Bir sanatçı başarısız olamaz; sanatçı olabilmek bir başarıdır. -Charles Horton Cooley |
|
||||||||||
|
Modernizm Sömürüsünden kurtulmak! Her halukarda batıdan doğuya doğru esen bu tür kasırgaların asıl müsebbibini batıdan önce içimizde aramaktan geçer diye düşünmeden alamıyoruz kendimizi. ’’Sömürü’’ terimini maddi fenomenlerin ötesindeki anlam zeminine oturtmayı başardığızda tablonun ne denli vahim karelerle doldurulduğunu ancak o zaman daha gerçekci değerlendirmek ve görmekle mümündür! Modernizm rüzgarının şiddeti bizi ve bizimle birlikte ailemizi de bu sürecin içine katmıştır. Kuşatma ilk dalgasını takriben iki asır önce başlattığında bu denli vahim tablo oluşturacağını elbette o günün islami aydınları görememezlik gibi bir naifliğe düşmüş olabilirler. Bu öyle bir süreçtir ki, batılı olmayan müslüman ülkelerin tamamına yakın ve uzakdoğunun kahır ekserinide etkilemekten geri kalmamıştı. Bu rüzgardan günlük hayat tarzının değişime uğramasının çok ötesinde idi. Öyleki ruhsal ve düşünsel melekelerimizide teslim etmiş bir kişilik/toplum olarak bulduk kendimizi. Modernizmin sunuduğu özgürlük adı altındakı bu değişim, bununla da yetinmeyerek islami sorululuklarımıza öncülük etme iddiasınıda kabule yakın bir zihni oluşum aşamasına getirdi! Öyle ki; sorunlarımızın çözümünde referans olarak batının modernizminden etkilenmeden çözüm sunamaz bir aşamada kabul ettirildik. Batılı ve batı yanlısı aydınlar ki; buna bir kısım doğulu aydınlarda dahil. Hırıstiyanlık ve sair dinlerin insan ruhunu gerçeklerden uzaklaştırdıklarına, insanları hayattan uzaklaştırıp metafizik alemine bağladığından ötürü eleştirmişlerdir. Batının aydınlanma dediği çağla başlayan sinsi düşüncenin islama sızması ile islamında aynı role sahip olduğu terennün edilmeye başlandı. Ancak İslam kültrü, tamamiyle olmasa dahi büyük ölçüde bu dinlerden farklı ve dinamizm yüklüdür. İşte batı siyasileri islamdaki bu farkın islami aydınlarca fark edilmemesi islam ile hırıstiyanlık ve diğer semavi dinler arasındaki bu çelişkiyi görememesi için semavi dinlerin hepsini bir kategoriye koyarak bilinçli bir yanlışa sürüklemek istiyor. Böylece bazı islami aydınlar, hırıstiyanlıktaki protestan mezhebinin yaptığı gibi İslam içinde ’’zamanın gereklilikleri’’ olarak reformların kaçınılmazlığını öne sürerek islamı olması gereken mecradan saptırmak ve böylece evrensel siyasal islama dönüşmemesini düşünürler. Oysa İslam’ın hrıstiyanlıktaki gibi reforma ihtiyacı yoktur ve tarihi geleceğinde de olmayacaktır! İslam dünyasının esas sorunu islami aydınların uluslararası derin siyasi çatışmaların en önde rol aldığı bu konuya yeterince aşina olamaması ya da böyle kabul edilmemesidir. Nitekim İslam’ın yalnızca adalet, önderlik, hürriyet v.s ilkeleri terimsel olarak gündeme alınması yeterli olmamalı, toplumu dinamik bir halde evrensel islami harekete götürmek için derin siyaset içeren yukarıdaki ikilemden çıkması gerkliliği adalet, önderlik, hürriyet sair ilkeler kadar önceliklidir. Dinin sekülerleştirilmesi,’’laik“ veya dini orijinliğinden uzaklaştırma olarak nitelendirilmesinin daha doğru olacağına inandığımız ’’Modern islamDüşüncesi’’ kendisini değerlerinden kopmamış orijinal bir yaklaşım olarak takdim etse de, varlık sebebi ya da temel karakteri olan geçmişine tepkisellik, dinin mensubu olan genel halk kitlesini sandığından daha belirsiz ve bir o kadar da kaygan zemine hareket etmeye itmektedir. Ayrıca evrensel kapitalizmin gereklilikleri ve liberallik gibi kavramlar yüklenince mevcut sekuler din anlayışının kaosunu anlamak ve içinden çıkmak daha bir girift olmaktadır. Modernizm ve islam açısından hatırda tutulması gereken önemli bir diğer hususta şu olmalı ki, islam dünyasında modernist çalışmaların yere basan sağlam ayakları gözle görülür bir üretim oluşturmuş değiller. Kendi içlerindeki çeşitlilikleri ve islam toplumlarındaki farklılıkları, onların bu konuda sağlam bir planlarının olmadığını da gösterir olmuştur. Özellikle model ülke olarak Türkiyenin öncülük yapmak istediği modern islam teortisi fikrinin savunucuları arasındakı fikri dağınıklık ve paradigmalarındaki farklılık, oluşturmak istedikleri sistemin ne kadar uzaklarında olduklarını göstemiyor değil. ’’İslam modernizmi’’ kavramı ile batının evrensel olarak sunmak istediği kriterlerin arasındaki farklılığı asgariye düşürme çabaları da keza kendileri açısından farklı bir ikilem! Yüzeysel olarak savunulan belli başlı bazı "sloganlar"ın ötesine geçemeyen laik elit kabukta kalma olarak algılanan modern islam için yeni olgular üretmek zorunda bırakılan ve bu sorumluluğun yüklediği vebalin altındaki eziklik ile çırpınan batılı modernistler topluluğu. Bu düşüncenin yapısını tahlil etmeyi hedef edinen hemen bütün çalışmaların da, yerli islam modernistlerin tekdüze ezber denilebilecek belli konulardaki görüş ve düşüncelerini defalarca tekrarlamak ve yeniden sıralamaktan öteye geçmemektedir. Esasında başka türlü olması da imkanları dışındadır. Şöyle ki; "Özislam sorgulaması" modernistlerin kabul ettikleri ’’dinde aklın mutlak otoritesi“, "zamana özdeş, dinde kolaylık", "değişim ve "ilericilik" gibi daire kavramlar içinde sunulan düşünceleri, aynı kavramların derinliklerine inildikçe farklılaşma ve tezatlar birbiriyle uzlaşamayacak kadar derinleştiği kendileri açısından da görülmüyor değil. İşte Modern islam düşüncesi denildiğinde neyin, nasıl anlaşılması gerektiği hususunda yanlışlara düşülmemesi için, modernist islamcılar adına kimin hangi hakla ne söyleyeceğini, sözsel modern görüşlerinin kimlere bağlayıcılığı olduğunu bildirecek fert ve kurumların müphemliğide farklı bir sorun olarak ele alınmalıdır. Modernizm kendisince uzmanlaşmış kültürünü bilim ve teknoloji yoluyla kazandığı birikimini günlük yaşayışın zenginleştirilmesi ve rasyonel örgütlenisi için kullanılması gerektiğini savunarak yaklaşımını modernlerştirmek istediği dünyaya hile, olmazsa güç yoluyla kabul ettirilmesi gerektiğini düşünüp uygulamaya çalışırken, içine düşütüğü ikilemden netleştirmek istemediği, sahip olduğu bilgi ve teknolojinin alt yapısı olan birikimlerini geçmişin mirasından kopuk olmadan elde etiğini hiç mi düşünmek istemedi? Aynı yerli modernistlerin dıştaki öncülerinden olan Bacon ve Descartes üstadlarının sahip olduğu bilgi dağarcıklarına vakıf olamamaları ise savundukları parigmalarında denli vitrinlik olduklarını gizler olabilirler ki? Öyle ki; Üstadlarının ’’Tekonolojinin yükselişi ile ekonomik örgütlerin yeni bir biçim kazanması sürecini…’’ temel ilke kabul ederlerken İslami hareket ve cemiyetleşme sürecini ilkellik olarak kabul edecek kadar tezat oluşturdular! Sonuç olarak: Buraya kadar anlattıklarımız buzdağının görünen kısmını teşkil etse de, bu çalışmaya sığdırılacak kadar küçük ve önemsiz konu değildir. Bu güne kadar sultanların saraylarına sütun olarak kullanılan İslam bundan sonra batının kokuşmuşluğuna alternatif olan yegane hayat nizamı olarak batıya olan tehditi engelleme çabasınıda yadsımamalı olayın bir başka boyutu Musevi kökenli saçaklı kotların müslüman gençlerin bacaklarını alımlı eda süslemesine takılıp kalmak işin ciddiyetini anlamamak demektir. İslamın devrimci yasaları öncülüğünde devrimci mücadeleyi kimin kontrolünde ve nasıl yapılması gerekiri, kirlenmiş beyinlerin sunduğu teoriler değil, Allah’ın Kur’an-ı belirleyecek. Ancak çözümü ve ilkeleri belirleyen mutlaka yakın İslamın öncü felsefesini yakalamak dini sorumluluk Ruhu yüklenmeden geçen bu süreç, kendi bünyesinde yeni sorumlu adanmışları bağrında taşımasınıda göstermiştir... İnanca karşı aklın özgürlüğünü öven, demokrasi şaklabanlığı adına seçilmiş aristokrat takımın mutlak değerleri hukukun üstünlüğü adına kula kul etme safsatası Batı evebeyn’inden doğan ikiz kardeşlerin Romantik düşlerinin dışa yansımasıdır bu. Peki nasıl ikizinin isteği ile baynunu kendi giyotin’ine uzatan komunistin ruhu kardeşi kapitaliste hulul eder?! Bir bedende iki ruh taşıyan ebter! Rakibi islamın öz çocuğunu kendisine evlatlık almak ve ömrünün sonunda hizmetçi kullanmak öyle mi? Dünyanın ezici çoğunluğu Adalet ve gerceğin yegane kaynağı yalnızca kutsal metin olan Kur’an esintilerinden oluşacak geleceğin evrensel erdemler sitesinde birleşirken dini kültüründen öteye algılamak istemeyen ebter’in yaverine ne deme li? Irkçı İbrani devletinin (sınırsız korsan devlet) kutsal metinlerin hukuki üstünlüğünü erdem olarak niteleyen yaverlerin, kendi Kutsal değerlerine biçtikleri statü gerçekten Musa’nın, Bel’am-ı Baur sorununa yeniden odaklanmamızı gerektirecek kadar düşündürücü! Nihayet: İlahi dinlerin hiçbiri aklı reddetmiyor, bilakis akla hitap ediyor, ne var ki; objeler dünyasında salt (saf) akılla yola çıkılamayacağını vurguluyor. Keza Deneyim (yasası)’ın kanıtladığı olumlu bilimleri de ilahi dinler reddetmiyor. Buna göre bilimsel gerçekler konusunda bir çatışma sözkonusu değildir. İslam'ın, bu tür konular içeren sorunlarını periyodik ve kronolojik olarak değerlendirecek sağlıklı aydınlara ihtiyacı dünden daha ivedidir. İslam ümmetinin iftiharı olan Alimlerden Şehid Mutahhari, Ayetullah Beheşti ve Aydınlardan Şehid Şeriati (mezinani) modernizm hastalığı adına ümmete yol göstericilik yaparak çok güzel tespitlerde bulunmuşlardı. Batı dünyasında Modernizm adına sadece akli değerlerle (alkın bu denli öne itilmesinin sonucunda batının aydınlanma çağı dediği ve bunun hatırına dine ihtiyaclarının kalmadığını ve Tanrıya geri verdiklerini…) bunca bilimsel ilerleme, teknolojik yenilik ve diğer milletlerin medeniyetlerinden ödünç aldıkları nimetleri modernizmin hizmetine sunarak insana sözde huzur ve yeryüzünün cennetini vaad etmek adına hoyratça kullanmalarına rağmen huzur vermediği gibi. Bu huzuru getirecek, insanlığı yükseltip, gerçek mevkisi olan insan-ı kamile ulaştıracak en güzel yöntem ve en etkili reçete özislam değilmi ydi? ÖzellikleHizbullah ve nispeten Hamas direnişi ve zaferleri ile birlikte Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve diğer malum çevrelerin ilamla sorunları var. Evrensel islam davasını kendilerine şiar edinmiş sorumlu adanmış müminlerin varlıkları gerçekte yukarıdaki hedeflere ulaşmayı engellemektir. Ve gayet tabiidir ki bu İsrail - ABD ve İngiltere patentli ’’ılımlı islam’’ namı diğer ’’modern islam’’ın önündeki engellerden biridir. Muhammed CAN Frankfurt 09.08.2008 Dipnotlar: 1- Düşünce arayışı/Fecr yay. Ankara s.97 2- Pradigma Felsefe terimleri sözlüğü/A. cevizci
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |