Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Siyasal ahlâkı; diğer ahlâki değerlerden ayıran temel özellik, siyasi oluşum ve misyon üstlenmiş kişilerin, temsil ettiği topluluğun ahlâk yapısının da aynı olduğu anlamına gelmesidir. Bu yüzden siyasi kişi ve öncülerin, toplumların taktirini kazanacak evrensel ahlâki kültüre sahip olmaları gibi bir zorunlulukları vardır. Ancak siyasetin uygulama politikalarında her zaman çeşitli engel ve zorlukların olması, siyasi misyon sahibi kişileri ciddi anlamda zorlamaktadır. Siyasetteki bu engelleri rahatlıkla aşacak ve rencide olmak istemeyen siyasiler, evrensel ahlâk çerçevesine bağlı bilgi, kültür ve donanımla birlikte, iyi bir vicdan sahibi olmalarıyla ancak mümkündür. Donanımsız ve hesapsız yola çıkıp, birçok şeyi ciddiye almayan siyasiler, bazen bilerek bazen de farkına varmadan büyük bir siyasi ahlâksızlığın içerisine düşmektedirler. Siyasal ahlâksızlıklar genelde devlet güvencesi ve dokunulmazlıklara sahip siyasilerde görülmektedir. Bu da siyasete olan güven ve itimatı her zaman olumsuz yönde etkilemekte. Kültür seviyesi gelişmemiş toplumlar genelde siyasal ahlâksızlıkların farkında olmadan, aynı siyasileri desteklemeyi sürdürmeleri, toplumun ahlâk niteliğini ciddi seviyede düşürmektedir. Onun için toplum ve ülkeyi yöneten ya da yönetmeye aday olan siyasiler, hem toplumun temsiliyeti açısından, hem de genel ahlâk kuralları gereği evrensel ahlak felsefesine inanıp, bu kültüre göre hareket etmeleri gerekir. Bunun yerine megolaman bir anlayışla kendi dini, inanç, ırk ve yerel diğerlerinin herkesten üstün olduğuna inanıp, bunu topluma empoze eden siyasi düşünceler, en büyük siyasal ahlâksız kişilerdir. Siyasi ahlâksızlıkların en çok yaşandığı düşünce yapılarıysa din, ırk ve maddi varlıklara tapınan narsist, hedonist ve ukala karaktere sahip siyasi oluşum ve bireylerde görülen bir durumdur. Diğer taraftan toplumsal ve kültürel geriliğin farkında olup, bunun aşılması için gerekli yeniliklerin yapılmasına inanıp, çağdaş eğitim ve demokratik toplumsal sözleşmeleri yapan siyasilerin, siyasal ahlâksızlığa düştükleri ise nadir olarak görülür. Bu bakımdan siyasal kişilerin düşünce yapılarındaki mantalite aynı zamanda toplumların ahlâk niteliklerini belirlemektedir. Herhangi bir toplumun ahlâk niteliğini doğru şekilde değerlendirmenin kriterleriyse kısaca şu şekildedir. Söz konusu ülkelerin kendi içerisinde ve çevresiyle barışık ya da çatışma halinde olup olmaması durumu. Aynı zamanda maddi varlıkların eşit ve adaletli paylaşımı önemli bir sonucu vermektedir. Ahlâklı ve ahlâksız olmakla ilgili genel durum bu şekilde olduğuna göre, bunun insan bilincinde nasıl oluştuğunu, ahlâkın ortaya çıkışındaki gerçekliğe bakarak daha net anlayabiliriz. Ahlâk olgusu; dünyanın her yerinde insanların yaşadığı sosyal koşullar içerisinde düşünerek var ettikleri yaşam değerleridir. Bu bakımdan her sosyal toplum kendi doğal özgünlüğü içerisinde bir ahlâk anlayışı icat emiştir. Onun içindir ki, ahlâk her zaman görecelilik taşımaktadır. Yine de ahlâk; her ne kadar kişi ve toplumdan topluma görecelilik taşısa da, evrensel olarak herkesin kabul edip uyması gereken bir tanımının olduğu akıllardan çıkarılmaması gerekir. Ve evrensel Ahlâk kuralını şu şekilde özetlemek mümkündür. Evrensel Ahlâk Kuralı; kişi, grup, toplum ve ülke olarak hangi koşullarda olunursa olunsun, siyasi, dini, maddi ve kültürel olarak her türlü haksızlık, ukalalık ve kompleksten uzak; çevre ve dünya toplumlarıyla ortaklaşacak düşüncelere sahip olmak demektir. İçerdiği önemli noktalarsa şöyledir. Uzak ya da yakın, birlikte veya ayrı şekilde yaşayan insan topluluklarına karşı dışlayıcı, aşağılamak, hakir görmek, kendi düşüncesini hak ve üstün, diğerini kötü olarak niteleyen tüm siyasi anlayışlardan uzak durmakla, ancak evrensel ortak ahlâka sahip olunabilinir. Bunun yerine sürekli kendi değerlerinin her herkesten üstün olduğunu düşünerek direkt ve dolaylı olarak bunun uygulanmasına çalışmak, o toplum ve siyasilerin en büyük ahlâksızlık yaptığı anlamına gelir. Gerçek evrensel ahlâka inanmış siyasiler ise, dünyadaki tüm farlılıkların insanlık için bir değeri olduğunu düşünür. En ufak bir üstünlük farkı gözetmeden herkese saygı duyup, dünya uluslarıyla insancıl barışı temin etmek için ortak evrensel ahlâk felsefesine inanarak siyaset yürütür. Ahlâkla ilgili bu genel değerlendirmeden yola çıkarak, doğru ahlâkı veya ahlâksızlığı var eden insan düşüncesinin, nasıl ve neye göre şekillendiğini kısaca şu şekilde analiz edebiliriz. Genelde her birey ve toplum kendi ahlâkının güzel olduğunu düşünerek bencilce bir yaşamı yüceltmesi sonucunda, ukala ve ırkçılığın yayılmasına sebep olmuşlardır. Bu anlayışlar yüzündendir ki, dünyadaki ahlâksızlık ve ırkçılıklar hiçbir sınır tanımazlar. Çünkü insanın doğal hayvani yapısından gelen bencillikle birlikte, buna bir de ekonomik, siyasi, cinsel ve din olgularını tasarlayarak eklenmesiyle, insan psikolojisinin kötü bir karaktere sahip olduğu gerçekliği ortaya çıkmaktadır. İnsanda sürekli görülen bu ahlâk dışı yapı; insandaki temel içgüdülerden açlık, korku, doyum, cinsellik ve doyumsuzluk gibi daha birçok doğal tepkimelerin bilinçaltında toplanıp birikmesi, çeşitli hareketlenme ve istemleri tetiklemektedir. Bu güdülerin tepkimesi doğrultusunda hareket eden insanın, ifade şeklinden tutalım istem ve çeşitli edimler bütünü, düşünce yapısında daha yüksek ve negatif oluşuma dönüşmektedir. Doğal güdüler sonucunda bilinçte oluşan düşünce sürekli yükseltilerek olumlu veya olumsuzluklarla dolu bir yaşam şeklini alır. İnsani olmakla ilgili bir bilgi ve kültürün mevcudiyeti, olumsuzlukları frenleyip olumlu düşüncelerin gelişmesinin önünü açmaktadır. Ancak insanın hem toplumsallaşması hem de ahlâki değerlerini çağ öncesi ve sonrasında ortaya çıkan politeist ve monoteist dinlerin şekillendirmiş olması, paylaşım ve adalet yapısında büyük bir benciliği hakim kılmıştır. İstisna bazı doğa dinlerinin dışında, diğerleri var oluşlarından bugüne kadar her şeye hükmedip inanç, ırk, ekonomik, cinsel ve düşünce bencilliğine bağlı ahlâki yapıyı yükseltmeleri, toplumların sürekli birbirleriyle çatışmasına sebep olmuşlardır. Asırlar boyu çatışarak yaşayan bu egoist bencil ahlâki yapının önüne geçmek için, evrensel hukuk ve evrensel ahlak kurallarını çekincesiz ve ön şartsız kabul edip uygulamakla mümkündür. Evrensel ahlâk kurallarını samimi anlamda kabul etmeyen gerek siyasi misyon sahipleri gerekse toplumlar, Orta Çağ'dan kalma bağnaz geri düşünce yapılarıyla en büyük siyasal ahlâksızlıkla mutlu olmaya çalışmaktadırlar. İşte bu yüzden siyasal ahlâk ve ahlâksızlığın sadece bireylerle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda toplumu şekillendirdiği için, siyasilerin her türlü olumsuzluk ve ahlâksızlıkları sonunda halka mal olup, toplum ahlâken niteliksizleşmektedir. Birey ve toplumlar; siyasilerin bu ahlâksızlıklarına ortak olmamak veya bundan kendilerini korumaları için, bilinçli ve duyarlı olmaları şattır. Sessiz kalmak ya da küçük çıkar hesapları yaparak siyasilerin arkasından alkış tutmak, siyasilerin tüm ahlâksızlıklarını onaylamak anlamına geldiği için, bu tür toplumlarda kimse iyi bir ahlâka sahip olduğunu asla iddia edemez. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |