Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Dinsel terminolojide şeriat denince dinsel kanunlar, dinsel hukuk ve kurallar anlaşılır. Yahudi-Hristiyan ilahiyatında “Şeriat” denince “Musa Şeriatı”na ve Tevrat'a işaret edilir, sözcüğün ilk harfi büyük yazılır (İng: Law, Fr. Loi, Lat. Lex) . İslamiyet'te de “şeriat” ile kastedilen Kuran ayetleri, dinsel kanunlar, ilahi emirlerle yasaklar ve İslam Hukuku'dur. (“Sonra seni de buyruk(umuz)dan bir şeriate (bir hukuk düzenine) koyduk. Sen ona uy, bilmeyenlerin keyiflerine uyma.” [Kuranı Kerim, Casiye Suresi: 18, Prof. Dr. Süleyman Ateş ]) İsa'nın yoldaşlarından ve ilk Hristiyan önderlerden Pavlus'un öğretisinin temelini Şeriat karşıtı yorumlar oluşturur. Bunun üzerinde duruyorum çünkü bu eleştiriler, dolaylı olarak, Yahudiliğin bir benzeri ve uzantısı olan İslam şeriatını da ilgilendirmekte ve kapsamaktadır. 1ci yüzyılda yaşamış olan Pavlus (MS 5-67) ünlü bir Yahudi din bilgini olmasına rağmen İsa'nın yoldaşı olduktan sonra Yahudiliğe ve Yahudi şeriatına karşı çıkmıştır. Ulaştığı bireşim şudur: İnsan şeriatın gereklerini yerine getirerek Tanrının gözünde aklanmış sayılamayacaktır. İnsan, ancak “inan” (iman) ve “tanrısal kayra” (inayet, lütuf) ile kurtuluşa erebilecektir. Şeriatın şekilci, kuralcı, görsel uygulamaları, yasaklar (elleri yıkamak, domuz eti yememek, kurban kesmek, sünnet olmak, Tapınak'a gidip ibadet etmek, bayramlar vb) ile çok kadınla evlilik kesinlikle kabul edilemez. İyi işler ödül için değil salt sevgiden ve karşılıksız yapılmalıdır. Öyle ki Pavlus Yahudiler tarafından “çocuklarını sünnet etmemeleri, törelere uymamaları, Musa'nın kanununa sırt çevirmeleri gerektiğini öğretmekle” suçlanır. (Elçilerin İşleri 21:21) ŞERİATA ALTERNATİF YENİ ŞERİAT MI? Kuşkusuz, Pavlus bu görüşlerinde İsa'nın öğretisinden esinlenmiştir. Bu çerçevede dinbilimciler İsa öğretisinin Pavlus’un şeriat hakkındaki yorumları yüzünden değişik bir kapsam kazandığını, Pavlus'un ilk öğretiyi bozduğunu ileri sürerler. Hatta bazıları Pavlus'u Yahudi düşmanı olmakla bile itham ederler. Bunların hiçbiri doğru değildir. İsa ve Pavlus, birçok düşünür ve dinbilimcinin iddia ettiği gibi bozulmuş Yahudiliği ıslah etmeye çalışan veya Musa şeriatını aslına dönüştürme çabası içinde olan kişiler değildi. Tam tersi Yahudiliği, dinsel kanunları, Yahudi ırkçılığını ve dinsel ayrımcılığını ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı. Ancak, her ikisi de Yahudi Şeriatı'nın yerine başka bir şeriat veya “yeni bir şeriat” getirmemiş ve önermemişlerdir. Tanrı yolunda yürümek isteyenlere önerilen kurallar sadece şunlardır: “Kutsal Ruh ve bizler, gerekli olan şu kuralların dışında size herhangi bir şey yüklememeyi uygun gördük: putlara sunulan kurbanların etinden, kandan, boğularak öldürülen hayvanların etinden ve cinsel ahlaksızlıktan sakınmalısınız.” (Elçilerin İşleri 15:28-29) Asıl amaçları Yahudi hukukunu, Musa şeriatını ve dinsel kanunları, dolayısıyla, Yahudiliği geçersiz kılmaktı. Ancak bu hayalleri gerçekleşememiştir. Eğer bunu başarabilselerdi belki dünyada Yahudilik kalmayacağı için antisemitizm de kalmayacak, o zaman Hitler gibi bir baş belası da belki ortaya çıkmayacaktı ! Ancak, Roma dini olduktan sonra Hristiyanlık hızla bu radikal hedeften uzaklaşmış, emperyalist güçlerin halkları ezmek, kırmak ve pasifize etmek için kullandığı bir sömürü aracına dönüşmüştür. Üstelik Katolik Kilisesi'nin eşcinsellik, lezbiyenlik ve çocuk tacizleriyle dünya gündemine oturması bu dinin içine düştüğü acıklı durumun somut bir göstergesidir. ŞERİAT YIKILMADI, ANCAK “TAMAM EDİLDİ” Gerçi İsa, Yahudi bir aileden geldiği için “görünürde” ve ilk başta Musa şeriatına uygun bir yaşam sürmüş, Şeriata göre 8 günlük iken sünnet edilmiş , düzenli olarak Tapınak'a gitmiş, orada öğretmiş, bilgi ve zekasıyla dikkat çekmiş, oruç tutmuş, Rabbi (Haham) sıfatı kazanmış, her Yahudi’nin ödemesi gereken “Tapınak vergisi”ni bile ödemiştir (Luka 2: 21, Matta 17:24; 21: 23; 26: 55). Ancak, günü geldiğinde beklenmedik bir gelişme yaşanmış, “marangozun oğlu” birden bire isyan bayrağını çekmiş, şeriata karşı tavır almış ve hahamlarla çatışmaya başlamıştır. Şöyle der: “Sanmayın ki ben şeriatı ya da peygamberleri yıkmaya geldim; ben yıkmaya değil, fakat tamam etmeye geldim” Matta 5: 17 İlk bakışta çok sıradan görülen bu tümce aslında şeriata karşı büyük bir gizli tehdidi içermekteydi. Buradaki “tamam etmek” fiilini doğru bir şekilde algılamak gerekir. Burada kullanılan “tamam etmek” fiili eksik bir şeyi tamamlamak anlamında değildi -çünkü Allah'ın şeriatı nasıl eksik olabilir?- ama bir şeyi “bitirmek, sona erdirmek” anlamındaydı. Fransızca çeviride “accomplir” (sona erdirmek, tamamen bitirmek), İngilizce’de “fulfill” (bitirmek, ifa etmek, itmam etmek) dendiğini görüyoruz. Nitekim, İncillerin özgün Yunanca metninde ise “pliro” ve Latincesindeki “adimplere” sözcükleri de “bitirmek, sona erdirmek, itmam etmek” anlamlarına gelir. O halde, Musa Şeriatı “yıkılmamış”, ancak, sona erdirilmiş, bitirilmiş, işlevini tamamlamış, dolayısıyla “geçersiz” kılınmıştır. Kuşkusuz burada dikkat edilmesi gereken bir husus da İsa'nın “peygamberleri” de tamam etmeyi hedeflediğini açıklamasıdır. Demek ki şeriatın yanı sıra peygamberlerin de tamam edilmesi, bitirilmesi söz konusu. O halde, bu koşullar altında, şeriat ve peygamberler devri sona erdiğine göre, İsa'dan sonra bir başka şeriat veya başka bir peygamberin gelmesinin de söz konusu olmaması gerekir. İSA VE YAHUDİLİK İmdi bu gözü pek iddia ve bildirimle İsa'nın Yahudilik ve din adamlarıyla olan ilişkisi tamamen kopmuş, İsa öldürülmemek için sürekli saklanmak zorunda kalmıştır. İsa'nın Yahudi yetkelere karşı tutumu da bundan sonra hiçbir zaman “barışçıl” ve “hoşgörülü” bir düzlemde olmamıştır. Toplumun en alt katmanlarına (sarhoşlar, fahişeler, dilenciler, serseriler vs) büyük sevecenlik ve hoşgörüyle yaklaşmasına karşın, İsa Yahudi din bilginlerini (ulema) ve tarikat erbabını (Ferisiler, Sadukiler), hiç bir ayırım yapmaksızın, “kör kılavuzlar, açgözlüler, ikiyüzlüler, pislikle dolu mezarlar, yılanlar, engerekler soyu” gibi çok ağır, hakarete varan sözlerle eleştirmiş ve suçlamıştır: “ Ey kör kılavuzlar! Küçük sineği süzer ayırır, ama deveyi yutarsınız! Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, ama bunların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur. Ey kör Ferisi! Sen önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dıştan da temiz olsunlar. Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Tek bir kişiyi dininize döndürmek için denizleri ve kıtaları dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat daha cehennemlik yaparsınız. Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. Dıştan insanlara doğru kişilermiş gibi görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz. (...) Sizi yılanlar, sizi engerekler soyu! (...)” (Matta 23: 1-33 den özetle) ŞERİATIN SON BULMASI Şeriatın sona erdiği düşüncesi, hele o devirde, algılanması çok zor, hatta olanaksız gözükse de ilk inanlılar tarafından kabul görmüş, fakat, bazı cemaatlerde kargaşa yaşanmıştır. İsa'nın çok genç yaşta öldürülmesinden sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşayan inanlılar Yahudilerin ağır baskıları ve yıldırmaları yüzünden Yeruşalim'de (Kudüs) kalamamış, Anadolu'ya kaçmışlardır. İşte bu kargaşa döneminde Pavlus Şeriatın nasıl anlaşılması gerektiğini Anadolu'da kurulan ilk Hristiyan kiliselerine açıklamaya çalışmış, helal/haram ayrımı yapan, sünnet olan, Yahudi bayramlarını kutlayan, Şabat gününü tutan, Galatya (Ankara) ve Kolose (Denizli) topluluklarını mektuplarıyla sert bir dille uyarmış, şeriatı tutanların “lanet altında” olduğunu söylemiştir: “Ey akılsız Galatyalılar! Sizi kim büyüledi? Şeriatın gereklerini yapmış olmaya güvenenlerin hepsi lanet altındadır. Tanrı katında hiç kimsenin Şeriat ile aklanmadığı açıktır. Çünkü inan ile aklanan yaşayacaktır. (…) Öyleyse nasıl oluyor da bu değersiz, etkisiz, ilkelere dönüyorsunuz? Yeniden onların kölesi mi olmak istiyorsunuz? (...) Mesih bizi özgürlük için özgür kıldı. Bunun için dayanın. Bir daha kölelik boyunduruğunu takınmayın. Bakın, ben Pavlus size şunu söylüyorum, sünnet olursanız Mesih'in size hiç yararı olmaz. (...) Bu nedenle kimse yiyecek, içecek, bayram, yeni ay, ya da, Şabat günü konusunda sizi yargılamasın. (Galatyalılar 3: 1, 10-12; 5: 1-2; Koloseliler 2: 16) Pavlus hemen hemen tüm yazdığı mektuplarda insanların “şeriat ile değil “inan” ile, Kutsal Ruh ve tanrısal kayra ile yaşayacaklarına, insanların şeriatla kurtulmasının mümkün olamayacağına, şeriatın sadece ölüm getireceğine vurgu yapar: “Yazılı şeriat öldürür, Ruh ise yaşatır. (...) Çünkü hiç kimse şeriatın gereklerini yapmakla aklanmaz.” (2 Korintoslular 3:6; Galatyalılar 2:16) SÜNNET VE ŞERİAT KURALLARI Pavlus sünneti savunanları da yerden yere vurur: “Kötülük yapan o adamlardan, o köpeklerden sakının; o sünnet bozguncularından sakının! Çünkü asi, boşboğaz, aldatıcı birçok kişi vardır. Özellikle sünnet yanlıları bunlardandır.” (Flp 3:2; Tit 1:10) Pavlus’un sünnet konusundaki yorumu “yüreklerin ve ruhun” sünneti ile ilgili “elle yapılmayan” sünnettir. Ruhsal sünnet ile “eski işler” ve “eski insan” (bir deri parçası gibi) koparılıp atılır. Vaftiz (suya gömülmek) eski insanın simgesel gömülmesi, “yeni insan dirilmesi”, ortaya çıkmasıdır. İsa ile birlikte “yazılı antlaşma” şeriat da “çarmıha çakılarak” sanki öldürülmüş, ortadan kaldırılmıştır: “Mesih’in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde bedenin benliğinden soyunarak elle yapılmayan sünnet ile onda sünnet edildiniz. Vaftizde onunla birlikte gömüldünüz, onu ölümden dirilten Tanrının gücüne iman ederek onunla birlikte dirildiniz... Kurallarıyla bize karşı ve aleyhimize olan yazılı antlaşmayı sildi, onu çarmıha çakarak ortadan kaldırdı.” (Koloseliler 2: 11, 12, 14) Pavlus, mektubun devamında tüm şeriat kurallarını sorgular. Bu kuralların kullanıldıkça yok olan, kaybolan, tüketilen dünyasal, maddi nesnelerle ilgili olduğunu; bunların töre, gelenek ve yanlış öğretilerden kaynaklandıklarını; benzer kuralların insanları gereksiz yere baskı altında tuttuğunu; sürekli ibadet, dindarlık, çilecilik, keşişlik, ermişlik gibi uygulamaların da, sözde bilgelik maskesi altında, ikiyüzlülük ve bedene eziyetten başka hiçbir katkısı olmadığını belirtir. (Koloseliler 2: 16-23) Diğer taraftan, Pavlus, çok eski bir gelenekleri olmasına rağmen, Musevilerin şeriat sayesinde kurtuluşa kavuşamadıklarını, bu nedenle örnek alınacak bir ulus olamadıklarını, çünkü inan ile değil, salt iyi işler ile olurmuş gibi aklanmaya çalıştıklarına da dikkat çeker. İnsan ilişkilerinde belirleyici etken şeriat değil karşılıksız sevgi olacaktır. İnsanları sevmek şeriat kurallarını tutmaktan çok daha zordur. ŞERİAT KALKTIYSA SUÇ İŞLEYENLERİN DURUMU NE OLACAK? Peki, şeriat 2000 yıl önce yürürlükten kalktığına göre, o zaman suç işleyenler nasıl cezalandırılacaktır? Şeriatın veya dinsel kanunların kalkması toplumdaki yasalar, hukuk kuralları, etik ve yasal yaptırımların kalkması anlamına gelmez. Yasalar doğrular için değil, eğriler içindir. Doğru adama yasanın bir etkisi yoktur. Ama eğri adama vardır. Pavlus suç işleyenlerin dinsel yasalara göre değil mevcut devletlerin yasalarına göre yargılanacaklarını belirtir: “Herkes başta olan yönetici yetkelere bağlı olsun; çünkü Tanrı tarafından olmayan yönetim yoktur ve olanlar Tanrı tarafından tanzim olunmuştur. Bundan dolayı yönetime karşı koyan Tanrı’nın tertibine karşı durmuş olur, ve karşı duranlar kendilerine karşı yargı alırlar. Çünkü yönetimler iyi işe değil fakat kötü işe korkudurlar. Ve yönetimden korkmamak ister misin? Doğru olanı yap ve onun tarafından takdir edilirsin” (Romalılar 13: 1-3) Pavlus, Tanrı’nın bizi artık “taş levhalar”a değil, insan yüreğinin “ruhsal levhalar”ına yazılmış “yeni antlaşma”ya çağırdığını belirtir. Musa'ya verilmiş taş tabletlerdeki maddesel yasalar “ölüm ve yok oluş”, yüreğe yazılı ruhsal yasalar ise “yaşam ve kurtuluş” verir. Yürekler sünnetli, ruhlar oruçlu olmalıdır. Yuhanna'nın müjdeli görümüyle de yaşam ve kurtuluş “yeni bir gök” ve “yeni bir yeryüzü”nün kurulmasıyla sağlanacak, Tanrı insanlara ışık olacak ve sonsuza dek egemenlik süreceklerdir. (Esinleme 21:1; 22:5) İsa ve Pavlus'un insanlığa verdiği müjde ve umut buydu. İSLAM ŞERİATI NE İŞ? Peki o halde, ne oldu ve nasıl oldu da şeriatın tamam edildiği, itmam olunduğu, bittiğinin ilan edilmesinden 600 yıl sonra Müslümanlığın ortaya çıkmasıyla tekrar şeriata, yani eskiye geri dönüş oldu? Bu 180 derecelik U dönüşü nasıl ve neden oldu? Nasıl oldu da kurban, sünnet, aptes, secde, çok eşle evlilik gibi Yahudi Şeriatının yararsız ve gereksiz görülen yasakları ve kuralları İslamiyet ile tekrar yürürlüğe konuldu? Nasıl oldu da Muhammet, İsa tarafından tamamlanmış, bitirilmiş, sona erdirilmiş, eskimiş olan “Ahdi Atik, Eski Ahit, Eski Antlaşma” denilen Musa Şeriatını benimseyerek ve üstelik çok eşli evliliğe de izin veren bir din kurmaya kalkışmıştır? Muhammet’in, “İbrahim dini” diyerek Yahudiliğe çok benzer feodal bir dini neden Araplara önerdiğini, neden Musa’ya daha yakın durduğunu, kendinden önceki son peygamber olarak kabullenmesine rağmen İsa’nın yeni, radikal ve devrimci görüşlerini neden örnek almadığını nasıl açıklayacağız? O halde, İsa'nın gelişi ile şeriat sona erdirilmiş ise, Yahudi şeriatı yürürlükte değilse, şeriatı tutanlar lanet altındaysa ve şeriat sadece ölüm getiriyorsa, o halde, Yahudi şeriatı esas alınarak oluşturulmuş İslam şeriatının durumu ne olacaktır? Muhammet'in insanlığa verdiği umut nedir? Cennette gılmanlar ve hurilerle birlikte olmak mı? [Alıntılar: Kutsal Kitap, Yeni Çeviri, Kitabı Mukaddes Şirketi, 1. Basım, Ağustos 200; Bibel oder die gantze heilige Schrift, Württenbergische Bibelanstalt Stuttgart, 1963; Biblia Sacra, Iuxta Vulgatam Versionem, Deutche Bibelgeselschaft, 1983; The Holy Bible, NIT, Zondervan P.H. 1986]
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |