Geceden kalma karanlık bulutlar çullanıyor sırtıma buram buram canım acıyor uyuşuyor bacaklarım cimri ellerim bırakmak istemiyor tuttuğu resmi siyah beyaz kenarları yanmış uslu bir çocuk olup gözlerimi kaçırıyorum senden ama aynadan biri bana bakıyor her zaman yalnızım işte ister gel ister gelme derken bile gözlerim doluyor mevsimler değişiyor baharlarım gömülüyor kat ve kat altına şu acımasız toprağın da hâlâ gelen olmuyor mezarlarıma yağmur yağıyor büyüyor sarmaşıkları acılarımın da hâlâ uğrayan olmuyor sancısını dindirmeye kalbimin en gizli yerinde saklıyorum seni kimsenin fark etmediği bir boşluk buldum şimdi rüyalarımdan hayallerimden arta kalanlarla bir çekmece yaptım anılarım için son nefesimde hayatım film şeridi gibi geçerken gözlerimin önünden her karede seni görmek üzere ayarladım hatıralarımı bir bir arka arkaya sadece sen gel bana ölüm döşeğinde uzanmış yorgun bir bedenken ruhum direnirken varlığımla savaşırken sadece sen gel yanıma kuytularda bir yerde dursan da olur öpsen koklasan da olur bana doyamasan hiç bırakmasan da olur ama madem gittin alışılmadık kadar uzağa ne de olsa aynı göğün altındayız diye avunurken madem unuttun beni ve tutunacak bir dal bırakmadın bana o zaman öksüz bıraktığım kalbimde beni istemeyecek sonunda ait olduğum sokaklara döneceğim aşkının garip bir serserisi olarak gurur yapıp dilenmeden lanet edeceğim sana her düşen yağmur damlasında her adımda ve her adını sayıkladığım da...
Güliz Dülgeroğlu