"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Bu yazıyı yazarken, bir sayfada yazıp, sonra buraya eklemeyi düşündüm. ama olmadı, olmuyor. Her zaman ki gibi yine olmadı. Ben de bunu beceremiyorum. Yazmak istediğim ne ise, nereye yazacaksam oraya yazıp çıkmam lazım, aksi halde yazacakalarımda yazmak istediklerimde yarım kalıyor tıkanıyorum. Sanki söylemek istediklerimi, asıl demek istediğime değil de bir başkasına diyormuşum gibi geliyor. Garip değil mi? Yazı dinlendirmek, yazıyı bir süre bekletmek gibi bir alışkanlığımda hiç olamadı. O an konu her ne ise, aklımdan ne geçiyorsa, içimden ne geçiyorsa, yazıp çıkmalıyım. Kelimeleri itina ile seçmek, cümleler arasına yerleştirmek gibi bir derdim hiç olmadı, yazmak benim için asla amaç olmadı, hep bir araç oldu. ... Bu gece burası soğuk, sobayı yaktım güya, bakalım, inşallah ısıtır odayı. Komik olan şu ki, soba termostatlı ya, az yandıktan sonra odayı ısıttığını sanıp, sönüyor. :) Sokak lambası yine yanmıyor. Avizenin bir lambası yine, bir yanıp, bir sönüyor. Soba odayı ısıttığını sanıp söndüğü gibi lambada odayı aydınlattığını sanıyor galiba bu yüzden sönüyor sanırım:) Karşı komşunun bahçesinde bulunan ağaçlardan dökülen yapraklar, bütün sokağı kaplamış durumda, o kadar güzel ki yeşilin her tonu var. Yarın sokağı süpürmek için, birkaç komşu yine bir araya gelecek, hem sokağı süpürecekler, hem sohbet edecekler. Arada bir zile basıp yardıma beni de çağıracaklar ama ben yine gitmeyeceğim.:) Ah! Hattat, bugün ne oldu biliyor musun? 16 aylık bebeğin karşı komşusu var, adı Saliha, yaş olarak kaç yaşında bilmiyorum. fiziksel olarak çok iri biri olmasına rağmen yüzüne bakınca çocuk olduğu hemen anlaşılıyor. Tahminen 15-16 yaşlarında var sanırım. Saliha zihinsel engelli. Yarı anlaşılır bir şekilde bir kaç kelime telaffuz edebiliyor. Annesi, alış-verişe gittiğinde Saliha balkonda onu bekler, annesi gelene kadar asla içeri girmez. Kaç saat geçerse geçsin, sıcakta, soğukta Saliha hep balkondadır. Ne zaman beni görse "anne yok" der üzgün üzgün. Bazen de ağlıyor. Ben de: "bak 16 aylık bebeğin de annesi yok, o hiç ağlıyor mu:) sen de ağlama annen gelecek" diyorum. O vakit biraz susuyor, sonra yine yola bakmaya devam ediyor. Annesinin geldiğini gördüğü an ise derinden bir -ohhh- çekiyor, o kadar beklemesine rağmen sessizce annesinin adımlarına bakıyor, kendisine yaklaşmasının bütün sevincini içinde yaşıyor sanki. Bugün yine balkona çıktım baktım Saliha yine balkonda, ama bu kez pek neşeli. "Saliha hayırdır, annen evde galiba" diye seslendim. Saliha elini yüzüne götürdü, iki elini yüzüne sürdü, çok net bir şekilde: "Çok şükür" dedi. O an tüylerim diken diken oldu, onun o şükrü karşısında ürperdim, bulutlar gökyüzünü terk etti de yüreğime göç etti sanki. Yağmur yeryüzüne gönderdiği bütün damlaları gözlerime getirdi bıraktı sanki. Utandım, kendimden utandım, Rabbimden utandım, Saliha'dan utandım... Hem de çok utandım. Cenneti garantileyen Saliha, sen bile şükretmeyi biliyorsun, peki ya ben, söylesene Saliha ben ne olacağım? ...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |