..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Türkiye > Mehmet Sinan Gür




31 Ocak 2007
Empati Kelimesinin Anlamını Hrant Dink'ten Öğrendim  
Mehmet Sinan Gür
Daha çok yol kat etmeliyiz.


:EFBF:
Empati: Kısaca kendini başkasının yerine koyarak düşünme yeteneği olarak tanımlanabilir. “Kendinizi benim yerine koyun” diyordu Hrant Dink. “Çevrenizi benim gözümle görmeye çalışın. Ne görürsünüz?” Türkiye’de yaşayan Ermeniler bizim Kızılderililerimizdir. Lütfen, okumadıysanız aşağıdaki yazıları okuyunuz.

Bizim Kızılderililerimiz
http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=326

1915 Ermeni Tehciri
http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=4142

Milliyetçilik Üzerine
http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=8824

Bin yıl önce kılıç gücüyle buraları Bizans’tan almışız. Anadolu’dan çıkıp başka bir yere gitmeye niyetimiz yok. Burası bin yıldır yurdumuz. Ama bir arada yaşamasını da bilmeliyiz. Öğrenmeliyiz demek istemiyorum. Çünkü yüzlerce yıl barış içinde birlikte yaşamışız. Birlikte yaşamayı bilmek biraz daha dikkatli bakarsak yalnız onların değil, bizim de güvenliğimiz için gereklidir. Ülke içinde barışı ve birliği sağlamak hayati önem taşır. Neden böyle olduğunu fırsat buldukça anlattım. Tek cümle ile yineleyeyim. İç istikrarını kurmamış gelişmiş bir devlet biliyor musunuz? İç istikrar sizden olmayanı yok ederek de sağlanabilir. Zamanlar değişti artık. Bu ilişkileri sürekli bir savaş durumu şeklinde görmek, sürekli savaş halinde olmak imkânsızdır. Bu duygu insanı da devleti de yer bitirir. Düşmanlarımız var. Evet, ama doğru davranmak, istikrarlı davranmak bütün düşmanları dize getirir. Size Atatürk’ten örnek vereceğim. Kurtuluş savaşı biter bitmez Atatürk herkesle barış masasına oturmak istedi. Bunu da başardı. Özellikle Yunanistan’la, doğduğu kenti işgal etmiş Yunanistan’la barış yaptı, diplomatik ilişki kurdu. İngilizleri savaşmadan, görüşmelerle İstanbul’dan çıkardı. Aradan 80 yıl geçmiş, bu konuda bir arpa boyu yol gidememişiz; böyle mi diyeceğiz? Bunu anlayabilmek, yapabilmek için başımızda illa ki bir Atatürk mü olması gerekiyor?

‘Hepimiz Ermeni’yiz’ sloganı

Hrant Dink’in cenazesine gidenler birilerinden korktukları için değil, hiç kimseden korkmadıklarını göstermek için o sloganı attılar.

Hitler zamanında Almanlar Danimarka’daki bütün Yahudilerin 6 köşeli Yahudi yıldızı takmasını isteyince Danimarka başbakanı o yıldızı ilk önce ben takarım demiş ve Yahudileri Almanlara vermek istemeyen halk arasında ‘Hepimiz Yahudi’yiz’ sloganı yayılmış. Onlar bu sloganı söylemekle Yahudi olmamışlar. Söylemelerinin esas amacı Yahudi olmak değil, davranışı reddetmek. Burada da farklı bir durum yok. Ama gerçek anlamı anlamayacak kadar sığ kafalı olanlar, yada işlerine öyle gediği için anlamamış görünenler, her olayda olduğu gibi bu olayda da sorunlara at gözlüğü ile bakanlar gerçekleri görmek objektif olmak yerine kendi sübjektif niyetleri uğruna başkalarını karalamayı tercih ediyorlar.

Hrant Dink’i öldüren adamların Bağdat’taki intihar bombacılarından bir farkı yok. İnsanlar ölsün de ne olursa olsun. Masum olmuş, olmamış önemli değil. Bu eylem neye yarar, kime hizmet eder, zerre kadar düşünmüyorlar. Katil milliyetçi duygularla cinayeti işlediğini söylüyor. Türk milliyetçiliği içinde silahsız ve savunmasız bir insanı kalleşçe vurmak var mıdır? Bize okullarda, ders kitaplarında anlatılan, ailemizin verdiği terbiye mertlik üzerinedir. Doğru veya yanlış tam olarak bilmiyorum ama I. Dünya Savaşında Küt-ül Amare’de Osmanlılar İngilizleri yenerken böyle davrandıkları söylenmişti. Arkası dönük duran askere önce birkaç taş atıp dönmesi sağlanır, sonra vurulurmuş. Daha yakından bildiğimiz örnek Çanakkale savaşıdır. Anzaklar çıkartma yaparken üstlerine ateş açılır ama suya düşene, can derdine düştüğü için ateş edilmezmiş. Dahası Hrant Dink’i öldüren bu katiller savaşta yardım isteyen İngiliz askerini bir Mehmetçiğin siperinden çıkıp kucaklayıp düşman siperlerinin yanına bıraktığını hiç mi duymamışlar? Hiç mi tarih bilgileri yok? Çanakkale’deki anıtı görmemişler mi? Kınalı Kuzular dizisini de izlememişler mi? İzlememişlerdir. Çünkü bunların milliyetçilikle filan alakaları yoktur. Bunlar düpedüz cinayet şebekesidir. İnsan öldürerek insan öldürmenin zevkine varıyorlar. Yaptıkları işin üzerine milliyetçilik kılıfını geçiriyorlar. Üstelik böylece Türk milliyetçiliğini de lekeliyorlar.

Araştırmak gerekir, bu adamların Topal Osman’la bir akrabalıkları var mıdır? Bilmeyenler için söyleyeyim. Topal Osman Karadenizliydi. Trabzon’un kabadayılarındandı. Kurtuluş savaşı sırasında bir ara Ankara’da kendisi gibi Karadenizli çetesi ile birlikte Atatürk’ün korumalığını yaptı. Ama çevredeki herkesi taciz etmeye başlayınca bu görev ondan alındı. Bunun üzerine evini sarıp Atatürk’ü öldürmeye kalktılar. Sonunda cezalarını buldular.

“Bir Bebekten Katil Yaratmak”

Bazen iyi olaylar kötü olaylara neden olur. Bazen de kötü olaylar iyi olaylara… Hrant Dink’in cenazesini on binler uğurladı. İstanbul halkı oradaydı. Orada olmayanlar da televizyonlar önünde gözyaşı döktüler. Katiller insanları öldürerek çevrelerine korku sanacaklarını sanıyorlar. On binlerce İstanbullu katillere inat o gün Ermeni oldu, bu cinayeti onaylamadığını, bütün Türklerin katil olmadığını ve gerektiğinde hiç kimseden korkmayacağını herkese, bütün dünyaya gösterdi.

Hrant Dink’in eşi Rakel Dink eşini uğurlarken çok duygulu bir konuşma yaptı. Duygu seli içindeki sözlerinin arasında çok önemli iki şey söyledi.

“… Bir bebekten katil yapmanın karanlığını sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim.”

Evet o kadar övünen, ağabeyleri tarafından korunan sözde milliyetçi katiller bir zamanlar bebektiler. Bunları bir ana-baba yetiştirdi. Çevrede edindikleri arkadaşları, aldıkları eğitim, onları daha 17 yaşında katil olma noktasına getirdi. Bu katiller yalnız katil olarak adlandırılsa içim o kadar yanmayacak. Sanki insan öldürmek bir oyunmuş gibi, hele silahsız, savunmasız bir insana ateş etmek bir onurmuş gibi devlet yetkililerinin ağzından davranışı hoşgörücü sözler işitiyoruz. Bu nasıl bir karakterdir? Bunun neresi yurt ve millet sevgisidir?

Yıllar önce 70’li yıllarda Ankara Bahçelievler’de bir evde kalan 7 TİP öğrencisinin ellerini bağlayıp koyun keser gibi kesen eski Ülkü Ocaklı, MHP’li Haluk Kırcı son yıllarda yargılanırken kendileri için, yaşının ilerlemesinin verdiği olgunlukla “Yaptığımız hayvanlıktı.” Demişti. Evet, bu çocuk katiller de hapishanelerde yaşlanıp geriye baktıklarında belki de aynı şeyi söyleyecekler. Ama ölen öldükten sonra…

“Kanı kandan üstün tutarak kardeş olunmaz.”

Rakel Dink’in söylediği ikinci önemli söz buydu. Artık zamanlar değişti. Önceden de belki olmaması gerekirdi ama oldu. Bari bundan sonra olmasın. Bilinen bir şeydir, Osmanlı devletini her ulustan insan yönetmiştir. Adını bildiğimiz birçok baş vezir devşirmeydi. Örneğin Sokollu Mehmet Paşa Sırp asıllıydı. Bunların içinde Ermeniler de vardı. Birçok İngiliz subay Osmanlı ordusunun bir ferdi olarak Plevne savaşı sırasında Osmanlı devleti için hayatlarını verdi. Ama Fransız devriminden sonra milliyetçilik dünyaya yayılınca bunun sonu geldi. Şimdi her şey en kötü ana göre düşünülüyor. Düşünün, savaştayız, Ermenistan’la savaşıyoruz ve Türkiye ordusunu ermeni asıllı bir general yönetiyor. Bu kişinin en kritik anda aklı, diyelim vereceği bir karar, biraz olsun soydaşları yararına kayar mı kaymaz mı? Bir onbaşı için bile aynı şey düşünülebilir.

II. Dünya Savaşında ABD Japon asıllı vatandaşlarını toplama kamplarına kapattı. Alman asıllı vatandaşlarına bir şey yapmadı ama aralarından casuslar çıktı. Ama Sicilya İtalya savaşlarında ön saflarda çarpışanlar İtalyan asıllıydı. Irak savaşında Amerikalı komutanlardan biri Arap asıllıydı.

Günümüz şartlarında Türk olmayan birinin Türk ordusu içinde görev alması mümkün görünmüyor. Şu anda her ne kadar orduda Kürt asıllı olanlar görev yapıyorsa da onlar ‘ne mutlu türküm diyene’ şiarını kabullenmiş kişilerdir. Bundan başka Türk olmayan birinin kusursuz ve kuşkusuz bir biçimde orduda görev yapabilmesi için iki taraftan da bazı değişikliklerin olması gerekir ki bu da yakın bir gelecekte mümkün görünmüyor. Böyle bir şey olursa bu tepeden inme bir kararla olamaz. Önce sıradan insanlar bir arada yaşamasını bilmelidir. Çıkarlarının aynı olduğunu görmelidir. Ama bu yetmeyecek. Daha çok zaman gerekli, çok yol kat etmeliyiz.

Peki bir de empati yapabilir miyiz? Dünyaya Ermeni gözüyle bakabilir miyiz? Biliyorum ki bu çok zor. Acaba Hrant Dink empati yapabiliyor muydu? Onu da bilmiyorum.

Lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız. Açılmazsa Copy, Paste (Kopyala, Yapıştır) yapabilirsiniz.

Hrant Dink’in konuşması
http://www.youtube.com/watch?v=L3s7r6qM87c

Gazeteci Tuncay Özkan’ın konuşması
http://www.youtube.com/watch?v=8p4dDxNXPiA&mode=related&search=

Hrant Dink'in eşinin veda konuşması
http://www.youtube.com/watch?v=OxQdrn7b80s

Hrant dink’in trabzon’da yaptığı konuşma
http://www.youtube.com/watch?v=s6tK-vjr1yM&NR

Hrant Dink'le son röportaj
http://www.youtube.com/watch?v=shz6nLUErvI&NR

Cinayete sebep olan ve içinde ‘Türk’ ve ‘zehirli kan’ sözcükleri geçen yazı ve yorumlar:
http://www.vefali.net/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&p=29571
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=22376

Ve son…
http://www.youtube.com/watch?v=MwbCr3_utQ4&mode=related&search=


.Eleştiriler & Yorumlar

:: Sessiz Çığlık
Gönderen: Ebubekir GÜL / istanbul/Türkiye
2 Şubat 2007
"Hepimiz Ermeniyiz, Kürdüz, Süryaniyiz, Laz, Çerkez, Abaza, Arap, Gürcü, Tatar, Rum veya Türküz." Önemli olan insan olabilmek değil, İnsan kalabilmeyi becerebilmektir. Her ölen bir candır. Ülke insanı ağır aksak da olsa uyanıyor. Popilizm yapan oy avcılarına rağmen. Hrant'ta yazık oldu. Ülkemize yazık oldu.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın türkiye kümesinde bulunan diğer yazıları...
İngilizce Eğitim I, ODTÜ ve Oktay Sinanoğlu
Tohum Yasası - Bu Ne Biçim Yasa
Kitap - Meraklısına Metal Fırtına
Türk ve Kürt Aydınların Dikkatine
Türkiye Avrupa Birliğine Giremez
Yapmamalıydınız Komutanım
Film - İki Film Birden
İngilizce Eğitim II, Tarihte Yabancı Dil

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yemen Türküsü
Kitap - Sevdalinka - Ayşe Kulin
Erbil (Kuzey Irak) 1
Kitap - Karl Marx 32inci Dereceden Masonmuş
Rüya Gibi - Kafkas Halk Dansları Gösterisi
Sezen Aksu Konserinin Düşündürdükleri
Film Kitap - Turyetski Gambit ve Plevne Savaşı
Boykot Bütün Dünyada Yayılıyor
Cola Turka Üzerine
Film - Amen, Gaz Odaları ve Gerçekler

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.