"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
Kişi başına yıllık gelir Türkiye’nin kişi başına düşen yıllık geliri gerçekten de kişi başına 2140 dolara düştü. Aylık 200 dolar bile değil. Bu da yüksek göstermek için kim bilir ne dolambaçlı yolardan geçilerek hesaplanmıştır. Türk lirasına çevirirsek 260 milyon lira eder. Bu paranın da çok büyük bir kısmını büyük şirketler ve birkaç aile kazanıyor. Yani ülkemiz insanlarının çoğunluğu fakirlik sınırı altında yaşıyor. AB ülkelerinde kişi başına yıllık gelir 20000 dolar civarında. Bizim 8-9 katımız kadar para kazanıyorlar. Başka hiçbir veriyi düşünmeden yalnız bu iki rakama bakarak Türkiye’nin bu şartlarda AB’ye girmesinin hayal olduğunu söylemek garip kaçmaz. Çünkü Türkiye bu haliyle AB’ye girebilirse onların cebinden yüklü bir para çekecek demektir. Hangi enayi buna razı olur? Ekonomik çıkarlar Türkiye AB ile gümrük birliğine girmekle pazarlarını zaten açmış durumdadır. Bu durumda Türkiye’nin birliğe girmesinde onlar açısından fazladan bir yarar yoktur. Zaten istediklerini şimdi almaktalar. Bu durumda Türkiye bir ortak değil, sağılması gereken bir inek konumundadır. Türkiye’nin AB gözünde bir Afrika ülkesinden farkı yoktur. Hatta gümrük birliğine girdiğimiz için daha da kötüdür. Sosyal farklılıklar Türkiye çoğunluğu Müslüman olan bir ülkedir. İçinde aşırı dinci unsurlar barındırmakta, Türk hükümeti bile onlarla tam olarak başa çıkamamaktadır. Bazı uzantıları devlet içine girmiştir. Halk arasında da çok sayıda destekçileri vardır. Ayrıca aşırı milliyetçiler de devlet kademelerinde yer edinmişlerdir ve onların da geniş kitle tabanı vardır. Bu iki unsur, yalnız AB’yi değil, ülke içindeki birçok insan grubunu kendileri için tehlike olarak görmektedirler. AB de bunun böyle olduğunun farkındadır. Doğal olarak kendisini korumak ister. Türkiye’deki karışıklıklar Bilindiği gibi uzun bir süredir güneydoğu illerinde Kürtlerle sorun yaşanmaktadır. Bu sorunlarda ve Ermenilerle olan sorunlarda AB üyelerinin çoğunluğu, neredeyse hepsi Türkiye’nin değil karşı tarafların yanında yer almışlardır. Gerçeği görmek gerekirse Türkiye’nin bölünmesi için gizli veya açık ellerinden geleni yapmaktadırlar. Çünkü şimdikinden küçük bir Türkiye daha az korkulan hatta korkulmayan bir ülke olur. Tarihsel çelişkiler Türkiye ile AB ülkeleri arasında henüz çözüme ulaşmamış çıkar çatışmaları vardır. Örneğin Kıbrıs, Ege Denizinde 6 mil, 12 mil sorunu ve Lozan Antlaşması. Lozan antlaşmasında taraf olan ülkelerin hemen hepsi şu anda AB içindedir. Bu antlaşmayı içlerine sindirememektedirler. Bu ülkeler Türkiye’ye dostça bir tavır içinde değillerdir. Türkiye’nin zayıf bir anında ve ilk fırsatta Osmanlı Devletinin yıkılmasına neden olan Sevr antlaşmasını yeniden ortaya çıkarmak niyetindedirler. Gözlenen her davranışları bunu gösteriyor. Daha da kötüsü Türkiye’ye zaman zaman dostmuş gibi yaklaşmakta, yöneticiler de gösterilen güler yüze kanmaktadırlar. İki taraf da yüzyıllardır süren aynı tavırları şimdi de göstermektedirler. Her şeye rağmen Türkiye’nin geleceği AB olabilir. Ancak yapması gereken şeyler var. Yukarıda saydığım bütün sorunları eksiksiz aşmalıdır. Bu sorunlar aşılmadıkça Türkiye’yi AB ülkesi olarak görmek hayalden öteye gidemez, aksine bunu hayallemek bize yarar yerine zarar getirir. Kısa cümlelerle çözümler: - AB ile birleşmeden önce Türkiye kişi başına düşen gelirini onların düzeyine çıkarmalıdır. - Birlik eşit şartlarda oluşmalıdır. Şartlar eşit değilse birlik mümkün olamaz. O yüzden gümrük birliğinden çıkılmalıdır. - Türkiye içindeki karışıklıkları önlemek üzere etnik ve dini kimlikler geri çekilmelidir. Yalnızca yurtsever ve yurttaş olma kimliği kalmalıdır. - Bu şartlar yerine getirilirse Türkiye güçlü olur. Türkiye’nin güçlü olması, Sevr antlaşmasının gündeme gelmesini olanaksız kılar. Çok zor bir duruma girdik. Ne yazık ki kabahatin büyük çoğunluğu AB ve ABD’de değil, bizi yönetenlerde. Türkiye bu durumdan kurtulacaksa bunu başaracak, sağlayacak olanlar ekonomistlerden önce yurtseverler olacaktır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |