insandır ya da yoktur. Bu gerçekliğin bilincine varan Kızılbaş Alevilik, Enel Hak demiştir. Yani insana bir tanrı lazımsa oda insanın kendisidir. İyiliklerle dolu kültüre sahip kişi en iyi tanrıdır. Kötülüklerle doluysa en kötü tanrıdır deyip tüm metafizik sapkınlıklara noktayı koymuş bir düşünsel felsefi inançtır Kızılbaşlık. Bu yapıda isteyen her insan başta doğaya, kendisine ve insana saygıyı öğrendiği için, bunu “Üst Ahlak İlkesiyle” yeniden güncellemek veya teorikleştirmek tek çözüm yolu olarak görünüyor. Kısacası Kızılbaş Aleviliğin; insan, bilim, inanç ve dinlerle böyle bir diyalektik bağı mevcuttur. Kızılbaş Aleviliğin özetlenen diyalektik tarihsel gerçekliğinden anlaşılacağı gibi, tek tanrıcı dinlerle ve hele İslam'ın inanç. İbadet ve yaşam şekliyle en ufak bir bağ ya da ortak noktası bulunmuyor. Buna rağmen Aleviler bin yıldır Emevi Arap İslam, Şii Abbası İslam ve Türk İslam Emperyalist gericiliğin katliamları sonucunda, korku psikolojisiyle istemeyerek de olsa kendilerini İslam görmeye başlamışlardır. Gelinen son noktada Kızılbaş Alevilik, kendisi olmayan İslami anormallikten bir an evvel kurtulup gerçek özüne dönmek zorunda. Bu öze dönüş ise, Devrimci Aleviler Birliği'nin perspektifiyle ancak mümkündür. “İslam ve İslami benzetmelerle yetinmeyi düşünen Aleviler şunu bilmelidir ki, anasına, bacısına ve kızı olan Kadını şeytan görüp aklı kısa saçı uzun diyen İslam'ın, iste Şii Alicisi olsun ister de diğer Mezhepleri, Alevi olup Alevilikten uzaklaşanları yarın daha kötü aşağılama ve işkencelerle yok edeceğini akıllarından çıkarmamalıdırlar. Cemal Zöngür KAYNAKLAR : Charles Keit Maisels – Uygarlığın Doğuşu. İmge Yayınları Feliciesn Calleye – Dinler Tarihi.Varlık Yayınları William H. Mc Neil – Dünya Tarihi. İmge Yayınları Haluk Hacaloğlu – Zerdüşt Ahuramazda. Ruh ve Madde Yayınları Ethem Xemgin – Aleviliğin Kökenindeki Mazda İnancı ve Zerdüşt Öğretisi. Berfin Yayınları M. İlin - E. Segal – İnsan Nasıl İnsan Oldu. Say Yayınları Alaaddin Şenel – İlkel Toplumdan Uygar Topluma. Birey Yayınları Alaaddin Şenel Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 1.2.3. Cilt. Kabalcı Yayınları Bilim Alaaddin Şenel – Siyasal Düşünceler Tarihi. Bilim sanat yayınları. Abdullah Öcalan Sümer Rahip Devletinden Demokratik Cumhuriyete – Aram Yayınları Misea Eliade – Şamanizm. İmge Yayınları Pavul Dolukanov – Eski Ortadoğu'da Çevre ve Etik Yapı. İmge Yayınları Musa Şanak – Mezopotamya'da Dinlerin Doğuşu. Aram Yayınları Sigmund Freud – Günlük Yaşamaın Psikopatolojisi. Payel Yayınları Samuel Noah Kramer – Tarih Sümerde Başlar. Kabalcı yayınları Eguene Enruquez – Sürüden Devlete. Ayrıntı Yayınları B. Malinovski – Vahşilerin Cinsel Yaşamı. Kabalcı Yayınları E. Reed – Kadının Evrimi 1.2. Cilt. Payel Yayınları
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |