Ağlamak da bir zevktir. -Ovidius |
|
||||||||||
|
Bu görüşmelerin bize kattığı çok şey olduğunu düşünüyorum. Hem bağlarımız kopmuyor, hem de cidden yeni ve güzel konuların açılmasına vesile oluyor. Ben böyle düşünüyorum fakat bazı abilerimize sıcak evde film seyredip, kitap okumak veya çoluk çocuklarına vakit ayırmak daha iyi geliyor olabilir. Her ne ise, Geçen hafta Pazar günü yarım saatlik sohbet esnasında değerli Dr. Fırat hocamız, rahmetli Erol Güngör’ün çalışmalarından ve muhafazakâr kesim üzerindeki entelektüel nüfusundan konu açıldığında Erol Güngör’le ilgili görüşlerini not alarak sonradan değerlendirme yapabileceğimi söylemiştim. Evet Fırat hocanın gerçek bir değerbilirlik örneği olarak söylediklerini algıladığımı bilvesile paylaşmış olayım. Ancak Fırat Abi’nin Erol Güngör’e atfederek öne sürdüğü bazı görüşler konusunda ciddi tereddütlerim, hatta ciddi itirazlarım olduğunu söylemiş kısa süren görüşme yüzünden dile getirmeye fırsatım olmamıştı… Şimdi konunun daha iyi anlaşılabilir olması için buraya yazmaya karar verdim. Dr. Fırat abi, Erol Güngör’in bir eserinde geçen “Bilim anlayışının özü”nün, “bilim şüphedir” ilkesi olduğunu söylemişti yanlış hatırlamıyorsam. Bu söze evet ben de katılıyorum ve sözün çok doğru bir tespit olduğuna da inanıyorum. Çünkü; “Bilimin özü hiç kuşkusuz şüphe”dir! Şüphe ilim kapısının anahtarıdır bu su götürmez bir hakikat. Hatta rahmetli Descartes’in bilime metafizik bir temel koyma yöntemi olarak önerdiği; “Kartezyen Şüphe”den de haberdar olduğumuzu söylemeliyim. Decart: “Birinci Meditasyon”da şöyle der: “Eğer bilimlerde sağlam ve kalıcı bir şey ortaya koymak istiyorsam, yaşamım boyunca bir kez her şeyi bir kenara bırakmamın ve her şeye yeniden temellerinden başlamamın zorunlu olduğuna inandım.” Descartes’in kötü niyetli cin’i böyle dile gelerek konuşur… Tekrarlıyayım: Fırat Hocanın “bilimin özü şüphedir” önermesine bu noktadan itiraz edilemeyeceğini belirtmiş olayım ki zaten bu da haddime değildir. Hem benim de böyle bir niyetim de yok! Ama, fakat ve lakin bilimin özü olan kuşkuyu, bilimin alanının dışına taşımak anlamına gelen sarf ettiği şu sözlerine itirazım olacaktır: “Bir laboratuvarda, bir fildişi kulede felsefeye gömülmüş vaziyette, kuramlarla boğuşan bir bilim değil. Hayatın içinde yaşadıklarımızdan, alışkanlıklarımızdan, inançlarımızdan, hatta iman ettiklerimizden şüphe duyarak bakmak etrafa, sorgulamak, sorgulamak…” Bu sözlere itirazım var! Sebebi ise şundan dolayıdır. 1) Bir kere şüphe’yi iman’ın alanına taşımak, ‘iman ettiklerimizden şüphe duyarak…’ sorgulamak, deyiş yerindeyse, iki oyunun kurallarını birbirine karıştırmaktır: Yani bilimin ve iman’ın! Kuşku, Descartes’ın da belirttiği gibi, bilimsel düşüncenin temelkoyucu kuralıdır, doğru; -ama, iman’la kuşkunun bağdaşması asla söz konusu olamaz! İman, kuşku’yu değil, tam tersine kuşku duymamayı gerektirir. Bunun böyle olduğu Kur’an-ı Kerim’in Bakara Sûresi’nin 2. ayetinde açıkça belirtilir: ‘Zelike’l Kitabu la Reybe fihi’;- yani, Kur’an, içindekilerden asla kuşku duyulamaz olan (‘la Reybe’) bir kitap’tır.’ ‘Reyb’, ‘şüphe’nin de, ‘şekk’in de ötesinde, ‘yakin’i, bir başka deyişle, kesin gerçekliği ifade eder. (‘Kuşku’ sözünü, ‘şüphe’ karşılığında kullanmıyor olmamız dikkati çekmiştir: Kullanmadım;- çünkü Arapçada ‘şüphe, ‘şekk’ ve ‘reyb’ birbirinden farklı göndermeleri olan kavramlardır. Dilimizde bu sözcüklerin her birini ayrı ayrı karşılayacak bir sözdağarı, maalesef, yoktur.) Allah’ın varlığı, bir iman meselesi olarak ‘la Reybe’dir ve artık ondan kesinlikle kuşku duyulamaz. 2) Kur’an’da Allah’ın varlığı konusunda kuşkuya düşenler için ‘şüphe’ sözcüğü değil, ‘şekk’ sözcüğü kullanılır: ‘Efi’llahi şekkun’;- Allah(‘ın varlığı) konusunda kuşkunuz (‘şekk’iniz) mi var?’ [İbrahim, 10]. İman, ancak bütün şüphe ve şekk’ler ortadan kalktıktan sonra ‘La Reybe’ bir konumu içerir. Kur’an-ı Kerim, Kelamullah’ın bu konumunu apaçık bir biçimde, Hakka Sûresi’nin 51. ayetinde şöyle ortaya koyar: ‘O, şüphesiz kesin gerçektir’. İman, bu gerçekten kuşku duymamak (‘la Reybe’), sorgulamadan kabullenmek demek olduğuna göre, ‘hatta iman ettiklerimizden bile şüphe duyarak bakmak’tan söz edilebilir mi diye sormak isterim! Fırat Hocam saygısızlık ettiysem hakkını helal etsin ama ben rahmetli Erol Güngör hocanın böyle bir öneride bulacağını ona hakaret sayarım… Selam ve muhabbetlerimle….
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |