..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
En bilge insanlar bile arasıra bir iki zırvadan hoşlanırlar. -Roald Dahl
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Adsız




28 Şubat 2010
Kış Mevsimimide Sen Anlat Bana  
Adsız
Elleri tuz tadan sevgiliye........


:BCEB:
Hani insanın anlatmak istedikleri, yazmak istedikleri çok olmasına rağmen tutulur ya, bir şey yazamaz ya da söze nasıl başlayacağını bilemez, işte benimki de öyle bir durum. Nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Aslına bakarsan öyle süslü cümleler kurma gibi bir derdim de yok. Yazmak istediklerimi bir çırpıda yazıp çıkmak istiyorum o kadar.

Hani şairin biri, bir şiirinde der ya: “Adın neydi unuttum” Şair bunu nasıl başardı bilemiyorum ama ben adını hiç unutmadım. Yüzünü de unutmadım. Bir yazımda iri siyah gözlerinden bahsettiğime bakma, gözlerinin siyah olmadığını biliyorum. Çünkü gözlerini de unutmadım. Senin gamzelerin vardı eskiden çok iyi hatırlıyorum. Düşlerimi süsleyen gamzelerin. Ama artık yok. Gülmediğin için gamzelerin sana küstü mü yoksa? O yüzden mi yok şimdi?

Hani ilkbahar da yeniden canlanır ya doğa. O küçücük böcekler etraflarına bakmak için kafalarını korkarak çıkarırlar yuvalarından. Ve etraflarına ürkek ürkek bakarlar. Ben de o ürkek böcekler gibiydim. İçimi ısıtan şey önce İlkbahar yüzünden sandım anlamadım, anlayamadım. İlkbahar gibi sıcaklığını yavaş yavaş artırmaya başlayınca o ürkek böcek gibi ne olduğunu anlamaya çalıştım.

Hani insan ömrü mevsimlerle ölçülür ya bazen. İlkbahar, Yaz, Sonbahar ve Kış…
İlkbahara seninle girmiştim. Güneşin ilk sıcaklığıydı. İlk içimin ısındığı anlardı. Hani öyle soğuk kış mevsiminden falan da çıkmış değildim.

Ne kış soğuğu beni etkilemişti ne de başka bir telaşım vardı. Benim ilk “baharımdı” bu ilkbahar. Güneşin ilk ışıkları ile gelivermiştin hem de oyunun tam ortasında. Oyun gibi devam edecek sanmıştım ama etmedi işte. Ben tam hayaller kurmaya başlamıştım ki perde indi hayallerime. Belki o zaman bitti benim hayallerim ne bileyim.
Hiç hayal kurmadım sonra. Hiçbir beklentim de olmadı. Hiç kimseyle hiçbir şeye ait düşlerde kuramadım. Bu yüzden belki hayal kırıklığı yaşamadım hiç. Bu yüzden belki her şey çok olağandı. Bu yüzden belki hazırdım her şeye, belki bu yüzden çok hayıflanmadım yaşayamadığım hiçbir şey için.

Bu benim mevsimimdi ama, ben fark etmeden geçiverdi. Sadece içimde bir şey vardı küçücük, içimi ısıtan minik bir şey. Düşlerim yoktu ama ona sarılıp yatmayı da ihmal etmiyordum. Hiç hayallerim de yoktu ama gözlerimi kapadığım an içimde beliriveren bir şey vardı. Ve ben içimde olan o küçük şeyin varlığı ile ilkbaharı bitirdim.

Hani İlkbaharı içine çeken böcekler yaz sıcağına daha hazırlıklı olurlar ya o sıcaklarda paniğe kapılmazlar, o minicik bedenleri ile ne yapacaklarından emin bir şekilde hareket ederler ya. İşte ben o böcekler kadar bile hazırlıklı değildim.

Yaz çok sıcak geçti , çok sıcak hem de. Zamanla fark ettim ki o içimde olan minik şey çok büyümüş kocaman olmuş. Ben seni fark etmeden içimde büyütmüşüm. Bu bir yandan her şeyi kolaylaştırırken diğer yandan nasıl zorlaştırıyordu bilsen. Ne çok yoruluyordum.

Bazen omzumdaki bütün yükleri alırken bazen bütün yüklerin iki katı olup çöküyordu omuzlarıma.
Bazen kalıveriyordum öylece. Bazen çok çaresiz hissediyordum kendimi, bazen de çok güçlü.
Her gece görülen aynı rüya, karşımdasın, yüzünü göremiyorum, sana dokunamıyorum, sesimi duyuramıyorum...Takdir edersin ki yorulmamak elde değil. Hani bir kere sana ulaşsam, sana dokunsam ya da seni görebilsem… Yok… Yok… Yok… Bu hiç mümkün olmadı. Rüyamda bile sana ulaşamadım. O kadar çok özlüyordumki seni.

Zaman zaman resimlerini çıkarır bakar ağlardım. Tek sorduğum şey “neredesin?" O kadar...
En kötüsü, ama en kötüsü gece kendimi tutamayıp ağladığım anlardı. Bu, o yaz mevsiminin en yakıcı anlarıydı. Nasıl canım yanıyordu bilsen. Öyle acı bir durumki. Peki, suç kimin?

Sadece benim ise cezamı çok iyi çekiyordum. Ama sadece benim değilse neden cezasını ben çekiyordum o halde. Çok uzatıp can sıkmanın bir anlamı yok. O yaz mevsimide böyle geçti işte. Ben o minik böcekler gibi ne kış için didindim ne de bir çaba sarf ettim. Bu mevsimden de hiçbir şey anlamadım.

Hani bir kere sen demiştin ya “susarsın su içersin ama susuzluğunu yine hissedersin” çok doğru bir tespit ya da benzetme idi.
Bazen düşünüyorum hangisi daha iyi...

Ben son baharıma sessizce girdiğim sırada , ilkbahar güneşi gibi çıkıverdin karşıma. Hala aynı sıcaklık. Anladım ki değişen hiçbir şey olmamış. Anladım ki sen hala içimde, küçük yüreğimde kocaman bir yerde öylece kalıvermişsin. Rüyalarımda bile ulaşamazken seni bulmuştum bir anda...
Ne güzel şeydi bilsen seni görmek. Camın ardında seni görmek… İnanamadım önce. Gülümsedim, ağladım. Dokundum yüzüne, elimde olmadan doğundum. Rüyalarıma inat dokundum. Yine rüyalarıma inat yakından baktım.
Hep seni karşıdan gelen yüzlerce yüzde aramıştım. Seni görecek ya seslenecek ya da kolundan tutup “merhaba” diyecektim.
Ne olacağını düşünmeden. Ama olmamıştı. Senden önce resmini görmüştüm. Karşımda değildin ama sana “merhaba” demekten kendimi alamadım yine. “merhaba” deyip demeyeceğini umursamadan.

Nerede olursan ol seni görmek çok güzeldi. Kaç kere baktım kim bilir o küçük resmine. Kaç kere dokundum kaç kere konuştum bilsen.. Bir tek istediğim nerede olduğunu bilmek ve seni görmek bir kere de “merhaba” demekti. Kolundan tutmamıştım, ya da hep düşündüğüm gibi seni görüp seslenememiştim ama olsun önemli değildi.


Hani, içindekileri birine anlatmak için çok sabırsızlanır ya insan, ben de seni bu küçük çerçevede gördüğümde tek istediğim sana içimde biriktirdiğim her şeyi anlatmaktı. Tepkini umursamadan dinleyip dinlemeyeceğini umursamadan anlatmak, durmadan anlatmaktı...

Hani bir şarkıda der ya: “sen hayatımda yaşadığım en güzel şeysin” vardı böyle bir şarkı değil mi? Olmalı ya da, çünkü böyle bir şey uydurmadım ya durup dururken.. Sahi ya… Ya böyle bir şarkı yoksa? Mutlaka vardır.

Sen benim yaşadığım en güzel şeysin ve hep öyle kalacaksın. Adı ne bunun bilmiyorum ama bunu umursamadan ben seni yaşamaya devam edeceğim.
Çünkü ben seni çok seviyorum. Ve bu sevgiyi hissetmek beni mutlu ediyor. Yorulsam da ziyanı yok.


Hani sonbahardan sonra Kış gelir gelir ya
…………………
…………………

Belki şimdi bu üç mevsimi anlatmaya fırsatım olduğu gibi kış mevsimimi de anlatmaya fırsatım olur. Bilemeyiz ki öyle değil mi?
Ya da şöyle yapalım. Hadi, Kış mevsimimide sen anlat bana.
Ne dersin?


.Eleştiriler & Yorumlar

:: teşekkür ederim
Gönderen: Adsız / , Türkiye
28 Şubat 2010
Sizden bunları duymak onur verici.

:: Etkileyi
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
28 Şubat 2010
Doğrusu çok beğendim.İyi bir kalem olduğu belli...Saygılarımla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gülüşün Aklımda Saklı Kaldı
Seni Hep Çok Çok Seveceğim...
Yalnız Kalmak İstiyorum
Konuşma Vaktim Gelmiş Hemen Yetişmeliyim
Sevgili Leyla
Bir Şeyin Yerine Diğerini Koy (Ama) Mak
Seni Yine Hep Çok Çok Seveceğim
Kozada Bir Kelebek
Annem
Hastane Önünde İncir Ağacı

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kelimeler Biriktirdim Sana İlmek İlmek D/okuman İçin
Ne Bilmek İstersin Ey Yar?
Hayalden Hilale
Aşkta Yarın Kimin Umurunda
Sevgili Günlük
Sinemde Bir Yaradır (Bu Şehir)
Sevgili Günlük
Küçük Not Büyük Hayal
Sevgili Günlük

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Seni Düşünürken [Şiir]
Aslında Ağlamayacaktım [Şiir]
Yanılıyor Muyum? [Şiir]
[Şiir]
Sessizce Veda Son Bölüm [Öykü]
Sessizce Veda 8. Bölüm [Öykü]
Sessizce Veda 7. Bölüm [Öykü]
Sevgilicilik Oyunu [Öykü]
Sessizce Veda 6. Bölüm [Öykü]
Sessizce Veda 3. Bölüm [Öykü]


Adsız kimdir?

Hiç bir özelliği olmayan, sıradan biriyim.

Etkilendiği Yazarlar:
Emile Zola, Beethoven, Mina Urgan, Necip Fazıl


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.