..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Tarihsel Olaylar > Yûşa Irmak




24 Temmuz 2012
Artık Kendine Gel Tarihçi!  
Yûşa Irmak
Çocukluğumdan buyana ilgi alanıma girer tarih. Görsel zekâ olmam mukabilinde çoğu konuşmalardan, çoğu resimlerden, buluntulardan yola çıkarak bir çok araştırmalarım neticesinde hep hissettiğim istikametin tam merkezine çıkmıştır yolum… Bunun için biraz inat, biraz sabır, biraz da düşünüp sorgulamak yetiyor insana… Evet, bu yüzden hep tarihi kimlerin yazdığını merak etmişimdir.


:BDBB:
Çocukluğumdan buyana ilgi alanıma girer tarih. Görsel zekâ olmam mukabilinde çoğu konuşmalardan, çoğu resimlerden, buluntulardan yola çıkarak bir çok araştırmalarım neticesinde hep hissettiğim istikametin tam merkezine çıkmıştır yolum… Bunun için biraz inat, biraz sabır, biraz da düşünüp sorgulamak yetiyor insana… Evet, bu yüzden hep tarihi kimlerin yazdığını merak etmişimdir.

Sahi tarihi kim veya kimler yazar? Tarihi bilenler mi? Yoksa hikâyeciler mi yazar? Biri çıkıp, tarihçilerin hep doğru söylediklerini, yalancı olmadıklarını söyleyebilir mi bize? Bugün 1000 yıllık bir geçmişi olan bu ülke insanlarından hiç düşünmeden sormadan ve bunu araştırma zahmetine girmeden kendi öz tarihini yargılayan, hatta ondan utanan, yetmez gibi iftiralar düzen Kemalist’lerin, tarihin bir masal değil de tamamen gerçeklerden oluştuğunu iddia edebilirler mi bize? Eğer öyleyse ve inandıkları tarihçiler düş gücü ve büyülü bir senaryo tekniğiyle yazmadıysalar bir zahmet bunu belgelesinler bize…

Ben, Osmanlı’nın bir sömürge imparatorluğu olduğuna katiyen inanmıyorum. Peki, siz inanabilir misiniz? Ben İbrahim’in gerçekten bir deli, Abdülhamid’in zalim, Vahideddin’in vatanına ihanet ettiğine asla ve katta inanmıyorum! Siz inanabilir misiniz? Kimdi meselâ Mustafa Kemal? O gerçekten bize sunulan tarihe göre bir kahraman mıydı? İnönü gerçekten bir zafer kazanmış mıydı? Almanya dostumuz, Cezayir düşmanımız mıydı bizim? Bilemiyoruz, göremiyoruz, emin değiliz. Emin değiliz çünkü bu ülkede devlet halen yasayla korunan bir lider hakkında en küçük bir ipucu dahi vermiyor vatandaşına! Peki biz bu bilgi ve belgelere ulaşamasak nasıl tarih hakkında bilgi sahibi olabiliriz sorarım size?! Kilidine el sürdürülmeyen arşivleri var bu devletin. Devrin söz sahibi insanlarının hatıratları dahi yayımlanamıyorken, devletimizin ambarlarında mahsenlerinde okunmayı bekleyen hangi gerçek belgeler atıl duruyor dersiniz?! Çok merak ediyorum orada neler yazdığını inanın… İşte, bu yüzden bize sunulan tarihin yazdıklarına ne aklen, ne kalben, ne vicdanen inanmıyorum, inanamıyorum…

Köpekleri insanların efendisi gibi gösteren bir tarih var ne yazık ki karşımızda! Zalimleri kahramanlaştırıp çocukların yüreklerini çalan, yalanın bile biri bin paraya satılırken, tarihin yazdıklarına elbette inanamayız biz bu devirde. Roma’nın adil bir imparatorluk olduğuna, Napolyon’un bir kahraman olduğuna, Rönesans’ın bir evrim olduğuna inanamayız! Firavun tanrı değildi. İnka’lar suçlu, İspanya’da haklı değildi, İsa çarmıha gerilmedi, Vahideddin asla vatan haini değil, aksine devasa bir şahsiyetti bana göre… Bu yalanlara sadece deli saçması diyebiliyorum ben. Yazılanların hile ve çıkar cümleleriyle örülmüş yalanlar olmadığına bu devletin bizi inandırmasını görene kadar da böyle olduğunu düşünmeye devem edeceğim…

Demek ki, tarih bir hikâye değildir. O belge ister, delil ister. Yapılar blok blok toprağın altına gömülmüşken, kitabeler çalınmış, ciltler toprağın altına gömülmüşken, sayfalar tomar tomar mahzenlere hapsedilmişken, gerçekler gizlenirken tarihin yazdıklarına inatla inanmıyorum… Tarih asla ve katta hayallerle, düşlerle yazılamaz çünkü. Yalancı kahramanları yüceltip, gerçek kahramanları bir garip ölümlerle öldüremezler. Tarih araştırılır, belgeler, antlaşmalar, sözleşmeler, paktlar bulunur ve ortaya konur sonra konuşulur, münazara edilebilir ancak… Tarih kurgulanamaz, rüyada görülemez. Hikâyeciler, efsaneciler tarih yazamaz, yalancılar asla tarih yazamazlar…

Tarihçilerin, bu halkı kandırması aslında mühim bile değildir! Gerçekler er ya da geç bir gün nasıl olsa çıkar ortaya. Bin yıl öncesinin gerçeği de olsa, bir metal parçasıyla, bir ceylan derisindeki yazımsalla, bir kapı alınlığındaki heceyle çıkar ortaya. İnsan tarihe aldanamaz. İnsan bilir yahu, hisseder; nereden geldiğini, kime tabi olduğunu, kimden ilham aldığını, kime inanıp kimi saydığını. Kanı, dili, yolu, tarihi öğretir insana. Irmakların dağları, ovaları, yaylaları, kırları, obaları, çayırları çimenleri, aşıp denizi bulduğu gibi, tarihide bulur insanı. Bir parça kanı, bir güzel hatırası, birkaç atasözü kalmıştır mutlaka…

İnsan tarihinden kaçamaz dostlar ve o tarihi yalancılar yazamaz kısaca… Yazsa da tutturamaz, inandıramaz düşünen insanları…

Vesselam!

Meraklısına Not: Bu makaleyi yazmama vesile olan bir kitap var, kıymetli Öğretim üyesi, Prof. Dr. Ahmet Şimşek Beyefendi’nin “Tarih Nasıl Yazılır” kitabını okuduktan sonra gerçekten çok etkisinde kaldım… Çünkü bu zamana kadar yalancı tarihçileri görmeme vesile olan bu kitabı ben okunur buluyor, ve siz dostlarıma da tavsiye etmiş olayım diyorum gerisi size kalmış…




http://twitter.com/yusairmak
https://www.facebook.com/yusairmak
yusairmak@hotmail.com



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın tarihsel olaylar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Arzu Yeterli Değil
Sorumluluklarda Sağın da Solun da Payı Var!
Yılan ile Musa; Süleyman ile Karınca

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kilidi Açmak
Chp’nin Psikopatolojisi
Ben Olsam Ne Yaparım
İnsan Bu "X’tir Git" Diyesi de Gelir
Chp, Gerçekten ‘demokrat’ Mıdır?
Milletlerin Ruhunu Taklit Öldürür
Neyimizi Kaybettik
Sinema Kültürel Meselemiz Haline Ne Zaman Gelecek?
Yarın Bekleyebilir Şiir Kitabı Üzerine
Türk Sinemasının Ezberini Bozan Yönetmen

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.