Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
M.NİHAT MALKOÇ Söz söylemesini iyi bilenlere, ağzı laf yapan kimselere derler söz cambazı… Bu hususta şairlerin eline kimse su dökemez. Onlar gerçek anlamda söz cambazlarıdır. Sözün en tesirlisini, kelamın ruha işleyenini onlar söylerler. Onlar, lügatlerde sessizce uyuyan kelimeleri gönül teknesinde hissiyatla yoğurup yeni sentezler oluştururlar. Şairler kelimeleri derin uykularından uyandırırlar. Şairler kelimeleri istifleyip gösterişli mana binaları dikerler. Kelamın büyüsü şairlere açar kapılarını. Sözün altın anahtarı şairlerin eline verilmiştir. Onlar söz sandıklarından gün yüzü görmemiş dizeler çıkarırlar. Bu mısralar, yüreklerimizde kıvılcım bekleyen çıraları ateşe verirler. O ateş yakar, kavurur sevdalı gönülleri. Şiirin mahzenlerinde dolaşır şair… O hep bir arayış içindedir. Bulduğunu paylaşmakta hiç tereddüt etmez bu gönül elçileri. Onlar kelimeleri aşkın şerbetine banarak bize uzak diyarlardan mutluluklar getiriler. Dünden bugüne, bugünden yarına yol alırlar. Çok kere de şahlanan mazinin ihtişamını tekrar yaşatırlar bize. Duyguları ölümsüzleştirir şairler… Şairin sözü de özü de şiirdir. Şairin söylediği her söz ruha tesir eder. Çünkü onlar gönül köprülerinin usta mimarlarıdır. Onların kurduğu köprüler selamete götürür bizleri… Şiir az sözle çok şey anlatma sanatıdır. Şiirde kelimeler çoğunlukla mecaz ve yan anlamlarda kullanılırlar. Şiir, kelimelerin rafine edilmiş halidir. İmgelerle yoğrulan dil, bambaşka bir renk ve ahenk kazanır. Kelimelerin sırtına tonlarca duygu yükü yüklemektir şiir; şair ise bu ağırlığı kaldırabilen bir duygu hamalıdır. Sözcükler yürek potasında eriyerek şiire dönüşür. Şairler kelimelerle güçlü duvarlar örerler, emsalsiz söz binaları dikerler. Daha evvel belirttiğim gibi ‘şiir çetin bir dil işçiliğidir’ bence... Gerçek şairler dile en çok hizmet eden ve dilin anlam dağarcığını zenginleştiren insanlardır. Onlar, yaşamlarını dile hizmet etmekle, dili bir kuyumcu titizliğiyle işlemekle geçirirler. Neticede verdikleri eser altın kıymetindedir. Fakat o şiir altınının değerini ancak söz ve his sarrafları bilebilir. “Bu dil ağzımda annemin sütüdür” der Yahya Kemal… Dil o kadar önemlidir onun için… Kimin için önemli değildir ki dil?... O, bizim ifade kudretimizin merdivenidir. O merdivenden çıkarak masmavi gökleri delen söz kulelerine tırmanırız. Şairler rengârenk mısralarında dili kanatlandırmışlardır. Dil onların en büyük sırdaşı ve yoldaşıdır. Şiirin kendine özgü bir dili vardır. Günlük hayatta dertlerimizi, neşelerimizi, düşüncelerimizi anlattığımız kelimeler, şiirde bambaşka bir büyüye bürünürler. Günlük hayattaki dilin sığlığı şiirde bambaşka bir derinlik kazanır. Bütün malzemesi dil ve duygu olan şiir, kelimelerin ayağını yerden keser. Şiirde adeta kanatlanır kelimeler… Zira şiir dilinde kelimeler şairin hayal süzgecinden süzülerek bütün kirleri atılır ve kabalıkları törpülenir. Şiir dili yürek dilidir. O dil, damıtılmış saf duygularımızın tercümanıdır; yürek aynasıdır. Şiir, dilin çürüyen yanlarına merhem olur. Şair, tabir caizse hastalanan, komaya giren kelimeleri iyileştiren doktordur. Gerçek şiirlerde kelimelerin ayaklarının yerden kesildiğini, masmavi göklere uçuştuğunu hissedersiniz. Bu kelimelerin istiğrak(kendinden geçme) halidir. Şiir dilinde halktan kopmak, fildişi kuleler inşa etmek doğru değildir. Bunda da orta yolu bulmak lazım. Zira fildişi kulelerimizde yalnız kalırız. Rus yazar Tolstoy’un şiir ve dil konusundaki şu çarpıcı görüşleri dikkate şayandır: “Fırsatçıların her zaman kullandıkları bir yöntem vardır. Halkın kullanmadığı, dile yerleşmemiş kelimeleri kullanarak, gerektiğinde icat ederek halkın gözünde kendisini yüceltmek... Bu, ‘halk, anlamadığına inanır’ mantığıdır ve çoğu zaman başarılı olur. Kitleler, bilmedikleri kelimelerin ardından sürüklenirler. Bu arada sanat da tükenmeye yüz tutar. Ortodoks kilisesinin sapık fikirlerinin, ağır bir dille düzenlenerek halka benimsetilmesi bu yöntemin en çarpıcı örneklerindendir.” Unutmamak gerekir ki hammaddesi duygu olan şiir, hissiyatın süzgeçten geçirilmiş, kabası alınmış, dilin en naif halidir. Şairler dili zenginleştiren dil sihirbazlarıdır. Onların elinde dil, bütün hünerlerini gösterir. Şairler dili en verimli kullanan söz cambazlarıdır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |