Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Kaç yıl oldu dalgaların ısladığı sahilleri ayak izlerimizle imzalamayalı? Ve kaç yıl oldu aradığımız tesellileri bulmaktan cayalı? Çok şeye geç kalınmış bir ömrün verdiği, çorak topraktan kocaman bir çölde bitiveren tek bir çiçek gibiydi bulduğum. Ellerinde ellerimi kaybetmeyi, senle ilgili söylenen her kötü sözü duyduğum anda yok etmeyi ve her güzel sözü seninle daha da yüceltmeyi sevdim ben. Gece yarısı hezeyanları penceremden içeri daldı… Mevsimlerden yazdı… Konuşulamadık ne çok kelime varsa geldi bir araya; “cümle” dedik adına. Paylaşılamayan ne kadar endişe varsa buluştu bir sayfada, “şiir” dedik adına. Zaman odayı aydınlatan lambamda takıldı kaldı, boğazımda bir düğüm ve ellerim kalbimin anlatmak istediklerini yine anlatamadı, isyankar kaldı. Gece yarısı hezeyanları odamın kapsını çaldı… Mevsimlerden yazdı… Ve ilk kez bu yaz hiç özlememiştik kışı. Sende bulduğum dört mevsimden mi bilmem… Aslında üzgündüm. Bunları yazarken olduğum gibi, ümitsizdim. Çünkü kaybetmiştim çocukluğumdan kalan “büyüme” heveslerimi, büyüdüğümü anladığımdan beri. Her sene yaşımızın birler basamağına bir ekleniyordu, on yılda bir de onlar basamağına bir… Ve karmaşa, sonsuza sürüklüyordu gitmek isteyenleri ve istemeyenleri. Zorunlu trenin zorunlu vagonunun biletsiz, gönülsüz yolcularıydık. Yolculuksa koskoca bir yalanaydı… Gece yarısı hezeyanları gecenin bir vakti gözlerimi yaktı… Mevsimlerden yazdı… Geri gelen zaman diye bir şey yoktu. Tek bir saniye bile geri dönmüyordu. Ben seni hep geleceğimde, geçmişimle bütün edip sevdim. Ben seni hep bir başıma büyüttüm kalbimde. Işık saçan gözlerinden, mağrur efendiliğine kadar uykuya doyduğun şu vakitte bile ben seni resmettim. Galiba ben seni sevdim… Yaşadığım bir büyük aşkı, geriye kalan iki aşk suretini hiç edip bir seni sevdim… Sevmenin sonsuzluğunu aşka karıştırmadan, kana kana sevdim seni. Yok etmekten hiç korkmadan, içime çekerek sevdim seni. En çok da hak ettiğini bilerek yaşadım seni. Gece yarısı hezeyanlarının sıcaklığı içimi yaktı… Mevsimlerden yazdı… Ve bunlar senin layık olduğundan çok daha başarısız itirafımın son satırlarıydı. Yola koyuldum rüyada da olsa tutabilmek için ellerini. Anlamsız kıskançlıklarımı, sırf sana yaptığım nazlarımı sunabilmek için gecenin bu vakti. Limana rüyaların gemisi yanaştı, hezeyanları ve yazı güvertesine aldı… Bir yıldız, Güneş’ten o geceki ışığını çaldı ve bir yolcu daha sonsuzluk treninin vagonundaki yerini aldı. Mevsimlerden yazdı… 31 Ağustos 2005 01:40 *Yüreğimin tam içinden kopan 5 küçük paragraf... Ve; yazdığım hiçbir yazı daha önce beni böyle ağlatmadı..."
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Elif Demiröz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |