Dünya hayal gücünün tuvalinden başka birşey değildir. -Henri David Thoreau |
|
||||||||||
|
Bilindiği gibi insan; düşünerek ve akıl yürütmesiyle diğer canlılardan ayrılmaktadır. Akıl ve düşüncesini geliştirip, birçok istem, edinim ve arzularını sınırlamaya başladığı andan itibaren insan adayı olur. Üst insan ise; düşünce potansiyelini geliştirmiş, evrensel akıl derecesine ulaşıp, tüm içgüdüsel duygu ve hareketlerini sınırlayan doğa, çevre ve cinsiyle sorunsuz yaşayan insan demektir. İki yüzlülükse; insanın hayvani duygularını (Menfaat) sürekli öne çıkaran egonun yükselişiyle, hiçbir sınır ve kural tanımadan her türlü yalan, hile ve oyunlarla doyumsuzluk içerisinde çevresini rahatsız eden insan tipidir. İstisnaların dışında dünya yüzünde bugüne kadar yaşamış ve yaşamaya devam eden insanların yer aldıkları kategorinin, ikiyüzlülük olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun en açık kanıtıysa, maddiyat yüzünden bitmek bilmeyen savaş, kavga talan, hile ve didişmeleri gösterebiliriz. İfade edilen insan kategorinin en büyük sığınağıysa, insanlar arasındaki zeka, kültür ve bilgi farklılığını, yaratıcının bir lütfu sayıp, birbirine karşı maddi ve manevi yarış silahı olarak kullanası. Bunlar içerisinde başta sermaye sahibi ve bürokratlar olmak üzere, çeşitli parti ve dinlerin arkasından sorgusuz sualsiz padişahım sen çok yaşa şeklinde gidenlerdir. Çünkü mantıklı düşünme sistemi var olduğu günden bu zamana kadar, herkesin insan olmak ve insanlıktan bahsetmesine rağmen, bazı grup ve bireylerin dışında, üst insan düşüncesinin bir türlü hâkim olmadığını tüm dünya kabul etmektedir. Bunu şu şekilde de ifade edebiliriz. İçerisinde bulunduğumuz çağda herkes demokrasiden bahsettiği halde, yine herkesin kendi egoist mantığına göre demokrasi istemesine benzemektedir. Aynı şekilde sınırsız ve doyumsuz içgüdüsel arzu ve menfaatleri için bildiğini okumaya devam eden insanın, insanlığın bittiğinden dem vurması tam anlamıyla iki yüzlüğü de aşan çirkefliktir. İnsanlık bu dünyaya hiçbir zaman gelmedi ki bitsin. Temel gerçeklik bu şekilde olduğuna göre demek ki, Aristotelas’ın belirttiği gibi insan hâlâ düşünen hayvan derecesini aşamamıştır. Felsefenin ustadları, insan düşünen bir hayvandır”, dediği günden bu zamana kadar yaklaşık 2500 yıl geçmesine rağmen, insanlığın aramaya devam edilmesi, toplumların iki yüzlüce yaşadığının en açık ifadesidir. Tüm bunlar biraz ağır ve fazla oluyor diyecek olanlara, şu önermeyi gözden geçirmeleri salık verilir. Her birey tüm değerlerini önüne koyup ne yaptım, neden hep kavga ve yarış içindeyim, insani olarak ne kazandım ne kaybettim, nereye vardım, insanlığın ortak evrensel değerlerinin neresindeyim? Gibi sorularla, kendi konumunu bilince çıkarmadığı sürece, insanlığın geleceğini kimse beklemesin. Çünkü dünyada her ölçü, değer, ifade ve duygular, insani düşüncesinin evrensel kriterleri doğrultusunda “Merak, Sorgulama ve İlerleme” yöntemiyle anlam kazanmaktadır. Bunun dışındaki ölçülerin hiçbirisi üst insana uygun değildir. Mantıklı düşüncenin ortaya çıkış tarihine girmeden, konuyu daha kısa ve anlaşılır şekilde ifade etmek için, insanın ego psikolojisini ele alarak incelemek gerekir. Örneğin sözde çağımızın modern ve bilgili insanı, gördüğü ve duyduğu her şeye sahip olmak için, ganimet görmüş savaş mağribi gibi, ağzı sulanarak hiçbir sınır ve kural tanımadan saldırmak, hayvani değilse nedir? İfade edilen örnekten yola çıkarak, insan anatomik açıdan ve beyin hücrelerinin hareketi bakımından iki temel duygu ve hisler üzerine yaşar. Bunlardan birisi hayvani özellik olan doğal edinim duygusunun yükselerek bencillik şeklinde (Ego) dışa vurması iken, diğeriyse her duygu ve hislerin yarattığı hareketlerin sonucunu sorgulayan düşünme yetisidir. İşte değerli felsefeciler ve iyiniyetli bazı insanlar, kişilik üzerine yıllarca akıl yorup, insanın doğal ve zorunlu hareketlerini sürekli sorgulayan düşünce yetisini geliştirip yüceltmesi için, gece gündüz çalışmışlarına rağmen, gelinen nokta hiçte iç açıcı değildir. Tek iyi gelişmeyse, Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) belirlemiş olduğu evrensel insan hakları kriterlerinin meşrulaştırılması olmuştur. Mevcut sözleşmelerin önemli bir kısmını imzalayan devletlerin büyük çoğunluğu, bu ilkeleri sürekli ihlal etmeyi sürdürmeleriyle, insanları temsil eden resmi kurumların ne kadar hayvani ve ikiyüzlü olduğunu göstermeye yetmektedir. Bu demek oluyor ki, gerçek felsefeci ve bazı hümanist kişi ve kurumların dışında, devletlerde dahil dünya toplumlarının % 90’ı sorgulayan düşünen ve yaşamına sınırlar koyabilen üst insandan tamamen uzak olduklarıdır. Durum bu olunca, ortaya şöyle bir gerçeklik daha çıkmaktadır. Adına yaşam mücadelesi deyip sürekli birbirinin yüzüne bakarak ailede, akrabada, arkadaş, grup, çevre, din, parti, toplum ve devlet ilişkilerinde, her türlü hile ve cambazlık oyunlarıyla ben daha üstünüm demek, asla insan olmanın gereği sayılamaz. Tüm bunların en büyük ve tek sorumlusu devlet sistemleridir. Çünkü insan ve doğadaki canlılar arasında mevcut olan fiziki ve zekâ farklılığını meşru bir yarış kaynağı olarak gösteren devlet yönetimleri, her alanda savaşı resmileştirmişlerdir. Halbuki insanlar arasında mevcut olan zekâ farklılık yetisi insanın, insanca düşünüp ve kendilerine en uygun ortak sistemi bulmak için bulunmaz bir değerdir. Hani insanın hep sosyal bir varlık olduğunu söylemiyor muyuz? İşte sosyal insanı yaratmak için, yarış mantığı terk edilip, ortak insani yaşam düşüncesi meşrulaştırılmalıdır. Bu düşünce hakim olsa, doğadaki mevcut varlıklar günümüz dünya nüfusunun iki katını rahatlıkla doyuracak durumdadır. Toplum ve insan yaşamındaki tüm bu olumsuzlukların ana kaynağını oluşturansa, insan psikolojisine uygun her şeyde sınırlı yaşamayı temel alan insan odaklı eğitim sisteminin olmayışıdır. Diyebiliriz ki, dünyada en zor bilimsel çalışmaların başında insanı eğitmek (Pedogoji Biilimi) gelmektedir. Bu yüzden çoğu devletler popülist politikalarını haklı göstermek ve çabuk sonuca varmak için, sürekli hayvani içgüdüleri okşayan plan ve programları yücelmektedirler. Bazı ülkelerin haricinde, diğer devletlerin eğitim sistemleri insanların hayvani arzularını rahatlıkla kamçılayan maddi, din, cinsellik, futbol ve etnik güdülere dayandırmalarıdır. Ve tek hedef sürekli büyüyerek zenginleşmek, herkesten üstün olmak ve lüks içerisinde yaşamaktır. Böyle bir mantık ve eğitim sisteminde çocuklar küçük yaştan itibaren paranın, lüksün, dinin ve cinselliğin kölesi konumuna sokulmaktadır. Ondan sonra hak, hukuk, adalet, mütevazilik ve insanlıktan bahsetmek ikiyüzlülükten daha aşağı bir durumdur. Bir toplumun veya kişilerin ifade edilen olumsuzluklardan arınıp, üst insan noktasına ulaşabilmesi için, başta devlet sistemleri olmak üzere eğitim ve dini tüm değerlerin sorgulanıp ayıklanması gerekir. Ancak bu şekilde gerçekten düşünen, sorgulayan ve maddiyatın kölesi olunmayan özgür insan yaratılabilir. Farklılıkları birbirine karşı üstünlük ve bir tanrı vergisi görüp, yarış adıyla her şeye arsız ve sınırsızca sahip olma mantığı ve eğitim biçimi, bir ülkede hüküm sürdüğü müddetçe birey, toplum ve devlet olarak ikiyüzlü ve hayvani ölçülerde yaşanmaya devam etmek demektir. Sonucu Amerikalı iktisat bilimcisi Kenneth Buoldin’in şu belirlemesiyle bağlamak belki daha özet bir ifade olacaktır. Her şeyin sınırlı olduğu bir dünyada, sınırsız zenginleşmeyi düşünen deli değilse kapitalisttir. Buolding’in bu belirlemesinden yola çıkarak “İnsanlar sınırsız düşünüp, her zaman sınırlı yaşamayı bilmelidirler” ifadesi belki de tüm sorunları bitirecek en basit anahtardır. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |