Yanlış sayısız şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Ziklon’un insan üzerindeki etkisi önce akıl hastalarında deneniyor. Bu arada Gerstein’in akıl hastası olan yeğeni de ölüyor. Hıncı biraz da oradan geliyor. Bir Alman çocuğunun kafasını karıştıran matematik problemi: Bir kişiye iş sağlamak için yaklaşık 15bin mark harcamak gerekir. Bir akıl hastaları hastanesi 6 milyon marka mal olduğuna göre hastane yapmak yerine kaç işçiye iş sağlanabilir? Bu soru gerçekte işe yaramayan insana verilen değeri anlatıyor. Kilise akıl hastalarının öldürülmesine karşı çıkıyor. Ama Yahudilerin öldürülmesine karşı çıkmıyor. Neden? Çünkü onlar Katolik, hatta Hıristiyan bile değillermiş. Kardinal bunu böyle savunuyor. Aşağıda 28.Mart.2002’deizedebiyata gönderdiğim ancak hemen hiç okunmayan bir yazım var. Umarım filmin güncelliği nedeniyle bu kez okunur. 2.Şubat.2003 İkinci Dünya Savaşı sırasında 20 milyon insan öldü. Bunların çok azı asker, çoğunluğu sivil idi. 6 milyonu da gaz odalarında can veren Yahudilerdi. Yahudiler gaz odalarına gönderilirken sıkı bir düzen uygulanıyordu. Almanlarla birlikte çalışan Yahudi polisler vardı. Herkesin kaydı tutuluyordu. Gaz odaları duş alma yerlerine benzetilmişti. Duvarlarına “Temiz kalmak bir insanlık görevidir” şeklinde sloganlar yazılmıştı. Bütün bunlar Yahudilerin gaz odalarına uysalca girmeleri için yapılmıştı. Güya dış etkilerden korunması için odaların her yeri kapatılmıştı. İnsanlar banyo yapacaklarını sanırken, duşlardan su gelmesini beklerken hava ile karşılaşınca zehirli gaz çıkaran paketler, yandaki özel bölmelerden içeriye atılıyordu. Çırılçıplak soyunmuş insanlar nereye geldiklerini anladıklarında, gazın kokusunu aldıklarında artık iş işten geçmiş oluyordu. Odaların gözetleme delikleri vardı. Alman askerler bu deliklerden içeriye, ölmekte olan insanların neler yaptıklarına bakıyorlardı. Onlara odanın ortasında, dışarıdan temiz hava giren bir delik olduğunu söyledikleri zaman herkes can havliyle o deliğe hücum ediyordu. Bir an daha fazla yaşayabilmek için birbirlerini çiğneyip deliğe ulaşmaya çalışıyorlardı. Sağ kalan son kişi de öldüğü zaman görüntü inanılmaz oluyordu. Çünkü nefes alma yarışı sırasında herkes bir diğerini tırnaklıyor, ısırıyor, parçalıyordu. Bu durum kaskatı yürekleri olan faşist Alman subayları bile etkiliyordu. Almanlar Yahudilerin yok edilmesi işini kendi çıkarlarına uygun olduğu için düşündüler ve uyguladılar. Sonuçta savaşı kaybettiler, her şey ortaya çıktı. Ama bir konuyu doğru tespit etmişlerdi. “Yayılmak istiyorsan, kendine yer açmalısın. Fazla tepki toplamamak için bunu bir düzen içinde yapmalısın ki başkaları ne yaptığını anlamasınlar.” Bütün savaşlar gibi 2. Dünya Savaşı da emperyalist güçlerin dünyayı paylaşma savaşı idi. Günümüzde o savaştan galip çıkanın, (ABD) dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışmasını, yenilen ve zarar görenlerin (Almanya, İngiltere, Fransa) inanılmaz bir şekilde bir araya gelip bu yarardan kendilerine pay çıkarma çabasını görüyoruz. Türkiye üzerinde komplo teorileri dolaşıyor. ABD’den gelen, genetik kodlarıyla oynanmış, yalnız bir yıl ürün veren, toprağın bütün verimini çeken buğday, Anadolu’nun en verimli yerlerine yapılan, üstelik işe yaramayan havaalanları, doğayı ve turizmi baltalamak üzere Yatağan termik santrali, verimli toprakları öldüren teknik, siyanürle altın arama. Pamuk, petrol, tütün, şeker yasaları, her biri yirmi yılda yetişen zeytin ağaçlarının sökülmesi talebi, borç batağı, işsizlik, ülkeyi petrol kullanmaya zorlayan, demiryolları yerine karayollarını geliştirme, IMF programları, ne olacak bu gidiş? Toptan intihar mı edeceğiz? Yok mu edileceğiz? Yoksa kuzu kuzu gaz odalarına girip teslim mi olacağız? Yoksa bu gidişi elimizden geldiğince tersine veya başka yola çevirmeye mi çalışacağız? Sevgili okurlar, ben hemen hiçbir yazıyı boşuna yazmam. Her yazımın bir amacı vardır. Lütfen bu yazıyı yalnızca gaz odalarını okumuş olmak için değil, anlamak için okuyun. Neden yazdığımı bir düşünün. Gelecekte, hatta yakın bir gelecekte, belki de şimdi, böyle giderse ülkemizin ve ülkemiz yurttaşlarının ne hallere düşeceğini -ölmez sağ kalırsak- göreceğiz. Çok korkuyorum. Korkum hem gelecek tehlikelerden hem de hazırlıksız yakalanmaktan kaynaklanıyor.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |