"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
"Abla, mendil alsana..." Taksiden iner inmez küçük bir kız çocuğu önüme fırlamıştı. Neredeyse üzerine düşüp her ikimiz de yere yuvarlanacaktık. Burnumun dibine kadar uzatmıştı kolunu, elinde iki paket kağıt mendil vardı. "Hadi abla, mendil alsana," diye tekrar ısrarla uzattı elindekileri. Bir sağa yöneldim, bir sola, her defasında önüme geçtiğinden çaresiz elimi cebime soktum. Bozuklukların hepsini çıkarıp küçücük kirli avcuna bıraktım. Otobüs on altıncı perona yanaşmış yolcular binmeye başlamışlardı. Biletimi alıp yerime oturdum. Olanların tümü bir kandırmaca veya mahsuscuktan oynanan bir oyunmuşçasına biter diye umuyordum. İnanmak gelmiyordu içimden değil, düpedüz inanmıyordum... Sakin, sessizdi içim, otobüsün yola çıkışını bekliyordum... Başımı cama doğru çevirdim. Koltuğun arkalığına dayanıp dışarıya baktım. Kalabalığın gürültüsünün farkında olsam da hiç bir şey işitmiyordu kulaklarım. İnsanların telaşı, otobüslerin manevraları, hoparlörlerden yapılan anonslar, simitçiler, boyacılar, gazete, mendil, nane şekeri satan çocuklar ve bunların ortasında ben... Kış aylarından hangisindeydik... Eskisi kadar üşümüyordum ama çok soğuktu. İnsanların buhar buhar nefeslerinden, ellerini ovuşturup ayaklarını birbirine vurmalarından belliydi. Birden taksiden indiğimde karşılaştığım küçük kız çocuğunu gördüm. Birbirine karışmış simsiyah kıvırcık saçlarla çevrili küçük yüzü soğuktan kırmızımsı morumsu bir renge bürünmüştü. Üstünde eski bir okul önlüğü vardı, altında koyu renkli bir tayt ve uçları oldukça yıpranmış botlar. Önlüğün altına giydiği kalın bir kazak bedenini yaşına göre daha gelişmiş gösteriyordu. Büyük siyah gözleri vardı. Elindeki mendil paketlerini yanından geçen genç bir çifte doğru uzatmış bir şeyler söylüyordu. Yollarını değiştirip hızla uzaklaştılar, küçük kız ise ardlarından gelenlere yöneldi. Kalabalığın içinde kayboluyordu ara sıra sonra bir aralıktan tekrar onu görebiliyordum. Gözlerime onu takip etmemeleri için söz geçiremiyordum. Otobüse çok yakındı şimdi. Yanından geçtiği orta yaşlı, tıknaz yapılı bir erkeğe sokulması ile onun bir sillesiyle yere yuvarlanması bir oldu. Adamın ona dönüp ağız dolusu küfrettiğini duymasam da anlamıştım. Yerde kıvrılıp kalmıştı bir müddet, yerimden doğruldum onu görebilme umuduyla. Sanki benim de canım acımıştı. Birden otobüs hareket etti. Gözlerindeki bakışları gördüm o an. Tarif edebilsem ederdim. Uzun uzun cümleler kurup yazardım gördüklerimi. Gördüklerimden dolayı duyduklarımı eklerdim yazdıklarıma. Bana ait olmayan bir hayatın kapılarını aralardım düşüncelerimle. Anlatabilseydim o gözlerdeki ifadeleri... Gittikçe hızlanarak uzaklaşıyordu otobüs. Gittikçe uzaklaşıyordu gözyaşlarıyla ıslanan küçük elleriyle yere dağılmış paketleri toplayan küçük kız. Gittikçe uzaklaşıyordum ben... "Tesadüf" adlı hikayemden kısa bir bölüm eylül
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © eylül, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |