..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler > M.NİHAT MALKOÇ




19 Ekim 2024
Vahşet Çağının Vicdanı: Aliya İzzetbegoviç  
M.NİHAT MALKOÇ
Yiğit Aliya, insanların İslâm'ı konuşamadığı ve yaşayamadığı zor bir zamanda Genç Müslümanlar Teşkilatı'nı kurduğunda etrafında sadece 15 kişi vardı. Fakat o, iyi niyetle yola çıktığı için bu sayının çok kısa zamanda yüzlere, binlere, on binlere; hatta yüz binlere yükseleceğine yürekten inanıyordu. Nitekim öyle de oldu. Kartopu büyüklüğündeki kütle, çok kısa zaman içerisinde bir çığa dönüştü; önündeki bütün engelleri yerle bir etti.


:AAC:
          
                                   M. NİHAT MALKOÇ

     Vicdanların kanadığı yerdir Bosna-Hersek...

     Bosna-Hersek, "Evlâd-ı Fâtihân" diye tabir ettiğimiz, Anadolu'dan kopup gelen insanların çileler içinde de olsa, hiçbir taviz vermeden şerefiyle yaşadığı kadim coğrafyadır. Buralar Saraybosna’sıyla, Mostar’ıyla, Drina’sıyla adeta bir yeryüzü cennetidir. Bu topraklarda yaşayan insanlar mâzilerini unutmamış, köklerinden beslenmeye devam etmişlerdir. Fakat köklerimizden rahatsız olanlar, onlara rahat yüzü göstermemişlerdir.
     Yirminci yüzyılın en büyük dramının yaşandığı yerdir Bosna-Hersek. Zira takvimler yirminci asrın sonlarını gösterirken, dünya medeniyetinin beşiği olduklarını iddia edenler, demokrasinin anayurdu dedikleri Avrupa'nın ortasında vahşet denebilecek bir soykırıma imza atmışlardır. Elinde silah olmayan yaşlılar, çocuklar ve kadınlar Srebrenitsa'da soykırıma tabi tutulmuşlardır. Bu vahşeti uzaktan seyredenler, müdahalede bulunma gereği duymamışlardır.
     Bütün bunlar yaşanırken Aliya İzzetbegoviç isminde bir kahraman çıkıyordu meydana. Avrupa'nın ortasında varlık mücadelesi veren mazlum milletine hürriyet düşüncesini ve bu uğurda mücadele etme azmini aşılıyordu. Kısa zamanda halkıyla sımsıkı kenetleniyordu.

     O, tabir caizse Bosna'nın kara kutusuydu

     Yiğit Aliya, insanların İslâm'ı konuşamadığı ve yaşayamadığı zor bir zamanda Genç Müslümanlar Teşkilatı'nı kurduğunda etrafında sadece 15 kişi vardı. Fakat o, iyi niyetle yola çıktığı için bu sayının çok kısa zamanda yüzlere, binlere, on binlere; hatta yüz binlere yükseleceğine yürekten inanıyordu. Nitekim öyle de oldu. Kartopu büyüklüğündeki kütle, çok kısa zaman içerisinde bir çığa dönüştü; önündeki bütün engelleri yerle bir etti.
     Hem devlet hem de dava adamı olan merhum Aliya, bağımsızlığa koşan halkının önündeki bütün engelleri bir bir aştı. Onlara cesaret ve güven verdi. Bosna'ya sahip çıktı. Avrupa topraklarında doğup büyüyen Müslüman bir genç olan Aliya'yı tanımadan ve anlamadan Bosna -Hersek'i anlayamazsınız. O, tabir caizse Bosna'nın kara kutusuydu.
     Bilge Kral Aliya; cesareti, iradesi ve dirayetiyle 78 yaşına kadar elif gibi dimdik yaşadı. Baskı ve tehditlere hiçbir zaman boyun eğmedi. Hayata ve hadiselere hep İslâm'ın hakikat penceresinden baktı. Bosna'yı Bosna yapan ruhu yaşadı ve yaşattı. O, İslâm dünyasındaki krizleri sadece görmedi, onlara çözüm yolları da bulmaya çalıştı. Kararlı bir şekilde "Köle olmayacağız" diyerek başta Avrupa olmak üzere, bütün dünyaya haykırdı.

     Aliya İzzetbegoviç gönül gözü açık bilge bir insandı

     "Bilge Kral" diye adlandırılan Aliya İzzetbegoviç gerçekten de gönül gözü açık bilge bir insandı. Millî ve manevî duyguları fazlasıyla inkişaf etmiş bu özgürlük savaşçısının felsefî bir derinliği de vardı. İslâm'ı üst kimlik olarak gören Bilge Kral Aliya, yirminci asrın önemli Müslüman düşünürlerinden biriydi. "İslâm Deklarasyonu", "Doğu ve Batı Arasında İslâm", "Özgürlüğe Kaçışım/Zindandan Notlar", "Tarihe Tanıklığım", "Köle Olmayacağız", "Geleceği Yenilemek", "İslâmî Yeniden Doğuşun Sorunları" ve "Bosna Mucizesi Konuşmalar" adlı eserleri kaleme alan Aliya'nın aforizma diyebileceğimiz birbirinden kıymetli sözleri de vardır. Aforizma niteliğindeki bu özlü sözlerden birkaçını paylaşmak istiyorum: “Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lâzım.”, “Bizi toprağa gömdüler; fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.”, “Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”, “Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder.”, “Sanat için soyunana alkış tutanlar; Allah için giyinene neden zulmeder?”, “İslâm korkakların değil, cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir.” ,“Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.”, “Allah'ın iradesine teslimiyet, insanların iradelerine karşı bağımsızlık demektir.”, “Kuran ve İslâm sadece hocalara bırakılmayacak kadar önemlidir.”

     O; zalimlerin karşısında, mazlumların hep yanındaydı

     Doğu'yla Batı arasında sıkışıp kalan bir ülkenin lideri olan Aliya İzzetbegoviç, tarihiyle ve Müslüman kimliğiyle daima gurur duyuyordu. Zira o, tertemiz bir mâzisi olan bir milletin ve medeniyetin mensubuydu. Hıristiyan Avrupalılar, tarihin her döneminde barbarlaşırken Müslümanlar, Kur'an ahkâmından ve İslâmiyet'in merhamet sınırlarından çıkmıyorlardı. Aliya böyle bir iklimde yetiştiği için savaşın da bir ahlâkı olabileceğini düşünüyordu. Geçmişe dair keşke'leri yoktu onun. Atalarının bıraktığı tertemiz mâzi onun başını dik tutuyor; bunu şöyle ifade ediyordu: "Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına."
     Bosna-Hersek'in kurucu Cumhurbaşkanı olan Aliya İzzetbegoviç, komplekssiz bir insandı. Bu yönüyle adeta bir tevazu abidesiydi. O, acılarla büyüyüp olgunlaşmıştı. Adalet duygusu üst düzeydeydi. O, daima zalimlerin karşısında, mazlumların yanındaydı. Sakin ve soğukkanlı olsa da millet ve memleket kavramları geçtiğinde iyice hassaslaşırdı.

     Dirayetli bir dava adamı olan Aliya, meselesi İslâm olan bir insandı

     Dirayetli bir dava adamı olan Aliya, meselesi olan bir insandı. Fakat meselesi şahsî değil, umumîydi. O, şuurlu bir Müslümandı. Etiket Müslümanı değildi. O, davası Hakk ve hakikat olan bir liderdi. Bu yönüyle dünyevîleşmekten çok uzaktı. “Benim için yeryüzünde iyi, doğru ve güzel olan ne varsa onun adı İSLÂM`dır.” diyen Aliya, teslimiyetin zirvesiydi.
     Osmanlı'yı ve Türkleri çok seven bir insan olan Aliya, Batı'da yaşasa da Doğu'ya ait bir insandı. 1994'te savaş devam ederken bir Alman dergisine şunları söylemişti: "Benim hoşgörüm Avrupa değil, İslâm kökenlidir. Eğer hoşgörülüysem öncelikle ve en çok Müslüman olduğum için, ancak ondan sonra Avrupalı olduğum içindir. Avrupa, parıldayan gerçeklere rağmen kendisini kurtarmaya kesinlikle muktedir olamadığı kuruntulara sahiptir. Örneğin, Bosna'daki bu savaş sırasında, yüzlerce kilise ve cami yıkıldı. Bunlardan bir teki bile Boşnaklar tarafından yıkılmadı, hepsi Avrupalılar tarafından yıkıldı. Türk idarecileri dünyanın en yumuşak yöneticileri değillerdi, ama tüm Hıristiyan halklar ve onların Ortaçağdan kalma en önemli anıtlarının hepsi 500 yıllık Türk idaresi boyunca ayakta kalabildi. Bu bir gerçek. Belgrat'tan fazla uzak olmayan Fruska, Gora Tepeleri'nin meşhur manastırları Türk yönetiminin 300 yılı boyunca ayakta kaldı; ama üç yıllık 'Avrupalı' yönetimine dayanamadı. II. Dünya Savaşı sırasında yakılıp yıkıldılar. Faşizm ve komünizm Asya'nın değil, Avrupa'nın ürünleridir. Ve şimdi bile Avrupa, Balkanlarda faşizmin ortaya çıkışına karşı fazla bir hassasiyet göstermemiştir. Avrupa'ya değer veriyor ve takdir ediyorum; ama kanımca kendisini olduğundan çok daha büyük görüyor." (Tarihe Tanıklığım, s. 196)

     Bilge Lider Aliya, Doğu'yla Batı arasında adeta bir köprü vazifesi görüyordu

     Cehaletin, milletlerin felâketine davetiye çıkardığını düşünen Bilge Kral Aliya; ruhu vatan sevgisiyle cilalanmış; bilgili, bilinçli ve duyarlı bir neslin peşindeydi. Böyle bir nesil, aydınlık yarınların teminatıydı aynı zamanda. Ancak böyle bir nesil hürriyetini kazanabilir, kazandıktan sonra da muhafaza edebilirdi. Ona göre çocukların eğitiminde anneler daima baş roldedir. O, bu hususta kadınların eğitimine özellikle vurgu yaparak İslâm Deklarasyonu'nda şöyle diyordu: “Okumamış, ihmal edilmiş mutsuz bir anne, Müslüman halkların yeniden doğuşunu başlatacak ve başarılı bir şekilde devam ettirecek oğulları, kızları büyütemez…”
     Hem Doğu'yu hem de Batı'yı çok iyi tanıyan Aliya, Doğu'yla Batı arasında adeta bir köprü vazifesi görüyordu. O, hakkaniyetli bir bakış açısıyla Batılıların çarpık inançlarını eleştirirken, dünya hayatına dair sistemlerini övüyordu. Öte yandan İslâm'ı överken Müslümanları eleştiriyordu. Bu çerçevede 1997’de Tahran’da İKÖ toplantısında şunları söylüyordu: “Açık konuştuğum için beni bağışlayın. Güzel yalanların bize faydası olmaz; ama acı gerçekler ilaç olabilir… Batı çürümüş değil; güçlü, örgütlü ve eğitimli. Okulları bizimkilerden iyi, kentleri bizimkilerden temiz. İnsan hakları düzeyi yüksek ve sosyal yardım konusunda daha örgütlü. Batılılar çoğunlukla sorumlu ve dakik kişiler. Bunlar, Batılılardan edindiğim tecrübelerim. Batılıların ilerlemelerinin karanlık yönünü de biliyorum ve bunun gözümden kaçmasına izin vermiyorum. Hakikat, İslâm en iyisi! Ama biz en iyisi değiliz. Batı’dan nefret etmek yerine, onunla rekabet etmeliyiz. Kur’an da bize bunu emretmiyor mu? Hayırlı işlerde yarışın." (Maide 48)” (Tarihe Tanıklığım, Klasik Yayınları s. 414)
     Esir bir topluluktan bir millet çıkaran veya inşa eden merhum Aliya mazlum milletlere güç ve cesaret vermiştir. O, 78 yıllık ömrüne birçok güzel örnekler sığdırmıştır. Ümmetin gür sesi Aliya'yı ölümünün 21. yılında rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhu şad olsun.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın unutulamayan dönemler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Vali Recep Yazıcıoğlu ve "Köprü"nün Hikâyesi
102. Sene - İ Devriyesinde 30 Ağustos Zafer Bayramı
dünden Bugüne Malazgirt Zaferi ve Edebiyatımızdaki Yeri
100. Senesinde Bir Milletin Uyanışı Yahut Samsun'dan Doğan Güneş
Orda Bir Şehitlik Var Uzakta Yahut Harmantepe Şehitlerine
23 Nisan Coşkusu ve Çocuklarımız
Çanakkale İçinde Vurdular Beni!..

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ölümünün 16. Yılında Türkülerin Efendisi Erkan Ocaklı
Futbolun Efendisi: Fatih Tekke
Çağ Kapayıp Çağ Açan Bir Fethin Hatırası: Ayasofya
Şair Nurettin Özdemir'le Trabzon Lisesinde Bir Gün...
Anadolu Âşığı Bir Gönül Adamı: Sabahattin Eyüboğlu
15 Temmuz Gecesi Tankların Önünde Yatan Yiğitler Vardı
Türkçenin Berrak Sularında…
beklenen Nesil
Şehadetinin 29. Yılında Batı Trakya Türklerinin Yolbaşçısı: Dr. Sadık Ahmet ve Davası
Köprübaşı Lisesi'nin Eğitim Çınarı: Recep Aydın

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Senin Olan Sana Gelir (Manzum Reçeteler - 1) [Şiir]
Menzilin Mübarek Olsun [Şiir]
Alev Denizlerinde Mum Kadar Çaresizim… [Şiir]
Zihnimiz İşgal Altında [Şiir]
Kıyameti Bekle Bir Gün! [Şiir]
Sizin Kafanız İyi Mi? [Şiir]
Sen Kurtuldun, Bizler Öldük [Şiir]
Aslan Aksoy Abimiz [Şiir]
Filistin İçin Ne Yaptın? [Şiir]
Berceste Mısralar - 303 [Şiir]


M.NİHAT MALKOÇ kimdir?

NİHAT MALKOÇ’UN BİYOGRAFİSİ Beş çocuklu bir ailenin en küçük ferdi olarak 1970 senesinin 1 Haziran’ında Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Gündoğan Köyü’nde hayata “Merhaba” dedi. İlkokulu komşu köy olan Güneşli Köyü’nde okudu. Orta ve lise öğrenimini Köprübaşı Lisesi’nde tamamladı. En büyük emeli iyi bir hukukçu olmaktı. Lise son sınıfta girdiği üniversite imtihanında KTÜ/Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü’nü kazandı. Dersaneye gitme imkânı ve zaman kaybına tahammülü olmadığı için kazandığı fakülteyle yetindi. 1992 yılında okulu bitirdi. İlk göz ağrısı olarak nitelediği Gümüşhane’de beş yıla yakın öğretmenlik yaptı. Her geçen gün öğretmenliği daha çok sevdi. Artık öğretmenliği bir tutku olarak görüyor. Vatan borcunu İstanbul’da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu’nda Yedek Subay Öğretmen olarak onurla yerine getirdi. Bu peygamber ocağında yüzlerce yabancı subaya güzel Türkçe’mizi öğretti. Ankara’da girdiği sınavı kazanarak Akçaabat Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak atandı. Burada iki yıl görev yaptı. Daha sonra girdiği yazılı ve sözlü imtihanı kazanarak Türkî Cumhuriyetlerden Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a,üç yıl görev yapmak üzere, öğretmen olarak gönderildi. Burada Mahdumkulu Türkmen Devlet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde ve İlâhiyat Lisesi’nde Türk Dili öğretmeni olarak çalıştı. Yine Aşkabat’ta Türkçe Öğretim Merkezi’nde(TÖMER) bir yıl boyunca değişik milletlerden kişilere Türkçe’yi sevdirerek öğretti. Şu anda Akçaabat’a bağlı Derecik İlköğretim Okulu’nda görev yapmaktadır. Bugüne kadar,en büyüğünden en küçüğüne kadar onlarca dergi ve gazetede fikrî,edebî,felsefî ve kültürel konularda yüzlerce yazı ve şiir yazdı. Bu yayın organlarından Türk Edebiyatı,Türk Dili,Bizim Çocuk,Çınar,Bizim Azerbaycan,Anadolunun Sesi,Üniversitelinin Sesi,Türkiye,Bizim Okul,Şenliğin Sesi,İnsanlığa Çağrı,Yeni Sesleniş,Gençliğin Sesi gibi dergilerde;Türksesi,Demokrat Gümüşhane,Kuşakkaya,Ortadoğu,Yeni Mesaj,Hergün,Candaş,Edebiyat,Bolu Üçtepe,Akçaabat Yeni Haber,Karadeniz Olay,Hizmet gibi gazetelerde yıllardan beri deneme,makale,fıkra ve şiirler yazmaktadır. “Bizim Okul” isimli kültür,sanat ve edebiyat dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı. Kültürel organizasyonların çoğunda aktif olarak görev aldı. Sevgi,Dostluk ve Kardeşlik konulu şiir yarışmasında birincilik,Trabzon Belediyesi’nin düzenlediği Çevre ile ilgili yarışmada birincilik,yine aynı belediyenin düzenlediği “İki binli Yıllara Doğru Trabzon” konulu makale yarışmasında mansiyon,Akçaabat Belediyesi’nin değişik zamanlarda organize ettiği şiir yarışmalarında birincilik,ikincilik,üçüncülük ödülleri kazandı. Karadeniz Yazarlar Birliği kurucularındandır. Halen bu birliğin üyesidir. Bunların yanında elinin altındaki öğrencilere rehberlik ederek ve bizzat örnek olarak,onların da pek çok kültürel yarışmada ödüller almasına zemin hazırlamıştır. İkisi kız,biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıdır.

Etkilendiği Yazarlar:
Necip Fazıl Kısakürek,Mehmet Akif Ersoy,Yahya Kemal Beyatlı


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.