..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ben bir öğretmen değil, bir uyandırıcıyım. -Robert Frost
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler > M.NİHAT MALKOÇ




30 Ağustos 2024
102. Sene - İ Devriyesinde 30 Ağustos Zafer Bayramı  
M.NİHAT MALKOÇ
Bu millet bir zamanlar çok zor günler yaşadı. “Hasta Adam” deyip üzerimize çullandılar. Hastanın yataktan kalkmaması için onun hayat damarlarını kesmeye kalkıştılar. 1. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması’yla yurdumuzu tamamen elimizden almaya kalktılar. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız, her karışını şehit kanlarıyla suladığımız bu topraklarda hür yaşamayı bize reva görmediler. Fakat hürriyeti yemek içmek gibi temel ihtiyaçlardan biri olarak gören Türk milleti, esaret zincirine vurulmayı kabul etmedi. Her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz vatanda düşmanlarla sonuna kadar mücadele etmeyi yeğledi. 19 Mayıs 1919’da Atatürk'ün Samsun’a çıkmasıyla şanlı kurtuluş mücadelesinin fitili ateşlendi. Atatürk’ün önderliğinde topyekûn bir Kurtuluş Savaşı’na girişildi. Milletimiz yedisinden yetmişine kadar bu mücadeleye ortak oldu.


:IC:
               M. NİHAT MALKOÇ

     Bu millet bir zamanlar çok zor günler yaşadı. “Hasta Adam” deyip üzerimize çullandılar. Hastanın yataktan kalkmaması için onun hayat damarlarını kesmeye kalkıştılar. 1. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması’yla yurdumuzu tamamen elimizden almaya kalktılar. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız, her karışını şehit kanlarıyla suladığımız bu topraklarda hür yaşamayı bize reva görmediler. Fakat hürriyeti yemek içmek gibi temel ihtiyaçlardan biri olarak gören Türk milleti, esaret zincirine vurulmayı kabul etmedi. Her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz vatanda düşmanlarla sonuna kadar mücadele etmeyi yeğledi. 19 Mayıs 1919’da Atatürk'ün Samsun’a çıkmasıyla şanlı kurtuluş mücadelesinin fitili ateşlendi. Atatürk’ün önderliğinde topyekûn bir Kurtuluş Savaşı’na girişildi. Milletimiz yedisinden yetmişine kadar bu mücadeleye ortak oldu.
     Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı kanaatinden hareket edilerek çıkılan bu çetin yolda çok büyük zayiatlar verilse de hürriyet için canını vermeye hazır olan Türk milleti teslim olmayı hiçbir zaman düşünmedi. Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920’de TBMM’yi açtı. Bu zor şartlarda millet egemenliğini tercih eden Atatürk, bu millete her zaman inandı ve güvendi.
     Önceleri düzenli ordumuz yoktu. Bir avuç gönüllünün gayretleriyle mücadele ediliyordu. Fakat bunun böyle olmayacağını anlayan Atatürk, düzenli ordunun bir an evvel kurulması kararını aldı ve uyguladı. İlk başarı, Doğu’da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşlarda alınan zaferler milletimizin inancını ve kendine güvenini daha da pekiştirdi. “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” emrini veren Atatürk, düşmanın peşini bırakmadı. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesi’yle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşması’ndan beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Bu durum, zor şartlarda ölüm kalım mücadelesi veren ordunun moralini düzeltti.
     Türk ordusu kazandıkça ilerliyor, düşmanın tahammülünü ve dayanma gücünü kırıyordu. Sakarya Savaşı’ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanın tamamen bitirilmesi planlanmıştı. Bunun için büyük bir gizlilik içerisinde büyük hazırlıklar yapıldı. Ordumuz Gazi Mustafa Kemal’in idaresinde, 26 Ağustos 1922’de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos’ta düşman çember içine alındı; sağ kalanlar esir düştü. Yunanlıların ayakta duracak halleri kalmamıştı. Yunan Başkomutanı Trikopis de esir düşmüştü. Bu savaş, Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için “Başkomutanlık
Meydan Muharebesi” olarak tarihe geçti. Fakat İzmir’in de düşmandan kurtarılması gerekiyordu. İyice harap ve bitkin haldeki düşman, ısrarla takip edilerek İzmir’de düşmana son darbe vuruldu. 9 Eylül 1922’de İzmir’in de alınmasıyla yurdumuz düşmandan temizlendi.
Millet olarak bu şanlı zaferler silsilesinin son ayağı olan “Başkomutanlık
Meydan Muharebesi”nin kazanıldığı tarih olan 30 Ağustos’u Zafer Bayramı olarak kutluyoruz. O eski günleri hatırlayıp bu bayramda daha çok kenetleniyoruz. Daha güçlü olmamızın ve daha güçlü kalmamamızın birlik ve beraberlikten geçtiğini idrak ediyoruz. Güçlü olan milletlere başka milletlerin saldırmaya cesaret edemeyeceğini biliyoruz. Sözlerimi Atatürk’ün zafere dair şu sözleriyle bitirirken şanlı milletimizin Zafer Bayramı'nı kutluyorum:
“Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük olan gayeyi elde etmek için gerekir en belli başlı vasıtadır. Gaye, fikirdir. Zafer, bir fikrin istihsaline hizmeti nispetinde kıymet ifade eder. Bir fikrin istihsaline dayanmayan zafer payidar olamaz. O, boş bir gayrettir. Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına bir zafer, boşa gitmiş bir gayret olur.”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın unutulamayan dönemler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Vahşet Çağının Vicdanı: Aliya İzzetbegoviç
dünden Bugüne Malazgirt Zaferi ve Edebiyatımızdaki Yeri
Vali Recep Yazıcıoğlu ve "Köprü"nün Hikâyesi
100. Senesinde Bir Milletin Uyanışı Yahut Samsun'dan Doğan Güneş
Orda Bir Şehitlik Var Uzakta Yahut Harmantepe Şehitlerine
23 Nisan Coşkusu ve Çocuklarımız
Çanakkale İçinde Vurdular Beni!..

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
beklenen Nesil
Şehadetinin 29. Yılında Batı Trakya Türklerinin Yolbaşçısı: Dr. Sadık Ahmet ve Davası
Anadolu Âşığı Bir Gönül Adamı: Sabahattin Eyüboğlu
15 Temmuz Gecesi Tankların Önünde Yatan Yiğitler Vardı
Türkçenin Berrak Sularında…
Köprübaşı Lisesi'nin Eğitim Çınarı: Recep Aydın
Futbolun Efendisi: Fatih Tekke
Çağ Kapayıp Çağ Açan Bir Fethin Hatırası: Ayasofya
Şair Nurettin Özdemir'le Trabzon Lisesinde Bir Gün...
Sizin Çocuğunuzun da Bir Pulsuz Dilekçesi Vardır

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kıyameti Bekle Bir Gün! [Şiir]
…... Gecenin Kanat Sesleri…... [Şiir]
Derbeder [Şiir]
Ümmetin Yetimleri [Şiir]
Sen Hep On Beş Yaşındasın! [Şiir]
Bir Neslin Hamurkârı [Şiir]
Sen Kurtuldun, Bizler Öldük [Şiir]
Aslan Aksoy Abimiz [Şiir]
Filistin İçin Ne Yaptın? [Şiir]
Bir Nihan Gecenin İçinden Taşanlar [Şiir]


M.NİHAT MALKOÇ kimdir?

NİHAT MALKOÇ’UN BİYOGRAFİSİ Beş çocuklu bir ailenin en küçük ferdi olarak 1970 senesinin 1 Haziran’ında Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Gündoğan Köyü’nde hayata “Merhaba” dedi. İlkokulu komşu köy olan Güneşli Köyü’nde okudu. Orta ve lise öğrenimini Köprübaşı Lisesi’nde tamamladı. En büyük emeli iyi bir hukukçu olmaktı. Lise son sınıfta girdiği üniversite imtihanında KTÜ/Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü’nü kazandı. Dersaneye gitme imkânı ve zaman kaybına tahammülü olmadığı için kazandığı fakülteyle yetindi. 1992 yılında okulu bitirdi. İlk göz ağrısı olarak nitelediği Gümüşhane’de beş yıla yakın öğretmenlik yaptı. Her geçen gün öğretmenliği daha çok sevdi. Artık öğretmenliği bir tutku olarak görüyor. Vatan borcunu İstanbul’da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu’nda Yedek Subay Öğretmen olarak onurla yerine getirdi. Bu peygamber ocağında yüzlerce yabancı subaya güzel Türkçe’mizi öğretti. Ankara’da girdiği sınavı kazanarak Akçaabat Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak atandı. Burada iki yıl görev yaptı. Daha sonra girdiği yazılı ve sözlü imtihanı kazanarak Türkî Cumhuriyetlerden Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a,üç yıl görev yapmak üzere, öğretmen olarak gönderildi. Burada Mahdumkulu Türkmen Devlet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde ve İlâhiyat Lisesi’nde Türk Dili öğretmeni olarak çalıştı. Yine Aşkabat’ta Türkçe Öğretim Merkezi’nde(TÖMER) bir yıl boyunca değişik milletlerden kişilere Türkçe’yi sevdirerek öğretti. Şu anda Akçaabat’a bağlı Derecik İlköğretim Okulu’nda görev yapmaktadır. Bugüne kadar,en büyüğünden en küçüğüne kadar onlarca dergi ve gazetede fikrî,edebî,felsefî ve kültürel konularda yüzlerce yazı ve şiir yazdı. Bu yayın organlarından Türk Edebiyatı,Türk Dili,Bizim Çocuk,Çınar,Bizim Azerbaycan,Anadolunun Sesi,Üniversitelinin Sesi,Türkiye,Bizim Okul,Şenliğin Sesi,İnsanlığa Çağrı,Yeni Sesleniş,Gençliğin Sesi gibi dergilerde;Türksesi,Demokrat Gümüşhane,Kuşakkaya,Ortadoğu,Yeni Mesaj,Hergün,Candaş,Edebiyat,Bolu Üçtepe,Akçaabat Yeni Haber,Karadeniz Olay,Hizmet gibi gazetelerde yıllardan beri deneme,makale,fıkra ve şiirler yazmaktadır. “Bizim Okul” isimli kültür,sanat ve edebiyat dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı. Kültürel organizasyonların çoğunda aktif olarak görev aldı. Sevgi,Dostluk ve Kardeşlik konulu şiir yarışmasında birincilik,Trabzon Belediyesi’nin düzenlediği Çevre ile ilgili yarışmada birincilik,yine aynı belediyenin düzenlediği “İki binli Yıllara Doğru Trabzon” konulu makale yarışmasında mansiyon,Akçaabat Belediyesi’nin değişik zamanlarda organize ettiği şiir yarışmalarında birincilik,ikincilik,üçüncülük ödülleri kazandı. Karadeniz Yazarlar Birliği kurucularındandır. Halen bu birliğin üyesidir. Bunların yanında elinin altındaki öğrencilere rehberlik ederek ve bizzat örnek olarak,onların da pek çok kültürel yarışmada ödüller almasına zemin hazırlamıştır. İkisi kız,biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıdır.

Etkilendiği Yazarlar:
Necip Fazıl Kısakürek,Mehmet Akif Ersoy,Yahya Kemal Beyatlı


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.