Bir gün karşıma biri çıkacak ve bana: "Herşey olması gerektiği gibi olmaktadır, efendim" diyecektir. -A. Ağaoğlu, Yazsonu |
|
||||||||||
|
Okumadan önce hakkında birçok eleştiri duymuştum. Bunlar, kitabın ülke dışından başka birileri tarafından yazılmış olması, yazarların Fethullahçı olması gibi eleştirilerdi. Kitap Timas Yayınlarından çıkmış. Bu yayınevi aynı zamanda İllumnati - Texe Marrs’ın yayıncısı. Onunla ilgili eleştirilerimi almış olmalısınız. Bu kitabı da bakalım ne var diyerek hevesle, iki gün içinde okudum. Sonunda eleştirilerin pek de haksız olmadığını gördüm. Kitabın başlarında pek anlaşılmıyordu ama sonuna doğru ortaya çıkmaya başladı. Birkaç olumsuz şey gördüm. Not almadım ancak ilerledikçe daha belirginleşti. Ben de gördüğüm yanlışları yazdım. Kitapta bir edebi eserde olmaması gereken sıklık ve düzeyde cümle düşüklükleri var. Şüphesiz iyi yerleri de var ama durumu kurtarmıyor. Bu edebi eser değil diyen çıkar mı bilmiyorum. Onlar için söylüyorum, bu edebi bir eserdir. Böyle hataların olması özensizliği, kitap hemen çıksın diye aceleciliği gösterir. Bir yayınevinin redaktörü vardır. Yazar hata yapsa onun düzeltmesi beklenir. Bundan çıkan sonuç, ne yazarların ne redaktörün ne yayın sorumlusunun kontrolünde olmayan başka bir güç bu kitabın böyle çıkmasını zorlamış. Patron olabilir mi? Yayınevinin sahibi kim? Biraz okumuş, Türkiye’yi, İstanbul’u, Ankara’yı bilen bir Türk vatandaşının yapamayacağı hatalar var. Örnek 1: “Yeşilköy açıklarındaki adaların birkaç kilometre güneyinden geçti. Hedefleri doğrudan Yeşilköy Havaalanıydı.” (S. 271) Bu cümle bana bir çeviri cümlesi gibi geliyor. Hiçbir İstanbullu Adalardan ‘Yeşilköy’ün açıklarında’ diye söz etmez. Adalar Anadolu yakasına yakındır çünkü. Ancak Yabancı bir kişi olarak haritaya bakarsanız, yukarıdan aşağı bir çizgi çizince Adalar Yeşilköy’ün hizasına gelir. O zaman bu cümle kurulabilir. Bunda bile hata var. Kanımca İngilizce’sinde biraz daha farklı bir şey kast ediliyordu. Adaların Yeşilköy’ün birkaç kilometre güneyinde olması gibi. Örnek 2: Helikopterler kuzeye doğru yönlenmeye başlayınca artık kara onlardan fazla uzak değildi. (S. 272) Bu cümlede de çevirinin iyi yapılmadığı görülüyor. Örnek 3: “Kavaklıdere’deki küçük park…” Bu park Kuğulu Park. Hiçbir Ankaralı Kuğulu Park’tan böyle söz etmez. Ancak oraları görmüş, parkın adını bilmeyen yabancı biri böyle söyleyebilir. Örnek 4: “Boğaz köprüsü ortadan ikiye ayrılmıştı. Diğeri sağlamdı.” Boğaz değil Boğaziçi. Diğeri de Fatih Sultan Mehmet Köprüsüdür, ‘diğeri’ değil. Bunu da ancak bir yabancı söyleyebilir. Örnek 5: Amerikalıların Suriye’den Toroslara kadar olan geçişinde belirsizlik var. Damadan düşer gibi geçmişler. Bölgeyi bilmeyen biri yapar bu işi ancak. Halbuki yolda Amanos dağları vardır ve orayı aşmak Torosları aşmak kadar zordur. Arada yalnız Belen geçidi vardır. Aklı olan Türkiye’ye ya Nizip üzerinden girer, ya da Adana’ya, Mersin’e asker çıkarır. Kitapta böyle bir şey yok. Irak’ta çatışma var, otobüs büyüklüğünde bombalar var, o kadar. Belki gerisini anlatmak için, burayı önemsiz buldukları için üstünkörü geçmiş olabilirler. Ama daha sonra Hatay’da konuşlanmış Türk birliklerinin İstanbul’a sevkinden söz ediyorlar. Bazı şeyler tam Amerikan kafası ve kültürü ile yazılmış. Örnek : Türklerle futbol oynamayacağız. (S. 271) Burada söz edilen futbol, kıran kırana geçen Amerikan futbolu olması gerekir. Bizdeki futbol değil. Bunu yazarken yazarlar ya çok iyi konsantre olmuşlar, tam Amerikalı gibi düşünüyorlar, ya da Türkçe’ye çevrilirken böylece çevrilivermiş. Bunun gibi daha başka örnekler var. “Ham filmler akıyordu…” (Yani montajı yapılmamış filmler) “Helikopterler hover pozisyonunda…” (Yani ayakları yere değmeden) Kitapta zaman hatası var. Süre bütün kitapta 3 hafta. Örnek 1: Bir yerinde Amerikalılardan kaçan Gökhan’ın kolu kırılıyor. Kitabın sonunda da bu kişi birini kaçırıp işkence ile öldürüyor. Kırık kol iki haftada birini kaçırabilecek kadar nasıl iyileşir? Örnek 2: Maaşlar ödenmemeye başlanmıştı. Türkiye’de maaşlar benim bildiğim aylık ödenir. 3 hafta içinde maaşlar nasıl oluyor da ödenemiyor? Gerçi bir tane aybaşı geçiyor. Öyle bile olsa anlatıştan sanki aradan aylar geçmiş gibi bir şey anlaşılıyor. Kitabın kuruluşu, iki gücün çarpışıp bir tarafın zor durumda hep kazanması üzerine. Amerikalılar zor durumda kalıyor ama hep kazanıyorlar. Amerikalıların kurgusu ve düşüncesi. Yazarlar ya çok Amerikan filmi izleyip kitaplarını okumuşlar, ya da çeviri nedeniyle böyle olmuş. Türkler tarafında ise mutlak itaat var. Örnek: Polis, Ersin’in ensesine bir tokat vurup “Geç lan şuraya,” dedi. (s. 276) Ersin savaşanlara yardım etmeye gelmiş zayıf biri. Ona rağmen polislerce aşağılanıyor. Bunun yanında Türkiye’ye ihanet edenler var. Bu olabilir ancak daha kötüsü zengin İstanbullularla fakir İstanbullular ayrıştırılmış. İstanbul’un zengin semtleri işgale ses çıkarmıyor. Amerikalılar hep gecekondu bölgelerini bombalıyor. Bu çok tehlikeli, kendi insanlarımızı yaralayıcı bir düşünce, belki yazarların belki de yazarların bulunduğu grubun düşüncesini, Türkiye’ye bakış açısını yansıtıyor. Kitabın bazı bölümlerinin dizginlenmiş, törpülenmiş ülkücülük çerçevesine girdiğini söyleyebilirim. Verilen silah detayları, ABD ve Avrupa’nın kaba da olsa bazı detayları, Fransa, Hollanda, Bonn gibi ancak Avrupa’da yaşamış birinin bilebileceği bazı şeyler, başka bazı şeylerin Amerikalıların ağzından ve gözünden anlatılması, bir kitabın bazı yerinin öyle, bazı yerinin böyle olması beni şu sonuca ulaştırıyor. Bu kitap aceleye gelmiş bir takım çalışmasıdır. Aradaki tutarsızlıklar, üslup değişiklikleri bundan kaynaklanıyor. 20.Mart.2005
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |