Bir gün karşıma biri çıkacak ve bana: "Herşey olması gerektiği gibi olmaktadır, efendim" diyecektir. -A. Ağaoğlu, Yazsonu |
|
||||||||||
|
Bir inanışa göre önce acıları sırtlanıp acının sırtlanları tarafından parçalandıktan sonra pişerek yaşadığımıza dair kanıtlar arayarak geçirdiğimiz zamanı doldurarak. Öyle veya böyle gideceğiz. Doğduğunuz anı hatırlayan var mı aranızda? Nasıl doğduğunu bilen peki? Çocukluğunuza dair hatırladığınız en dip anı nedir? Masum olduğunuz gerçeğimi. Peki ne zaman masumdunuz? Ne zaman kirlendiniz? Ya da ne zaman ne olmaya karar verdiniz? Sıkça sorulan sorular gibi sıkça cevapladınız mı bunları? Yoksa arkanızı dönüp “Bu hayat kısa yaşamana bak mı” dediniz kendinize. Hayatı hikaye modunda mı yaşadınız yoksa görev modunda mı? Space tuşuna basıp henüz yaşamadığınız bir çok beyaz sayfayı kaydırarak mı yolunuza devam ettiniz? Boş bir sayfayı doldurabilmek zordur. Ne yazacağınızı nereden başlayacağınızı ve nereye gideceğinizi tahmin edebilmek zordur. O halde bu hikâyeyi kim yazıyor diye sorarlar adama. Bu hikâyeyi kimse yazmıyor. Sizler sadece yanıp sönen bir yıldızdan ibaretsiniz. Bir nevi sinyal gibisiniz. Kapanıp açılan bir göz bebeği gibi. Girilip çıkılan bir kapı bir han gibi. Bir rivayete göre sizden önce gelenlerde sizdiniz. Bir sestiniz, bir beden bir alın teri… Bin candınız bir canda. Geriden gelenler ileriden gidenleri toplayarak gitti. Sonra uzun bir sessizlik oldu. Başkasının sandığınız hikâyelerde kendinizi gördünüz. Kendinizi gördüklerinizde başkasını. Ve harfler kuruldu Pazar yerlerinde kimi nasibini anlamlandırarak yaşadı bu hayatı. Kimi ise gördükleriyle yetindi. Kelime kurmayı bilmeyenler kalp gözü ile konuştu. Kelime kurmayı bilen maharet sahipleri marka sahibi oldu. Gözü ile konuşanlar gördüklerini çizerek anlattı evveliyatı zamanı… Ve bunca zaman boş bir sayfa bırakabildin mi peki kendine? Kimsenin kirletmediği aydınlık beyaz bir sayfa. Başlangıçla sonun bir olduğu tek bir sayfa. Hayat böyle yazılmamış buruşturulup atılmış sayfalarla dolu. Yarım yamalak bırakılmış yaşanmamışlarla. Yeniden başlamanın cazibesiyle başlanan yarım yamalak sayfalarla. Her birimiz o sayfaya bir şeyler yazıyoruz. Başlamak kolay bitirmek zor belki. Bittiğini bilememekte öyle. Bitti mi şimdi? Buraya kadar mı? Ne gördük ne işittik neyi duyduk? Uyku da mıydık acaba? Birileri bizim adımıza mı yazdı gideceğimiz yolu. Biz sadece iyiyi kötüyü çirkini mi oynadık giderayak. Tek bir kişi miydik çoğullarca gelip giden. Tek bir sayfadaki bencillik kötülük iyilik vicdan mıydık ve kimin için yazılmış bir oyundu bu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © erdal divriklioğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |