Ben bir dünya yurttaşıyım. -Sokrates |
|
||||||||||
|
İlk tart cezamı Galatasaray Lisesi’nde 1967 yılında almıştım. Yemekhanede tabak kırdığım için. Çünkü neredeyse her gün çıkan buz gibi yapış yapış makarna, kayış gibi pırasa ve içinde üç tane pıtrak tane yüzen üzüm hoşafını protesto etmek için çatallarımızla masaya vuruyorduk. Benim çatal tabağa denk gelince tabak kırıldı. Yemekhaneci numaramı aldı ve Müdür’e iletti. Okul malına zarar vermek ve edepsizlik gerekçesiyle bir hafta okuldan uzaklaştırıldım. Bu ikincisi ise 30 günlük bir tart. Facebook’tan 30 gün boyunca neden tart edildiğimi merak ediyorsanız bu yazıyı lütfen okuyun. Bu vesileyle üstü örtülü ve görmezden gelinen bir çok gerçeğe de ulaşmış olacaksınız. THE INTERCEPT & ASSOCIATED PRESS Bağımsız medya kanallarından The Intercept’in editörü Gleen Greenwald ’ın (1) 12 Şubat 2016 günü Associated Press ’ten aktardığı habere göre İsrail hükümeti Facebook'u kendi siyasal çıkarları için kullanmakta, eleştirel yazı ve yorumları sansürlemeye, gerektiğinde hesapları kapatmaya zorlamaktadır. (2) Yine 30 Aralık 2017 tarihli “Facebook ABD ve İsrail hükümetlerinin talimatlarıyla hesapları kapattığını duyuruyor” başlıklı yazısıyla Greenwald hangi içeriğin sansürlenmesi gerektiğinin belirlenmesinde Facebook’un ABD ve İsrail ile doğrudan işbirliği yaptığına dikkat çekmişti. (3) FACEBOOK & İSRAİL İŞBİRLİĞİ Zaman yaklaşıyordu. İsrail’in daha ırkçı, aşırı sağ, etnik-dinsel bir devlete dönüşme sürecinin dünya kamuoyundan olabildiğince gizlemesi gerekiyordu. O nedenle Facebook ve sosyal medyada “mıntıka temizliği” yapılacak, İsrail ve Siyonizm’i eleştiren “sakıncalı” kişiler bir şekilde ayıklanacaktı. Nitekim söz konusu işbirliği haberinin yayımlanmasından 7 ay sonra İsrail Apartheid (4) için ilk “yasal” adımı atıyordu. 19 Temmuz 2018 tarihinde İsrail Meclisi Knesset, ülkeyi sadece "Yahudilere ait özel bir yurt” olarak tanımlayan bir yasa tasarısını “Temel Yasa” adıyla kabul ediyordu. İsrail’in Anayasası olarak tanımlanan bu 11 maddelik Temel Yasa, “İsrail, Yahudi Halkının Milli-Devleti ” başlığıyla yürürlüğe girdi. Yasanın ilk maddesi özetle şu şekilde: A- İsrail devletinin üzerinde kurulduğu İsrail toprağı, Yahudilerin tarihsel yurdudur. B- İsrail Yahudilerin milli yurdudur; bu yurtta Yahudiler kendi doğal, kültürel, dinsel ve tarihsel kaderini belirleme hakkını yerine getirir. C- İsrail’in kendi milli kaderini belirleme hakkı sadece Yahudilere aittir. Yasada “İsrail toprağının Yahudilerin milli yurdu” olarak tanımlanmasıyla etnisite, din ve ırk ön plana çıkartılıyor. Yani İsrail vatandaşı olmak artık yeterli değil. Önemli olan Yahudi ırkından gelmek! Yasanın 10.cu maddesinde “Yahudiler” ve “Yahudi olmayanlar” (Jews and Non-Jews) ayrımınının yapılması Apartheid’a açık bir kanıt oluşturuyor. Nazilerin “Nürnberg Yasaları” nı andıran bu “Temel Yasa” insanlığın en utanç verici, yüz kızartıcı yasalarından biridir. Yasa ayrıca "birleşik ve bütün Kudüs” ün başkent olduğunu belirtiyor; işgal altında bulundurulan topraklarda BM kararlarına aykırı olarak yeni Yahudi yerleşimlerinin yapımına devam edilmesini " milli çıkar" olarak tanımlıyor. Ülkesinin işgalci, ırkçı, Apartheid bir devlet olduğuna vurgu yapan Haaretz (5) gazetesinin yazarı Gideon Levi 7 Nisan 2019’daki seçimlerle ilgili şöyle yazmıştı: “Böylesine bir çoğunlukla İsrail’i resmen bir Apartheid devleti ilan etmek mümkün olacak. Ayrımcılığa verilen bu destek ve işgalin sürdürülmesi göz önüne alındığında hiçbir şey şu yalın gerçeği çürütemez: Neredeyse tüm İsrailliler Apartheid’ın sürmesini istiyor. Salı günkü sonuçlar ne olursa olsun, işgalcinin ülkesi işgalcinin ülkesi olarak kalacaktır. Aşırı sağ, Batı Şeria'nın ilhak edilmesini istiyor. Böyle bir adım oy toplamada avantaj sağlayacak, ancak, sonunda İsrail’in demokrasi maskesini parçalayacak, hem yurtiçi hem de yurtdışında tepkiler yaratacaktır. Ancak, Filistinlilerin kovulmasını veya yok edilmesini veya Tapınak Dağı’na (Haremi Şerif) Üçüncü Tapınağın inşasını, oradaki camilerin (Mescidi Aksa, Kubbetüs Sahra) yıkılmasını savunan veya hayal eden faşist sağ kanat için hiçbir vicdan sahibi oy kullanamaz. Netanyahu’nun ılımlı olduğu iddia edilen Likud partisi, yalnızca mevcut durumu, yani ilan edilmemiş Apartheid’ı sürdürmek istiyor.” (6) “YAHUDİ MİLLİ DEVLET YASASI” VE “NÜRNBERG YASALARI” Sanırım burada Nürnberg Yasalarından söz etmenin tam sırasıdır. 15 Eylül 1935'te Nürnberg'deki toplantıda Naziler dünyayı korkunç bir sona sürükleyecek etnik-ırkçı ve şoven yasaların yürürlüğe konmasına karar veriyorlardı. Max Müller, Arthur de Gobineau, Gustaf Kossinna, Houston Stewart Chamberlain, Georges Vacher de Lapouge, Herbert Spencer, Ernst Haeckel gibi teorisyenlerin ileri sürdüğü “Ari ırk” kuramından esinlenen Naziler bu görüşü Alman Meclisine taşıdılar ve onaylatarak resmi yasa haline getirdiler. İnsanlığın üstün ve aşağı ırklardan oluştuğunu savunan bu kurama göre Aryanlar beyaz tenli, mavi gözlü Kafkas ırkından geliyordu. Hint-Avrupa ırkları Aryan (7) ırk kabul ediliyor, diğer ırklardan fiziksel, zihinsel, kültür ve uygarlık açısından üstün sayılıyordu. Romalılar, Yunanlılar, Cermenler, Anglo-Saksonlar, Slavlar, Keltler, Baltıklar Aryan’dı. Nürnberg Yasaları Ari ırktan olan Almanların, alt ırklar olarak belirlenen Yahudiler, Siyah Afrikalılar, Çingeneler ile evlenmesini, ilişkide bulunmasını, alışveriş yapmasını yasaklıyordu. YASAYA TEPKİLER İsrail’deki Apartheid’ın yasalaşmasına yapılan itirazların hepsini buraya almaya olanak yok. Ama bazılarını aktarıyorum: Yasayı protesto eden İsrailli sanatçı Rotem Sela “Araplar ve Yahudiler kardeştir” dediği için Netanyahu tarafından tehdit edilmiştir. Netanyahu “ İsrail tüm vatandaşların devleti değildir. Meclisten geçirdiğimiz Yahudi Milli Devlet Yasasına göre, İsrail sadece Yahudilerin milli devletidir" diyerek Sela’yı susturmuştur. İsrailli aktör Tzaçi Halevi’nin Arap artist Lusi Ahariş ile 2018 yılında evlenmesi de İsrail’de büyük sorun yaratmıştı. Lusi “bir Yahudi’yi baştan çıkartmak” ile suçlanmıştı! İsrail İçişleri Bakanı evliliği sert bir şekilde eleştirmiş, Yahudi ile Arap arasındaki evliliklerin asimilasyon ve bunun sonucunda Yahudi ırkının tamamen tükenmesine neden olacağını iddia etmişti. Sol kanat barış aktivistlerinden İsrailli yazar Davit Grosman 25 Nisan 2018 tarihli Fransız L’OBS dergisindeki yazısında bu tehlikeli gidişata dikkat çekiyordu: “51 yıldır başka bir halkı işgal altında tutuyoruz. İçinizde iki tür insanlık algısı olduğuna inanmaya başlamadan bir başka ulusu işgal edemez ve baskı altında tutamazsınız: Üstün insanlar ve aşağı insanlar ! Bu görüş her şeyi kirletiyor. Büyük çoğunluk, baskın olan bu görüşü benimsiyor: Doğru olduğu için değil, baskın olduğu için ! Biz kendimiz işgali yasallaştırıyoruz. (…) Şundan eminim ki Filistinlerle çatışmanın sürmesi bizi daha hayvani yaratıklar haline getiriyor. Hayvani, ırkçı, acımasız oluyoruz.” (8) GEREKÇELER, BAHANELER İşte, sanırım, bu nedenlerden dolayıdır ki 2016 yılından beri Facebook benim ve başka birçok kişinin sesini kısmak için girişimlerde bulundu, bulunuyor. Ancak, hemen şunu belirteyim: ABD ve İsrail’in politikalarını eleştirdiğim için hiçbir zaman bana açıkça ve doğrudan bir uyarı gelmedi. Çünkü o zaman foyaları ortaya çıkacaktı. Fakat ne yaptılar? Hedef saptırmak için her zaman başka bahaneler, yan gerekçeler ileri sürdüler. Ben tüm bu bahaneleri reddettim. Her seferinde bir yanlışlık (!) olduğunu söyleyip özür dilediler. Ben önemli ve popüler biri değilim ama görünen o ki Trump, Macron, Netanyahu, Putin ve Merkel gibi liderler ile kapitalizm, emperyalizm, feodalite tortusu Avrupa krallıkları ve hanedanlıklar, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, Apartheid, Siyonizm, Evanjelizm, İslamcılık gibi siyasal yapı ve ideolojileri eleştirdiğim yazı ve paylaşımlarımdan Facebook’un rahatsız olduğu açık. (9) En son 23 Mart 2020’de BBC’nin koronavirüsle ilgili bir araştırmasını paylaştığım için yeni bir uyarı daha geldi. Güya bu paylaşım “Facebook Topluluk Standartları” na aykırıymış. Oysa, aynı haberi BBC zaten kendi Facebook sayfasında yayınlamıştı! Bunu Facebook’a bildirip itiraz edince yine bir yanlışlık (!) oldu deyip özür dilediler. Elbet bu da bir bahaneydi. KURT İLE KUZU Fakat benimle ilgili rahatsızlıkları sürüyordu. Ezop’un “Kurt ile Kuzu” masalındaki gibi illa bir bahane, bir gerekçe bulmak zorundaydılar. Nitekim aradılar, taradılar, sonunda 2019 yılında paylaştığım, Goebbels’in “Önemli olan halkı inandıracak, uykuya geçirecek yalanlar söyleyebilmektir. Halkı her zaman ateşleyin, soğumasına, düşünmesine asla izin vermeyin” sözlerini gerekçe gösterdiler. 30 gün boyunca yorum ve paylaşım yapamayacağımı 25 Mart 2020’de bildirdiler. (10) Oysa benim amacım, Goebbels’i övmek değil, tam tersi, Nazizm, Faşizm gibi rejimlerin taktiklerini, nefret söylemlerini kınamak, bunların ne kadar tehlikeli olduğuna ve günümüzde hala bu bayat taktikleri uygulayan hükümetlerin varlığına dikkat çekmekti. Ama, Facebook bunu sanki ben “tehlikeli kişilerin veya kuruluşların sembollerine, övgü veya destek” veriyormuşum gibi göstermeye çalıştı. Peki bir senedir aklınız neredeydi? Neden bir sene sonra bu paylaşımı gündeme taşıdınız? Hitler, Mussolini, Çavuşesku, Franco gibi diktatörlere karşı yaptığım paylaşımları görmüyorlar mı? Bakın 18 Nisan 2014 günü Facebook sayfama Hitler’in arabada giderken coşku içinde halkla el ele tutuştuğunu gösteren bir resmini koymuştum. O resme yaptığım yorum ise şöyleydi: “Hitler'i coşkuyla iktidara taşıyan Alman halkı masum değildi, en az Hitler kadar suçluydular...Şimdi aynı benzer durum Türkiye için geçerlidir: Fırsatını bulsalar Atatürk'ün Batı’dan alıp topluma kazandırdığı tüm kültürel, etik ve sanatsal değerleri yok edeceklerdir!” Galatasaray Lisesi, Fransız Filolojisi ve Facebook’tan tüm arkadaşlar benim özgür düşünceli biri olduğumu, her zaman ırkçı, fanatik ve faşist ideolojilere karşı çıktığımı çok iyi bilirler. Bunu Facebook’un da çok iyi bildiğinden en ufak bir kuşkum yok. O halde beni bu şekilde suçlamaya ne hakla cüret edersiniz ? Aslında böylesine çirkin bir iftira ve imada bulunduğu için Facebook hakkında suç duyurusunda bulunmam gerekirdi! PARADOKSAL FIRILDAK Hal böyleyken, öte yandan bir de bakıyoruz ki Atatürk düşmanı, Antisemit, gerici ve dinci çevreler Facebook’ta cirit atıyor: Üye olmuşlar, sayfalar açmışlar, gruplar kurmuşlar, vur patlasın çal oynasın tam gaz gidiyorlar, maşallah, maşallah! Facebook bunların antisemit hakaretler yapmalarına, abuk sabuk çağdışı hezeyanlarını paylaşmalarına izin veriyor, onlara hiç ses çıkarmıyor. İyi de birader bu nasıl olabilir? Bu tuhaf paradoks nasıl açıklanabilir? Yoksa Facebook’un gözünde ben onlardan daha mı tehlikeliyim? Eğer bana 30 gün ceza veriliyor, fakat onlara dokunulmuyorsa bu işte bir fırıldak yok mu? Elbette var. Hem de ne fırıldak! Bu fırıldağın açıklaması aslında çok basit: Nasıl ki Müslüman Kardeşler Örgütü’nü İngiltere; nasıl ki Hamas’ı İsrail; nasıl ki El Kaide, Taliban, IŞİD, PKK gibi terör örgütlerini ABD oluşturmuş, örgütlemiş, desteklemiş ve finanse etmişse, Türkiye’deki tarikatçı ve dinci yapılanmaları da ABD ve İsrail oluşturmuş, örgütlemiş, desteklemiş ve finanse etmiştir. (11) Bu emperyalizmin tarihsel ve en eski stratejilerinden biridir. Bu strateji sosyal demokrat gazeteci Uğur Mumcu ile sosyalist ekonomist Prof. Yalçın Küçük’ün yazılarında, yapıtlarında sıkça anlatılmış, açığa çıkarılmıştır. Yalçın Küçük’ün “Türkiye’deki İsrail, İsrail’den daha güçlüdür” söylemi işte bu çarpıcı gerçeğe işaret eder. (12) Buradan çıkan önemli bir sonuç da Evanjelizm, Siyonizm ve İslamizm’in dayanışma ve işbirliği içinde olduğudur. Bundan dolayı, İsrail’in gözetimi altında bulunan fanatik ve Antisemit gruplara Facebook’ta izin verilir. Zira İsrail’in Antisemitizmi canlı tutması, ateşlemesi, soğutmaması, bu kozu kullanması, Holokost’u da sıkça gündeme taşıyarak sürekli mağduru oynaması, işgal, yayılma, ilhak, etnik temizlik politikalarını, yasadışı yerleşimleri, savaş suçlarını, ırkçı Apartheid rejimini maskelemek için bu tür malzemeye gereksinimi vardır. (13) İsrail’in en çekindiği şey aydın ve entelektüellerden yani Türk entelijentsiyasından yapılan ve yapılacak bilimsel ve akademik eleştirilerdir. Üstelik bu eleştiriler İsrail’in muhalif yazarlarına, Anti-Siyonist İsrailli bilim insanlarına, medyasına veya uluslararası saygın haber kanallarına dayanıyorsa, bu İsrail rejimi için çok daha büyük bir sorun oluşturur. (14) Çünkü o zaman eleştiriler Türk kamuoyu ve Facebook’taki entelektüel çevre tarafından ciddiye alınmaya başlanacak ve İsrail’in işi zorlaşacaktır. ÖZGÜR DÜŞÜNMENİN BEDELİ Facebook’un benim ve benim gibi özgür düşünen kişilerle uğraşmasındaki temel neden budur. Zira eğer örneğin ben Fransa’da yaşıyor olsaydım, böylesine tayyareden bir bahaneyle 30 gün ceza verilmesine Eyfel Kulesi havada takla atarak kıçıyla gülerdi. Ama Fransa gülemezdi! Zira Fransa’da Macron’un başa oturmasıyla öylesine utanç verici ve akıl almaz gelişmeler yaşandı ki: İsrail’i eleştirmek ve Siyonizm karşıtlığı (Anti-Siyonizm) Macron tarafından “Antisemitizm ’in modern bir biçimi” olarak görüldü. Çeşitli ülkelerde ve İsrail’de yaşayan sol görüşlü, Anti-Siyonist Yahudi entelektüel ve akademisyenlerin itirazlarına, protestolarına ve Macron’a uyarı mektubu göndermelerine rağmen bu konuda yasa çıkarıldı! Yani artık Fransa’da İsrail ve Siyonizm’i eleştirmek Antisemitizm suçu kapsamında değerlendiriliyor! Siyonistler Fransa’yı teslim almış durumda ve onlar hem Fransa, hem de Türkiye’de tahmin edemeyeceğiniz kadar güçlü. TOTALİTER VE NİHİLİST BİR DÜNYA KAPIMIZDA Tüm bu olan bitenlerden şu sonuca varıyorum: Şu an metamorfoza uğramış, mütasyon geçirmiş, mutant bir Siyonizm türü olan Neo-Siyonizm tehdidi ile karşı karşıyayız. İsrail’de iktidardaki Neo-Siyonistler aşırı ırkçı Apartheid yasalarıyla; yabancı düşmanlığıyla; ultra-ortodoks şeriatçı partileriyle; Tevrat masallarına dayanan “seçilmiş halk” hezeyanlarıyla; üçüncü tapınağı Kudüs’e inşa etmenin mesihsel coşkusu içinde körkütük sarhoş olmuş durumdadırlar. Bu yeni ideoloji eskisinden çok daha tehlikeli, azgın, acımasız ve cüretkârdır. Zira arkasında, Trump’ı iktidara taşıyan Evanjelistler ile ABD gibi dev bir emperyalist-kapitalist gücün koşulsuz desteği vardır. Musa Şeriatı, Tevrat ve Talmud’u eleştirdiği için Spinoza’yı Yahudilikten aforoz eden, öldürmeye çalışan; Karl Marx’ı antisemit olmakla suçlayan; tarihçi Prof. İlan Pappe’yi İsrail’deki üniversiteden atan ve ülkesinden kovan bu gözü dönmüş zihniyet bugün İsrail’de iktidardadır. Bu zihniyet – benliğini bu yola adayanlar dışında - kendinden başka hiç kimseye, hiçbir ulusa, hiçbir devlete, hiçbir dine, hiçbir değere en küçük bir saygı duymamaktadır. Zira, onların hepsi goyim, kafir ve tanrısal lanet altındadır, zamanı geldiğinde yok edileceklerdir. Bu zihniyet ABD ve Fransa’da iktidarı ve medyayı büyük ölçüde ele geçirmiş ve tüm dünyaya meydan okumaktadır. Emperyalizm, Siyonizm, Evanjelizm ve İslamizm dayanışmasından oluşan bu zihniyet COVİD-19u da fırsat bilerek egemenliğini güçlendirmek peşindedir ve asıl büyük tehlike budur. NE YAPMALI? Esas düşman sonunda yüzünü göstermiştir. Onlar sadece Filistin halkının değil, tüm dünya halklarının düşmanıdır. Ben bu olguya kendi çapımda dikkat çektim. Arı kovanına çomak soktum. Bunlar elbette ki arı değil: Çiyanlar, akrepler, engerekler, hamam böcekleri, dünyanın en tehlikeli canileri. 21.ci yüzyılın başından bu yana, günümüz dünyası eskisinden daha beter hale gelmiş olup insan hayatı, özel yaşam, bireysel özgürlük, insan hakları, özgür düşünce, ifade özgürlüğü, sanat, mizah, eleştiri, hümanizm, barış, laiklik emperyalist, ırkçı, dinci ve mesihsel ideolojilerin büyük bir tehdit ve kuşatması altındadır. COVID-19’u fırsat bilen dünya egemenleri gereksiz gördükleri devlet ve ulusları yıkıma uğratacak, insanları tamamen sindirecek totaliter ve nihilist bir dünya düzenine dönmenin hazırlığı içinde kolları sıvamışlardır. İletişim özgürlüğünün yanı sıra Facebook, Twitter, Youtube, Instagram, Whatsapp gibi ağ sağlayıcı sosyal medya kuruluşları da aynı tehdit ve kuşatma altındadır. Bu bağlamda, Facebook’u kendi durumunu ivedilikle gözden geçirmeye, sapkın ideolojilere ve bu kuşatmaya karşı direnmeye davet ediyorum. Bireysel özgürlük ve insan hakları savunucusu mu, yoksa karanlık nihilist rejimlerin perde arkasındaki işbirlikçisi ve avukatı mı olacaktır? Nasıl ki Twitter Çin hükümetinin baskıları sonucunda prensip kararı alarak Çin Halk Cumhuriyeti’nden ayrıldıysa, tüm ağ sağlayıcılar zor ve baskı uygulayan devletlerden ayrılarak onları kendi yalnızlık ve karanlıklarıyla başbaşa bırakmalıdırlar. Ne yazık ki Facebook’un böyle bir prensip kararı alabileceğini hiç sanmıyorum. Bir yeryüzü yurttaşı olarak özgür düşünen dünya aydınlarının birleşerek dünya barışını, insan mutluluğunu ve insanlığın geleceğini tehlikeye atan her çeşit dinci, ırkçı, ayırımcı ideolojilere karşı direneceğini, er veya geç, dur diyeceğini umut etmek istiyorum. KAYNAKÇA VE DİPNOTLAR 1) Glenn Edward Greenwald (doğum 1967) Amerikalı avukat, yazar ve gazeteci. Edward Snowden’in ABD ve İngiltere’nin dünyayı denetlemesiyle ilgili gizli belgelerini The Guardian gazetesinden yayımladı. 2) Kaynak: https://theintercept.com/2016/09/12/facebook-is-collaborating-with-the-israeli-government-to-determine-what-should-be-censored/) 3) Kaynak: https://theintercept.com/2017/12/30/facebook-says-it-is-deleting-accounts-at-the-direction-of-the-u-s-and-israeli-governments/ 4) Apartheid ırk ayırımcılığı ve yabancı düşmanlığı anlamına gelir. Nazi Almanya’sı ve Güney Afrika Cumhuriyeti Apartheid devletlerdi. 5) Haaretz İsrail’in en saygın, muhalif ve sol kanat gazetelerinden biridir. Türkiye’deki Cumhuriyet gazetesi gibi. 6) Haaretz, Gideon Levi, “Apartheid’a oy verin” 7.4.2019 – Parantez içindeki açıklamalar bana aittir) 7) Aryan Sanskritçede soylu, saygıdeğer, onurlu anlamına gelir. 8) L’OBS dergisi, sayı 2789, 25.4.2018, s: 22-43 9) Nasıl ki İslamizm (İslamcılık, dincilik) “siyasal İslam”, Siyonizm “siyasal Yahudilik” ise, Evanjelizm de “siyasal Hristiyanlıktır”. Tüm Türklerin birleşip tek bir devlet kurmasını savunan Pan-Türkizm veya Turancılık gibi Siyonizm de tüm Yahudilerin birleşip tek bir devlet kurmasını savunan ırkçı, gerici, sömürgeci, aşırı sağ milliyetçi bir görüştür. 10 Kasım 1975 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Siyonizm’in “ırkçılık ve ırksal ayrımcılık” olduğunu 3379 sayılı kararıyla kabul etmişti. Bu bağlamda Siyonizm Güney Afrika Cumhuriyeti’nde uygulanan ırkçı Apartheid ve sömürgecilik rejimi ile bir tutulmuştu. BM Genel Kurulu`nun bu kabulu uluslararası kuruluşların hazırlamış olduğu rapor, bildiri ve ayrımcılığa karşı düzenlenen toplantılarda alınmış kararlara dayanıyordu. Söz konusu rapor, bildiri ve kararların tümünde Siyonizmin, belli bir ırkın üstünlüğünü esas alan ideolojik doktrin olduğuna dikkat çekildiği gibi dünya barışı ve güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturduğu vurgulanıyor, dünya ülkelerinin bu tehdide karşı ortak tavır sergilemesi için çağrı yapılıyordu. Evanjelizm veya Evanjelik Kilisesi, tutucu ve dinci Hristiyanlık mezheplerinden biridir. Evanjelikler ( ya da Evanjelistler) Tevrat’ta söz edilen kutsal toprakların (bugünkü Filistin bölgesi) Tanrı tarafından seçilmiş halk Yahudilere vaat edildiğine ve Mesih'in (Maşiyah) gelişiyle birlikte İsrail’in dünyaya egemen olacağına dair kehanetlere inanırlar. Bugün Evanjelistlerin, ABD'nin ulusal politikalarını etkileyecek güçte olduğu açıktır. Neoconların Büyük Ortadoğu Projesi, Evanjelistlerin "vaat edilmiş topraklar" ve “Armagedon Savaşı" inançlarıyla örtüşür. 10) Facebook’tan gelen uyarı özetle şöyle: “30 gün boyunca canlı bağlanamazsın. Bunun nedeni daha önce Topluluk Standartlarımıza uymayan bir şey yayınlamanızdır. Standartlarımızı takip etmeyen her şeyi mümkün olan en kısa sürede kaldırmak için teknoloji veya inceleme ekibi kullanıyoruz. Facebook'taki herkes için dünya genelinde aynı Topluluk Standartlarını kullanıyoruz. Dünyanın farklı bölgeleri, standartlar konusunda eğitilmiş kendi inceleme ekiplerine sahiptir. Facebook'ta tehlikeli kişilerin veya kuruluşların sembollerine, övgü veya desteğine izin vermiyoruz. Tehlikeyi şu gibi tanımlarız: Terörist faaliyet, organize nefret, toplu veya seri cinayet, insan kaçakçılığı, organize şiddet veya suç faaliyeti. Yayınınız tehlikeli kişiler ve kuruluşlar hakkındaki Topluluk Standartlarımıza aykırı olduğundan, başka kimse göremez. Hatırlatma olarak, 30 gün boyunca yazı yayınlayamayacak veya yorum yapamayacaksınız. Gönderdiğiniz bir şey gelecekte standartlarımıza uymuyorsa, yayınlama veya yorum yapma olanağınız kısıtlanabilir. İnsanları kendilerini ifade etmeye ve birbirleriyle herkese saygılı bir şekilde bağlantı kurmaya teşvik eden Topluluk Standartlarımız var.” 11) Günümüzde koyu dindar, Antisemit ve İsrail'in karşıtı görünen bir çok siyasetçi ve iş adamı aslında Mossad ajanı olup İsrail'in emrinde ve denetiminde çalışmaktadır 12) Emperyalizmin bir diğer stratejisi de sürekli yalan üretmektir: Tarihçi Doç. Sezai Balcı ile Prof. Mustafa Balcıoğlu tarafından Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki belgelerin gün yüzüne çıkartılmasıyla hazırlanan “Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu” adlı araştırma Erguvani Yayınevince 2017 yılında yayımlandı. Eser Rothschild Ailesi ile Osmanlı ailesi arasındaki gizli ilişkileri ve o devirde Osmanlı’ya ait Filistin topraklarının alınan borç karşılığında satıldığını açığa çıkartıyor. Bu gerçeği kamufle etmek için de “Filistinliler Yahudilere toprak sattı” yalanı ortaya atılıyor. Türkiye’de yaşayan herkes bu tarihsel yalanı yutuyor. O gün toprakları satan zihniyet bugün Cumhuriyet döneminde inşa edilmiş fabrikaları özelleştirme gerekçesiyle satıyor. 13) Türkiye’deki sol, ilerici çevre ve medyada İsrail’i eleştiren tek bir satır bulamazsınız. Buna izin verilmez. Anımsayın: Ecevit “İsrail soykırım yapıyor” demiş, ama sonra lobilerden üç kere özür dilemek zorunda kalmıştı. Zaten öylesine müthiş bir psikolojik baskı vardır ki antisemit damgasını yeme korkusuyla Türk entelijentsiyasından hiç kimse İsrail’i eleştirmeye cesaret edemez. Siyonizm ve İsrail’i hiç çekinmeden eleştiren Uğur Mumcu, Yalçın Küçük, Roni Margulies gibi anti-siyonist yazarlar da zaman içinde bir şekilde pasifize edilmişlerdir. Uğur Mumcu (1942 – 1993) Cumhuriyet gazetesinin ünlü araştırmacı yazarı. Arabasına muhtemelen Mossad tarafından yerleştirilen bir bombayla yaşamını yitirdi. Ailesi suikastın Türkiye derin devletince düzenlendiğini ileri sürdü. Yalçın Küçük ( doğum 1938) sosyalist düşünür ve ekonomist. Ergenekon kumpasında 682 gün tutuklu kaldı. 2013’te 22 yıl hapsa mahkum oldu. Mahkumiyeti ertelendi. Roni Margulies (doğum 1955) şair ve yazar Devrimci Sosyalist İşçi Partisi üyesi. Londra’da yaşıyor. 14) Londra İnsan Bilimleri Enstitüsü Direktörü Slavoj Zizek Antisemitizm suçlamasının İsrail’e yönelik haklı eleştirileri karalamak amacıyla sıklıkla başvurulan bir yöntem olduğunu, bunun artık herkese yöneltilir hale geldiğini belirtiyor ve ekliyor: “Holokost’un bundan daha itici ve alaycı bir manipülasyonu düşünülebilir mi? Birinin çıkıp, Holokost kurbanlarına asıl saygısızlık edenin, siyasal hedeflerini meşrulaştırmak için bunu bir araç olarak kullanan İsrail devletinin ta kendisi olduğunu dile getirmesi gerekir.” Amerikalı siyasal bilimci Prof. Norman Finkelstein’ın Holokost’un endüstriye dönüştüğünden söz etmesinin nedeni de budur: Zira İsrail’in bunu siyasal istismar, mağduru oynama ve ticari kazanç kapısına dönüştürdüğü artık iyice açığa çıkmış durumda.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Erdağ Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |