Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
Açmak ise kapalı olanı, ya hayırla kırıp dökmeden, hayra hizmet olsun diye, ya da tam tersi kırıp dökerek, zor ve zorba bir anlayışla yakıp yıkmak için anahtar, söz, fiil ve ruh kullanmaktır. İstanbul, dünyanın incisi olunca, talibi de fazla olmuştur. Ancak, onu değerli kılan etmen sadece konumu, tabiatı ve berraklığı değildir. Onu değerli kılan dünyanın en uzun süreli yaşayan imparatorluğa (Doğu Roma-Bizans) ev sahipliği yapması, çok muazzam bir koruma mekanizmasının olması ve bir de müslümanlar için fethedene müjdenin Allah Resulü tarafından belirtilmiş olması (İstanbul’u fetheden komutan ne güzel bir komutan, askeri ne güzel askerdir.) etmenleri söz konusudur. En korunaklı şehir olsa da son zamanlarda halkının, imparatoru tarafından aşağılanması, ekonomik olarak zor durumu düşürülmesi fethi kolaylaştıran sebeplerdendir. Her ne kadar haçlı zihniyetinin egemenliği devam etse de, Ortodoks ve Katolik kiliseleri arasındaki sürtüşmeler de Bizans’ı zayıf kılan etmenlerdendir. Fethi kolaylaştıran diğer sebeplere gelince: Fatih’in imanı, kararlılığı ve azminin en yüksek seviyede olması. Zira nasıl ve kim tarafından korunursa korunsun Fatih’in İstanbul sevdasını, Çandarlı Halil Paşa’ya söylediği sözden anlıyoruz: “Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u.” Osmanlı’nın Rumeli, topraklarını ele geçirmesinden dolayı İstanbul’un Osmanlı toprakları arasında kalması. Osmanlı’nın, Devleti Âliye’yi Ebed Müddet olması için bu fethin şart olması. İstanbul alınmadıkça, Bizans tekfurlarından gelebilecek saldırıların engellenme olanağının zayıf olması ve diğer fetihler için bu durumun bir engel teşkil etmesi. Dünyadaki güç dengesinin Osmanlı’nın lehine dönmesinde bir gösterge olması. İstanbul’a her yönelişte Haçlı zihniyetinin toplu refleks vermesi ve bu refleksi kırma zorunluluğunun Osmanlı yönetimince bilinmesi. Osmanlı’nın iman, ilim ve silah gücünün zirvelere doğru hızla yol alması. Ve Fatih ve tebaasında İstanbul’u alacak ruhun kuvvetinin yüksek derecede hissedilmesi. Zira Hacı Bayram-ı Velî’nin, Fatih’in babası II. Murat’ın kulağına fısıldadığı: “-İstanbul fethedilecek, ancak bunu biz görmeyeceğiz. Bu fethin şehzade Mehmed ve Molla Akşemseddin’e nasip olacağını ümit ediyorum.” Sözünün, saltanatın hâkiminin ve yakın tebaasının kulağında çınlaması da bu etmelerdendir. Kapı açılacaktır. Ulubatlı surlara bayrağı dikecektir. Ancak kapı hangi anahtarla açılacak? Tabi ki, söz, ruh ve fiilin birleşiminden oluşan aşk, cihad ve ulvî ruh anahtarıyla. Bu anahtar ki, hacı Bayram-ı Velî’den Akşemseddin’e, ondan da Sultan Mehmed’e arz edilmiştir. Öyle ise Sultan Mehmed’e, kapıyı açmak için gemileri karadan yürütmek, devrin en güçlü toplarını döktürmek ve bu yolda kendisine çeşitli gerekçelerle engel olmak isteyen Çandarlı Halil Paşa’yı komuta kademesinden alıp yerine Zağanos Paşa’yı atamak düşmektedir. Ayrıca Rumelihisarı’nın karşısına Anadoluhisarı’nı yaptırmak, orduyu fethi mübine ruhen hazır hâle getirmek, fetih sonrası planlanabilecek bir haçlı saldırısını öncesinden bertaraf etmek için devrinin deniz hâkimiyetini elinde bulunduran Venedik ve Ceneviz’i fetih esnasında ve sonrasında etkisiz kılacak tedbirleri almak… Fetih öncesi sultan Mehmed’e yapacak iş çoktur… Gözünde, gönlünde, ruhunda, beyninde ve dâhî bütün hücrelerinde İstanbul’u fetheden komutan Sultan Mehmed, tüm şartları haiz kıldıktan sonra arkasına ordusunu ve hocası Akşemseddin’in duasını alarak çıktığı fetih yolundan 29 Mayıs 1453 Salı günü muzafferiyete erişerek fethi gerçekleştirmiştir. Kapı açılmıştır. Allah Resulü’nün müjdesi, Sultan Mehmed, hocası Akşemseddin ve cengâver ordunun üzerine öyle güzel işlemiş ki, hepsinin gönlü fethin müjdesinin ulviliği ile serinlik bulmuştur. Osmanlı şairi Nedim’in: “Bu şehr-i Stanbul ki bî misl ü bahâdır, Bir sengine yekpâre acem mülkü fedadır.” Dediği ulvi şehrin kapısını açıp anahtarını biz torunlarına hediye eden Ulu Hakan Sultan Fatih Mehmed Han’a biz de, kabirde cennet kapısını açacak Sure-i Fatiha anahtarını gönderiyoruz. Selam ve muhabbetle.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adem KALINSAZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |