"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Eğer aksi bir durum söz konusu olsaydı bugün sadece İZEDEBİYAT’DA 820 aşk şiiri, 127 aşk öyküsü ve 308 aşk denemesinden söz edebilir miydik? Günümüze kadar efsaneleşerek gelmesine rağmen o ölümsüz aşkları bile anlatmaya edebiyatın gücü yetmemiştir. Kısaca formül: Ferhat- Şirin, Kerem- Aslı, Tahir-Zühre aşkı da değildir… Uzayın sonsuzluğunu, tirilyonlarca gezegen içinde yaşadığımız dünyayı düşünecek olursak, aşkın genel tarifi için aynı mukayeseyi yapabiliriz. Aşk, uzayın sonsuzluğu kadar uzun bir yol; edebiyat ise inşaat kalfasının cebinde bir kırıkmetre… Gücün yetiyorsa, gözün kesiyorsa başla ölçmeye… O yüzden değil midir şairlerdeki hafif uçukluk, o yüzden değil midir normal insanlarla (?) şairlerin, yazarların arasındaki fark (uçurum)… Kırıkmetre ile de olsa vazgeçmez şair, vazgeçemez aramaktan, yazar-çizer taa mezera kadar… Bir şairin, yazarın; - EVREKA- diye bağırdığını ne duydum, ne de kipalarda rastladım… Bugüne kadar yazılan en güzel aşk şiirlerinin hepsi, ( türü ne olursa olsun) sıradan bir insanın bile yaşadığı aşkı anlatmaya yetmemiştir, yetmeyecektir de… İnsanoğlu uzayın sırlarını keşfetmek için çıktığı yolculukta Ay’a ayak basması ne ise, Aşk üzerine asırlardır yazılmış eserlerin tümü de ancak ve ancak o kadardır… Aşkın büyüklüğünü ve kişiden kişiye değişkenliğinin farkına varan gelişmiş toplumlarda arayış durma noktrasına geldiğinden, başta şiir ( aşk şiirleri) yok olmak üzeredir… Çok şükür bizim toplumumuzun büyük bir kesimi henüz ne aşk’ı öldürmüş, ne de aramaktan vazgeçmiştir… İnatları, hırsları, isyanları, küfürleri, gözyaşları, dalgalanıp durulmaları,sıradan bir kelimeye bin anlam yüklemeleri başka nasıl açıklanabilir… Aslında bu konuya daha önce de kafa yormuş, işin içinden çıkamayınca; BEDENİMDE HİSSETTİĞİM, UZANIPDA ERİŞEMEDİĞİM SEBEBİNİ BİLMEDİĞİM BİR DUYGU VAR İÇİMDE TUTARSAM SON BULACAK SONU HÜSRAN OLACAK YALNIZ BENDE KALACAK BİR DUYGU VAR İÇİMDE Dizelerini yazmıştım yatsıda sönmeyen mum ışığında adlı kitapta… -Kendi aşkının sırrına erenler ( vuslat değil), bu sırrı, (aslında formülü ) ya Lokman Hekim gibi kaybetmekte ya da fani dünyada abdal, derviş olduktan sonra, taşta-toprakta, ağaçta- yaprakta, arıda- balda, gülde-dikende olduğunu söylerler formülün… İNANMAYIN!.. Uzakları, zorlukları, çileleri göze alamayanlar oyalansın, burnunun dibinde, elinin altında arasınlar, aramaktan vazgeçmesinler en azından oyalansın isterler… Çünkü formülü verdikleri takdirde arayış bitecektir. Arayışın bitmesi demek hayatı anlamsızlaştıracaktır. Sevginin yerini nefret, kardeşliğin yerini düşmanlık, beraberliğin yerini bireysellik alır… Formülü bulan ender kişilerin ketumluğu, ser verip sır vermeyişleri, belki de ağaç, kuş, dal yaprak, toprak oyalamaları, insanı insan yapan değerlerin bir anda yok olma korkusundan kaynaklanıyor olsa gerek ki; bu gerçeği gördükleri için böyle bir yola başvurduklarını sanıyorum kendi formülünü bulmuş kişilerin…. Düşünüyorum o halde varım, sözüne ilave olarak; İnsan aradığı sürece vardır, yaşıyordur, demek doğru olmaz mı? Gelişmiş toplumlar, madde ve teknolojik gelişmeler üzerinde arayışına devam ederken, aşk’ı ve aşkın formülünü armaktan, tarif etmekten vazgeçtikleri için bugün yazın dünyaları kısırlaşmıştır… Batılı bir şair, yılda ortalama kaç şiir yazdığımı sormuştu… Hemen Cüneyt Arkın’ın 500’ün üzerinde film çektiğini duyan bir batılı sinemacının gözlerinin faltaşı gibi açıldığını hatırladım… Bilmem saymadım, aldığım notlar var, gibi yuvarlak cümlelerle geçiştirdim… Kendisinin bu zamana kadar yılda en fazla-20- şiir yazdığını ve yıldan yıla bu sayının düştüğünü söyledi. Ben de hepsine şiir denirse yılda100 kadar, dediğimde; Konuları nerden buluyorsun, diye sordu hayretle ve neden hepsine şiir demiyorsun, diye ekledi… Yaşadıklarımı, hissettiklerimi yazıyorum, okuyucu yaşadıklarımı yaşayabiliyor, hissetiklerimi hissedebiliyorsa şiirdir, dedim.. … Gelişmiş toplumlardaki bezginlik ve vazgeçişin günden güne artarak bizim insanımıza da bulaştığını görmek için mevsimlik şarkı sözlerine, son dönemlerde yazılan sözüm ona bazı (?) şiirlere göz atmak yeterli… Fakat yine de FORMÜL’ün peşinde yüzlerce isimsiz kahramanın olduğunu bilmek edebiyat adına sevincimi artırmakta… Aşk’ın büyüklüğü ve gücü karşısında Edebiyatın çaresizliğine üzülmüyorum! Aksine EDEBİYATI bu onurlu mücadelesinde yalnız bırakmamak, kendi FORMÜLÜMÜ bulmak için güçsüzde olsa EDEBİYAT’dan başka birşeyin yardımcı olamayacağının bilincindeyim.Ne mutlu bana, ne mutlu, aynı bilinçte olanlara, ne mutlu İZEDEBİYATÇILARA… Her ne kadar mutlu olan bizlere uçuk-kaçık, normal, olmadığımızı söyleniyor olsa da, ölümsüzlüğün sırrı en azından bizler öldükten okunacağını hayal ve ümit ettiğimiz bir dizemizde, bir şiirimizde değil mi sizce… -ŞAİR- diyorlarsa kulağımız duyarak, yani ölmeden,… ŞAİR, bu kelime bizi kamçılamaya, arayışa devam etmemiz için yetiyor hatta artıyor bile… Peki, edebiyatçıları görmemizlikten gelenlere neler yetiyor acaba çok merak ediyorum… Kaç mal-mül sahibi sayabilirsiniz 10 asır öncesinden günümüze kadar?, dedim, mal’a mülk’e meyledenlere, mal mülk için gece gündüz debreşenlere. Cevap; –TIS- Kaç şair, yazar bilirsiniz dedim, Yunus’tan, Veysel’den, Dadaloğlun’dan, Köroğlu’ndan, Karacoğlan’dan, Pir Sultan Abdal’dan söz etti en cahili, mektep medrese yüzü görmemişleri bile… Doğru yoldayız dostlar, yol uzun, kimsenin ömrü yetmeyecek belki Aşk’ın formülünü bulmaya ama çok eserler bırakılacak bu arayışta bu yolda…İNANIYORUM… Yavuz Nufel Rotterdam-2003
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yavuz Nufel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |