Bilim şaşkınlıkla başlar. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Açıyorum bir şarap yanına da sigara. Işıkları kapatıyor ve güzel bir çalma listesi hazırlıyorum. Ortam tam istediğim gibi. Tıpkı sen gibi. Huzur dolu ve dinlendirici. Seni,bizi ve de yaşantımızı belirleyecek geleceği düşünmeye başlıyorum. Kendimce kararlar alıyorum. Gülme,gayet ciddi kararlar bunlar... ve sanki onlara uyarsak ikimizde rahat edecekmişiz gibi gelmeye başlıyor. Bunları seninle de bir an evvel paylaşmak aynı zamanda ''1 yeni mesaj'' yazısını görmek istiyorum. Bu yüzden gecenin de ilerlemesiyle ilk mesajımı atıyorum. Klasik bekletmelerinden sonra cevap ve cevaplar geliyor.Mesajlar çoğaldıkça yüzündeki maskeler teker teker düşmeye başlıyor. Gerçek seni görmeye başlıyorum o satırlarda. Ne kadar da özlemişim o asi ve seni ''sen'' yapan o sözlerini. Ne kadar özel olduğun uzun bir süre sonra yeniden aklıma gelmeye başlıyor. Alkolün de etkisiyle duygusallaşıp 80'lerdeki aşk filmlerindeki gibi gerçekten dürüstlüğe ihtiyacımın olduğunu fark ediyorum. Şişeler boşaldıkça dürüstlüklerle,yalanlarla ve de belirsizliklerle geçen kocaman iki senede ne oldu da biz bu hale geldik diye kendime soramadan edemiyorum. Ama biliyorum; aslında bunun cevabı çok açık. Daha fazlasını bilmek ve de istemekti bizi bu zorlu yokuşa iten. Hatalar tabi ki olacaktı, olmalı da ama bunlarla yüzleşmek acı vermeye başlamamalıydı. Çünkü bu hissedilen acı bariz bir yanlışın göstergesiydi. O yanlışın adı vicdandı işte. Çünkü hem benim içimi kemiriyor hem de her şeyden çok sevdiğim seni üzüyordu. Belki alaycı bir şekilde ''sende vicdan ne gezer?'' derdin büyük bir ihtimalle bu satırları okusan ama sabahın beşinde bu satırları yazdığımı bilseydin, inanıyorum ki bir parça da olsa vicdanlı olduğuma inanırdın. Neyse...koltuğumu da yakmanın vermiş olduğu sinirle daha fazla yazmamam gerektiği kanısındayım. Çünkü iyice çirkin bir haldeyim. İstemeden de olsa durmadan çirkinleşmeye başlıyorum şu dakikalarda. Ya bardak devriliyor ya koltuk yakılıyor. Bunlar yine neyse de içimde kopan fırtınalar var ya...işte onlar kaç saatten beri hala dinmiyor.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alp Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |