Bilen sever. -Leonardo da Vinci |
|
||||||||||
|
28 Şubat’ın etkileri aradan geçen yıllar sonra mı hatırlanır oldu? O günden bugüne 11 tam yıl geçti. Şimdiye kadar nerede ve ne haleydik? Demokrasi havarileri, sivil toplum kurumları, hümanistler ve dahi enva-i çeşit örgütler, oluşumlar, neden aradan geçen 11 tam yıl boyunca sustular? Denilebilir ki, her yıl 28 Şubatta eleştiriler yapıldı, darbe ve darbeler kınandı, yazıldı, çizildi. Peki, söz konusu eleştiri ve kınamalar ne kadar gerçekçi oldu, ne kadar gerçeği yansıttı? Ben söyliyeyim, yanlış tespitte bulunursam ki, öyle kabul edileceğinin hükmünü yazmadan verdim. Böylece kariyerler zedelenmez ve dahi mesleki onurlar korunur, değilse de, işinizi kaybetmemiş olursunuz! 11 yıl önceki manzara: Kürt sorunu, yasadışı sol (yasal olanı bugün CHP) örgütler, gerici islamcılar, bölücüler ve... Bugün ise her zaman olduğu gibi, petlantonda birinciliği elden bırakmayan ıslahatçı İslamcıların, ‘’biraz da biz Kürt olalım’’ sloganını açarak, yarışı önde götüren yeni Türkiye İslamcı demokratların yarıştıkları sürece girdik. Görünmeyen el yine düğmeye bastı gibi. Bazı kırıntı bilgiler açıklansın, bir yerlere kadar kapılar aralansın ki, demokrasi havarileri ve dahi İslamcı melekler kapı aralığından bakabilsin. S.O.S Veren ’’sosyal enternasyonalist’’lerin tutum ve konumunu, burada irdeleyecek değiliz. Ancak değinmeyi zorunlu gördüğümüz bir nokta, DTP’nin Türk milliyetçilerini aratmayacak şekilde, ‘’karayazgılı Kürt’’lerin başına örülen senaryolarla yeni ve farklı bir atağa kalkmayı neden durdu durdu da, 2009’da gözünden vurduyu anlamış değilim! Tabii bu arada, Kürt kökenli İslamcı kanaat önderleri ve aydınlarına kem bakmayı da ihmal etmeden. Türk milliyetçiliği şovlarını yapanlara da, bizi dışa itmek için dışlarsanız, meydan bizden önce size dar gelecek derken, Türkcü şovenlerin neyin tehlike de olduğunu sanki bilmiyormuş gibi havaya bürünmeleri, yarı tehditli ikazların birilerini yanılmaktan başka ne amaç güttüğünüde çözmüş değilim. Islahatçı İslamcıların, 10-15 yıl önce Avrupa’da toplanan çayır renkli sermayeden elde ettikleri yeşil Mark’lar, kimlerin kurduğu senaryolarla sümenaltı edildiği, X partisinin ihsan şemsiyesi altında, nimetler deryasında yüzen İslamcı meleklerin sessizliğini anlamak zor değil. Nitekim halka vaad ettikleri kapital cennette yaşıyorlar şimdi. Maneviyattaki mücahidlikten, müteahitliğe dervim dönüşümü, maddede ki eşekten cip(Jeep)’e, evrim geçirmesi gerekiri de unutulmamıştı İslamcı meleklerce! Peki bunlar neyin bedeliydi? Birileri sayısını dahi belirterek benim Kürt milletvekillerim derken hangi bedelle satın almıştı, milletvekillerini? Bu bedeli sormak suç olabilir, vazgeçelim. 2009’larda halka sunulan yeni imaj, adeta Türkiye kendisini sorgulayan bir süreçten geçiyor ve kirini temizliyor imajı! İyi de yasadışı oluşumların ve bu oluşumlarda yer alan kişilerin ilişkilerindeki yasadışılığın, kesin olduğunu söyleyenlere sormak lazım. Bu oluşumun anası kim, mayası ne? Yasak ilişkiden doğan çocuk muamelesi gören örgütlerin(ki öyledir), vaftiz konusunda hükmü nedir? Maddi fenomenin bölünme yasasında, öz(töz)ü kaç parçaya bölünürse bölünsün, o(kendisi) olmaktan çıkar mı? Ya da geriye dönüşümde elementin aslını kaybeden formülün geçerliliği var mı? Oysa samimiyet ve hakkaniyet 1900’lü yılların başına dönmeyi gerektirmez mi? Enver paşa’ların, Talat paşa’ların kurgularındaki arkaplanı deşifreden başlamayı düşünemiyor muyuz? İttihat ve Terakki hiçbir zaman bitmiş değil ve bitecek gibi de görünmüyor. Herkeste şunu iyi bilir ki, herhangi bir sistem, içindekilerini kendi irade ve isteği ile boşaltıyorsa; ya çürümüşlük ve kokuşmuşluğunu önlemek, ya eskinin yerine yeni ve daha farklı ve kaliteli şeyler koymak, ya da birilerinin emirleri doğrultusunda yapmak olasılığındandır. Çok değil, 10 yıl sonra bugünkü 28 Şubat’ın, sözde maskesini düşürenlerin yerine neyi koyduklarını göreceğiz! O gün gelince, yeniden bugün Türkiye’nin boşaltılan karnına neyin doldurulduğunu tartışıyor olacağız. Buna Türk tarihinin devinim yasası mı diyelim, ne? Türk aydınları şu an için, 220 yıl geriye gitmenin haklı gururunu taşıya dursunlar. Zaman onlara haklılıklarının geçerliliğini ya da geçersizliğini teslim edecek en adil yargıçtır. 1789’un zafer sarhoşluğundan ayıldıktan sonra, kendilerini modernizm köleliğine teslim ettiğini gören Paris aydınları, geç de olsa ayılıp itiraf etmişlerdi. Türk aydınları, Batı tarihini virgül(,)üne kadar ezberlemekle övünür. Acaba burayı da şerh etmişler mi? Bundan dolayı her dönemde ‘’Başkentte köpekler bile daha merkezi havlar’’ diyen Jerzy’e hak vermemek elde değil. mcan@hotmail.de 4.Mart.2009
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |