Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
Türkiye AB ile müzakere sürecini nasıl kendisi için bir avantaja çevirebilir sorusuna yanıt vermeye çalışacağım. Bir önceki yazımda bu zaman diliminin Türkiye’nin dönüşümü – muasır medeniyeti yakalayıp geçmesi- için bir şans olduğunu söylemiştim. Türkiye bunu “bir zihinsel, yönetimsel ve felsefi bir devrimle” yapabilir! Bu devrimin kökeninde şu fikrin yatması gerektiğini düşünüyorum: “ Bu ülke toprakları içinde yaşayan her bireyin ‘mutluluğa ulaşması’ için göstereceği çabalamada devletin o insanın güvenliği dışında hiçbir hizmette bulunmaması ve insanların tek güç sahibi olan devletin yürütme organına karşı yeni hazırlanacak bir Anayasa ile korunması”. Türkiye’nin dezavantajlarını biliyorum. Ama bu süreçte atılması gereken adım tehlike gelmeden tedbiri almak ve hatta ötesini düşünmektir. Türkiye bu sıçramayı yapmaya hazırdır. Bunu tarihsel açıdan karşılaştıracak olursak “Başkomutanlık Meydan Muharebesine” benzetebiliriz. Sorun onyedi Aralık’ta bize bir tarih verilmesi değildir. Avrupa için Türkiye’nin nasıl yağlı bir lokma olduğu aşikardır. Onbir kasım ikibindört tarihli Vatan gazetesinde yer alan bir liste bu dediğimizi kanıtlıyor. Ülkemizden gayrımenkul alanların sıralamasında ilk üçü AB ülkeleri alıyor. Bu sayı ve oran giderek artacak. Bundan dolayı endişelenmeye değil daha çok düşünüp çözümler ve seçenekler geliştirmeye gerek var. Türkiye’nin yaşamasını istediğim devrimin ana fikrinde “toplumsal bir mücadele” yaklaşımı geçmediğine dikkat etmişsinizdir. Çünkü sorun artık bireylerin “özgürleşmesi”dir. Türkiye’de ve dünyanın ciddi bir kısmında asıl ve acil sorun insanların “duyarsızlaştırılması, akıllarını kullanmalarının engellenmesi yani prangasız köleleştirme”dir. Burada kati surette klasik sağ ya da sol ideolojik putlaştırmalardan bahsetmediğimi belirtmek isterim. Ülkemizde insanların akılları; dolayısıyla yaratıcılıkları önündeki engeller kaldırılırsa, aklın her özgürleştirilmesinde olduğu gibi mutluluk ve refah artacak ve yaygınlaşacaktır. Ülkemizi ve teker teker bizleri aklını kullanan insan ve ülkeler karşısında mahkum ve mahsun eden anlayış, insanımızı her açıdan kısıtlayan; birey olduğunu unutturan, onu bir güruhun parçası kabul eden ve onun da öyle hissedip düşünmesini isteyen yaklaşımdır. Bu düşünce yöntemi mevcut hem sağ, hem sol hem de resmi söylem ve uygulamalara derinlemesine sinmiş ve adeta “tartışılmaz ve tartışılması teklif dahi edilemez” bir iklimde bizi yaşamaya mecbur kılmıştır. İnsan yaşamak; mutlu bir hayat sürmek ister. İnsanın bütün çabası bunun içindir. Bu temel amacına ulaşmada en güçlü ve aslında tek aracı “düşünme yeteneği”dir. İnsanın düşünebilmesi için “özgür olması” gerekir. İnsan baskı altında bunu başaramaz. Ülkemizin en temel sorunu budur. Ülkemizde “bireyin en temel hakkı olan düşünebilme özgürlüğü” üzerinde inanılmaz bir baskı var. Bunu sadece devletin uygulamaları için değil diğer tip yapılardaki uygulamalar açısından da söylüyorum. Türkiye’ye gereken yeni bir Anayasa değil o yeni Anayasa’nın “insanı düşünme, yaratma ve bunları yapmasını engelleyecek her türlü şiddetten koruyacak güçleri ve bizzat bu güçlere karşı nasıl korunacağını (Ordu, polis, hukuk ve hükümet) dengeli bir şekilde konumlandırması”dır. Diğer tartışmaların hepsi bu esas noktaya göre yerini alacaktır. Ancak bu sağlanabilirse , mesela 2020’de güçlü ve özgür bireylerden kurulu bir Türkiye, dahil olduğu Avrupa Birliği Parlamentosu’nu “neden AB’nin Filistin devletini tanıması gerektiğini” İstanbul’daki Özgür Birey Binası’nda yer alan İzak Rabin salonunun yanındaki Yaser Arafat salonunda yapacağı bir “bilgilendirme sunuşu” ile ikna edebilir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hidayet Ersin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |