..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi sabırlı ve yürektendir, sevgi kıskanç ve övüngen değildir. -İncil
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Tarihsel Olaylar > Yûşa Irmak




19 Mayıs 2023
Arzu Yeterli Değil  
Yûşa Irmak
Hümanizm insanı değişik farklılıkların üzerine çıkarmak, dini ve milliyeti ne olursa olsun insanca muamele edilmesi gerektiği fikrine dayanıyordu. Batı’da mezhep kavgaları, Hıristiyan milletlerin birbirlerini boğazlamaları kızışınca, hümanizm fikri de revaç buldu; bu düşünce sistemi de laik devletin doğuşuna zemin hazırladı.


:DIH:
İstanbul’un fethi, Batı âlemi, hatta bütün insanlık için pek çok şeyin başlangıcıdır; bunlardan birisi de hümanizmdir. İstanbul fethedilince bazı Bizanslı bilginlerin İtalya’ya sığınmalarından sonra, bu ülkede doğan hümanizm fikri bütün Avrupa’ya yayıldı. İlk temsilcisi Floransalı Marsilio Ficinio, en ünlülerinden biri de Hollandalı Erasmus’tur.

Aynı dini paylaşmalarına rağmen ayrı millet ve ayrı mezhepten olduklarından Bizanslı bilginler İtalya’da horlanıyorlar, kötü muamelelere maruz kalıyorlardı. Yahudi asıllı Erasmus, Avrupa’ya serpilmiş soydaşlarının uğradığı çok ağır zulümlerden haklı olarak acı duyuyordu. Hümanizm insanı değişik farklılıkların üzerine çıkarmak, dini ve milliyeti ne olursa olsun insanca muamele edilmesi gerektiği fikrine dayanıyordu. Batı’da mezhep kavgaları, Hıristiyan milletlerin birbirlerini boğazlamaları kızışınca, hümanizm fikri de revaç buldu; bu düşünce sistemi de laik devletin doğuşuna zemin hazırladı. Bu devlet tarzıyla Batılıları kemiren kavgalar sona erecek, ağır baskılar altında bulunan Yahudiler de rahat nefes alacaklardı.

Bir meseleye çözüm yolu göstermek başka, o meseleyi çözmek başkadır. Bilginler, yazarlar çözüm yolunu söyleyebilirler, halk da aynı doğrultuda bazı sloganlar kullanabilir; ama bu görüşler, bu sloganlar millet hayatında bir özellik haline gelmemişlerse, fanteziden öteye gitmezler. Hümanizmin edebiyatını yaparken içlerindeki azınlıkların köklerini kurutmak için her çareye başvurdular. Sömürgeciliği devlet siyaseti haline getirdiler; güçlerinin yettiği milletlere, bilhassa Müslümanlara yapmadıklarını bırakmadılar. Dünyanın dört bir yanında insanlığın yüz karası olacak katliamlara, yağmalara giriştiler.

Hümanizmin tabii sonucu olarak insan hakları gündeme geldi. Hukukçuları insan haklarını formüle ederlerken Amerika’da, Endonezya’da, Afrika’da öldürdüklerinin insan oldukları akıllarına gelmiyordu. Çok geçmeden hümanizm ve insan haklarını milli menfaatlerinin aracı haline dönüştürdüler. Hangi devletin içişlerine el atmak istiyorlarsa, bu sihirli silahlardan yararlanmaya başladılar.

Her şeyimizle Batı’ya yönelince, Avrupa’nın fikir dünyasındaki hümanizm de aydınlarımız arasında etkili olmakta gecikmedi. Hiç kimse hümanizme ihtiyacımız olup olmadığını düşünmüyordu. Hümanist olmakla kendimizden kurtuluyor, Avrupalı, modern oluyorduk. Fakat aramızdaki azınlıklar bu akımın hayatımızı erozyona uğratacağını bildiklerinden, içimizde hümanist, kendi cemaatlerinde ise milli olmayı hayat üslubu haline getirdiler.

Halbuki kültürümüz İslami esaslara dayandığından milli olduğu kadar hümanist muhtevalı idi. “Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.” (Hucurat Suresi, ayet 13) Bu ve daha bazı ayetler milletlerin realite olduklarını bildirdikleri gibi, mayamızın bir olduğunu, rengi, dili ne olursa olsun bütün insanların eşitliğini vurgulayan, bizatihi insana hitap eden, yüceliklerini belirten pek çok ayet de vardır. Dolayısıyla kültürümüzde yoğrulan insan bazı hususiyetleriyle milli iken, diğer bazı hususiyetleriyle de hümanisttir. Diyar diyar sürülen mazlumların, kılıç artığı azınlıkların buluşma yeri haline ülkemizi getiren bu telakki idi. İslam’ın hümanist ve milli telakkisi Osmanlı’nın tunçtan kanatlarını bütün çaresizlerin sığınak yeri yapıyordu. Bu aynı zamanda hayatın özünü aksettiriyordu. Asırların ötesinden gelen bu telakkiyle, yüzyılları aydınlatan büyüklerimizin “Rabb’im vücudumu o kadar büyük yaratsaydın ki cehenneminde başka bir kuluna yer kalmasaydı.” yakarışını duyuyoruz. Derin coşkunlukların koca dervişi Yunus’un ufuklara yazılacak şu sözü de aynı kaynaktan geliyordu:

“Yetmiş iki millete bir gözle bakmayan

Halka müderris olsa da hakikate asidir”

Hümanizm ve insan hakları gibi kavramların Batı için elbette bir manası vardır. Ama ülkemde bütün meselelerimizi çözecekmişçesine hümanizm ve insan hakları gibi kelimeleri her duyduğumda ya bir ahmakla ya da bir art niyetli ile karşı karşıya olduğumu fark ediyorum.

Kalın sağlıcakla..



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın tarihsel olaylar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sorumluluklarda Sağın da Solun da Payı Var!
Yılan ile Musa; Süleyman ile Karınca
Artık Kendine Gel Tarihçi!

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kilidi Açmak
Chp’nin Psikopatolojisi
Ben Olsam Ne Yaparım
İnsan Bu "X’tir Git" Diyesi de Gelir
Chp, Gerçekten ‘demokrat’ Mıdır?
Milletlerin Ruhunu Taklit Öldürür
Neyimizi Kaybettik
Sinema Kültürel Meselemiz Haline Ne Zaman Gelecek?
Yarın Bekleyebilir Şiir Kitabı Üzerine
Türk Sinemasının Ezberini Bozan Yönetmen

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.