"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Yavuz Nufel Fransa’da sokaktaki insanın acılarını, sevinçlerini, aşklarını, sorunlarını anlatan şiir akımı Romantizm, 1789 devrimiyle başlar... Daha önceleri ise soyluların yaşamının anlatıldığı Klasik Akım hakimdir Fransız şiirine... Türkiye’de Tanzimatla başlayan, Cumhuriyetle hızlanan batılılaşma hareketi sonucu bazı Türk şairler, Fransız şairlerinden büyük ölçüde etkilenirler... Kimileri yalnız yöntem ve Fransız şiirinin havasını alırken, kimileri dizeleri değiştirir, kimileri olduğu gibi aktarmakta ( İntihal) bir sakınca görmez!.. Abdülhak Hamit Victor Hugo hayranıdır... Yahya Kemal Beyatlı Fransız Nerval’e olan hayranlığını gizlemez... eselerinde Nerval etkisi açıkça görülür.... Yahya Kemal Beyatlıya göre, Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy, François Coppe’nin Türkiye’deki Tilmizleridir...( Öğrencileri) Cahit Sıtkı Tarancı ise hangi Fransız şairi çevirdiyse onların dizelerini bazen olduğu gibi aldığını, bazen de küçük değişikliklerle kendi şiirine aktardığını görülür... Apollinaire: “Geçiyordum Seine kıyısından Eski bir kitap koltuğumda” derken Tarancı: “Geçtim bir akşam Sadabat’tan Koltuğumda Nedim Divanı...” diyor İlginç değil mi? Bitmedi! Baudelaire, “içe kapanış” şiirinde: Uslu dur ey hüznüm daha sakin ol Akşam diyordun işte oldu akşam... Okurken Cahit Sıtkı’nın Abbas’ını hatırlayıverdiniz değil mi! Haydi Abbas vakit tamam Akşam diyordun işte oldu akşam... Necip Fazıl Kısakürek’de ise İngiliz Shakespeare ile Fransız Baudelair’i etkilerini, çevirilerinin izlerini görüyoruz.. Baudelair “Vampir”şiirinde: Nasıl kumarbaz kumara Nasıl şisesine sarhoş Nasıl kurtlarına bir leş Bağlandıysa – Lanet, sana Ben de bağlandım o kadar, diyor... Necip Fazıl’ın Beklenen şiirindeki dörtlüğü ise malum: Ne hasta bekler sabahı Ne taze ölüyü mezar Ne de şeytan bir günahı Seni beklediğim kadar... Bu iki şiir iyi incelendiğinde farklılığın sadece sözcüklerde olduğu aşikardır... Ahmet Muhip Dıranas: “Hatırası Kalbe ışıklarla dökülen En sevgiliye, en iyiye, en güzele” diyor; pek Baudelaire ne demiş asılarca önce bir bakalım: “Kıpırdanıp gözlerinde çiçeklendiğin En güzele, en iyiye, en sevgiliye” Bu kadar benzerlik sizce tesadüf mü? Orahn Veli Kanık: “ Dağ başındası Derdin günün hasretlik Akşam olmuş Güneş batmış İçmeyip de ne halt edeceksin?” diyor... Ya Paul Eluard ne demiş ne yazmış: Kapılar tutulmuş İçerde kalmışız Yollar kesilmiş Karanlık bastırmış Sevişmeyip de ne halt edeceğiz” Nazım Hikmet, “ Etkilendiğim şair olarak Maiakovski ileri sürülüyor, eğer etkilendiğim bir şair varsa Maiakovski’den çok Paul Eluard olabilir” diyor açıkça... İsviçre’de ve Fransa’da eskiyen özgür dize dadacılık, Fransız Kültürü ile beslenen Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rıfat’ın “Garip” kitabıyla ülkemize giriyor... Şiiri yirmi yaşlarında bırakan Rimbaud özentisi şairlerimizin başında Ahmet Muhip Dranas, Melih Cevdet Anday, İlhan Berk ilk akla gelenler... Daha sonrakilerinde Fransız şairlerin kitaplarını sıkça karıştırdıkları aşikar... Bunlardan Attilla İlhan’ın gözdesi ( Villon’un evrenselleştirdiği “ ballade’den”, olurken Cemal Süreyya, Apollinaire’yi ve Rimbaud’ı baştacı ettiği görülür... Yukarıda adı geçen şairlerin onlarca şiirinde Fransız şairlerinin mısraları ya birebir alındığını ya da çok yakın benzerlikler görüldüğü bir gerçek... ŞAİRLER GÖKTEN ZEMBİLLE İNMEZ. ŞİİR ŞAİRİN ÜRETİMİDİR... ŞAİR BİR TOPLUM İÇİNDE YAŞAR, DOLAYISIYLA ONU İÇİNDE YAŞADIĞI TOPLUMUN DEĞER YARGILARI, SOSYAL KONUMU VE BUNUN SONUCU OLAN ŞİİR AKIMLARI YÖNLENDİRİR, diyor Erdoğan Alkan... Ben de; şair, yaşadıklarını yaşatan, hissettiklerini hissettiren; yaşadığı dönemin ve olayların canlı tanığıdır diyorum... O halde sorarım size yukarıda adı geçen şairler, fransız toplumu ile 16. yy da ya da 17 yy da birlikte mi yaşamışlardır, aynı değer yargılarına mı sahiptirler... Sonuç olarak; Tanzimattan 1980 lerin ikinci yarısına kadar şiirimiz, batı adıyla, arkadan, gecikmeli olarak topal adımlarla hep Fransız şiirini izlemiştir... Genel anlamda Batı tarzında özgün Türk şiiri kimliğine ancak 1980’lerin ikinci yarısından sonra kavuşmuştur, demek yanlış olmaz! Not: Kaynak olarak Erdoğan Alkan’ın şiir sanatı kitabına bakabilirsiniz
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yavuz Nufel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |