..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Edebiyat yaşamın öncüsüdür, onu öykünmez, ona istediği biçimi verir. -Oscar Wilde
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Yûşa Irmak




31 Ekim 2020
Susuz Gözler, Kurak Yüzler  
Yûşa Irmak
Dudakların kuruluğunu anlarım; susuz kalınca dudaklar kurur ve zamanla çatlamaya başlar. Buna kim ne diyebilir veya kim bir şey söyleyebilir? Terlemeyen alınları da anlamak mümkün; böyleleri de asla yorulmaya gelmez. Çünkü cılızdır bedenleri, güçsüzdür bünyeleri. Belki alınlar kirlenir, cer akıtmaz. Bununla beraber damlaların alıp dışarı attığı lekeler kalır nasiyelerde. Bir parça solgun yüzlere de bir şey diyemem. Bir hastalık falan uğramıştır kişiye ve süzülmüştür benzi… Bunlar da hep olağan hâller, gördüğümüz durumlar…


:GCA:
Dudakların kuruluğunu anlarım; susuz kalınca dudaklar kurur ve zamanla çatlamaya başlar. Buna kim ne diyebilir veya kim bir şey söyleyebilir? Terlemeyen alınları da anlamak mümkün; böyleleri de asla yorulmaya gelmez. Çünkü cılızdır bedenleri, güçsüzdür bünyeleri. Belki alınlar kirlenir, cer akıtmaz. Bununla beraber damlaların alıp dışarı attığı lekeler kalır nasiyelerde. Bir parça solgun yüzlere de bir şey diyemem. Bir hastalık falan uğramıştır kişiye ve süzülmüştür benzi… Bunlar da hep olağan hâller, gördüğümüz durumlar…

Ama, fakat ve lakin göz yaşıyla ıslanmamış bir yüz çöller kadar kuraktır. Bu yüz yeşilliği olmayan bir gönlün habercisidir. İçi kurumuş bir insanın dışa dönmüş öz dünyasıdır bu kuraklık… İşte bunu da sindiremem…

Daima hak ve adalet için, aşkı için yüreği incir çekirdeğine dönmüş bir adam gördüyseniz bi zahmet gidin bakın, her ağlamasının öz ağacının bahar meyvesine durması ve sonra olgunlaşıp kirpikler arasından dökülmesi olduğunu bir çırpıda fark edeceksiniz.

Vallahi mübalâğa etmiyorum! Kurak gözerin, kurumuş yüzlerin sahipleri kadar duygusuz, merhametsiz, hissiz yabancı ikinci bir kitle yoktur şu dünyada. Damlasız iç otağları bu kuraklığı bütün dünyaya şamil görmeye kalkar. Bir iki damla göz yaşının anlattığını asla anlayamazlar. Oysa bu yürek yumuşaklılığının bir göstergesi. Yumuşaklık ise, yürek varlığının, onun yoğuruluşunun ve erdem ufuklarında şekillenişinin bir remzi. Bunu nasıl anlasın ki bitkin bir sine, buna nasıl yakınlaşsın mecalsiz, merhametsiz bir kalp. Kendi hafakanlar içinde, sahralarda ve kızgın kumlar ortasında sergerdan dolaşsın, başkaları yeşillikler ortasında çağlayanlar kenarında otağ kursun. Bu nasıl iş?

Aşıkların yüzleri yeşilliğin temsilcisi damlalara yol olsun. İç dünyasında ışısın. Nefesleri dua koksun. Yürekleri iyilikle çarpsın. O ise bunun bir damlasını bile bulamasın. Buna nasıl dayansın granit bir kalp, ölü ve sönük tuh…

Lütfen onlardan gözyaşının kıymetini bilmesini, anlamasını beklemeyin. O bir damla ışığa hasret bekleyedursun başkaları aydınlığın şehrayininde rertare dolaşsın, turnalar gibi kanat açsın, hakikate ulaşsın. O bir kere göğe bakma cesareti gösteremesin, başkaları gök yüzüne çevirsin masum ve mahzun yüzlerini ve yağmur dilesin, ardından sağanaklar boşansın semadan; iksirler, bengisular aksın dursun kalplere, yüreklere. Ama onun bahçesine bir damla düşmesin, bu nasıl bir durum? Bütün bunlara tahammül edemez kurak yürekler ve onun yansıması susuz gözler, kurak yüzler, ölü ve ölgün sineler…

İşte bu tiplere ağlayan bir çocuk gösterseler hiç oralı olmazlar. Çünkü çöl tasavvuruna göre çocuk çehresinde damlanın silueti bile olamaz. Hele hele bir de ağlayan bir çocuğun içine bahar türküsü iletmek ve öz yağmuruyla gözdeki keder damlalarını dindirmek isteği, onlar için içinden çıkılması zor bir mevzuya dönüşür ki buna dayanabileceklerini hiç sanmıyorum…

Bu kurak yüzleri; ağlamasını unutmuş, yürekleri fersiz, duyguları nefessiz ölü sineleri hemen tanırsınız hayatta. Gözlerindeki kuraklıktan, yüzlerindeki çölleşmeden, lanet olası kahkahalarından, kum kuruluğu taşıyan sırıtışlarından, serap misali aldatan hareket ve davranışlarından hemen anlarsınız nasipsiz olduklarını.

Aman ha, bu tiplere bir damla göz karresi, bir damla hüzün bestesi, bir damla aşk iksiri göstermeyiniz. Hemen sizin de resminizi çizer, bu resmin darlığında sizi de hapsederler; “sulu göz” diye… Bilin ki bu tiplerin hepsi ellerine geçmemiş bir nimetin kıskançlığını taşıyorlar… Granite dönmüş, su akıtmayan, yumuşama bilmeyen kayadan katı yüreklerine esef ediyorlar da farkında değiller… Siz onların isyanları sizedir sanmayasın boş yere… Bu acayip hâllerinin gerisinde kaybettikleri ve hakka dönmedikçe hakikata uyanmadıkça asla bulamayacakları hazinenin bir yası ve matemi olacaktır. Başka bir şey değil…

Bunu bilin ve göz yaşlarınızla dalga geçenlere artık hiç kızmayın; sadece bir gün aşık olmalarını, bir gün merhameti tatmalarını, hatta ıslah olmaları için dua edin…

Selametle.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Günbatımı Eski Bir Masada Başladı Her Şey
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi'nin Düşündürdükleri
İki Burçlu Bir Kale: Zaman!
Dünyaya Açılan Yol
Kendini Anlatma Şekli
"Güzel"in Anadilini Konuşursak Ne Olur?
Yürek Evinde Oturmak
Güzelliğin Evine Kurulmak
Kendini Çimdiklemek!

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
"Bir Çürük İpliğe Hülya Dizmişiz. ""
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye
Sen Kimsin?
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Dilaver Cebeci
O Kelime!
İstanbul’u Düşünmek
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
Sonbahara Birlikte Yürümek
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sakin Bir Acı [Şiir]
Geldim [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Yûşa Irmak, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.