İnsan bir küçük dünyadır. (Mibres Kosmos) -Demokritos |
|
||||||||||
|
-Dış, sabah, yaz başı- İstanbul Yetmişli yıllardan bir sahne ile başlamalı herşey. Mesela paldır küldür Ve görüntünün bir kenarında Çerçevede Üstte sağda köşede Sarayı Osmanlının İspanyol paçalardan Apartman topuklardan Frukolardan Birkaç enstantane Schweppes reklamı da kullanılabilir Bir malzeme. -Dış, sabah,yakın plan- Mustafa Benim adamımsa Adımları ne kadar kararlıysa Bakışları o kadar bulanık Favorileri uzun, bektaşi bıyık Bir hana dalmalı Ve amacı Malatya’ya ayakkabı siparişlerini Yollamak olmalı Aklında mahalle komitesindeki Tartışma. -İç, han odası- Tacir İzbe, loş bir odada Yılların taciriyle Konuşmadan tartışmalı bakışları Ve tacir Tüm elbiselerinin altında Gıpta ile Gençliğini karşılıksız Feda eden bu adamı -diyelim ki adı Mustafa- İzliyor olsun aslında, Onu uyarmak Yanlış anlamazsa Doğruyu söylemek İstiyor olsun. Aynı zamanda Kendisinin de pek emin olmadığı Olmasa da inandığı İnandıkça bağlandığı Onu Bu izbe ve loş odaya Hapseden Aynı şenliksiz eve Ve caddeye İnsanlara Mahkum eden ‘Yarabbi sen bilirsin’ dedikçe Yarabbi’nin bu durumda olmasından Hiçbir sorumluluğu bulunmadığını hissettiren Doğruyu. Her şeye rağmen Mustafa’ya en son verdiğinden En az yüzde beş Fazlasına Satış yapmasını Engellemeyen Doğruyu. -Dış, öğle- Hamal Mustafa Kendini dar atmalı han kapısına Bugün de kurtulduk Doğrudan Diye düşünürken Malları yükleyen hamal arkada O önde Düşmeli yollara. İstanbul Ona İkide bir Omuz vurup geçerken Bir el Tutmalı kolundan Eski bir dost, mahalleden bir arkadaş, …komiteden? Hayır Hiç biri Elin sahibi onu birine Benzetmiş olabilir belki Yorgundur elin sahibi Eskimiş bir yüzü vardır Ama yaşlı değil. Unutur Beş altı adım sonra Mustafa, unutur adamı Aklında kalan eldir Daha önce böyle eller görmüştür Hatırlamaya çalışırken Sokak biter Hamal yorulur. Hamala Nerelisin dememek için Sanki dilini ısırır. Bir dikişte limonatayı Mideye indirir Hamal Ağırdan almaktadır Caddeye çıksalar da Daha yolları vardır. Mustafa Yükün bir kısmını taşımaktan Zor alıkoyar kendini ‘Bırak’ diye yürür üstüne devrimciliğinin radikal burjuvalığı ‘Aslolan tarafsız akıl’ dese de Ahkamkeşlerden biri Kimse peşine düşmez tarafsız aklın. Hamal ardı sıra Malı taşımaktadır. Güneş Zebella gibi başlarına Dikilmiş İstanbul’u gevşetmektedir. -İç, han odası, flashback- Rüstem ‘Bu öğleden sonra dışarı çıkılmaz’ diyecektir ortağı Rüstem ‘Cıvıl cıvıl bir tazeyle odaya kapanmalı’ Belki Üst kattaki kauçukçunun Sekreteri Bu öğleden sonra İşe Bir saat geç gelecektir. Rüstem’in izlerini silmek için de Kendini Durmadan Fondötenleyecektir. Ve akşam da Kocasını Yatakta Hikaye bu ya İtekleyecektir. -Dış, öğle- Mustafa Ardında hamal Bir korsan mitingin yanından geçecektir Bu faşizm kahrolmayacak Galiba Kahredecektir. Mustafa Bu Haziran sıcağında Konformizmin batağında İhanet ederken Bulur kendini inançlarına. Artık Hamal da O da yorulmuştur. Neresinden tutsa Kirlenecektir Bıraksa Olmayacak Bu İstanbul asla yakasından düşmeyecek Devrimci burjuva Mustafa Asla diz çökmeyecek Çökmemeli Çökemez… En çok Çökertmeden çıktım da Halilim Türküsünden nefret eder. En çok Zeliha’yı sever En az Rakı içer. Bu hamal Bu tembellikle Zor ekmek yer Serde devrimcilik olmasa Mustafa Belki de küfreder. Yoksa devrimcilik Vicdan denilen Romantizm ve ahlaklılığın Diğer adımıdır? O zaman Nasıl açıklamalı Rüstem’in Penthouse’larına Bakmasını, Banyo yaparken Zeliha’yı, yengesi Selma’yı Düşlemesini Annesinin “ikide bir banyo yapmak da ne?” sorusuna hava kirliliğinden dem vurup Omo reklamında oynar gibi “beyazlar daha beyaz!” demesinin neresindeydi devrimcilik? Yıkılası İstanbul Dedikleri bu şehre Nedendi Bu Açıklanamaz Bağlılık? Başları her sıkıştığında Polisten kaçarken Duvarlara yazarken Pankartları asarken İnönü kuyruğunda beklerken O; Fikret’in şanlı orospusu İstanbul Nasıl da Kucak açardı Çocuklarına. Zengin fakir ayırt etmez Goşisti, faşisti Bir kuytu bulur Saklardı İçine. … Mustafa’nın derinleşen çizgileri Kaybolur Hamalın adımları hızlanır Fonda Bir Gencebay şarkısı duyulur Sirkeci İlhanca demek gerekirse Asitlenmiş iyot maviliği içinde belirir. Mustafa bir turist kızın Bacakları arasında Bakışlarını unutur. Eli olmayan bir dilenci Onu Allah’ın kazadan korumasını Diler Mustafa Dört bir yandan ezan sesleri arasında Çok gün görmüş iş hanının Bodrumundaki deposuna Girer. -İç, han odası- Zeliha Zeliha Ordadır. Ürkek bir güvercin gibi Yaşama küs başlamış Öyle de bitirecek. Mustafa Ona onu sevdiğini Asla söyleyemeyecek Bu duvarlar Bu masa, sandalye Ajandası Ve bilcümle gereksiz Kim ve ne varsa bilecek Ama Zeliha Zeliş Bilemeyecek. Mustafa Yüzündeki aydınlanmayı Derhal silecek Hamalın parasını verip çok da umursamadan Zeliş ile ilgilenecek. “Ağbimi içeri almışlar!” diyeceğini Ne bilsin Kendi dertlerinin mutasarrıfı Küçük burjuva Mustafa. Üstüne Bir de hamal Namaz kılmak için yer istesin. Temiz bir yer. Kalmadı ki. Kızın derdi ağbisi, Mustafa’nın Hamal’ın ki Başka. Kimlerdendi bu kızın ağbisi ya? Bir de işin bu yönü var ya… Ulan hamal Git arkada Kıl namazını Kirli her yer Hepimiz, kirliyiz. Kirli bir dünya Oldu bu dünya Devrimciler ahlaksız Namazlar yararsız Aşklar anlamsız Anlıyor musun hamal? Sen bile Tüm saflığına rağmen Kirlisin biraz. Yaşam umarsız Kayıp gidiyor parmaklarımızın Arasından Faydasız Olduğunu bile bile İnat işte Koşup duruyoruz ardından. -Yakın plan- Konuşmadan oturuyor Mustafa ile Zeliha Bu karede Yavaşça uzanıyor Elleri Dokunuyor, Tutuyor, Sarıyor, Sımsıkı birleşiyor. Mustafa kapıyı kapıyor Zeliha’yı ayağa kaldırıyor Yarı ötük Baş örtüsünü açıyor. Basma entariyi Topluyor. Elleri Zeliha’nın güneşe çıkarılmamış Baldırlarında Kalçalarında Zeliha Alt dudağını ısırıyor gibi Başını Mustafa’nın göğsüne Yaslıyor “Yapmamalıyız” diyor Mustafa “Ama seni seviyorum” diyemiyor Dese Bir anlığına durabilir Galata köprüsünde akıp giden Trafik yılanı Boğaz Köprüsü’ndeki gişeler Şehir Hatları vapuru Dilencinin koptuğu yerden eli Büyüyebilir Bir kadın hayır diyebilir. Dese Bu devrimci olmadığının itirafıdır! İşte Mustafa bunu biliyor Zeliha da Hapisteki kocası gibi Mustafa da Yapıyor Ancak “yaptım” diyemiyor. Her erkek gibi Bir yalanı Ustaca yaşıyor Yaşatıyor Dayatıyor Mustafa Zeliha’nın bacaklarının arasına Öç alırcasına dayanıyor Zeliha Alt dudağını ısırıyor gibi. … Rüstem’in Kapıya vurmasıyla Adeta uyanıyorlar Derin bir uykudan Derin, namuslu ve masum Gözlerinin içine doluyor yaşam Sabırsız, namussuz ve suçlu … Zeliha Sendeleyerek Kekeleyerek ayrılsın Mustafa’dan Mustafa Rüstem’in Bakışlarına aldırmadan Namaz yeri için teşekkür eden Hamala şaşırarak Ciro edilmekten adresini şaşırmış Çekleri Tahsile çıksın … -İç, akşamüstü, banka şubesi- Girdiği banka az evvel soyulmuş olsun. Bankacı Cevdet ile Kahkahalara boğulsunlar Her şeye rağmen. Cevdet Hep takdir ettiği Mustafa’ya “Bizimkiler soysaydı akşam geri alırdın çekleri” Dedikten sonra Patlatıp kahkahayı Çay ikram etsin Polis telsizlerinin hırıltıları arasında. -Dış, akşamüstü, genel İstanbul; sonra yakın plan Mustafa- Daha diyelim ki Abdi İpekçi öldürülmemiş Bedrettin Cömert de. Güneş En kuytu köşelerine Dahi Uzanıyor İstanbul’un. Mustafa’yı Nuruosmaniye’nin avlusunun O zamanlar Milliyet gazetesine doğru açılan Kapısına yakın bir yerde Fırın sütlaç yerken Bulalım. Yan masadan İpekçi kalkıyor olsun Mustafa Zeliha’nın ağbisini düşünsün. “Beş para etmezin Yol yordam bilmezin Yaygaracı Lümpenin biriydi” İki masa ötede kauçukçunun Sekreteri Selamlaşırlar. Ee, o zaman Rüstem neredeydi? - Rüstem’le beraber değil miydin sen? - Hayır canım, ne münasebet. - … - Yemek yedin mi? Füsun’du galiba adı Bakışı Mustafa’ya Bu akşamüstü bir başkaydı. Hesapları aynı bankadaydı. Gülüştüler. Sesler ve renklerden Oluşan Bulutu Delip, elele Beyazıt Meydanı’na çıktılar. Yıldızsız bir otelde Denizi gören bir oda buldular Mustafa ile Füsun ağza alınmaz laflarla Ve arasıra Yaratılmış olduklarına şükrederek Seviştiler. Mustafa’nın cebindeki parayı üleştiler. Filmin sonuna Füsun’un intihar haberi Yetişmeyecek Füsun’un ayrılırken Mustafa’yı Somururcasına öpmesine Zaten Mustafa da bir anlam veremeyecek. -Dış, akşam, genel İstanbul; sonra İç, han odası, akşam- Mustafa Bir günde İki apış arasına dayanmanın Dayanılmaz şişinmesiyle Cebinde Tahsili imkansız Çeklerle Hana dönerken Akşam Çatılardan, oluklardan Minareler ve araba camlarından Sekip Perde perde İstanbul’un üstüne Delikli Siyah bir şal gibi inecek Her delikten Bir ışık baş verecek Her ışıktan bir hayat Her hayattan bir acı Her acıya Teorisi mükemmel Uygulanması imkansız Çareler Bulunacak Mustafa Rüstem’in öğleden sonra Nerede olduğuna kafa yormadan Çekleri Masanın üstüne koyacak Sevgisini Umarsız aşklarını Hayal kırıklıklarını Babasının tokatlarını Cüceliklerini Nadir adamlıklarını Devrimciliğini Radikal burjuvalığını Zeliha’yı Hınçlarını Ve daha nesi varsa Bırakacak masanın üstüne Kapıyı çarpıp çıktığında Adem bile ondan giyinik Ve günahkar Olacak besbelli Tam kalbini söküp Bırakacakken Rüstem Girer odaya. -Ne oldu ulan? -Asıl sana ne oldu? Neredeydin bu öğleden sonra? Rüstem bozuldu. Peki nedir bu koku? Tanıdık Bir yerlerden Bildik Rüstem’den geldiği belli. Sende Bir gariplik var Bugünlerde Dalgın desem değilsin Hatta Dalga dalgasın Dingin demem de yanlış olur Senin gibi adamları Tanırım Sen sevinçlisin Sizlerin sevinci böyle olur Yaşamaktan mutluluk duyunca Aptalca Bir gülümseme yerine Derinizin rengi değişir Şamatacılığınız Artacağına Daha da sessizleşirsiniz. Büyük kar yapan Tüccar gibi Zenginleştiğinizi Fark ettirmezsiniz Sen Yaşadığından dolayı Memnunsun Bugünlerde Bu öğleden sonra neredeydin,söyle? Ben gidyorum Mu Diyor Rüstem? Her şeyi ama her şeyi Beş kuruş istemeden Sana mı bırakıyorum Diyor Üstelik gülüyor Şaka mı yapıyor Deliriyor mu? Rüstem gidiyor! Nereye? Nereye gidiyorsun Rüstem? Beş kuruş da istemiyor. Bütün karları Mustafa’ya bırakıyor. Füsun? Füsun biliyor muydu? Füsun’a söylemiş miydi? -Dış, henüz gece başlamamış- Kumkapı’ya İniyorlar. Filmi izleyen herkes Anlıyor içeceklerini. Kim olsa içer. Kolay mı Adam onca parayı bırakıyor. Ben bile merak içindeyim, Halbuki bunların sonunu En iyi ben bilmeliyim. İddiaya girerim Seyredenlerden bir kaçı Sonunu tahmin etti filmin Suçlu kim Kalan kim, Giden kim? Hangisi ölecek Hangisi seksenleri görecek Hamal hangi partiye oy verecek Füsun neden intihar edecek? Bankacı Cevdet’in Çeklerin Zeliha’nın, Ağbisinin Tüm bu olup bitende payı ne Biliyor. -İç, hamam- Kumkapı’da bir hamama giryorlar Tellağın eline bırakıyorlar Kaslarını ve sinirlerini Rüstem İstanbul’dan İnsanlardan Ticaretten bıktığını anlatıyor Usul usul Elinde ne varsa sattığını Fethiye’den arsa aldığını Yarın sabah Anacığıyla yola çıkacağını Mustafa Birden kokuyu çıkarıyor Mermi kokusu Rüstem’den gelen koku. Mustafa Rüstem’in Fedakarlığını anlıyor Ancak İnanamıyor Onca zaman Rüstem’in bunca şeyi saklamasına Oynamasına Mustafa kendini avuturken Yaşamın En çok hak edeni Nasıl da bulup çıkardığını, Mustafa, aynadaki görüntüsüne dalmışken Rüstem’in yanlış veya doğru Doğru bildiğini yaşadığını Anlıyor. Cüceliğinin Namussuzluktan ve korkaklıktan Kaynaklandığını Ezilen her bir kası gibi Hissediyor. -Yakın plan Mustafa’nın yüzü- Ağlıyor mu Terliyor mu Belli değil, belli olmamalı Hamamı dolduran Bağırmalar Polis telsizlerinin hırıltıları Silaha uzanmaya çalışan bir el -Dış, gündüz, yağmur- Seksenli yıllardan bir sahne İle bitmeli Her şey. Mesela Bir şimşekle yırtılan gökyüzü Şangur şungur camlara inen Yağmur tanelerini Beyazıt meydanına yolluyor Olmalı Füsun ile Mustafa’nın izlediği manzarayı Marmara’yı Yeni yapılmış bir Kürt ve Laleli otelinin odasından Görüntülendiğini hissettirerek Oynayanların Ve tüm emeği geçenlerin İsimleri Çıkmaya başlamalı Perdenin altından İstanbul’a Yağmur yağıyor olmalı Fonda Sezen’in “Kavakları”.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hidayet Ersin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |