Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Bir veli olarak okula gitmek yerine, öğretmen olarak gitmeyi çok isterdim. Öğrencileri görünce içimde denizler dalgalanmaya başladı. Kıyılarım büyüdükçe büyüyor, içime sığmıyordu. Damarlarımda kızlar kilim dokuyor gibiydi. Öğretmenlik yaptığım yılların sadece birisinin geri gelmesine bile razıydım. Torunumun öğretmenini çok kıskandım. Keşke onun yerinde olsaydım. Hatta bir ara öğretmen konuşurken, onun yüzünde kendimi gördüm. Gözlerimin içi gülüyordu. Bütün çocuklar avcumun içini gıdıklıyorlardı. Sınıfın, badana yapılmış mı yapılmamış mı bir türlü anlayamadığım duvarlarına baktım. Bir önceki öğretim yılından izler taşıyordu. Yeni öğretim yılına ait hiçbir işaret yoktu. Duvardan kaldırılmış bazı levhaların izleri görünüyordu. Çizikler ve lekeler içindeki öğrenci masalarının üzerinde minik eller geziniyordu.Yazı tahtasında, bir öğretmene yazılmış veda cümlesi vardı: " Hoşçakalın öğretmenim ! "… Bir önceki öğretim yılının son gününe ait bir anıydı bu. Birkaç aylık tatilden sonra, o cümlenin yazı tahtasında nasıl olup da kalabildiğine şaşırdım. Koridora çıktım. Yerde, paketlenmiş kitaplar duruyordu. Altıncı sınıfa ait dağılmış paketin içinden Türkçe Kitabını elime aldım. Bir gül tutuyor gibiydim. Nasıl özlemişim ders kitaplarını. Kitap elimde kâğıt mendil gibi kaldı. İncecikti. Bir yıl boyunca işlenecek kitap, cetvel kalınlığındaydı. Sonra sayfalarını çevirdim yumuşak yumuşak. Mis gibi kokuyordu. Kitabın sayfa düzeni özensizdi. Okuma parçalarının basitliğine, resimlerin çalakalem oluşuna hayret ettim. Eğer kitabın üzerinde yazmasaydı, bu kitabın 3. sınıf öğrencilerine ait olduğunu sanabilirdim . Bu kitabı 6. sınıf öğrencisine sunmak, on beş yaşındaki bir kız çocuğuna bebek vermeye benziyordu oynaması için. Eğitim - öğretim düzeyini bilerek mi bu kadar basite indirgediklerini sordum kendime. Acaba birileri, çocuklarımız daha az şey öğrensin diye gayret mi ediyordu? Hani az önce, torunumun öğretmenini kıskanmıştım ya, şimdi ise onun için üzüldüm. Öğretmenlerin etkisiz eleman haline dönüştürülmeye çalışılmasından rahatsız olacağına inanmak istedim. Sonra eve geldim. Başımın birden bire çatlayacak gibi ağrıdığını fark ettim. Ağlamak istiyordum. Sokağa çıkıp çılgınca koşmak, düşmek, kanayan dizlerim için ağlamak istiyordum. Tanrım! Sen beni daha farklı yaratmalıydın ya da şimdikinden farklı olmam için ayrı bir güç vermeliydin. Böyle yerime çakılmışken, ne yapabilirim ki çocuklar için? Şimdi, yüreğimde yüzlerce çocuk gülümsüyor bana yüzünün bir yarısıyla. Diğer yarısında hüzün var. Gözlerimde ise, duvarı yıkık bir okul.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |