Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy |
|
||||||||||
|
Denemeler diyince hepimizin aklına ilk önce Montaigne gelir. Kim bilir belki Fransız olması belki eserinin hemen her bölümünde mitolojiye kadar giden alıntılarla zengin bir düşünce ve görüş kaynağına sahip olması, belki düşündüklerini özgürce, yalan dolandan uzak, bildiği gibi içinden geldiğince, doğrudan, yalın bir dille ifade etmesi bunda etkili olmuştur. “..Boyum ortanın biraz altında, bedenim sağlam ve topluca…” şeklinde fiziksel tarifini yaparak başladığı yazılarında; “…dünya durmayan bir salıncaktır.., hikayemi saati saatine yazmam gerekiyor, az sonra değişebilirim, yalnız halim değil amacım da değişebilir.., ruhum sürekli bir arayış ve oluş içinde” diyecek kadar yüreklidir. Etkileyici bir tarzda okuruna seslenir, “Okuyucu bu kitapta yalan dolan yok..., kitabın özü benim, boş zamanlarını bu kadar sudan ve anlamsız bir konuya harcaman akıl karı olmaz, haydi uğurlar olsun.” Bu başlangıç cümleleri yazılarında, iki yüzlülükten uzak, o içten havayı daha başından ortaya koyar. Montaigne’in “Denemeler”i insana ait bazen yüzeysel bazen derin bir çok konudaki düşünceleri birinci tekil şahsın ağzından ifade eder. Aynı dönemde, yani 16. yy’ın son yarısında İngiltere’de bir başka düşünür daha insan yaşamına ait çok çeşitli konularda fikir ve öğütler içeren “Denemeler”i yazmaktadır. Francis Bacon, Kraliçe Elizabeth döneminde Cambridge’deki hukuk eğitiminin ardından milletvekilliği ve Adalet Bakanlığı yapar ve rüşvet aldığı iddiası ile görevinden alındıktan sonra kendini tamamıyla ilmi çalışmalara verir. Montaigne’in tek kitabına karşılık Bacon felsefi, ebedi ve hukuki alanlarda bir çok eser bırakmıştır geriye. Bacon’un “Denemeler”i ilk kez 1579 yılında, diğer kitaplarında kullandığı Latince’nin aksine İngilizce olarak basılır. Bir yıl sonra ise Monteigne’in kitabı Latince olarak Fransa’da yayınlanır. Ünlü düşünür Montaigne bu kitabı yazmak için 1572 yılında Bordeaux Belediye Meclisindeki görevinden istifa eder. Bacon ise rüşvet iddiasının ardından hayattaki belki de tek amacı olan devlet kademesindeki üst düzey görevinden ayrılmak zorunda bırakılır. Her iki yazarın o dönem için son derece özgür ve esnek düşünceleri, araştırmacı tutumları, zamanın din ve ahlak yapısına mesafeli, akla ve deneye dayalı geliştirdikleri fikirler ortak özellikleri gibidir. 1576 yılında Bacon, "Devleti Yönetme Sanatı"nı öğrenmek için Fransa’ya gönderilir ve 1579 yılına kadar orada kalır. Bacon ve Montaigne’in aynı zaman diliminde, aynı coğrafyada birbirlerine benzer konularda bir yıl arayla “Denemeler”ini yazmaları, ister istemez eserlerini okuyanlarda her iki düşünürü fikirleriyle ve tarzlarıyla hatta karakterleriyle karşılaştırma merakını doğurur. Bu yazının amacı iki yazarı ve yaşam felsefelerini karşılaştırmak değil. Bu işi konunun üstatlarına bırakmak en doğrusu tabi ki, nitekim ben de öyle yapacağım. Bu yazıda asıl değinmek istediğim husus Francis Bacon’un “Yüksek Mevkilere Dair” düşünce ve öğütlerine ilişkin. Bundan dört asır önce ifade edilen düşüncelerin bugün gibi geçerliliğini korumasını görmek hayli şaşırtıcı olsa gerek. Bertrand Russel, 20 yy’da yaşamış, tıpkı Bacon gibi o da Cambridge’deki Trinity Kolejinde -400 yıl sonra-, öğrenim görmüş bir diğer İngiliz düşünür. Uğruna hapis yattığı toplumsal ve siyasal konularla ilgili düşünceleri, bilimsel dünya görüşü ve matematik ile ilgili kitapları ile ünlü. En uzun ömürlü -98 yaşına kadar yaşadı-, Nobel ödüllü bilim adamı olarak bilinen Russel yazdığı “Denemeler”de ilk çağlardan bu yana insan doğasının çok az değiştiğini söylemiştir. Aşağıda Bacon’un “Denemeler” isimli kitabından alınan “Yüksek Mevkilere Dair” düşünceler bu iddiayı doğrular gibi görünüyor. *** “Yüksek Mevkilere Dair” “Yüksek mevkide olan kimseler üç kat kuldurlar: hükümdar yada devlet kulu, şöhret kulu, iş kulu. Bir mevkie erişmek için sıkıntıya katlanmak lazımdır. Öyle ise insan sıkıntı çekerek, başına daha büyük işler açar; bazen alçalır; haysiyetsizlikle haysiyet sahibi olur. Bastığı yer kaypaktır. Geri dönmek yada düşmek yada gölgede kalmak acı verir. “İnsan gördüğünden geri kalmışsa yaşamak istemesine hiçbir sebep yoktur” Böyle kimseler istedikleri zaman işten çekilemezler, zaten gerektiği zaman da çekilmek isteyemezler; ihtiyarladıkları veya hastalandıkları zaman, evde rahat etmeleri gerektiği durumlarda bile işsiz kalmaya dayanamazlar. Yüksek mevki sahipleri kendilerini mutlu sayabilmek için şüphesiz başkalarının fikirlerini eğreti olarak almağa mecburdurlar. Çünkü kendilerine kalırsa bir mutluluk duymazlar. Ama başkalarının ne dediği, nasıl onlar gibi olmak istediği akıllarına geldi mi, sanki başkaları böyle diyor diye mutlu olurlar; ama belki de içlerinden bunun tam tersini duyarlar. Çünkü böyle insanlar kendi acılarını herkesten önce, hatalarını ise herkesten sonra anlarlar. Kesindir ki yüksek mevki sahipleri kendi kendilerinin yabancısıdırlar. İşe dalarlar; maddi ve manevi durumlarını kollayacak vakit bulamazlar. Mevki sahibi iken hem iyilik hem de kötülük yapmakta serbesttirler. Kötülük yapmakta serbest olmak bir felakettir. En iyisi insan kötülük yapmak istememeli; bu elinden de gelmemeli. İyilik yapabilmek insanın haklı ve meşru bir emeli olmalıdır. Zira iyi bir fikir Tanrıca takdir edilse de, insanlar için iş haline konmadıkça tatlı bir hülyadan başka bir şey değildir. İş başarmak, vaziyete hakim olmakla mümkündür. Çalışmalarımızın amacı, değer kazanmak ve övülmeye layık işler görmektir. Bize huzur veren şey de iyi işler gördüğümüzü bilmememizdir. Zira Tanrı gibi, işimizi başarıp, karşıdan seyrine bakabilirsek, Tanrının erdiği huzura ereriz. Memur olduğun işleri yaparken en iyi örneklere göre hareket et. Çünkü iyiyi taklit, öğütlerin özünü almak demektir. Bir zaman sonra da kendi verdiğin örneği göz önünde tut. İlkin “Elimden geleni yaptım mı, yapmadım mı?” diye kendini sıkı bir sınavdan geçir. Aynı mevkide bulunup da kötülük etmiş olanların ettiklerini de ihmal etme; tabii onların namını lekeleyip büyüklenmek için değil, nelerden kaçınman lazım onu bilmek için. Bu sebeple, kendinden önce geçmiş zaman ve insanların hatırasını yere çalmadan, gösteriş yapmadan, kendi halini düzelt; ama yine de iyi örneklere adım uydurduğun gibi, örnek olacak başarılar göstermeyi de gaye bil. Her şeyin ilk kurulduğu zamanki halini öğren, nerede ve nasıl bir düzenden çıktığına dikkat et. Hem eski hem de yeni zamanlardan ders al; eski zamanlardan neyin iyi olduğunu, yeni zamanlardan da neyin en isabetli olduğunu öğren; hareketlerin birbirini tutsun ki herkes senden ne umulacağını önceden bilsin. Çok sert davranıp bir işi birden kestirip atma. Kurallardan ayrıldığın zaman neden böyle yaptığını iyi anlat. Mevkiin sana verdiği yetkiyi iyi kolla; ama ortaya mahkemeye düşecek anlaşmazlıklar çıkarma. Yetkiyi, bağırıp çağırıp, kafa tutarak değil, sessizce iş görerek eline al. Daha aşağı memurların yetkilerini de tanı. İşleri bir baş olarak çevirmeyi, her şeyle bizzat uğraşmaktan daha şerefli bil. Memur olduğun işi yaparken yardım iste, fikir danış, sana el altından haberler getireni dedikoducu diye yanından kovma, iyi karşıla. Yetki sahibi olanların dört kusuru olur: oyalama, rüşvet alma, sertlik, uysallık. İşi olanı oyalamamak için yanına zorluk çıkarmadan kabul et. Sözleştiğin zamanı unutma.Elindeki işi sona erdir. Zorunluluk olmadıkça işinin arasına başka işler karıştırma. Rüşvete gelince: yalnızca kendini veya adamlarını rüşvet almaktan menetmekle kalma; sana yüz suyu dökenlerin de rüşvet teklifine mani ol. Rüşvet almamak için dürüst hareket etmen, verdirmemek için de, her türlü ayartıcı işten nefret ettiğini ilan ederek dürüstlüğünü açıkça söylemen gerekir. Yalnız bu kusurdan değil herkesin kuşkulanmasından da kaçın. Bir çizgide durmayan, görünürde hiçbir sebep yokken açıkça değişen adamın rüşvet yediğinden şüphe edilir. Bunun için fikrini veya hareketlerini değiştirdin mi bunu açıkça söyle; seni bu değişikliğe götüren sebeplerle beraber herkese bildir, hem bu işi gürültüsüz patırtısız yapabileceğini sanma. Sertliğe gelince: bu hal yok yere hoşnutsuzluk uyandırır. Ciddilik, korkuyu, sertlikse kini doğurur. Yetki sahiplerinin uyarıları ciddi olmalı ama kalp yıkmamalı. Uysallığa gelince bu, rüşvet almaktan da beterdir; çünkü rüşvet ara sıra verilir. İnsan ısrarlara kanmaya, yok yere hatırını saydığı kimselerin sözüne göre hareket etmeye alıştı mı sonradan bunlarsız yapamaz. Süleyman’ın dediği gibi “Hatır gözetmek iyi değildir, zira böyle insan bir lokma ekmek için günah işler.” Eskilerin “bir insanın ne olduğu mevki sahibi olunca meydana çıkar” sözü gayet doğrudur. Mevki insanın ya iyiliğini yada kötülüğünü meydana çıkarır. Şan ve şeref kazanınca insanın düzelmesi ruhunun yüksek ve değerli olduğunu gösterir. Şan ve şeref fazileti barındıran yerdir. İktidar mevkiine insan daima dolambaçlı merdivenlerden çıkar. Bu sebeple memlekette partiler varsa, insan yükseldiği sırada, bunlardan birine bağlanmalı; yerini bulduktan sonra da tarafsız kalmalı. Yerine geçtiğin kimselerin hatırasına hürmet et. Dürüst ve yumuşak davran, yoksa öyle bir borca girmiş olursun ki muhakkak, sen gidince aynen ödenir.” *** “Yüksek Mevkilere Dair” başlıklı konu, kitapta işlenen 58 ilginç başlıktan yalnızca biri. Gençlikten dostluğa, siyasetten psikolojiye, dinden ahlaka, güzellikten çirkinliğe, sağlıktan ölüme kadar çok geniş bir yelpaze içerisinde işlenen fikirler 400 yıl önce yaşamış bir insanın kaleminden dökülüyor satırlara. Kısaca özetlemeyi düşünmüştüm yukarıdaki düşünceleri ve öğütleri ama her cümle atlanamayacak kadar önemli göründü gözüme birden ve hepsini olduğu gibi yazmaya karar verdim. İnsanın doğasına ve yaşamına has bir çok konunun günümüzde nasıl hala geçerliğini koruyarak sürüp gittiğini görmek açısından bile Bacon’un “Denemeler”i okunmaya değer görünüyor. Ne dersiniz?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hülya Atakan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |