"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Mevsimlerden İlkbahar, Kalp çarpıntısının verdiği ilk yorgunluk, ilk şaşkınlık, ilk ne tarafa bakacağını bilememek, ilk elimi ayağımı hissetmediğim an. ‘İlk’ adına yaşanan ne varsa o kadar ilk. Karşımda bir ağustosböceği, 'nasılda güzel bakıyor' diye düşünüyorum. Gam denilen sözcükten eser yok yüzünde. Hiç vakit kaybetmeden, hiç etrafına bakmadan hiç olan ne biten ne dahi demeden müzik ziyafetine başladı yine. Bak, bak gördün mü nasılda şakıyor. Yaza çıkmanın mutluluğunu yaşıyor. Yine saz çalacak bütün yaz boyunca, oynayacak, yine gününü gün edip yine gönlünü eğlendirecek. Baharı yaşayamadıktan sonra, güneşi sıcaklığı hissedip ışığına göz kırpmadıktan sonra yaza çıkmanın ne anlamı var diye düşünüyor. Bir adımda bir çiçeğe yaklaşıp onu solumayıp, kokusunu hissetmedikten sonra yaza çıkmanın ne anlamı var diye düşünüyor. Kışa girmeden kışı düşünmenin manasını çözmek gibi bir derdi yok, nasıl yaşayacak nasıl barınacak ne olacak umurunda bile değil. Bahar geldi yapacak tek şey baharı yaşamak… Gerisi laf-ı güzaf… Ya karınca? Karınca çoktan yollara düştü yine. Yine erzak toplama derdinde. Yine kendinden kat kat fazla yükü sırtlanmaya başladı yine yapraklardan izler yaptı kendine, yorulmadan pes etmeden çalışmaya başladı. Bahar bitecek yine kış gelecek soğuklar başlayacak, düşünmeli ne olacağını akıbeti düşünmeli derdinde. Şimdi oturmak kolay, ağustosböceği gibi şakımak kolay, dokunmak kolay, eğlenmek kolay ama ya sonra, sonrasında olacakları düşünmek gerek. Vakit emaneti alma vakti olduğunda hesap verebilmeyi bilmek gerek. Semaya el açtığında başın dik olması gerek. Söyleyebilecek tek şey gururla “emrine itaat ettim sadece” diyebilmek gerek Sen benim ağustosböceğim, madem baharımda çıktın karşıma hadi, hadi bir adım at da bırak sazı elinden, şarkı söyleme zamanı gelecek elbet, ama şimdi vakit tefekkür vakti. Vakit gaye ile baş başa kalma vakti… Vakit gayenin ne olduğunu öğrenip ona göre yaşama vakti. Gaye boşa nefes almak değil, gaye şakıyarak boşa nefes tüketmek değil. Gaye sadece ben olma derdi de değil gaye “biz” olabilme derdi olmalı. Sen ya da ben değil, biz sadece biz… Ben karınca, bende tekerrür eden tek şey tefekkür, gayelerim var, sebeplerim, haklarım var sadece almayı bildiğim değil vermeyi bildiğim haklarım… Ben karınca, yükümden başka yüklerde omzuma almışım, şikâyet etmeden taşırım. Ben karınca, şükrü de bilirim teşekkürü de. Ben karınca “biz” olunan yerde ben demeyi hayâ ederim. Ben karınca, sen ağustosböceği, ben kuzey, sen güney, ben doğu sen batı… Ben karınca , sen ağustosböceği. Sen şakımaya devam et. Ben tefekkür etmeye…. n.b
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |