..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Dönemler > Yûşa Irmak




16 Kasım 2019
Değişen Dünya ve Teoriler Üzerine  
Değişen Dünya ve Teoriler Üzerine

Yûşa Irmak


Statikleşen bir hayat, buz kaplı bir alanı andırır. İnsan karakterinin gereği dinamiktir, ufkunu geniş tuttuğu nispette hayatına netlik kazandırır ve bu noktada toplum yapısını meydana getiren kültürle beraber, insan ruhu ve düşünceleri de ne kadar dinamikse, o kadar güçlü, sağlam, kararlarında sağlıklı ve büyük basiret örneğinin sahibi olmakla baş başadır.


:AECI:
Statikleşen bir hayat, buz kaplı bir alanı andırır. İnsan karakterinin gereği dinamiktir, ufkunu geniş tuttuğu nispette hayatına netlik kazandırır ve bu noktada toplum yapısını meydana getiren kültürle beraber, insan ruhu ve düşünceleri de ne kadar dinamikse, o kadar güçlü, sağlam, kararlarında sağlıklı ve büyük basiret örneğinin sahibi olmakla baş başadır.


Tarih, statikleşenlere müsamahasızdır. Gerçekler bunu işaret etmektedir. Toplumlarda, düşünce hakkına ve fikir serbestisine vurulan prangalara karşı tepkisin dinamizmle gösterir, tavizlerini de öyle bir aksiyonla almasını bilir. Mühim olan, bağımsız düşünebilmektir, kişilerin hakkında ve düşüncesine karşı müsamahayı temindir. Bu kapı korunduğu müddetçe, tekmelenmediği sürece düşünceye hürmet sürer.

21. asrın içinde yaşadığımız dünyamızda kavramlar da birer değişime uğruyor. Beşerî programlar çatlıyor, sınıfsız bir toplum kurma ütopyalarına kapılan kızıllar pembeleşiyor ve hatta liberal tozların etkisiyle açılıyor. Sermayeyi tekelinde tutan ideolojik baskıda kendi içerisinde değişim rüzgarları estiriyor. Etki-tepki şeklinde piyasaya sürülen bu ideolojik yapılanmalar asırlar ötesi modellerini terkede ede bugüne gelmişlerdir. Toplumlarındaki isteklere cevap bulamıyorlar, tepkilere karşı yumuşama ve taviz politikaları izliyorlar.

Bu ölçüye kadar serbest düşünme hakkı isteyen milyonların karşısına stalinist programlarla çıkamazsınız. Kanla boyalı “utanç duvarı”nı örenlerin, aynı duvarı yıkma mecburiyetinin yaşanması olayı şaşılacak bir safha değildir.

Tabuların günden güne yıkıldığı bir dünya vardır artık karşımızda. Tabudan kastımız beşerî fikir ve ideolojilerdir. Asırlardır, hangi “…izm” ve inkâr üzerine kurulu ideoloji, toplumlara refah, kardeşlik, ümit, istikbale güvenle bakma, huzur mutluluk, saadet getirmiştir? Hiçbiri!

Günümüz dengesizlikleri, güçlüler ve güçsüzler arasındaki bağımlı yapılanmalar ve üçüncü dünyanın asırlardır sömürülmesinin birer neticesidir. Sürekli olarak silah üretenler ve bunları tüküten suçsuz günahsız sivillerin alışveriş yaptığı pazarlarda çıkartılan çatışmalar sömürücü güçlerin birer tezgahı olarak asırlarımızı kana ve infiallere boğmadı mı? Kişinin kişiyi, toplumun toplumu, ülkelerin ülkeleri sömürmesi amacına yönelik totaliter sosyalizan ve kapitalizan ideolojileri milyarlık dünyamızı parçalamış, bölmüş, sınıflar arası husumet ve çatışmalar, harpler çıkartarak insanları birbirine boğazlatmış; her gittikleri yerde zalimane tutumlarla kültür, ekonomik ve politik kolonyalizmlerini yerleştirmek için bütün güçlerini ortaya koymuşlardır: soğuk harplerle dünyamız bir satranç tahtasına çevrilmiştir.

İkinci dünya savaşı sonrası teşekkül eden yapılanma içerisinde kurulu BM teşkilatı 5 gücün denetimine sokulmuştur. 5 ülke ne derse, ne karar alırsa u uygulanır: birisi veto etse karar alınamaz. Dünyayı kendi çıkarları içerisinde suyunu çıkarısıya bölüşmüşlerdir… Kurdukları ekonomik teşkilatlar aracılığı ile kalkınmamış, gelişmemiş, perişan ve tutunacak dal arayan ve bununla beraber yeraltı yerüstü zenginliklere sahip oldukları halde bunları işleyecek ve işletecek birikim ve teknik adam yönünden aciz coğrafyalar devreye sokulmuş, bu sahalar işlenmiş ve güçlü ülkelerin çarkları daha da hızlı dönerken; bu coğrafyalardaki toplumlarda kendilerine verilenle yetinmiş, hiçbir sanayileşme ve ilerlemeyi de kaydedecek imkanı bulamamıştır. Kendilerine izin de verilmemiştir.

Bütün bunların yanında, bu güçlüler ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar: bir noktada kendi kendilerinin akrebi olmaktan kurtulamayacakları bir yöne doğru yol almaktadır. İmparatorlukları bir gün elbet çökecektir. Bu dünya tarihinin önümüze sunduğu ibretaniz sahnelerden alınan dersler de böyledir. İbn-i Haldun’un tezleri bu minval üzeredir. Kuruluş – Yükseliş ve Düşüş İmparatorluğunun uğradığı neticelerdir. Üzerinde güneş batmayan imparatorluk, İngiltere kendi kabuğuna çekilmişlikten kurtulamamıştır. Hakeza Fransa, Portekiz, İspanya, Roma istilalarına nihayet vermekten kaçamamışlardır. Değişen şartlar ve uyanan toplumlar zincirlerden kurtuluşu dile getirmiştir. Gerçi, şekli plandaki zincirlerden kurtuluş, diğer sahada ekonomik ve politik ipotekleri kaldırmaya güç yetirememiştir. Bunun değişik sebepleri vardır. Bir karşı çıkışın tonu ve kavramları neyse o neticeye katlanmak zorundadırlar. Üçüncü dünya coğrafyası bu adımı şekli dairede kalarak çoktan atmıştır. Ufak ufak sınırcıklar içerisine kapatılan toplumar bir bayrak altında kalmış ve bu parçalı yapı kolonyalistlerin işine yaramıştır.

Mühim olan; değişen dünya şartlarında 6,9 milyarlık dünya nüfusunun yüzde 32‘si Hristiyan yüzde 23‘ü ise Müslüman olan nüfusunu kullanacak şartları hazırlamasıdır. İslam dünyası, sahip olduğu yeraltı, ve yer üstü kıymet ve kaynaklarını dinamiğe sevk etmesidir. Kendilerine tavsiye olunan garbi rapor ve batı stratejilerinin köhneliklerini görerek tasfiye etmesidir. Şahsiyetli bir dengeyi kurmaları gerekmektedir. Bu bir zihniyet meselesidir. İslami hususlara ve emirlere karşı sımsıkı sarılmaları sayesinde şahsiyetlerini bulacakları konusunda tüm İslam ülkelerinin hem fikir içinde birlik olmaları gerekmektedir. Zaten asırlardır İslam dünyası kimlik değişimine zorlanmış, müstevliler bu amaçları için bütün imkanlarını seferber etmiş durumdadır. Reaksiyon vermenin çağlarını yaşıyoruz ve bu sancılı dönem hiç de kolay geçmeyecek gibi görünmektedir. Özellikle eğitimimizi körelterek okullardan yani eğitimden ülkeleri işgal ederek yetişen nesli tamamen batı kültür akımlarına göre yetişmesini sağlamışlardır.

Bugün durum içler açısıdır Türkiye’de. Batılı gibi yaşayan tüketen ama üretemeyen, geri kalmışlık içerisinde başkalarına muhtaç yapılar işte eğitimin içine batılı parmağının girmesi sonucudur.

Batı dünyası ne tür ideolojileri üretirse üretsin, hangi kamplar inşa ederse etsin; ne tür kargaşaların içeresine düşerse düşsün “Hristiyan Kimlik” ten mesajlar verir, bu kimliğin kendilerini oluşturduğu inkâr ede ede kendisine mukallitçe yaklaşan ve aşırı derecede aşağılık duygusunu yaşayanları da etkisi altına almaktan da büyük keyif ve haz duyar. Fransa’nın Cezayir’i kültür erozyonuna ve değişime uğratması ve amaç için bir asırdan fazla mesai harcamasındaki tek amacı kendisi üzerine taarruz edecek yeni bir Hz. Tarık B. Ziyad’ın tezahüründen korkusu ve yeni bir Endülüs’ü kuracak ruhun inkişaf ederek aydınlığını köhneliğe yansıtacağı endişe ve korkusundadır. Bu telaş, bütün batı unsurlarında mevcuttur. Bunun için Türkiye ve islam dünyası değişimler yaşasa da karşısında gördüğü İslam dünyasını kontrol altında tutmaya muktedir olamayacaktır.

Kudüs’ü işgal eden İngiliz müstekbiri “Haçlı Zaferinin Göstergesidir” ilanını açık seçik yapmışlardır. İsrail askerlerinin Kudüs’e girdiği 1967 yılında Moşe Dayan ve etrafında toplanarak ağlama duvarına yaslanan fitne “Bugün Hayber Gününe Karşıdır…” ifadesini çekinmeden kullanmışlardır. Bundan çıkarılacak ve bilhassa Müslümanların düşünmesi gereken konular vardır.

Tarihimize ve dünyada değişen çehreye bakarak; evvela kendimize bakmak, inanarak sarıldığımız yüce dinimiz İslam’ın emirlerine riayetle gelişmeleri mütalaa etmek, asırlardır mukallit Aydıncıkların terk ettikleri ve dolayısıyla milyarlık Müslüman kütleye ve değişim davetiyelerinin aslı garpzedelik felaketinin aşılması lüzumudur. Meselelere cihanşümul bakan, bütünü içerisine alan İslam dünyasının varlığının birçok kötürüm gözü korkuttuğu akıllarımızdan çıkmamalıdır.

Bloklar çıkar üzerine kurulmuştur. Örneğin COMECON ve AET iki zıt dünyanın yapılanmalarındandı. Bugün bu yapılanmalara en güzel örnek ülkemizde son belediye seçimlerinde ayan beyan görülmüştür. Zıt kutuplar birbiriyle oturup anlaşarak cumhur ittifakına karşı sözde millet ittifakı ile siyasi sahnede boy göstermişlerdir.

Evet, son tahlilde asırlardır, tabu üreten ve sırf sloganlara yapışmış üçüncü dünya bilhassa İslam dünyası: değişen dünya şartlarına göre yeni yapılanmalara ve konjonktüre yön almak; garp zede düşüncelerden sıyrılmak: Müslümanı izzet ve şerefle ileten çalışmalara vakit kaybetmeden girişmek lüzumundadır.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dönemler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cihan Harbi Yahudiler ve Türkler
Büyük Ülke Olma Yolunda...
Edebiyatımızda Halk ve Aydın Çatışması

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yaşadığımız Kaos Türklerin İdrakini Gösterecek
Oyun veya Siyaset
12 Eylül Fermanı
Sefil Tarihçilerimiz!
Tarihimizi Aydınlatan Bir Kitap
Büyük Şairlerin Şiirleri Nasıl Okunur?
"Tufandan Önce" Kitabı Üzerine Notlar
Dilin Düşündürdükleri
Pavese’nin Yaşama Uğraşı
Edebiyat Düşüncesi Üzerine…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.