• İzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman |
21
|
|
22
|
|
|
|
12. BÖLÜM: MEZAR NO: 19548 |
|
23
|
|
|
|
Kimsesizler Mezarlığı 3. Sezon 30. Bölüm |
|
24
|
|
|
|
16. BÖLÜM: KAVGAYA ADAM ÇAĞIRMA |
|
25
|
|
26
|
|
|
|
15. BÖLÜM: İSMİ BİZE YASAKLI |
|
27
|
|
28
|
|
|
|
13. BÖLÜM: KANLI OYUNCAKLAR |
|
29
|
|
|
|
Kimsesizler Mezarlığı Bölüm 3: Numarasız |
|
30
|
|
|
|
11. BÖLÜM: MEZAR NO: 04897 |
|
31
|
|
|
|
6. BÖLÜM: MEZAR NO: 56123 |
|
32
|
|
|
|
5. BÖLÜM: Soru Cevap ve Yorumlar 2 |
|
33
|
|
|
|
8. BÖLÜM: MEZAR NO: 05476 |
|
34
|
|
|
|
4. BÖLÜM: Soru Cevap ve Yorumlar |
|
35
|
|
36
|
|
|
|
Beyaz Melek, bir hastane görevlisi ile bir hastanın öyküsünü anlatıyor. Doktor Bilge Göker'in hastanedeki görevi, komaya girmiş ve hayatı makinaya bağlı hastaları son yolculuklarına uğurlamaktır. Çalıştığı yıllar içerisinde onlarca hastayı bu şekilde makinalardan ve hayattan koparmıştır. Bir gün Bayındır Hastanesine Melek Bilen isimli gizemli ve tuhaf görünümlü bir hasta gelir. Ancak Melek Bilen’in bu tuhaf ve gizemli görünümünün altında oldukça saf ve o dünyaya ait olmayan bir ruh yatmaktadır. Melek Bilen'in günden güne gün yüzüne çıkan dünya ötesi güçleri, karakteri hakkında yeni ipuçlarını anbean ortaya çıkaracaktır. |
|
37
|
|
|
|
Ezildi... Dövüldü... Küçük düşürüldü... Çocukluğu yaşatılmadı... Aslan Aslan, gittiği Kur'an kursunda sırf altını ıslattığı için arkadaşları tarafından alay edildi. Sessizce ve ağlayarak bu alayın bitmesini bekledi. Sataşmalar, karışmalar, alaylar sadece bu olayla kalmadı. Ta ki bir noktaya kadar... O gün Aslan Aslan'ın içinde biriktirdiği kin, nefret ve intikam duygusu daha önce görülmemiş bir sel gibi önüne neyi katıyorsa yok edecekti. Herkes için bir planı vardı. Son derece akıllı ve zeki olan Aslan Aslan artık bir ölüm makinasına dönüşmüştü... |
|
38
|
|
|
|
Yer, İstanbul'un Üsküdar ilçesi... Suç oranı yok denecek kadar az olan Çamlıca Mahallesi yaz ayının o kavurucu sıcağında polise yapılan bir ihbarla sarsıldı. Fatih Sitesi içinde bulunan bir binanın birinci katında kalan Erhan'dan haber alamayan Umay, Erhan'ın başına bir şey gelmiş olabileceği korkusuyla durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis, çilingir yardımıyla kapıyı açtığında ağır bir koku ile karşılaştı. Polisler nefes almakta zorluk çekmelerine rağmen evin odalarında Erhan’ı aradılar. |
|
39
|
|
|
|
O ise arkadaşının omuzuna hafif bir yumruk atmakla yetindi. Onların binaya girmesiyle (üç uzun saçlı, fiziksel görünüşleri birbirine yakın iri yapılı, silahlar taşıyan…) handakilerin dedikodu kazanı, öncelikle yapının kapısının yakınında oturan ağzındaki yaradan dolayı yamuk gibi görünen, savaşçıların orklara karşı yaptıkları şeklinde başlayıp tekrarında bir diğer alt dudağı şişik ve içkiden pelteleşmiş dilinde mola verip masadaki en son kişinin dopdolu ağzından konuştukça etrafa saçtıklarının eşliğinde, onları alt etmeleri… şeklinde o tarafta son bulurken yolcu diğer masalara da atlıyordu.
|
|
40
|
|
|
|
Yavaş ve aksak adımlarla merdivenlere adım attığında Onorgud bunun hiç de Kahin’in sıradan hallerinden olmadığını anladı.
Cadıkahin Kral’dan iki basamak aşağı da durdu.
Kral ürperdi.
Krallarınkahini sıska, kemikli elini Krallarınkılıcı’na doğru uzatıyordu. Uzun, kalın çelik namlunun usturadan yüz bin kat keskin ağzına bir deri bir kemik parmaklarıyla dokundu. Namlunun keskinliğini parmağını keskin ağızda yavaşça kaydırarak sınadı..
Sıradan bir anda Kılıç’ın bu ufak dokunuşunun koca bir tomruğu umarsızca parçalayacak gücü vardı. Ama Cadıkahin’e hiç bir şey olmadı. Kılıç bir çiziğe bile neden olmadı. Tek bir ufak damla bile kan akmadı. Kralların kılıcı Kahin’i tanıyordu. Uykusundan uyanması emredilmediği ve gerek de duymadığı için sessizce bekliyordu.
Birden hiçbir işaret göstermeksizin Onorgud’u sarsan bir şey oldu. Cadıkahin Kral’a doğru başını kaldırdı. Bunu daha önce sadece bir kez daha yapmıştı. Uzun yıllar önce Rein isminde bir genç kral Kılıç kulesi’ndeki efsanevi kılıcı eline alıp Onorgud olduğu gün.
Kral karanlıkla gölgelenmiş, yüzyılların yıprattığı ve adeta silip şeffaflaştırdığı yaşlı yüze, o geçmişi sayısız yüzyıllardan beri süzgecinden geçirmiş gözlere ikinci bakışında da iliklerine kadar ürperdi. Ama bu defa ürperti daha dehşetliydi.. O çok yaşlı ve bilgiliydi. Çok şey görmüştü. Öyle ki artık önceden gördüğü hiçbir şeye bakmıyordu. Şu anda ne görmek için ona bakıyordu? Yüzyıllardır görmediği neyi görüyordu? Bunların düşünceleri Rein’in aklını gitgide ağırlaştırırken Cadıkahin’in sesini duydu. Boğuk ve fısıltılı ses derin karanlıklardan ona yankılanıyor gibiydi. Sanki kaderin sesi ona kehanet haykırıyordu...
“Kılıcını bile Ey Kral.. Savaşa gidiyorsun..” |
|