..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
En güzel özgürlük düşü, hapishanede görülür. -Schiller
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Cemal Zöngür




4 Şubat 2019
İnsan, Düşünce, Alt Düşünce ve Üst Düşünce  
Her Konuşan, Yiyen, İçen ve Bir Şeyler İfade Eden Asla İnsan Olarak Görülemez.

Cemal Zöngür


Her şeyin sınırı olduğu bir dünyada, büyük ya da küçük şekilde sınırsız sahip olma güdüsüyle yaşamak, hayvandan daha aşağı bir varlık demektir.


:AJDI:


Doğada insanın dışında başka düşünen bir varlık olmadığını herkes biliyor. Ancak bu demek insanın doğru ve BEYİN kapasitesine göre düşündüğü anlamına gelmiyor. Çünkü insan beyni sınırsız bilgileri alıp onu her şekilde işleyen olağan üstü doğal bir RAM'e sahiptir. Nasıl ki, her Bilgisayar, işletim kapasitesi ve kalitesine göre işlem yapıyorsa, insan beyni de aynı şekilde kişinin onu çalıştırma yetenek ve işlevine bağlı düşünmektedir. İnsan beyninin “Üst Düşünce ya da Üst İnsan” seviyesine ulaşabilmesi, insanın kendisini doğru, yeterli eğitip beyin hücre sayısındaki hareketliliği yükselmesiyle mümkündür. Eğitilmeyen ve hücre hareket sayısı sınırlı kalan insan, yarım ya da İçgüdüsel “Alt Düşünme” seviyesinde düşünerek yaşıyor demektir. Düşüncenin nitelikli (Üst Düşünce) olabilmesi için çoğu zaman eğitimde yeterli gelmeyebiliyor. Buna doğru ve gerçek kültür eklemekle ancak istenilen seviyeye getirilebilir. Şimdi “Alt ve Üst Düşüncenin” insanda nasıl oluştuğu analizini yaparak, niteliklerini anlamaya çalışalım.

Bazı Çok Tanrılı (Poloteist) ve Tek Tanrılı (Monoteist) dinlerin ifade ettiği gibi, insan tanrı tarafından ilk yaratıldığı günden itibaren, tam olarak düşünerek hareket eden canlı değildi. Çünkü insan nasıl insan oldu sorusundan hareketle, gerçek tarihi aşamalar incelendiğinde, ilk insansı atalarımızdan Homo Hubilas ve Homo Erektus, hayvanlardan daha pasif ve zavallı bir durumda idi. Doğru düzgün ayaklarının üzerine yürümeyi milyon yıllar sonra ancak öğrenebildi. Nasıl ve ne şekilde hareket edeceğini bilinçsel olarak düşünemiyordu. Sadece diğer hayvan türlerinin yaptığı gibi içgüdüsel enerji manyetik yönlendirmesine uygun, doğal bir edinime sahipti. Bu noktada şu ayrıntıyı belirtmekte fayda var.

Hayvan türleri ana rahminde iken beyin hücre yapıları tamamlanmış şekilde hazır doğarlar. Bunun içindir ki, her hayvanın yavrusu doğduktan bir iki saat ya da en geç bir hafta içerisinde kalkıp yürüyebiliyor. İnsan Beyin yapısı hem kapasite açısından hem de hücre (Nöron) sayısı olarak 14 milyarı aşkın şekilde hazır olmasına rağmen, bazı temel içgüdüsel hücrelerin dışında diğerleri tamamen pasif uyur şekildedir. Bu yüzden insan yavrusu en erken 8 ay en geç iki yıl içerisinde yürüyebilmekte. Bebek çevresini tanıyıp hareket alanı genişlettikçe, sayısız hücreler yavaş yavaş harekete geçiyor. Ve hücresel sayı ile hareketlerin çoğalması, insanı hayvani seviyenin biraz üstüne çıkarıyor. Yunanlı Filozof Aritoteles durup dururken boşuna dememiştir; “İnsan düşünen sosyal hayvandır. Helenistik dönemde dahil tarih öncesi çağlarda insan topluluklarının büyük çoğunluğu doğru düzgün sosyal bile değildi. En akıllı atamız Homo Sapiens, ateşi bulduğu halde Neolitik Çağ'a kadar yemek pişirmesini dahi bilmiyordu. Yiyeceklerini çiğ olarak tüketmiştir. Neolitik Çağ'daki tarımcı topluluklar, sosyal insanın ilk (Proto) şeklidir ki, bu bile yeterli gelişmemişti. Neolitik Çağ kapanıp, Kral Tanrılar veya Sümer Uygarlığı'nın yazıyı bulmasına kadar, insan düşünce yapısının bilince dayalı yansıması veya oluşum şeklini, yine şu noktalarda somutlaştığını görüyoruz.

İnsanı düşündürmeye sevk eden kapasite ya da manivela, insan beyninde sınırsız hareket etmeye hazır bekleyen nöronlardır. Bu nöronların hareketi de yine canlının almış olduğu kalori ve vitaminlerden sağladığı enerji sayesinde. Özellikle insanlar beslenme veya iletişim sonucunda almış olduğu enerjinin en az % 20'sini, beyin hücrelerine aktarıp burada kullanır. Diğer kalan kısımı ise iskeletindeki sinir damarları tarafından kullanılarak hareket eder. Her hareket sonucunda insan merakla sorular sorarak düşünmeye başlar. Her şeyden önce soru sormasını bilmeyen ya sa soru hücrelerini harekete geçirmeyen insan, havan seviyesindedir. Ya da sınırlı şekilde soru sorup içgüdüsel aşamada kalmak, “Alt Düşünceli insan demektir.” İşte insandaki Alt ve üst Düşünce yapıları tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Bunları şu şekilde ifade edebiliriz.

Alt Düşünce Biçimi: İçgüdüsel istem ve edimlere cevap olan veya din vb. siyasal baskılar sonucunda, doğru düzgün merakını gideremeyip bilmeden yaşayan insan düşüncesidir. Ki bu düşünme biçimi hayvanidir. Çünkü hayvanlarda içgüdüsel hareket yeteneğine sahiptir.
Üst Düşünce Biçimi: Çevresel zorluk, dini ve tüm siyasi baskılara rağmen, sürekli soru sorup bunun analizini yapan, zekasını geliştirip analitik düşünmeyi ilkeselleştiren düşüncedir. Bu bile çoğu zaman yeterli olmayıp, insanın kendisini sürekli eğitmesinin yanında doğru, gerçek kültürle sınırsız düşünüp sınırlı yaşamayı bilen insan olmasıyla mümkündür.

Günümüzde insanların büyük çoğunluğu araç, gereç, yazı ve eğitim gibi astronomik düzeyde her imkana sahip olduğu halde, içgüdüsel Alt Düşünce aşamasında yaşandığını rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Bunun açık kanıtı, insanların doyumsuz ve tatminsizliğidir. Lüks araçları kullanmak, doğa ve insan aklını aşacak şekilde sınırsız varlıklara sahip olmak, asla insan olmak değildir. Benzer şekilde direkt ve dolaylı olarak başkalarını yok saymak ya da egemenliği altına almak için din, ırk, ekonomik ve düşünce ırkçılığını kullanmak özürlü insandır. Bu vb. konular, insanın gelişmiş içgüdüsel Alt Düşünce egosuyla yaşadığını gösteriyor. İfade edilenlerin asıl özeti, gelişmiş hayvani aşamada düşünerek yaşamaktan başka anlam taşımıyor. Özet bir örnek daha verecek olursak...

Akıl yapısında psikolojik ciddi sorunu olmayan ve mevcut egemen sistemlerden maddi manevi çıkarı ağır basmayan her insanın, “Barış” kelimesinden en ufak bir rahatsızlık duymayacağını hepimiz biliyoruz. Bu genel ve evrensel duygu ya da düşünce, insanın Üst İnsan olabileceğini gösteren önemli işaretlerden sadece birisidir. Normal insan mantığı ciddi bir eğitim almadan bile, evrensel Barış kelimesini kabul ediyorsa, demek ki, insanları hayvani içgüdüsel alt düşüncede tutan maddi çıkarlardır. Ve bunlardan en baştakiler dini ve siyasal baskı, ekonomik bencillik ve de hükümranlıktır. Art niyetli egoist bencil yapılar, bunlara birçok olumsuzlukları ekleyerek, Barış kelimesinin anlamını değiştirip, egemen güçlerin aşağılık bencilliklerine uygun şekilde düşünmektedirler. İşte düşünceyle ilgili tüm kör düğümler burada toplanıyor.

Her konuda evrensel ölçülerde yaşanabilecek doğal insani kural ve yasalar mevcut iken, bunu hiçe sayıp içgüdüsel egosuna hakim olamayan ya da olmak istemeyenler, insanlığı bilerek alt düşünce seviyesinde bırakanlardır. Çünkü bu düşüncede olanlar tüm insanlığı ayaklar altına alarak, sadece şahsi ve işbirliği içerisinde olduğu kişilerin çıkarları için, inandıkları Allah ve de dinlerini kullanmaktan dahi hicap duymazlar. Eğer böyle düşünülmeseydi, insanların onurlarını ayaklar altına alan çatışma, kaos ve savaşlar asla yaşanmazdı Her şey Alt Düşünce veya gelişmiş süperego seviyesinde bırakıldığı için, çirkeflikler bitmek bilmiyor. Bir ayrıntıyı daha belirtmek yerinde olacaktır.

Hayvani düşünce derken asla hayvanları aşağı gördüğümüz anlaşılmamalı. Hayvanların her hareketi onların doğası gereği ve diyalektik gerçekliğidir. İnsan ise kendi Üst İnsan doğasına ve diyalektiğine uygun hareket etmediği için, hayvan örneği veriliyor. İnsan mecburen Üst İnsan olmak zorunda; bu olunmadığı sürece her türlü anormallik içerisinde kendisini ve çevresini aldatarak yaşaması, başta çocuklarına en büyük ihanettir. Örneklerden de anlaşılacağı gibi düşüncenin iki aşaması olduğu hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalı. Her yürüyen, konuşan ve bir şeyler ifade eden insan, insan olarak asla görülmemeli. Her şeyin sınırı olduğu bir dünyada, büyük ya da küçük şekilde sınırsız sahip olma güdüsüyle yaşamak, hayvandan daha aşağı bir varlık demektir. Dünyada hiçbir hayvan, karınını doyurduktan sonra, önündeki yiyeceğe asla sahiplik şeklinde yaklaşmaz. İhtiyacından fazlasına sahip olma bencilliği sadece düşünebilen insana has olması, insanın içgüdüsel alt düşünce seviyesinde yaşayan hayvan olduğunu göstermeye yetiyor. Bu bakımdan herkes düşünce yapısının aşamasını sorgulamalıdır.

Cemal Zöngür



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şehitlik Duygusu ve Yitip Giden Canların Ağırlığı
Kime Göre Ahlak Neye Göre Ahlaksızlık
Kariyerizm ve Kıskançlık Kişilik Bozukluğu Mudur?
Türkiye Burjuvazisi Artık Konuşmasın (2)
Düşüncenin Gelişimi ve Toplumsal Körleşme
İnsan, Üst İnsan ve İkiyüzlülük
İnsan Beyninde İyilik ve Kötülüğün Düzeni
Akıl ve Oluşum
İnsan Niçin Yaşar
Alevilikte İnsan Tanrı ve Tanrısal Bağlılığın Özü

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Geri Kalmışlık ve İrrasyonalist Siyaset Nedir?
İlkeli Mücadelenin Felsefi Diyalektiği
Siyaset ve Fetişizm
Kadın Katliamları Neden Önlenemiyor?
Faşizmin Tarihi ve Türleri
Kuran'a Göre Ilımlı İslam Mümkün Mü?
İslam Mezhepler ve Tarikatlar
İslam'da Güncelleme (Reform) Mümkün Mü?
İnsanın Dine İnanışı, Dinden Kaçışı
Kuzey Kore İnsanlığın Sonuna mı İşaret Ediyor?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (1) [Deneme]
Lider mi Toplumu Şekillendirir; Toplum Mu Lideri? [Deneme]
Hz. Ali ve Ehlibeyt Alevi Midir? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (3) [Deneme]
Tbmm'de Yedi Maddelik Anayasa Değişikliği Neyi Çözer? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (2) [Deneme]
Alevilerin Kapılarına Saldıranların Açık Kimliği [Deneme]
"Türkleri Yeniden Tanımak" Araştırma Kitabımı Yazma Nedenim : [Deneme]
İşte Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Karnesi..! [Deneme]
İslamiyet Yeniliğe Açık Bir Din Midir? [Deneme]


Cemal Zöngür kimdir?

Ben Cemal Zöngür, Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Sosyoloji, Tarih ve Siyaset üzerine araştırmalar yapmaktayım. Yayınlanmış bir kitabımın dışında çeşitli gazetelerde yüzden fazla makalelerimde yayınlanmıştır. Ve iki kitap dosyam yayına hazır durumdadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Tam bağımsız Tarih ve Siyaset üzerine yazan her Yazar


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.