..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Her şey ancak sevgiyle satın alınabilmelidir. -Andre Gide
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Soyut > güliz dülgeroğlu




19 Mart 2006
Bir Kaşın Yarılması  
kişilik çatışması

güliz dülgeroğlu


İçsel savaşında kişiliklerine yenilip duran biri belki bir deli. Ne demek istiyorum? Herkes içindeki sesle tartışabilir bu hepimizin deli olduğunu mu gösteriyor? Yapma gayet iyi biliyosun, deliliğin övünülecek bir yanı var...


:CAFI:
Kollarım ağrıyor, kamburum çıkıyor ve büzülüyorum olduğum yerde. Hayır ağlamıyorum. Ağlamak için artık çok yaşlıyım. Acıları olduğu gibi kabul etme yaşındayım bu aralar. Büründüğüm sessizlik bundan işte. Sessiz kalmak erdemli olmak gibi gözüküyor dışarıdan. ‘Gibi gözükmek’ yetiyor mu peki insanlara? Çıtaları çok yüksekte olmayanlar için yetip artıyordur bile. Ben sadece susuyorum, cesaretim olmadığı için değil, konuşacak gücüm olmadığı için gömülüyorum kendi içime. Başımı öne eğip göğsüme sokuyorum, bacaklarımı katlıyor, kollarımla tutuyorum ve mideme sokuyorum. Yuvarlak bir şekil olmasam da bir yamuk gibi yuvarlanıyorum zemininde ölümlülerin. Naturel hayatın dengesinde ve doğa kanunlarıyla canlılara zarar vermeden karışıyorum aralarına. Besin kaynağına dönen hücrelerim yaşadığım zamankinden daha fazla yarar sağlıyor diğer canlılara.

Yalnızlık böyle tarif edilir mi? Bilmiyorum ki. Gübreye dönüştüğüm gerçeğiyle yüz yüze gelmişken, geri adım atmalı mıyım? Pek de umurumda değil sanırım. Bunları düşünürken jiletlediğim bacaklarımdaki kesiklerden kanlar akıyor. Suyun akışkanlığına kapılıp ince sızıntılar nehirlere dönüşüyor. Minik kesikler bile cayır cayır yakıyor tenimi. Hoşuma gidiyor. Parmağımı kana bulaştırıp tadına bakıyorum. Fazlasının mide bulandırabileceğine karar verip vampirlerle empatiyi başka bir güne bırakıyorum. Kurumuş kanların derimde bıraktıkları izleri takip ediyorum. Gözüm başka lekelere takılıyor. Yıllardan beri birikip durmuş kesiklerin, yaralanmaların ve yanmaların izleri anı defteri gibi cildimde öylece kalmış. Çoğu insana göre çok genç sayılırken, kendime göre ne kadar yaşlanmış olduğumun farkına varıyorum. Gözüm şifon yerimin üstünde duran ilaç kutularına takılıyor. Anti-depresanlarımı düzenli olarak almaktansa hepsini bir gün bir kerede yutmam gerekiyor sanırım.

Nemli bornozumu vücudumdan sıyırıp yatağımın üstüne bırakıyorum. Dolabın kapağındaki boy aynası beni çağırıyor sinsice ama ona yakalanmadan giyinmeye niyetliyim. Paspal bir bluz ve eteği çekip alıyorum tıkılmış oldukları kalabalığın arasından. Saçlarımı taramaktan korkuyorum, biliyorum ki hepsini birden kesmeyi arzulayacağım. Neden sorunlu tipler gibi davrandığımı anlamıyorum. Neden bende duygusuz sürünün içine katılıp monoton hayatımı yaşarken yapay zekalı bir robot gibi gerektiğinde tepki veremiyorum? İsyan ettiğim için utanıp çeneme bir yumruk atmak istiyorum. Ayrıcalıklı insanlardan biri olduğum için şükretmem gerekirken deliliğime kızıyorum. Deli mi? Ne saçmalıyorum Allah aşkına?

Kızarmış ekmekler yanana kadar bekliyorum. Karartıyı kazımadan kanserojen ekmeğin üstüne reçel sürüyorum. Kapı çalınıyor. Karşı dairede oturan kadın bana bir şeyler anlatıyor. Çocukların evde yalnız olduğunu, birkaç saat sonra eve döneceğini söylüyor ki ben içimden 'banane bundan' derken kadın çıplak bacaklarımdaki damar damar kurumuş kan izlerini görünce zaten yanlış bir karar verdiğini anlıyor ve teşekkür ederek merdivenlerden iniyor. Kızıyorum kendime, kadına bu kadar kaba davrandığım için. Sonra bir yanım savunuyor: tamam da madem çocuğunu yalnız bırakacak o zaman bir bakıcı tutsun. Karşı daireden anahtarım bile olmadan nasıl koşacağım yardımlarına zaten?
Evet, kafamı onaylarcasına sallıyorum ve kendimi tebrik ediyorum. İçsel zırvalık savaşını kazandığım için (aslında aynı zamanda kaybettiğimi unutarak) bir bar siyah çikolata ile kendimi ödüllendiriyorum.

Sevgilim olacak züppe arıyor. Şuursuzca bağrışmalarını dinliyorum, sanırım benle aslında ilgim olmayan bir konuda tartışıyor. Telefondaki ses, sessiz kalmamdan güç alarak dengesiz hareketlerimin yol açtığı saçma sapan konuşmalarımla ve davranış bozukluklarımla ilgili uzun bir nutuk çekmeye yeltenirken telefonu kapatıyorum. İçimden iddiaya giriyorum, eğer hemen bir daha ararsa saçlarımı keseceğim. Ama aramıyor çünkü çok sinirli. Küfretmek için, çaresizce ona ihtiyaç duyacağım anı bekliyor. Her şey doğru zamanlamadan ve sabırdan ibaret, bunu çok iyi biliyor.

Battaniyeyi üstüme çekip yatağımda kitap okumaya hazırlanırken, çağrı cihazım çalıyor. Hastaneden geliyor arama. İlaçlarımı çantama tıkıyorum üstümü giyinip çıkıyorum. Hastaneye vardığımda hemşire yanıma geliyor koşarak ve eşyalarımı elimden alıp beni odama götürüyor. Odamda hastalarımdan biriyle karşılaşıyorum. On beş yaşlarındaki genç kız üstünde geceliğiyle karanlık bir köşeye sinmiş titriyor. Başına toplanmış hasta bakıcılar beni görünce geri çekiliyorlar. Kızın annesi telaşla kolumu sıkıyor ve dinlemediğim için anlamıyorum ama tahminimce bana yardım etmem için yalvarıyor. Tutsak durumundan kurtulup kızın yanına gidiyorum. Beni görünce sevinip boynuma sarılıyor. Herkesi odadan çıkartıyorum. Kızı bir battaniyeye sarıyorum. Aklıma, kız kriz geçirmiş olmasaydı buna benzer bir battaniyenin içinde uzanıp kitap okuyor olacağım geliyor. Ama toparlanıp sorunun ne olduğunu soruyorum. Bana deli olmadığını ama ona burada deliymiş gibi davrandıklarını anlatıyor. Burada diye bahsettiği yerin bir sinir hastanesi olduğunu biliyor mu acaba? Gözlerinin içine bakıp korkularını paylaşıyorum. İçimden küçük kıza beni kendi kaprisleri için gece gece hastaneye kadar getirdiği için küfrediyorum. Sonra sarılıp güvence vererek onu hastabakıcılara bırakıyorum. Odasına gittiğinde yatağına girip hiç bir şey olmamış gibi uyuyacağını düşününce sinirleniyorum.

Şuan en son istediğim şey annesi olacak kadına rapor vermek diye düşünürken kadın içeriye giriyor. Endişeli gözlerle beni ‘neden, niçin, nasıl, ne olacak böyle’ gibi saçma soru yağmuruna tutuyor. Bir yanım ona mantıklı cevaplar verirken bir yanımda bugüne kadar aklı nerdeydi acaba diye onu azarlıyor. Ruhum kadını çoktan kovup kapı dışarı etmişken, bedenim nazikçe iyi akşamlar dileyerek yolcu ediyor.

Kendi kendine şizofren tanısı koymuş bir doktor olarak ilaçlarımı içiyorum. Sonra gerçekten de yerimin burası olup olmadığını düşünürken, masa başından kalkıp hasta koltuğuna uzanıyorum. İçim tuhaf bir huzurla doluyor ve tüm kişiliklerim aynı anda uykuya dalıyor. Eh hepimiz için zor bir gün oldu ne de olsa bugün.




.Eleştiriler & Yorumlar

:: Kıskandım
Gönderen: Okan Özgür Uşaklıgil / İstanbul/Türkiye
16 Ağustos 2006
Bu yazı beni fişekledi. Beğenmediğimden değil ama "çok beğendim" falan yazmak istemedim. Sadece kıskandım yazdıklarını. "Ben de bukadar içimi dökebilsem" dedim "keşke". Bi de sana sormalı, dökebildin mi herşeyi?




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın soyut kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yazar ve Hayal Gücü
Perilerim Sende Kalsın

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cennet'ten Düşüş
Törensiz Gömülmüş Bir Aşk
Madame Butterfly
Kuyunun İçinde
İlişkiler ve Kırıkları
Yas Yağmuru ve Şemsiye
Yalnızlığın Senfonisi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Keşke [Şiir]
Düşündüm Bulamadım [Deneme]
Kartonpiyerli Dusler [Deneme]
N. K (60) Eski Eşini ve Bir Araba Satıcısını Bir Kutu Viagra İçirerek Hunharca Katletmekten Aranıyor! [Deneme]
Kim - Sessizlik [Deneme]
Başlığı Siz Koyun [Deneme]
On Dokuz Dönüm Yalnızlık [Deneme]
Kışamrak Rib Kşa [Deneme]
Okuyuculara Duyurulur! [Deneme]
İzedebiyat Kardeşini Seç ile Kardeş Olsun Mu? [İnceleme]


güliz dülgeroğlu kimdir?

Yazar Tanıtımı öykülerinde ve denemelerinde bulunmaktadır.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © güliz dülgeroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.