Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
ERMENİSTAN’A KARŞI DEKLARASYON Bir yeryüzü yurttaşı olarak • Ermenistan yöneticilerinin 29 Ocak 2015te yayınladığı deklarasyonu şiddetle reddediyor, bu deklarasyonu yayınlamakla yapmış oldukları saygısızlık ve densizliği kesinlikle hoş görmüyorum; • Ermenistan’ın artık bu mitomania sendromundan kurtulmasını, soykırım saplantısı ve yalanını terk etmesini bekliyor; tamamen açığa çıkmış olan tarihte eşi benzeri görülmemiş bu büyük iftirayı ve yalanı gerçek olarak kabul edenleri, düzmece belgelerle bunu desteklemeye çalışanları, bunun araştırılmasını, tartışılmasını, yadsınmasını yasalar çıkartarak engellemeye, koruma kalkanları altına almaya çalışanları, bu ortaçağ autodafé kafasını şiddetle kınıyorum; • Türkiye’nin olumlu ve sevecen yaklaşımına karşın Ermenistan’ın Türkler ve Türkiye’ye karşı nihilizme varan nefret, kin dolu, sert, düşmanca eylem ve söylemlerini büyük üzüntüyle karşılıyorum; • Ermenistan ve Ermeni Apostolik Kilisesi’ni Türkiye’den tazminat ve toprak talebi gibi patolojik tutkular peşinden koşmaktan vazgeçmeye, entrika, isyan ve terörle dolu kendi karanlık geçmişleri ve tarihleriyle yüzleşmeye çağırıyorum, • Yüzyıl boyunca sürdürdükleri bu soykırım yalanı için Ermenistan yöneticilerini Türkiye Cumhuriyetinden, Ermeni terörüne kurban giden Türk ailelerinden, Türk yurttaşlarından, Ermenistan halkından, Ermeni diasporası ve tüm dünyadan özür dilemeye davet ediyorum, • Ermenistan’ın Türkiye ve insanlığa karşıtı nefret suçu oluşturan bu karalama kampanyasının, etkinliklerin ve düşmanca söylemlerinin cezalandırılması gerektiğine inanıyor, bu tutum sürdürdüğü sürece bu ülkeye Birleşmiş Milletler kararı ile ambargo dahil gerekli her türlü yaptırımın uygulanmasını bekliyorum, • Ermenistan yöneticilerinin ısrarla sürdürdükleri gerginlik politikasına rağmen yüzlerce yıldır birlikte yaşamış, komşu Ermeni ve Türk halkları arasında er geç bir tarihsel uzlaşmanın sağlanacağını umut etmek istiyorum. EPİLOG Soykırım iddiasına nihilizme varan bir tutkuyla ölümüne sarılıp bu konuda sürekli psikolojik propaganda yapmak, küllenmiş acıları yeniden siyaset arenasına taşımak, çok daha derin nefretlere, düşmanlıklara yol açmasının yanı sıra, halklar arasındaki kin, öfke ve karşılıklı suçlamaları tırmandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Hepsinden beteri iki tarafta da bir takım ırkçı-şoven kuruluş ve derneklerin faaliyete geçerek iki toplum arasındaki düşmanlıkları yeniden körüklemesi olasıdır. Ve maalesef gidişat o yöndedir. Rüzgar eken fırtına biçer, fırtına eken de kasırga biçer. Soykırım yalanının açığa çıkması, çıkarılması salt Türklerin ve Ermenilerin değil, tüm insanlığın sorunudur. Türk toplumu bu ağır ve asılsız karalamanın altında kendini ezik ve suçlu hissetmektedir. Soykırım yalanını pazarlayanlar bu suçluluk kompleksini ve bu algıyı Türk toplumuna şırıngalamayı, yerleştirmeyi başarmışlardır. Bir ülkeyi ve toplumu tepeden tırnağa soykırım yalanıyla suçlamak en azından soykırım kadar ağır bir suçtur. Ve bu düzmece suçlamayı yapanlar, pazarlayanlar, bundan nemalananlar bunun hesabını adalet önünde vermelidirler. Benim insanlık vicdanına çağrım şudur: Bir sürü belge, bilgi, bilim insanının karşı çıktığı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı kapsamında bu Ermeni mitomanisini, bu asılsız yalanı ve iftirayı kesinlikle, hiçbir zaman kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz. Bu çağrı Türk halkının uyanması, üzerindeki ölü toprağını atması için yapılan adalet ve demokrasinin güçlendirilmesini amaçlayan, geleceğe dönük bir çağrıdır. Soykırım yalanına karşı direnmek nefret söylemine, ırkçılığa karşı savaşmak, barış, sevgi, eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve insanlık için savaşmak demektir. Kuşkusuz, tüm bu olan bitenler ne Türklerin ne de Ermenilerin yaşamış olduğu kayıp ve acılara göz yummak anlamına gelmez. Türk, Ermeni, Kürt, Arap, Müslüman, Hristiyan, milyonlarcası emperyalistlerin tezgahladığı savaşlarda öldü, yaralandı, göç etmek zorunda kaldı, evlerini, mallarını, mülklerini kaybetti, hayatları yıkıma uğradı. Geçmiş acıları anlamsız ve ölümcül bir yarışmaya sokmak yerine tüm halkların kardeşliğini, barış ve sevecenliği geliştirmeye özen göstermeliyiz diye düşünüyorum. Bu empati ve erki oluşturmak için -bir zamanlar faaliyette olan- Türk-Ermeni dostluk derneğinin yeniden kurulmasını öneriyorum! Ama kime söylüyorum? Karşımda muhatap kim var? İşte bakıyorum: Karşıma sadece –kimsenin okumadığı, aldırmadığı, belki de hiç bilmediği- Birleşmiş Milletler binasının duvarında yazan tümce çıkıyor: “…ve artık ulus ulusa kılıç kaldırmayacak, ve savaşı öğrenmeyecekler…”. Bu söz taş duvara kazınabiliyor, yazılıyor, ama, tuğla gibi kalın, taştan daha sert olduğu anlaşılan, beyinlere ve yüreklere bu söz işlemiyor! Her fırsatta ırkçı, etnik, dinsel ayırımcılık ve nefret söylemleriyle toplumlar arasına düşmanlık tohumları ekmekten, gözdağı vermekten, karşılıklı aşağılamalardan, üstü kapalı tehditlerden vazgeçmemiz, hepimizin bu kan davası ve misilleme zihniyetini terk ederek karşılıklı kayıpların acısını istismar etmeyi bırakmamız, işbirliğinde uzlaşmamız, barış ve sevgide gelişmemiz gerekir demeyi umut etmek istiyorum. Ama, ne yazık ki, elim havada kalıyor, sanki rüzgarı kavramağa çalışıyorum, karşı tarafta en küçük bir umut ışığı görünmüyor. Bu durum Üçüncü Dünya Savaşına kadar böyle sürecek gibi görünüyor. Umarım yanılan ben olurum. KAYNAKÇA 1. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Milliyet Yayınları, 1992, 2. Davranışlarımızı Kökeni, Dr. Erol Teber, Sorun Yayınları, 1975 3. Din Devletleri, Prof. Dr. Aysel Ekşi, Ümit Yayıncılık, 1995 4. Emperyalizm Kıskacında Türkler Ermeniler Kürtler, Yazıcı Yayınevi, 2003, Ersal Yavi 5. History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Stanford J. Shaw, Cambridge University Press, 1987 6. History of the Western Civizilation, Bertrand Russell, Unwin University Books, 1971 7. İnternet kaynakları: Timeturk Haber, BBC, Reuters, Liberation, Le Monde, Vikipedia, Agos Gazetesi, Al Jazeera ve Ermenistan ile ilgili çeşitli web siteleri 8. Osmanlı İmparatorluğunun Yükseliş ve Çöküş Tarihi, Dimitri Kantemir, Cumhuriyet Yayınları, 1998 9. The Encyclopedia Americana International Edition, Americana Corp., I-XXX Volumes, New York, 1977 10. The Reader’s Digest Great Encyclopeadic Dictionary, Oxford University Press, 1964 11. The Turkish Labyrinth, James Pettifer, Viking Penguin Group, 1997 12. Théma Larousse, Tematik Ansiklopedi, Cilt 1-2, Larousse 1993 Milliyet 1993-1994 13. Türk Devrimini Temelleri ve Gelişimi, Doç. Dr. Ahmet Mumcu, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları, 1976 14. Türkiye Cumhuriyeti Çökerken, Vural Savaş, Bilgi Yayınevi, 2004 15. Türkiye’de Etnik Gruplar, P. Alford Andrews, Ant Yayınları, 1997 16. Türkiye Neden Feda Edildi? Merdan Yanardağ, Destek Yayınevi, 2013 17. Türklerin Tarihi, Doğan Avcıoğlu, Tekin Yayınevi, 1985 18. Ulusal Kültür Savaşı, Atilla İlhan, Bilgi Yayınevi, 1998
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdağ Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |