Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Gerçeklerden sıyrılıp hayallerde yaşamak mı, yoksa gerçekleri kabullenip hayallere hapsolmak mı? Bu soru uzun süre kafasını karıştırıyordu. Aslında bu soru aklından geçen yüzlerce sorudan birisiydi sadece. Fakat insanı nasıl da can evinden vuruyordu. Nasıl da Leyla’yı gözbebeklerinden kıskıvrak yakalıyor, müthiş sancılarla bir boşluğa savuruyordu. Ne istediğini bilmek, ne istediğini bilememekten daha zor olur muydu? Göğüs kafesinin tam ortasında yanan bir ateş, sanki dışarı çıkmak için gözlerini, ağzını, burnunu zorluyordu istemsiz… Belki birkaç damla gözyaşına bürünerek kendini Leyla’nın sıcak yanaklarına salıveriyordu. Günleri, geceleri yiyip de doymayan bunalım, birkaç dakikalık unutkanlıkla onu rahat bırakıyor, en azından sancısının biraz olsun azalmasına sebep oluyordu. En şiddetli sancıları çekerken bile bunu etrafına belli etmiyordu Leyla. Ruhunun kuvvetli olduğuna inanıyordu. Ümitsizliğe düşmek onu daha yolun başında bitirebilirdi. Kafasında bir soru: Leyla ne demek? İki Leyla, kim bilir belki de hayat, belki de su demekti. Acı, unutkanlık, bunalım, kaos ve karanlık da olabilirdi. Leyla gerçek anlamından öte bir şeyler taşımalıydı içinde… Ona yaşadığı her şeyin kaynağı gibi geliyordu. Adı belki Elif olsa, Ayşe veya Emine olsa böyle olmayabilirdi. Bunalımın kaynağını arıyordu. İsmi miydi, yoksa ruhu mu? Ruhu isminin kaynağı, aynası mıydı? Tam tersi de olabilirdi. İsmini öyle dert edinmişti ki… Çok mükemmel bir isim de olabilirdi. Ama onu böyle karmakarışık yapan bir şeyi en sevdiklerinde bile aramalıydı. Sonra, dünyada milyarlarca insan içinde sadece onun düşünceleri mi karışıktı? Bir tek onun kamburu olamazdı ya bu. Aynı duygulara sahip başkaları da olmalıydı. İsimleri ne olursa olsun, bu paylaşılmalıydı. Ya herkes susarsa, sancılarını anlatarak dindirmeye çalışmazsa? O zaman kimsenin birbirinden haberi olmaz; bir ateş topu gibi kendi kendine durmadan kor gibi yanar dururdu… Şey yağmurların sürekli yağması ve havanın hafif soğuması için ne yapmalı? Leyla en çok bu ikiliyi severdi… Üç Ah, bazen bir rüya, bazen bir hülya, bazen de çok uzun bir film gibi bu Leyla… Şimdi o uzaklarda, çok uzaklarda bile olsa Mecnun’un içini yakmaya devam ediyor Leyla…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Yûşa Irmak, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |