İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
Birazdan gün perdesini açacak, güneş hemen gülümseyerek kendini gösterecek. Gecenin yorgun sessizliği bitecek, sabah ışığıyla, bütün canlıları uyandıracak. Çiğ taneleri hemen kurumaya başlayacak. Seher sessizliği, bir yığın homurtularla yer değiştirecek. Seher vaktinin sihrini yakalayıp, bunun mutluluğunu yaşayabilmek ne güzel. Ben gönlümün seherine ulaşamamışken, seherin sırrına ulaşmayı, artık hayal bile edemiyorum. Bir bulmacanın karelerine, bütün harfleri yerleştirip bütün soruları çözmek istiyorum. Bunun bir sırrı olmalı mutlaka. Yeni gün, yeni bir umut olarak karşılanıp ağırlanacak ve herkes kendi payına düşeni almak için, kendince bir yöntem bulacak. Yüzlerce küçük böcek etrafına bakmak için, korkarak kafalarını yuvalarından çıkaracak ve etraflarına ürkek ürkek bakacak. Ben güneşten önce uyanıyorum ama gözlerim kapalı. O ürkek böcekler gibiyim. Uyuşuk gözlerimi açmaya çalışırken bile zorlanıyorum. Göz kapaklarım birbirine yapışmış sanki. Gözlerimde ki uyuşukluğun bütün bedenimin kapladığını hissediyorum. Güneşin ilk ışıklarını hissedebiliyorum. İlkbahar sıcaklığı gibi... Ne kadar da güzel. İlkbaharımda hayaller sıralıyorum birbiri ardına, küçük yüreğimle büyük hayaller kuruyorum. Ama… Sanki dün gibi, hatırlıyorum… Karşımda annem, melek gibi, sığınıyorum ona. “Yapmayın” diye yalvarıyorum. “Kendine güvenmiyor musun?” diyor, gözleri çakmak çakmak. Kanatları o anda kayboluyor. Ağzından kelimeler yerine ateş çıkıyor. Melek değilmiş meğer yanılıyorum, çöküyorum olduğum yere. Kendime güvendiğim için susuyorum. Bir anda bütün hayallerim sislere, çığlıklarım martı çığlıklarına karışıyor. Şimdi yine hayaller kurmaya çalışıyorum ama kapalı gözlerime yine bir perde iniyor, gölgeleniyor bütün hayallerim. Sessizce vazgeçiyorum. Sanırım bu yüzden hiç hayallerim olmadı benim. Belki bu yüzden yeni günden hiçbir şey beklemedim, bu yüzden yarına ait düşler kuramadım, ya da belki bu yüzden, hiç hayal kırıklığı yaşamadım ve yine belki bu yüzden, yaşadığım her şeyi olağan karşıladım. Bu yüzden, bazen bir avuç kuru toprak oldum, bazen bir damla su. Güneş gökyüzünün tam ortasına yerleşmiş, yaz mevsimini hatırlatıyor. Çok sıcak. Zihnimde kendine bir yer ayıran güzel bir yüz. Gittiğim her yerde benimle beraber. Gördüğüm her an gülümsüyorum. Ama canım yanıyor her gülümseyişte. Bir yandan yaz mevsimimin sıcaklığı, diğer yanda o güzel yüz ateş olup canıma düşüyor. Elimdeki kalemle bütün geçmişimi gökyüzüne yazmaya çalışıyorum. Kalem içinde mürekkep değil buhar var sanki. Yazdığım bütün sözcükler gökyüzünde kayboluveriyor. Hiçbir iz yok. Görmek istediklerim ile gördüklerim arasında ne çok fark varmış meğer. O an hüzün yüzüme dağılıveriyor. Kalemi alnımın ortasına doğrultup, tetiği çekmek geliyor içimden. Güneş de benim farkımda sanki. Merhamet edip bulutlardan aşağı doğru süzülüveriyor. Sonbahar mevsiminin rüzgârlarını gönderiyor. Serinliyorum biraz. Gözlerimi açıyorum o vakit. Gördüklerim görmediklerime karşı galip geliyor. Gözyaşlarıma engel olmuyorum bile, yağmur damlaları gibi, gözlerime aldırmadan yanaklarımdan aşağı süzülüveriyor. Cankuşum durmadan çırpınıyor. Sanki canımdan ayrılıp kendi yuvasına gitmek istiyor. Tutmaya çalışıyorum, kanatları elimde ama dönüp arkasına bakmıyor bile. Bıraktığım an gidecek biliyorum. Sıkıca tutup incitmeden gönlümün dalına bırakıyorum. O an anlıyorum ki ben gittiğimi zannederken meğer ne çok takılıp kalmışım. Okuduğum bir dize aklıma geliyor. “Derman aradım derdime Derdim bana derman imiş” Derdimi, kendime derman etmeye karar veriyorum. Güneş usul usul yamaçların ardına geçerken kızıllığını gözlerime bırakıp gidiyor. Kabul edip alıyorum. Belki ışık olur fersiz gözlerime. Yeniden ısıtır üşüyen bedenimi. “Ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lâzım cancağızım” * Dün ve yarınla bu günü ziyan etmenin anlamı yok. Bu gün artık yeni bir şeyler söyleme vakti. Güne peçe çekme sırası artık gecede. Ne gecenin karanlığını görmek ne de kış mevsiminin soğukluğunu hissetmek istiyorum. Uzak bir yerden gelen ney sesini dinliyorum. Tekrar gözlerimi yapıştırırcasına kapatıyorum. “Yazmak kendini anlatmaktır.” ** Ben yazmaya çalıştım sadece… *H.z. Mevlana **Fazıl Hüsnü dağlarca
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |