..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Savaş ve Afetler > Hülya




25 Nisan 2005
Bir Savaş Nasıl Kanıksanır?  
Hülya
Kendilerini yönetemeyen toplumlar başkaları tarafından yönetilmeye mahkum olur...


:BBHF:
Gökyüzünden birbiri ardına atılan bombalar, gecenin karanlığında, çakmak çakmak şehrin siluetini ortaya çıkarıyor. Kameramanın çamur birikintisi içinde görüntülediği eski, küçük bir ayakkabı teki. Kim bilir hangi isimsiz çocuğun ayağından fark edilmeden düşmüş ve o anki arbedeye tanıklık ediyor. O çocuk.., şimdi nerede acaba? Yer altındaki bir fare deliğinde mi yoksa anne ve babasının kucağında hastaneye mi taşınıyor? Belki de bu çirkin savaşın ilk kurbanı. Uzun uzun çalan acı siren sesleri ve sonra derin, kısa bir sessizlik. Hemen ardından başlayan cankurtaran sesleri, gecenin karanlık örtüsünü yırtar gibi yükseliyor. Oysa hain bombaların sahiplerinin ülkesinde çocuklar korkusuz ve sıcak yataklarında tatlı rüyalarla sarmaş dolaş. Adını bile duymadıkları, dünyanın diğer ucundaki bir şehir yerle bir ediliyor. Bir gece yarısı, hiç tanımadıkları çocuklar evlerinden, yaşamlarından koparıp alınıyor. Gökyüzünü ardı ardına ışık yağmuru ve dumana boğan bombalar, onlar için hazırlanmış havai fişeği şöleni gibi, bir yanıp bir sönüyor.

Çocuklar neler olup bittiğini anlayamadan uyandılar o gece. Aylardır hazırlanan sığınaklara kaçabilecek zamanı kolladılar aileleriyle. Biz onları ekranlardan izledik. Kiminin korku dolu, koca koca açılmış endişeli gözleri takıldı kameralara, kiminin düşmüş bir ayakkabısı. Hastanede yaralı bir çocuk, masum gözlerle bakıyordu etrafa, kanayan yarasına iliştikçe gözü acıyla kıvranıyordu. Öylesine korkmuştu ki, canı çok yansa da ağlayamaya cesaret edemiyordu. Sonra uzadı bu görüntüler. Her gece aynı trajedi, tekrar tekrar yaşandı. Dünya atılan bombaları, ambulans çığlıklarını, hastaneleri dolduran çocuk ve yaşlıları, ölen masum insanları kanıksadı. Bir savaş nasıl kanıksanırdı ki?

Sonra savaş böcekleri belirdi ekranlarda. Ülkelerini işgal edenleri aratmayacak ustalıkta bir anda her yeri istila ettiler. Düşmanın yerle bir ettiği ülkelerinde komşularını ve kendi tarihlerini talan etmekten çekinmeyen savaş fırsatçıları. Mezopotamya medeniyetlerinin, Ninova ve Babil’in kıymetli eserlerinin sergilendiği Bağdat Müzesi. Acımasızca yağmalanan dünyanın ortak mirası. Leşten daha büyük parçalar koparabilmek için birbirlerini gagalayan gözü dönmüş akbabalar sardı çevreyi.

Diğer yanda, imparatorluk sarayının sakinleri, bombaların yağdığı saatlerde, köpeklerinin başlarını şefkatle okşarken kameralara poz veriyorlardı. Böyle durumlarda şüphesiz kendilerinin de insan olduğunu hatırlatmaya ihtiyaçları vardı. Dünyanın yılmaz bekçisiydiler. Şimdiye kadar gittikleri her yere barış, kardeşlik ve huzur götürmemişler miydi? Dünyanın süper gücüydüler, yaptıkları her şey dünyanın geleceği için doğru olandı. Onlara meydan okumak da kimin haddine. Her nasılsa olmayan teknolojisiyle biyolojik ve kimyasal silahlar üretebilmiş, sahip olduğu zengin yer altı kaynaklarıyla, yoksul kalabilmeyi başarabilmiş ülkenin diktatörü sonunda devrildi, üstelik yerini daha acımasız başka bir diktatörlüğe devrederek. Dünya üzerinde oynanan akıl almaz senaryolar, takip edilen sinsi stratejiler ve çıkarcı politikalar. Yapay gerekçelerle girişilen savaşlar ve asılsız çıkan bahanelerle dünya önünde, dalga geçecek kadar pervasız süper güçler.

Ve bu çirkin oyunların birinin sonunda, çamur birikintileri içinde küçük pabuçlar, bomba ışıkları altında korku dolu, yürek yakan kocaman masum gözler kaldı geriye. Çocuklar kendi oyunlarına hiç benzemeyen kumpasların ortasında korumasız kalakaldılar. Yarına ait bir planı olmayan, günü kurtarmakla meşgul, kendisini yönetmekten ve uzağı görmekten aciz kalabalıklar ise başkaları tarafından yönetilmeye bir kez daha mahkum oldular.


.Eleştiriler & Yorumlar

:: tebrikler
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
4 Temmuz 2005
Merhaba Sevgili Hülye; Yürek burkan bir yazı......Ele - veya kaleme - aldığın konuyu etraflıca işlemede, okuyucu etkilemede; okunanları, okuyucunun gözleri önüne getirmede ve olayların içine çekmede çok başarılısın.Ben böyle hissetim okurken........Kutlarım...Sevgiyle kal...Kâmuran Esen

:: Dğorular ıskalanırken
Gönderen: Murat M. UĞURLU / İstanbul/Türkiye
30 Nisan 2005
Yanlışları görüp doğrular ıskalanırken kayıp gidiyor yaşam avucumuzun içinden. O çocuklar isimli hem de atalarından kalma en güzel anlamlı sözcüklerden elenmişler. Doğru; düşmandan çok kendi komşuları tarafından yağmalandılar; tıpkp bizim yetiştirdiğimiz yolsuzluk cambazları, kapkaç kurtları, oto fareleri gibi. Yanlış, doğruyu ıskalatan "Materyalizm" değil, kapitalizm yok ediyor insanlığı, insanlar arası dayanışmayı. Ve düşman içimizde,beynimizde bencilliğin salkım saçak insan benini sarınca; benden başka herkes bana düşmana varınca.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın savaş ve afetler kümesinde bulunan diğer yazıları...
21. Yy'da Savaşlar Nasıl Değerlendirilir Ki?

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Benimle Uğraşma Kızım!
Türkçe Nereye Gidiyor?
Türkülerle Kimlikler
Katar; "Doha Tartışmaları", Hamas
Ağaçlar Konuşur Mu?
Zincirin Zayıf Halkası
Suç Artışı ve Güven Bunalımı
Madalya Töreni, Deprem ve Kaldırım Taşları

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Karlovy Vary'de Bir Gün... [Öykü]
Beyaz Sessizlik [Öykü]
Salih Ustanın Düşü [Öykü]
Zor Yıllar [Öykü]
Bacon, Montaigne, Russel ve [Deneme]
Hiç mi Değerleri Yok?.. [Deneme]
Arka Bahçeli Ev… [Deneme]
Karafatmaya Karşı Gelin Böcekleri [Deneme]
Batıdan Doğuya Ilık Esintiler [Deneme]
Küçük Dostum [Deneme]


Hülya kimdir?

-

Etkilendiği Yazarlar:
-


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hülya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.