"Bir kitabın kaderi okuyanın zekasına bağlıdır." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Ellerini doya doya Öpmeye, Boynuna bir daha bırakmamacasına Sarılmaya, Dizlerine yatıp hıçkıra hıçkıra Ağlamaya, Bu dört duvar arasındaki kimsesizliğimi Unutmaya, Hayata asi başımı önünde eğmeye geliyorum... Peki sen? Bekliyor musun beni annem? Sızladı mı ana yüreğin? Kızım, yavrum gelecek dedin mi? Sende çağlattın mı göz kanallarını? Biliyorum annem. Benimki sadece avuntu, Elbette biliyorum. Ellerini öpemeyeceğimi, Boynuna sarılamayacağımı, Hele de dizlerine yatıp ağlayamayacağımı, Bilmek istemiyorum ama biliyorum... Biliyorum beni yol kenarında uyuyarak beklediğini, Hiç uyanmadığını, uyanmayacağını da biliyorum Ama yinede geliyorum. Sen diye dokunduğum Toprak olsa da geliyorum...(Buket Mutlu) Cennetle müjdelenen, ayağının altına cennet serilen, süt kokan annem, en zor anda sana yönelişin sebebi ne biliyor musun annem. Ağlayışlar, feryatlar neden “anne” diye başlar sence. Anne olmak mi maharet, anne diyebilmek mi? Cennet kokulu annem bu gece sana geldim “anne aç kapını bu gece” diyerek, sana sorular sormaya geldim. Cevap verebilecek misin annem? Hiç olmazsa kollarini aç bari, ben sana sarılmaya geldim... Biliyorum; insan canından bir parçasini geri çevirmez. Canınla besledin aylarca taşıdın off, demedin yük, degil emanet gördün. Canından ayrılıp sütünü emerken savunmasizca, sende sevgi, bende minnet dolu bakışlar vardi. Aslında her yutkunuş bir teşekkürdü annem. Ve her gülüş bunun göstergesiydi. Canından bir parçayım işte kime giderim, başka kim var ki bana “can yavrum” diyecek. Aç gönlünü annem, bak işte ben sana geldim. Ellerini öpüp boynuna sarılmaya dizlerinde hıçkırarak aglamaya “duvarlar soğuk dört duvar dar, yalnızım annem” demeye geldim. Hani canından bir parçayım ya acımı anlarsın. Bakma bu kadar dik durduğuma yoruldum, artik asi başımı senin önünde egmeye geldim. Aç kapıyı cennet kokulu annem, bak işte ben geldim canın, yavrun, kızın geldi. Aç göz kanallarını çağlasın yaşların benim gibi. Kalkta aç kapını annem, yoruldum, dizimde ferman kalmadı. Anneler bu kadar uyumaz senin uykun bu kadar ağır değil, kalkta ses ver, kolumdan tut, dizlerimin üzerine çöktüm kalkamiyorum annem. Mevlana hazretleri “edebi edepsizden öğrendim” demiş. Öğrendiklerimi bilmem ama çok edepsiz gördüm, susmak erdem sandım sustum ama anlamadılar anne. Edepsizin ar damarı yok be anne. Insandan utanmayan yaradandan utanır mı söylesene! Korktum Allah'tan korkmayandan anne. Edep manevi kişiliğe giydirilen bir elbise ama kimse bilmiyor. Sustum anne susmak erdem dedim ama onlar acizlik sandı, ama ben yine de sustum. Gökyüzündeki ışığınn sebebi bile edep, melekler bile edep yüzünden suçtan arınıp tertemiz olmuşlardır. Edebe uygunluk dile Tanri’dan Lütfünden uzaktir edepsiz olan Zararı kendine degildir yalnız Dünyayi ateşe verir edepsiz. Der Mevlana hazretleri Allah’a yakarırken gerektigi kadar edepli oldum mu ya da ne kadar uzaklastırıldım bilmem ama edepsizler yüzünden yandım yakıldım be annem. Edep Allah nurundan bir taçmış, insana deger katan, yükselten, şeref veren, dinlenilir kılan bir taç. Ama herkeste yok işte. Beladan ne kadar uzak durmaya çalışsamda sende biliyorsun olmadı be anne. Bütün cihani gezmesine ragmen iyi huydan daha güzel bir sey bulamayan Mevlana Hazretleri kötülerle nasıl başa çıktı kim bilir? Insani hayvandan ayıran özelliktir edep. Edebi olmayan âdemoğlu âdem değilmiş ama bak edepsiz ilim okudu başıma âlim oldu, kalkta bak be anne! Bu kadar çok ağlayışımm bildiklerim yüzünden değil elbette ama o kadar canım yanıyor ki "ya acıyı bal eyle, ya dalı gül eyle anne" demeye geldim. Ilk kez gelinlik giyerken çok ağladım biliyorsun. Bak yine gelinligimi giydim de geldim. Bak ağlamıyorum bu kez. " Kalkta çenemi bagla anne" demeye geldim. Biliyorum anne, biliyorum cennet kokulum, kapını açmayacaksin biliyorum. Benim ki bir avuntu sadece, ellerini öpüp, boynuna sarılamayacağım, dizlerine başımı koyup ağlayamayacagım biliyorum ama yine de geldim. Hiç uyanmasan da, uyanamasan da beni bekledigini biliyorum. Bu yol kenarinda beni, kızını, yavrunu hep bekledigini, göz pınarlarını çağlatarak bekledigini biliyorum, işte geldim annem. Sen diye dokundugum toprak bile olsa, bende toprak olmaya geldim. Açtım bütün kapıları, sen sadece kollarını aç anne, senin koynuna girmeye geldim. (Anne olabilen, anne olmaya hazırlanan, anne olmaya çalışan, anne olamayan, anne olmak için yanıp tutuşan, hem baba hem anne olmaya çalışan… .Bütün babaların ve annelerin “anneler günü” kutlu olsun.)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |