..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk > Yavuz Nufel




5 Ağustos 2003
Edebiyat, Aşk'ın Formülünü Arar  
Yavuz Nufel
Aşk Edebiyatı deyince anladığım


:CEFE:
Aşk olduğu ve yaşandığı sürece başta şiir olmak üzere, öykülerle, denemelerle Edebiyat, – AŞKIN FORMULÜ-nü arayamaya devam edecektir… Formül her insana göre değiştiğinden kimsenin genel bir formül bulma şansı kesinlikle yoktur.

Eğer aksi bir durum söz konusu olsaydı bugün sadece İZEDEBİYAT’DA 820 aşk şiiri, 127 aşk öyküsü ve 308 aşk denemesinden söz edebilir miydik?

Günümüze kadar efsaneleşerek gelmesine rağmen o ölümsüz aşkları bile anlatmaya edebiyatın gücü yetmemiştir. Kısaca formül: Ferhat- Şirin, Kerem- Aslı, Tahir-Zühre aşkı da değildir…

Uzayın sonsuzluğunu, tirilyonlarca gezegen içinde yaşadığımız dünyayı düşünecek olursak, aşkın genel tarifi için aynı mukayeseyi yapabiliriz. Aşk, uzayın sonsuzluğu kadar uzun bir yol; edebiyat ise inşaat kalfasının cebinde bir kırıkmetre…

Gücün yetiyorsa, gözün kesiyorsa başla ölçmeye…

O yüzden değil midir şairlerdeki hafif uçukluk, o yüzden değil midir normal insanlarla (?) şairlerin, yazarların arasındaki fark (uçurum)…

Kırıkmetre ile de olsa vazgeçmez şair, vazgeçemez aramaktan, yazar-çizer taa mezera kadar…

Bir şairin, yazarın; - EVREKA- diye bağırdığını ne duydum, ne de kipalarda rastladım…

Bugüne kadar yazılan en güzel aşk şiirlerinin hepsi, ( türü ne olursa olsun) sıradan bir insanın bile yaşadığı aşkı anlatmaya yetmemiştir, yetmeyecektir de…

İnsanoğlu uzayın sırlarını keşfetmek için çıktığı yolculukta Ay’a ayak basması ne ise, Aşk üzerine asırlardır yazılmış eserlerin tümü de ancak ve ancak o kadardır…

Aşkın büyüklüğünü ve kişiden kişiye değişkenliğinin farkına varan gelişmiş toplumlarda arayış durma noktrasına geldiğinden, başta şiir ( aşk şiirleri) yok olmak üzeredir…

Çok şükür bizim toplumumuzun büyük bir kesimi henüz ne aşk’ı öldürmüş, ne de aramaktan vazgeçmiştir…

İnatları, hırsları, isyanları, küfürleri, gözyaşları, dalgalanıp durulmaları,sıradan bir kelimeye bin anlam yüklemeleri başka nasıl açıklanabilir…

Aslında bu konuya daha önce de kafa yormuş, işin içinden çıkamayınca;

BEDENİMDE HİSSETTİĞİM,

UZANIPDA ERİŞEMEDİĞİM

SEBEBİNİ BİLMEDİĞİM BİR DUYGU VAR İÇİMDE

TUTARSAM SON BULACAK

SONU HÜSRAN OLACAK

YALNIZ BENDE KALACAK

BİR DUYGU VAR İÇİMDE

Dizelerini yazmıştım yatsıda sönmeyen mum ışığında adlı kitapta…

-Kendi aşkının sırrına erenler ( vuslat değil), bu sırrı, (aslında formülü ) ya Lokman Hekim gibi kaybetmekte ya da fani dünyada abdal, derviş olduktan sonra, taşta-toprakta, ağaçta- yaprakta, arıda- balda, gülde-dikende olduğunu söylerler formülün… İNANMAYIN!.. Uzakları, zorlukları, çileleri göze alamayanlar oyalansın, burnunun dibinde, elinin altında arasınlar, aramaktan vazgeçmesinler en azından oyalansın isterler…

Çünkü formülü verdikleri takdirde arayış bitecektir. Arayışın bitmesi demek hayatı anlamsızlaştıracaktır.

Sevginin yerini nefret, kardeşliğin yerini düşmanlık, beraberliğin yerini bireysellik alır…

Formülü bulan ender kişilerin ketumluğu, ser verip sır vermeyişleri, belki de ağaç, kuş, dal yaprak, toprak oyalamaları, insanı insan yapan değerlerin bir anda yok olma korkusundan kaynaklanıyor olsa gerek ki; bu gerçeği gördükleri için böyle bir yola başvurduklarını sanıyorum kendi formülünü bulmuş kişilerin….

Düşünüyorum o halde varım, sözüne ilave olarak;

İnsan aradığı sürece vardır, yaşıyordur, demek doğru olmaz mı?

Gelişmiş toplumlar, madde ve teknolojik gelişmeler üzerinde arayışına devam ederken, aşk’ı ve aşkın formülünü armaktan, tarif etmekten vazgeçtikleri için bugün yazın dünyaları kısırlaşmıştır…

Batılı bir şair, yılda ortalama kaç şiir yazdığımı sormuştu…

Hemen Cüneyt Arkın’ın 500’ün üzerinde film çektiğini duyan bir batılı sinemacının gözlerinin faltaşı gibi açıldığını hatırladım… Bilmem saymadım, aldığım notlar var, gibi yuvarlak cümlelerle geçiştirdim… Kendisinin bu zamana kadar yılda en fazla-20- şiir yazdığını ve yıldan yıla bu sayının düştüğünü söyledi. Ben de hepsine şiir denirse yılda100 kadar, dediğimde;

Konuları nerden buluyorsun, diye sordu hayretle ve neden hepsine şiir demiyorsun, diye ekledi…

Yaşadıklarımı, hissettiklerimi yazıyorum, okuyucu yaşadıklarımı yaşayabiliyor, hissetiklerimi hissedebiliyorsa şiirdir, dedim..



Gelişmiş toplumlardaki bezginlik ve vazgeçişin günden güne artarak bizim insanımıza da bulaştığını görmek için mevsimlik şarkı sözlerine, son dönemlerde yazılan sözüm ona bazı (?) şiirlere göz atmak yeterli…

Fakat yine de FORMÜL’ün peşinde yüzlerce isimsiz kahramanın olduğunu bilmek edebiyat adına sevincimi artırmakta…

Aşk’ın büyüklüğü ve gücü karşısında Edebiyatın çaresizliğine üzülmüyorum!

Aksine EDEBİYATI bu onurlu mücadelesinde yalnız bırakmamak, kendi FORMÜLÜMÜ bulmak için güçsüzde olsa EDEBİYAT’dan başka birşeyin yardımcı olamayacağının bilincindeyim.Ne mutlu bana, ne mutlu, aynı bilinçte olanlara, ne mutlu İZEDEBİYATÇILARA…

Her ne kadar mutlu olan bizlere uçuk-kaçık, normal, olmadığımızı söyleniyor olsa da, ölümsüzlüğün sırrı en azından bizler öldükten okunacağını hayal ve ümit ettiğimiz bir dizemizde, bir şiirimizde değil mi sizce… -ŞAİR- diyorlarsa kulağımız duyarak, yani ölmeden,…

ŞAİR, bu kelime bizi kamçılamaya, arayışa devam etmemiz için yetiyor hatta artıyor bile…

Peki, edebiyatçıları görmemizlikten gelenlere neler yetiyor acaba çok merak ediyorum…

Kaç mal-mül sahibi sayabilirsiniz 10 asır öncesinden günümüze kadar?, dedim, mal’a mülk’e meyledenlere, mal mülk için gece gündüz debreşenlere. Cevap; –TIS-



Kaç şair, yazar bilirsiniz dedim, Yunus’tan, Veysel’den, Dadaloğlun’dan, Köroğlu’ndan, Karacoğlan’dan, Pir Sultan Abdal’dan söz etti en cahili, mektep medrese yüzü görmemişleri bile…

Doğru yoldayız dostlar, yol uzun, kimsenin ömrü yetmeyecek belki Aşk’ın formülünü bulmaya ama çok eserler bırakılacak bu arayışta bu yolda…İNANIYORUM…

Yavuz Nufel
Rotterdam-2003

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ağlayış
Gönderen: ömer akşahan / diyarbakır
31 Ağustos 2003
almanya'da bulunduğum beş yıl boyunca ağlayan bir alman kadına rastlamadım... ama hep merak ettim durdum bu insanlar neden ağlamazlar diye. bizde öyle mi, sevinir ağlar, üzülür ağlar... işte böyle yavuz...

:: HAKLISINIZ!
Gönderen: NURAY LALE / Bielefeld/Almanya
22 Ağustos 2003
Sevgili Yavuz, Bielefeld, 21.08.2003 Biraz önce yazinizi okudum ve tüm fikirlerinize katiliyorum. ASKi bilmeyen icin ASK bir tek kelimedir. Bazi insanlar ömürlerinin sonuna kadar onun sadece adini bilirler. Bati dünyasinda ASK´in artik adi bile bilinmiyor,diyorsunuz! Bu da dogru. Ancak dogru olmayan bir sey varsa: ASK´in formülü hic bir cagda degismedi. ASK hep ayni formülü kullanir. Ruhu yüce insanlar hic bir yerde ASKSIZ olamazlar. Bizim insanlarimizin ruhlari yücedir (bunun Tarihle alakasi vardir), onun icindir ki bati dünyasinin insani gibi düsünmezler. Batida materyel degerler hep ön planda oldugundan insanlarin ruhsal yapilari da ona göre sekil aliyor. Hicbir yerde bu kadar vahim ruhsal sorunlu bir toplum yoktur, bati dünyasi disinda. Bunlar benim kisaca düsüncelerim Sevgiler NURAY LALE Egitim ve Saglik Bilimcisi

:: aklıma geldi birden
Gönderen: Meryem Uçar Kayalı / İzmir
14 Ağustos 2003
Kızılderili reise sormuşlar "neden şarkılarınız hep yağmur üstüne"..reis: "tek ihtiyacımız o...peki sizin şarkılarınız neden hep aşk üstüne???" sevgilerimle Meryem




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İtiraf Edin
30 Euronuz Var mı?
Yaşayan Ölüler
Guncel
Ayakkabılarımı Arıyorum

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ateş Her Zaman Düştüğü Yeri Yakmıyor [Şiir]
Enkaz Altında [Şiir]
Anam, Bacım, Avradım [Şiir]
Boyacı Çocuk [Şiir]
Gurbetçi Destanı'ndan [Şiir]
Deniz Kızı [Şiir]
Nezih Güzelliklerin Eşsiz Timsaline [Şiir]
Şikayet [Şiir]
Yorum Nedir? [Eleştiri]
Şairciklere Şaireciklere Birinci Ders... [Eleştiri]


Yavuz Nufel kimdir?

Şair yaşadıklarını yaşatabilme hissettiklerini hissettirebilme bilgi ve becerisi olan kişidir. Ayrıca şair, yaşadığı dönemin, olayların canlı tanıdığıdır diye düşünüyor; her sey gibi şiirin de günümüzde oldukça kirletildiğine, temizlemek gerektiğine inanıyorum dostlar ! Şiiri yazmadan yaşamak gerek. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Nazim Hikmet, Orhan Veli, Ahmet Arif, Neyzen Tevfik


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yavuz Nufel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.