..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı > kılıç vurgun




18 Haziran 2006
Bilirkişi Raporu...  
kılıç vurgun
yazdığım hiç bişeye dönüp tekrar bakmıyorum,imla hataları ya da cümle düşüklükleri için okurlardan özür dilerim...ve bunların düzeltilmemesi gerek..tamamen aklımdan geçenleri yazıyorum,belki bir küçük tehlikeli oyun oynuyorum hayatımla..sizler bunları okurken bir gün devamı olmazsa yazılarımın ,hayatla ilgili ikinci seçeneğimi kullanmış olduğumu anlarsınız..ve yazılarda geçen herşey bu oynannan tehlikeli oyunun saçmalamaları olacaktır..küçük mutluluklar bulamayacağınız için içlerinde üzgünüm...biliniz ki hayatta kalmak zaten yeterince güçlü ve tehlikeli bir oyundur...


:BCBE:
Bilirkişi raporu

Biz bilirkişiler olarak yaptığımız incelemeler sonucunda hastanın bilincinde vuku bulan olayın kendinden münferit bir olay olmadığına ve yaşanılan gerçeklik ile yaşanılmak istenen düşler arasındaki bağın oldukça zayıflamış olduğuna,bu saikle yola çıkıldığında hastanın toplum içerisinde ilişki kurmasının hastanın ruhsal ve bilinçsel sağlığı bakımından çok da gerekli olmadığına ve hatta sağlıksız olacağına…dr. Yabancılaşmanın vermiş olduğu ilaç tedavisine,dr.yanlızlığın uygulamak istediği terapiye,dr.korkunç yalnızlığın uygulamış bulunduğu beyin daraltılmasına aynı sıklıkla devam edilmesine…bireyin bilinçsel ve yaşamsal özgürlüğünün aynen korunarak,yüce divanımız ve salonumuzda bulunan yüce halının takdir ve şayanlığıyla ve onların düzenlemiş olduğu kendinden menkul sayılamayacak kadar içi boşaltılmış anayasamızın sıfırıncı maddesine dayanarak korumanın sonsuzlaştırılmasına….hastanın vermiş olduğu beyanatlar çerçevesinde ülkemizin isminin ruh bozucular olarak değiştirilmesine,yine anayasamızın sıfırbirinci maddesinde yer alan ‘ruh yapıcılar’ isminin ülkemizdeki öğretim kurumlarına verilmesine…olayın vuku bulduğu anda zarar gören akıl damarlarının mistik çayırlık isimli hastanemizde dr.komodin tarafından yapılacak tıbbi bir operasyonla yenilenmesine…toplumsal hijyen kuralları çerçevesinde çürümüş kimlik ve kişilikler bayırında yaşamasına devam edebilen toplum bireylerinin hastayla herhangi bir şekilde yakınlık kurmaması için güvenlik güçlerimizin herhangi bir durum karşısında müsterih olmadan hastayı korumaları için talimatname gönderilmesine karar verilmiştir.
Sonuç olarak:olric isimli hastamızda: aşırı yalnızlık ve bundan kaynaklı ultra içe kapanma,düşüncelerini kontrol edememe,düşündüğünü yapma isteğindeki fazlalık,insanlarla safça ilişki kurma teşebbüsü,çift kişilikli menopoz,yeryüzünde bulunan fakat izine rastlanamayan bir takım ruh hastalıkları…tanıları konulmuş olup,kendisine ve çevresine karşı nevi şahsına münhasırlık hakkı tanınarak tedavisinin devamında ısrar edilmesine ve bu durumdan dolayı kendisinden özür dilenmesine,topluma kürek cezası verilmesine karar verilmiştir.
NOT:İmza;bilirkişiler.



Dr yabancılaşmanın hizbi…

Bilirkişi komitesinin verdiği kararlardan sonra dr yabancılaşmanın varolan sorunla ilgili hissiyatları birer kımıldamazlık hali şeklinde ve anlamanın anlayışsızlığı gibi görünüyor…olric in insanlığa verdiği cevap kendi duruşunu ve sezgilerini yok sayan bir umursamazlıkla yeryüzüne sadece acı veriyor,kendini yok ediyordu,bilinç savaşında tarafını anlamamış askerler gibi savunmasız,yelkenlerini indirmiş bir gemi gibi rüzgara dayanıksız,usundaki her şeyin hesabını bireye vermeye çalışıyorken ayağına takılan bir düşünceyle sendeleyip yaşamın ortasına düşen olricin hayata dair düşüneceği tüm olan bitenle ilgili bir eleştirisini kaleme almaya çalışıyor,sevgilisiz bir bahar akşamında viktor levide şarap içmenin güzelliksizliği nasılsa olric in hayatla ilgili düşleri de yaklaşık öyle bir şeydir.haliyle ben yabancılaşma uzmanı olarak,olricin tüm yaşamı boyunca ve tüm dünyayla kurduğu sosyallik halinin kart bir haykırıştan öte bulmuyorum.insanlığın ruhsal ve zihinsel açıdan karşılaştığı buhranları ve girdapları inceledikten sonra toplumsal aklın tüm bu olan bitene sadece bencil bir duyguyla yaklaşmayı tercih etmesi,insanlık nezdinde olrici esir almış ve acıların önemli kısmını yaşatmıştır.acıların öğretici olduğu yanıtı,bence,komitemizin tez canlı ve açıklayamadığı savlardan kaynaklanmaktadır.olricin zihinsel gelişimini etkileyen,körleşmesine sebep olan nesnel durumun,gerçeklikle düş arasındaki bağların zayıflaması,geçek ilişkilerle olması gereken ilişkiler arasındaki farkların kendinden menkul bir değerlendirme olamayacağını düşünmekteyim,keza insanın duygu dünyasındaki inşasında atladığı,öngöremediği kendilerinin dışındaki bireylere nasıl yaklaştıkları ve zaman içerisinde boyutları ciddi sınırlara dayanmış bir yozlaşmayla karşı karşıya kalınmıştır.bu karşı karşıya kalınma durumu olricin zihninde ve bilincinde derin buhranlara neden olmuştur.kendisinin asosyallik halinin ise yaşamsal deneyimlerle birlikte düşünülmeli,hassasiyetlerinin ne kadar su yüzüne çıktığına bakmak gerekmektedir.sn komodinin ve takdire şayan halının söylemlerinin ve şahitliklerinin gerçeği yansıtmadığı görüşündeyim.lakin kendileri eşyanın kişilik kazanmış tabiatıyla duruma yaklaşmaktadırlar,olricin beyninde oluşan her şeyi anlamalarını beklemek ruh bilime ters düşmektedir,bu sebeple dr yalnızlığın ve dr korkunç yalnızlığın tedavi yöntemlerini benimsemek istememekle beraber toplantı neticesinde alınan,topluma verilen cezalar konusundaki kararlara katılmaktayım,fakat olricin yeniden bir toplumsal sürece ve insanlığın sosyallik hallerine kazandırılması çabasınının yersiz,gereksiz,anlamsız olabileceğini,ömür boyu bir dinlence ve düşünce süresi verilmesini arzulamkatayım.uzmanlık deneyimlerimin sonucunda da kendisi için uygun gördüğüm ilaç tedavisinin dozlara bağlı olarak sürmesini şiddetle arzulamaktayım..
Bilirkişi komitesi katılımcısı
Dr. Yabancılaşma


Dr. Yalnızlığın duruma ilişkin özeleştirisi veye cevabı…

Yüzyıllardır insanlığa yaşattığım bu kutsal duygunun soruşturma konusu olması ve insanlığın son durumunun tüm suçlusunun benimle ilişkilendirilmesi oldukça rahatsız edici bir durumdur.insanların kendileri ve doğayla kurdukları ilişki biçiminin kendisi oldukça kaotik ve yabancılaştırıcı bir kült oluşturuyor,doğallığıyla yabancılaşmanın hissettirdiği öncelikli duygu biçemi yalnızlığa eş düşmektedir,ben bireylerin oluşturduğu bir gerçeğim.hatta o kadar gerçeğim ki bir çok yaşama alanında insan denilen yaratığın özüne dönmesini,yaşamı algılayış tazının değişimini,düşünsel doğruların ya da yanlışların öncüsü sayılmaktayım.bu kısa özeleştirimde hastamızdan daha az bahsetmek onu daha az yaralayan bir ilişki biçimidir.dolayısı ile sn olricin zihninde ve yaşamında oluşabilecek tüm arızaların yalnızlığa hükmedilmesine karşı olduğumu belirtmek istiyorum.karşıyım çünkü yalnızlık iyi değerlendirildiğinde yaşamsal bir tazeliği ve dönüşümü temsi,l etmektedir,ha insanlığın bunu bu şekilde algılamaması yalnızlığın gerçek haliyle anlaşılmasını reddediyorum,insanlığın tercihidir diye düşünüyorum yaşamlarında genellikle benden feyz almaları…doz aşımının yarattığı düşünsel ve kimyasal etkiler olricin nezdinde tüm insanlığı olumsuz etkileyen bilinçsel kötücülüklere dönüştürmeye başlamıştır.bunun direkt sorumlusunun dr korkunç yalnızlığın olduğunu düşünmekteyim.fikirlerimin olricin durumuna ilişikin değerlendirmesi budur.takdire şayan halının ve sn komodinin şahitliğinin yanlış anlaşılması beni kat i derecede üzmüştür,bu yanlış anlamanın bir an evvel ortadan kaldırılmasını komitemizden arz ederim…
Bol yalnız yaşamlar dilerim.
Dr. Yalnızlık..


Olricin bilirkişi komitesi raporu ve dr ların cevapları ve savunularına ilişkin cevabı….

Kişiliğimin ahrazlarını anlatmaya cüret edebildiğim an özgürleşme kendiliğinden gelecek diye düşünüyorum,insan ahrazlarını anlatabildiği ölçüde zenginleşebilen bir varlık,değil mi albayım?hakkımda anlatıla gelen ve söylene gelen her şeyi anlamaya çalışıyorum,eğer bu anlatılanlar ya da yazılanlar doğru ise-ki yazılan her zaman anlatılan olamayabiliyor-yaşamımı kendi ellerimle bir sonsuz hiçloiğe teslim etmişim ve ben olric bunu dillendirmeye o kadar korkuyorum ki…geçmişle başlamak gerektir belki,bu yüzden biraz tarihten başlamak lazım,yok insanlığın ilkleri kadar yorucu bir hayatım olmadı hiç,sadece o an inandığım şeyler bağladı beni hayata ve başka ve şeylere…şeyin anlamını insanoğlu henüz tam olarak çözemedi…büyüdüğüm kentte yaşıyor olmam bir avantaj belki,üen azından hala soluk alıyor olmamda önemli bir etken…olric gençliğinde başladı hayatla ayrı b-noktalarda kendine yaşama alanları belirlemeye,o din hocasına dikkat etmeliydi lakin din hocası kafasındaki her şeyin inanılası ve biat edilesi olduğunu düşünüyordu,yokoluş insanların hayatlarında kendilerini değersizleştiren bir dizi inanışların işgal ettiği yer o kadar büyük oluyor ki,tanımlaması ve kavraması gerçekten zor.din hocasının inanışlarını hayata uygulama çabası umarım bu hikaye içinde kendisi içinde olumlu olmuştur,aksi halde her şeye baştan başlamak gerekecek ve bu hayatı baştan yaşamaya enerjim olmadığı gibi yeni baştan hayatada başlamaya inanın ki hiç mesela,i hiç enerjim yok.öğrenim denilenin ezberletilmiş ve öğretilmiş bir takım manasız kalıplar olduğunu anlamka uzun sürmedi aslında…birileri var ve o birileri size şöyle yaşayacaksınız diyor,şunu şöyle bnu böyle yapacaksın ve şikayet etmeyeceksin,mümkün görünmüyor bence….bilirkişininde şikayet etmeye hakkı olmadığını düşünüyorum niyeyse,soranlşar oldu ilk,ben böyle yaşıyordum herkesten ve her şeyden uzakta,toplumsal akla kazandırılmam konusunda bu kadar ısrar etmeselerdi ne ruh toparlayıcısı olacaktı ne de isimlerini telaffuzda bile zorlandığım bir takım başka doktorlar,madem ısrar var o halde…şu an geldiğim yaşamsal durum uçurumların dibine doğru bakıyor,doğup büyüdüğüm ve ilk hissettiğim yeşil tepeler artık yok ve ben hayata saldırmaya başlıyorum belki,anlayış beklemiyorum ne de tedavi,burada tedavi edilmesi gereken toplumsal aklın kendisi,karar veremiyorlar çünkü kendilerine dair,nasıl yaşamak gerektiğini bende bilmiyorum ama onblar çoklar,binlerce akla sahipler ben bir tanesine sahip olamazken…menopozik ve terkedilmiş yalnızlığımla mutlu olduğumu sötyleyemem ama toplum bunu istedi,ne diyebilirim ki…o karşıdan karşıya geçmeye çalışanın üzerine sürdüler araçlarını….aşık olanlara kötü davrandılar zina diye…hakları yenildi ve kıllarını kıpırdatmadılar…bunalımları oldu ve önemsemediler…çocukalr öldürüldü..sahip çıkmadılar…evleri yok oldu,hayır demediler…yalnız kaldılar birbirlerine saldırdılar…ve olric hiç olmadığı kadar yalnız kaldı bunların sonunda sadece biraz insanlık…kendilerine yine insanların benimle ilgisi yok,değil mi albayım….ahrazlarım ah ahrazlarım ağrıyor ağrısı başıma vurdu,bunca yabanilik her şeyi temizler mi acaba…okul bitmişti çabucak,yazma öğrenildi ve ötesi gereklilik sayıldı galiba….beynim akıyor o sekreterin önlüğüne,engel olamıyorum…düşünemiyorum artık…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yeraltı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ruh Toparlayıcı
Ruh Toparlayıcı


kılıç vurgun kimdir?

hiçlik halinin doruklarında gezinirken insana rastlıyorum,kendine dönen sorular soruyorlar,çıkışsızlıklarını süslüyorlar ve artık oyun oynamıyorlar. . ne acı. .

Etkilendiği Yazarlar:
oğuz atay,tezer özlü,nilgün marmara..


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © kılıç vurgun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.