Bana arkadaþýný söyle, sana kim olduðunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Bu sebeple, Parlamento ve hükümetin feshedildiðini, Parlamento üyelerinin dokunulmazlýklarýnýn kaldýrýldýðýný, bütün ülkede sýkýyönetim ve sokaða çýkma yasaðý baþladýðýný duyurdu. Evren, sözlerinin bitiminde, saat 13.00’te TRT televizyonundan yayýnlanacak konuþmasýnýn beklenmesini, bu koruma ve kollama harekâtý hakkýnda detaylý açýklama yapacaðýný belirtip, “Sakin olun ve bize güvenin.” demekteydi. Evren saat 13.00’teki konuþmasýnda da yine devletin “anayasal kuruluþlarý”ný eleþtirdi: “Aðýzlarýndan düþürmedikleri hukuk devleti kavramý bir kýsým anayasal kuruluþlarca devletin parçalanmasý pahasýna da olsa yalnýz kiþilerin müdafaasý olarak yorumlanmýþ, devletin ve milletin savunulmasý iþi sahipsiz kalmýþtýr. Anayasanýn kuvvetler ayrýlýðý ilkesinin birlikte getirdiði sorumluluk, uygulamada kuvvetler çatýþmasýna dönüþtürülmüþtür.” Bütün yetkiler Milli Güvenlik Konseyi’nde Bu sebeple baþta Meclis ve hükümet olmak üzere bu anayasal kuruluþlar kapatýlmýþtý. Böylece iþlemeyen kuvvetler ayrýlýðý ilkesi yerine devletin bütün yetkilerini Milli Güvenlik Konseyi kullanacaktý. Bir anlamda kuvvetler birliði ilkesi geçerli olacaktý. Anayasa, kanunlar, Meclis, hükümet, kýsacasý her þey, beþ kiþilik konseyden ibaret olacaktý. Ancak, ihtilal yönetimi de olsa, Evren ve arkadaþlarýnýn da bir hukuk zeminine ihtiyaçlarý vardý. Evren baþkanlýðýndaki Milli Güvenlik Konseyi, ihtilalden 46 gün sonra bir kanun çýkardý. Bu metinler aslýnda birer “ferman” olsa da isimleri “kanun” olacaktý. Kanunun baþlýðý þöyleydi: “Anayasa Düzeni Hakkýnda Kanun…” Meclis kapatýlmýþ, baþbakan dahil politikacýlar gözetim altýna alýnmýþ, partiler kapatýlmýþ, anayasa askýya alýnmýþtý; ancak yine de bir anayasa düzeninden söz edilmekteydi. Bu, yepyeni ve ilginç bir anayasa düzeniydi, birkaç yýl sonra yeniden demokrasiye geçildiðinde hukukçularýn çokça sözünü edeceði 12 Eylül düzeniydi. Ya da Yargýtay Baþkaný Sami Selçuk’un 1999 yargý yýlý açýþ konuþmasýnda dediði gibi bir “ferman düzeni”ydi. Kenan Evren hem Milli Güvenlik Konseyi baþkaný hem de devlet baþkanýydý. Evren ve Konsey üyesi arkadaþlarý “kanun yapma” görevini de üstlenmiþlerdi. Anayasa Düzeni Hakkýnda Kanun’a göre: 1. 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren Meclis’in bütün yetkileri Konsey’e, cumhurbaþkanýnýn bütün yetkileri de Kenan Evren’e geçti. 2. Milli Güvenlik Konseyi’nin yayýmlayacaðý bildiri ve kararlar ile çýkarýlacak bütün Bakanlar Kurulu kararnameleri hakkýnda hiçbir þekilde dava açýlamayacaktý, 3. Ýhtilal tarihinden itibaren devlet memurlarý hakkýnda yapýlan iþlemlerin ve alýnan kararlarýn yürütülmesinin durdurulmasý için dava açýlamayacaktý, 4. Eðer Milli Güvenlik Konseyi’nin bildiri ve kararlarýnda, eski anayasaya aykýrý hükümler varsa, bunlar “anayasa deðiþikliði” olarak, eski kanunlara aykýrý hükümler varsa bunlar da kanun deðiþikliði olarak kabul edilecek ve yürürlüðe girecekti. 5. Son olarak, bu kanun 28 Ekim 1980 tarihli Resmî Gazete’de yayýmlanmasýna karþýlýk, 46 gün öncesinden, 12 Eylül 1980’den itibaren geçerli olacaktý. Böylece ihtilal kendisine saðlam bir hukuk zýrhý da oluþturmak amacýndaydý. Evren’in aðzýndan çýkan kanun oluyor Görüldüðü gibi, bu yeni ‘anayasa düzeni’, aslýnda Evren ve arkadaþlarýnýn aðzýndan çýkan sözler ve yayýnladýklarý bildirilerdi. Eðer anayasa ve kanunlar bu sözlere uymuyorsa, hemen deðiþmiþ kabul edilecekti. Gerçek anayasa iradesi Milli Güvenlik Konseyi’nin ve Devlet Baþkaný Kenan Evren’in iradesiydi. Þüphesiz, devletin bütün yetkilerini beþ kiþinin üstlendiði bu garip anayasa düzeni uzun süre devam edemezdi. Kenan Evren cumhurbaþkaný olacak, dört arkadaþý da Milli Güvenlik Konseyi üyesi olarak devlet yönetiminde söz sahibi olmalarýný sürdürecekti; ama devlet yönetimi de artýk sivil bir yönetime devredilecekti. Yapýlýþ biçimi yýllar yýlý tartýþma konusu olacak olan 1982 Anayasasý’ný yapma çalýþmalarý iþte böyle baþladý. 12 Aralýk 1980 günü, Milli Güvenlik Konseyi’nin konumu da kanuna baðlandý ve “Milli Güvenlik Konseyi Hakkýnda Kanun” çýkarýldý. Kurucu Meclis formülü Ancak ortada temel bir sorun vardý. Yeni anayasa nasýl yapýlacaktý?.. Belki, Milli Güvenlik Konseyi bir bildiriyle yeni bir anayasa da yayýnlayabilirdi; ama bu yeterince inandýrýcý olmayacaktý. Bunun yerine, týpký 30 yýl önce 27 Mayýs 1960 ihtilali döneminde yapýldýðý gibi bir “Kurucu Meclis” oluþturulmasý formülü ortaya atýldý ve benimsendi. Buna göre çeþitli meslek gruplarýndan 160 kiþilik bir Danýþma Meclisi oluþturuldu. Ama Konsey’in anayasa yapma yetkisini bütünüyle Danýþma Meclisi’ne devretmeye hiç de niyeti yoktu. Anayasal kuruluþlarýn yeniden acziyet içine düþmemesi için anayasaya son þeklini yine Konsey vermeliydi. Ancak bunun için de yine bir hukuk zemini oluþturmak gerekliydi. Bu da hiç zor olmadý. Hemen yeni bir kanun çýkarýldý. Baþlýðý þöyleydi: “Kurucu Meclis Hakkýnda Kanun.” Kanun, ihtilalin üzerinden 10 ay geçtikten sonra, 30 Haziran 1981 tarihinde çýkarýldý. Yani Kurucu Meclis’in iki organý vardý. Birincisi, 160 kiþiden oluþacak Danýþma Meclisi, Ýkincisi, beþ kiþiden oluþan Milli Güvenlik Konseyi. Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliði’ne ve il valiliklerine 11 bin 640 kiþi Danýþma Meclisi üyeliði için baþvurdu. Konsey, 160 kiþinin 80’ini iþte bunlarýn arasýndan seçti, 40 üyeyi ise doðrudan istediði isimlerden belirledi. Danýþma Meclisi’nde de anayasa yapma çalýþmalarý hemen baþlamadý. Önce 15 kiþilik bir Anayasa Komisyonu oluþturuldu. Baþýna da anayasa profesörü Orhan Aldýkaçtý getirildi. Prof. Aldýkaçtý baþkanlýðýndaki komisyon bir “anayasa taslaðý” hazýrladý. Ýþte bu taslak Danýþma Meclisi’nde 1982 Anayasasý olarak görüþülmeye baþlandý. Danýþma Meclisi 23 Ekim 1981 günü Devlet Baþkaný Kenan Evren’in açýþ konuþmasýyla baþladý. Evren, demokratik ve laik bir hukuk devletinin yeniden kurulacaðýný söyledi. Meclis’in, siyasî partilerin devleti nasýl iþlemez hale getirdiðini yine anlattý. “Þimdi amacýmýz Türk toplumuna yaraþýr bir anayasa, partiler kanunu ve seçim kanunu yapmaktýr.” dedi. Oluþturulacak yeni devlet yapýsýný ise þöyle formüle etti: “Ýnsan hak ve hürriyetlerine saygýlý, milli dayanýþma içinde sosyal adaleti gerçekleþtirecek, ferdin ve toplumun huzur, güven ve refahýný ön planda tutan, demokratik, laik ve sosyal hukuk kurallarýna dayalý saðlam bir devlet yapýsý…” Anayasanýn çerçevesini de Evren çizdi Evren bu sözlerinden sonra yeni anayasanýn çerçevesini yine kendisi çizdi: “Kiþi hak ve özgürlüklerini hudutsuz olarak geniþletip koruyalým derken; devletin de bekâsý için birtakým hak ve yükümlülükleri olduðunu, kiþi özgürlüðü uðruna devleti güçsüz, bir þey yapamaz duruma getirmeye de hakkýmýz olmadýðýný, devletin dernekler vasýtasýyla idare edilen zavallý bir kuruluþ haline getirilemeyeceðini, devletin baþý olan makamýn bir protokol makamý görünümünde býrakýlamayacaðýný, kararnameleri imza ile mükellef bir makam olamayacaðýný, devletin altý ay gibi bir süre cumhurbaþkansýz býrakýlamayacaðýný, Parlamento’nun aylar ve aylarca hiçbir yasama ve murakabe görevini yapamaz duruma getirilemeyeceðini, yargýnýn yönetimi, yönetimin yargýyý köstekler durumda olamayacaðýný, ülkenin sokaklarýnda her gün gösteri ve miting yapýlmak suretiyle vatandaþlarýn iþ ve güçlerine mani olunamayacaðýný, memleketimizde komünizme veya dinî esaslara dayalý parti kurulamayacaðýna göre, bazý gün ve bayramlarý istismar ederek, bu rejimlerde olduðu gibi gösteri ve mitingler düzenlenemeyeceðini, kýsaca kiþi hak ve özgürlüklerinin hudutsuz olamayacaðýný da hatýrdan çýkarmamamýz gerektiðini vurgulamak isterim.” Meþruiyet arayýþý Evren, Atatürk’ün Adana Türkocaðý’nda 1931 yýlýnda verdiði nutku da bu tezine dayanak yapýyor. Atatürk o konuþmasýnda, “Ferdî hürriyet karþýsýnda, fertlerin heyet-i umumiyesinin kurduðu ve dayandýðý bir de devlet vardýr. O devletin de iradesi ve hakimiyeti vardýr. Devlet iradesi mefluç olursa, fertlerin hürriyetini muhafaza edecek hiçbir kuvvet ve vasýta kalamaz…” diyor. Ancak, Atatürk o konuþmasýnda, devlet hakimiyetinin, “milletin refah ve saadet–i umumiyesine ve vatandaþ hürriyetlerinin teminine masruf olmasý” gerektiðini belirtiyor. Kenan Evren’in açýþ nutkundaki “çerçeve”ye raðmen yine de Danýþma Meclisi önüne gelen anayasa metnini tartýþtý. Çünkü, olaðanüstü bir yönetim altýnda da olsa týpký milletvekilleri gibi dokunulmazlýklarý vardý. Zýrh Aykut’tan 12 Eylül askerî yönetiminin yaptýðý bütün icraatlarý yargý dýþý býrakan ve koruma zýrhýna alan maddeyi 1982 Anayasasý’na Danýþma Meclisi Üyesi Ýmren Aykut koydurdu. Danýþma Meclisi, 19 Aðustos 1982 günü, saat 10.00’da toplandý. O güne kadar anayasanýn baþlangýç bölümü ile ilk 11 maddesi görüþülüp kabul edilmiþti. O gün, temel hak ve hürriyetlerin nasýl sýnýrlanacaðýný gösteren 12. madde üzerindeki görüþmeler yapýlýyordu. Madde, genel saðlýktan millî güvenliðe kadar bir sürü sýnýrlama gerekçesi saymaktaydý ve þöyle demekteydi: “Temel hak ve hürriyetlerle ilgili sýnýrlamalar, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykýrý olamaz.” Gün boyu bu madde üzerinde tartýþmalar oldu. Hürriyetlere getirilen kýsýtlamalar fazla deðil miydi? Ne demekti, demokratik toplum düzeninin gerekleri?.. Dört tane karþý önerge verildi. Üyeler bu önergeler üzerinde konuþmaya baþladý. Mustafa Alpdündar kürsüye gelip þunlarý söyledi: “Bu maddede istisnalar sayýlmaktadýr. Bu istisnalar öylesine çok geniþ bir alaný kapsamaktadýr ki, sonuçta kural olan temel hak ve özgürlük için alan kalmamaktadýr denilebilir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin kullanýlmasýný yok edecek derecede öze dokunan, kurallarý daraltan ve özgürlük için alan býrakmayan niteliktedir…” “Hürriyetler, anayasanýn özüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sýnýrlanabilir” ibaresinin eklenmesini isteyen Necip Bilge, bu kýsýtlamalarýn o hakkýn özünü tahrip etmemesi gerektiðini, Anayasa Mahkemesi kararlarýyla da somutlaþan “Hakkýn özüne dokunulamaz” ilkesinin anayasaya konulmasý gerektiðini belirtip þöyle devam ediyor: “Demokratik toplum düzeninin gerekleri nelerdir, bunu tayin edebilmek için zaman içerisinde yeniden birtakým içtihatlarýn çýkmasý lazým gelecek veya o içtihatlarýn çýkmadýðý sürece de her iktidar bunu kendisine göre yorumlayacaktýr. Bu itibarla yeni bir yoruma meydan vermemek, yeni bir karmaþaya sürüklenmemek için, mevcut olan içtihada uygun bir þekilde hakkýn özüne dokunulamayacaðýný ve bunun da öngörüldükleri amaç dýþýnda kullanýlmayacaklarý þeklinde ifadesinin daha doðru olacaðýný düþünerek teklifimizi vermiþ bulunuyoruz.” Öze dokunmazsak memleket parçalanýr Üyelerden Muammer Yazar, bu görüþleri ileri sürenlere karþý sert bir konuþma yaptý, “12 Eylül öncesine döneriz.” dedi: “Bugün 11 eylülde yahut 12 Eylül’den öncesine gelmemizin sebeplerini hazýrlayan, o hadiseleri meydana getiren olaylar burada zikredilmektedir. Ýþte, bunlarý bir kiþi yapabilecek, bu bir hak olacak… Aþaðýdaki fýkra diyor ki, yukarýsý yasaklamakla beraber, þunlar þunlar temel haktýr, bu haklar sýnýrlanabilir demekle beraber, ikinci fýkrasýnda deniyor ki, ‘Bu haklarý sen sýnýrlayabilirsin ey kanun koyucusu; ama özüne dokunamazsýn’ demek, memleketi adam parçalatsa da, satsa da bölse de, hakkýn özü bunu gerektiriyorsa, dokunamayacaksýn, yapacaktýr. Ama bu kadar açýk, bu kadar memleket için zararlý bir hüküm olmaz.” Muammer Yazar’a karþýlýk söz alan Mehmet Hazer, hakkýn özünün ne olduðuna þu çarpýcý örneði veriyor: “Seyahat özgürlüðünü, pasaport þu hallerde verilir, iki senede bir verilir, paramýz yoktur, verilemez, üç ayda bir verilir, ancak senede iki defa çýkabilir” diye tahdit edebilirsiniz, sýnýrlanabilir. Ama, dýþarýya çýkmaz, yasaktýr, müddetsiz, süresiz, sebepsiz… Ýþte bu hakkýn özüne dokunmaktýr. Bu tedbirlerin, bu alýnacak önlemlerin hakkýn özünü zedelememesi için, maddede ayrýca bir kayda ihtiyaç vardýr… Yani hakkýn özüne dokunuluyor, haklar geri gidiyor, haklar elden alýnýyor gibi ithamlarý, þüpheleri, evhamlarý da kaldýrmak için böyle bir düzenleme lazýmdýr.” Abbas Gökçe ise þu örneði verdi: “Düþünün arkadaþlar, bir vatandaþ þikâyet edecek baþka birisini, bugün ben evime giderken Ahmet beni tehdit edecek, diyecek. Ve bunun þikâyeti üzerine Ahmet’in derhal karakola götürülmesi, derhal hürriyetinin sýnýrlandýrýlmasý söz konusu olabilecektir, bu maddeye göre. Her ne kadar kanunla sýnýrlandýrýlýr diyor ise de buna paralel bir kanunun getirilmeyeceðini hiç kimse taahhüt edemez…” Ama Anayasa Komisyonu Baþkan Vekili Feyyaz Gölcüklü, her seferinde, “muðlak ve müphem” olduðu gerekçesiyle “haklarýn özüne dokunulmamasý” önerilerine karþý çýktý. Ona göre, getirilecek sýnýrlamalar için demokratik toplumun gerekleri kýstasý daha güvenceliydi: “Biz, demokratik toplum gereklerine aykýrý olmamak ve amacýna aykýrý surette kullanýlmamak kriterini kabul ettik, sýnýrlamalarýn sýnýrý olarak. Öze dokunmama kriterini teklif eden arkadaþlarýmýz var. Bunlara katýlmýyoruz.” Kamer Genç hangi saftaydý? Danýþma Meclisi’nde çevreci üyeler de vardý. Muhsin Zekai Bayer, özgürlüklere, “çevrenin korunmasý” amacýyla da sýnýrlama getirileceðinin anayasaya konulmasýný istedi. Turgut Tan, kürsüye çýkýp, “Genel saðlýðýn içine çevre de giriyor, buna gerek yok.” dedi. Ama en hararetli konuþma Cahit Tutum ve Kamer Genç’ten geldi. Cahit Tutum, kürsüye çýkýp þöyle konuþtu: “Saatlerden beri karþýlaþabileceðimiz en kötü sürprizle karþýlaþtýðým için son derece üzgünüm. Hürriyetlerin, özgürlüklerin sýnýrsýz sýnýrlandýrma ilkesinin benimseneceðini tahayyül edemiyordum; ama oldu.” Cahit Tutum, bir sonraki maddeye de geçti ve, “Bence 13. maddeyi insafla okuyalým. 13. madde öz möz artýk kabul etmiyor.” dedi. Kamer Genç, bu sözler karþýsýnda sinirlenmiþti: “Biraz önce denildi ki, hak ve özgürlükler tamamen ortadan kaldýrýlacaktýr. O zaman ne diye hak ve özgürlükler üzerinde münakaþa açýyoruz?..” Genç, bu sözü söyleyenlerin, hürriyetleri müdafaa niteliðinde de olsa önerge vermemeleri gerektiðini ileri sürdü. Zekai Ökte: Bize gülerler Þimdilerin strateji uzmaný, dönemin Danýþma Meclisi Üyesi Ertuðrul Zekai Ökte ise þöyle konuþtu: “Bu anayasa belki 100 yýl, belki 200 yýl devam edecek. Ondan sonra neler olacak? Bugünü düþünmeyin, ‘demokratik toplum düzeni gereklerine…’ Gülerler insana. Sizin anayasanýz toplum düzeninin gereklerine uygun deðil mi ki, siz bir de gelmiþsiniz anayasanýzda kýsýtlamak için demokratik toplum düzeni diyorsunuz… O halde çok basit buyrun… Hürriyetlerin kýsýtlanmasýnýn sýnýrý, anayasanýn özüne ve sözüne baðlýlýktýr.” Belki bugün de geçerliliðini koruyan en çarpýcý öneri Turgut Yeðenaða ismindeki bir Danýþma Meclisi üyesinden geldi. Aynen þöyle dedi: “Gönül arzu ederdi ki, Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi’nde zikredilen haklar anayasamýzda mündemiçtir, diye bir ibareyle hepsini ihtiva eder bir hale getirmiþ olsaydýk, bütün bu fuzuli münakaþalarýn önüne geçmiþ olurduk.” Saatler süren tartýþmalar sonunda, hürriyetlere getirilecek sýnýrlamalarýn anayasanýn özüne ve ruhuna uygun olmasý gerektiði maddeye ilave edildi. Oylama 21 Aðustos günü yapýldý ve madde kabul edildi. Anayasa Komisyonu, “Yeniden 12 Eylül öncesine döneriz” argümanýndan çokça etkilenmiþ olacak ki, hak ve hürriyetlerin kötüye kullanýlmasýný önleyen anayasa maddesi, sýnýf egemenliði kurmak, komünizm, faþizm, dinî temellere dayanan devlet düzeni kurmak amacýyla hareket edilmesi halinde o hak ve hürriyetin kaybedileceðini belirtiyordu. Danýþma Meclisi’ndeki yoðun tartýþmalara raðmen maddedeki bu hüküm kabul edildi. Hak ve hürriyetlerin nasýl kaybedileceðine (örneðin vatandaþlýk hakký gibi) mahkemelerin karar vermesi gerektiðinden bu hata Milli Güvenlik Konseyi’nin müdahalesi ile düzeltildi. Danýþma Meclisi’nde anayasa görüþmeleri hýzla devam ediyordu. 13 Eylül 1982 günü yapýlan görüþmelerde, baþkanlýða ilginç bir önerge geldi. Önergenin sahibi, 90’lý yýllarýn flaþ kadýn milletvekili ve bakaný Ýmren Aykut’tu. Ýmren Aykut’un önerisi þöyleydi: “Madde 199. A). 12 Eylül 1980 tarihinden baþlayan bu anayasaya dayalý olarak hazýrlanacak siyasi partiler kanunu ile seçim kanununa göre yapýlacak ilk genel seçimler sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanýp, baþkanlýk divaný oluþturuluncaya kadar geçen süre içinde; a) Türk milleti adýna yasama yetkisini kullanan 12 Aralýk 1980 gün ve 2356 sayýlý kanunla kuruluþu gösterilen Milli Güvenlik Konseyi, b) Yürütme ile ilgili olarak bizzat Milli Güvenlik Konseyi ve bu Konsey’in karar ve tasarruflarýný uygulayan, hükümetler, merkezî hükümet ve mahalli idareler ve yetkili kýlýnan diðer organ ve merciler hakkýnda, aldýklarý kararlar, yaptýklarý icraat ve tasarruflardan dolayý, þahsi kusurlarý ve kasti yasa dýþý iþlemleri hariç, cezaî, malî ve hukukî sorumluluk iddiasý ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargý merciine baþvurulamaz.” Bu öneri üzerine üyelerden biri yerinden þöyle seslendi: “Efendim bu geçici maddedir, yani anayasa metninde madde olarak giremez.” Komisyon Baþkaný Prof. Orhan Aldýkaçtý da “Sayýn baþkan, deðerli arkadaþlar, geçici maddeler arasýnda bu gelecektir.” dedi. Danýþma Meclisi tutanaklarýna göre görüþmeler þöyle sürdü: Baþkan: O halde Sayýn Aykut bu önergeyi oylatmadan komisyona vereyim. Komisyon geçici maddeleri tanzim ederken sizin önergenizden de yararlansýn. Uygun mu efendim? Ýmren Aykut: Uygundur efendim. Baþkan (Sadi Irmak): Teþekkür ederim Sayýn Aykut. Orhan Aldýkaçtý (Anayasa Kom. Bþk.): Kendisine çok teþekkür ederiz efendim. (Alkýþlar)… Baþkan: Önergeyi Anayasa Komisyonu’na veriyorum. Sonuçta bu öneri, ufak bir iki deðiþiklikle 1982 Anayasasý’nýn 15. maddesi oldu. 12 Eylül dönemi boyunca yapýlan bütün faaliyetleri, yürürlüðe konulan kanunlarý koruyan bir zýrhtý. Üstelik normal döneme geçilmesinden itibaren yapýlan bütün eleþtirilere raðmen 1999 Türkiye’sinde bile hâlâ anayasa maddesi olarak varlýðýný sürdürüyor. Tarihî itiraflar “Ve zorladým da Danýþma Meclisi’ni. Hatta bana ‘efendim bu anayasayý bir sene içerisinde hazýrlayamayýz’ falan dediler. Hazýrlanacak, mazeret kabul etmiyorum, dedim.” Türkiye’yi yeniden “kurmakla” görevli Kurucu Meclis’in birinci ayaðý olan Danýþma Meclisi, 12 Eylül 1980’den seçimlerin yapýlýp Meclis’in yeniden toplandýðý 1983 sonlarýna kadar çýkarýlan 800 kadar kanunu koruma altýna alan geçici 15. maddeyi tartýþýyordu. Danýþma Meclisi üyeleri Kamer Genç ve Ýmren Aykut, ortak bir önerge verdiler: “Görüþülmekte olan anayasa tasarýsýnýn geçici maddesine ikinci fýkra olarak aþaðýdaki metnin eklenmesini arz ederiz. Fýkra 2. – Ancak Bakanlar Kurulu üyelerinin görevlerini ihmal ve suiistimallerinden doðan mali ve cezai sorumluluklarý bu hükmün dýþýndadýr.” Çünkü geçici madde, 12 Eylül düzeni boyunca görev yapan hükümetlere ve onlarýn üyelerine de koruma getiriyordu. Aslýnda bu önerinin çarpýcý tarafý, daha sonra kürsüye gelip konuþma yapan Kamer Genç’in sözlerinde gizliydi. “Þimdi” diyecekti Kamer Genç, “Bu hükmü biz kabul ettiðimiz zaman, bir defa ilerideki halk oyuna sunulduktan sonra bu anayasa, yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulup da hükümet teþkil edilinceye kadar görev baþýnda bulunan kiþileri suiistimallere itme yönünde teþvik edebilir.” Her þeyin konsey üyelerinin komuta kontrolü altýnda olduðu bir düzende bile göstermelik olarak görev baþýna getirilen sivil hükümetlerin yine de “suiistimal” yapacaklarý kuþkusunu dile getiriyor, þimdilerin “demokrasi mücahidi” Kamer Genç… “Aman Konsey üyelerini koruyalým; ama ara rejim döneminde bile olsalar, Bakanlar Kurulu üyelerine bu kadar geniþ koruma zýrhý getirmeyelim.” Ancak söz alan Anayasa Komisyonu Baþkaný Prof. Orhan Aldýkaçtý, “Önergeye katýlmýyoruz” deyince Kamer Genç ve Ýmren Aykut’un bu garip önergeleri sonuç doðurmuyor. Yalnýzca, bugünlerde hafýzalarýn tazelenip, sivil politikacýlarýn zaman zaman içine düþtükleri zaafiyetleri yakýndan görmemizi saðlýyor. Ancak ayný Danýþma Meclisi’nin çatýsý altýnda Konsey üyeleri için en ince koruma formülleri yürürlüðe konuluyordu. Kenan Evren zaten “Cumhurbaþkaný” seçileceði için en üstün düzeyde koruma altýnda olacaktý. Ya Milli Güvenlik Konseyi’nin diðer dört üyesi?.. Onlar için de hemen yeni bir formül bulundu. Buna göre Meclis’in toplanmasýyla beraber, bu dört kiþi de “Cumhurbaþkanlýðý Konseyi Üyesi” sýfatýný kazanacak ve milletvekili dokunulmazlýðýna sahip olacaklardý. ‘Anayasa Allah’ýn adýyla baþlasýn’ Danýþma Meclisi’nde önemli bir tartýþma da anayasanýn baþlangýç bölümünün nasýl yazýlacaðý ile ilgili olarak çýktý. Çok sayýda üye, yeni anayasaya bir baþlangýç metni yazmýþtý ve görüþülmesini istiyordu. Mehmet Pamak, anayasaya, “Allah huzurundaki sorumluluklarýný müdrik olarak, tarih boyunca hür ve müstakil yaþamýþ bulunan Türk Milleti…” biçiminde bir baþlangýç yapýlmasýný istedi. Danýþma Meclisi tutanaklarýna göre bu tartýþma þöyle geliþti: Mehmet Pamak– Sadece baþlangýcýna bir tek cümlecik olarak ilave edilmesi uygun görülürse, “Allah’ýn huzurundaki sorumluluklarýný müdrik olarak” cümleciði eklenirse, komisyonumuz kabul ederse þey yaparýz… Hayri Seçkin: Yakýþmaz bu Meclis’e. Baþkan(Sadi Irmak): Sayýn Seçkin müsaade ediniz. Mehmet Pamak: Sayýn Baþkaným Baþkan (Sadi Irmak): Sayýn Pamak Mehmet Pamak: Efendim müsaade ederseniz iddiamý bitireyim. Baþkan (Sadi Irmak): Fikriniz anlaþýldý efendim, teþekkür ederim. Mehmet Pamak: Efendim müsaade ederseniz bitirmek üzere sözlerimi söylüyorum. Federal Almanya Anayasasý ayný þekildedir. Ýsviçre Anayasasý da “Kadiri Mutlak Allah’ýn adýyla” diye baþlamaktadýr. Hayri Seçkin: Sen de oraya git. Mehmet Pamak: Diðer bütün Batý ülkeleri ve laik devlet anayasalarýnda vardýr. Lütfen dinlemesini öðrenin. Baþkan (Sadi Irmak): Lütfen efendim, lütfen, evet, teþekkür ederim. Mehmet Pamak: Bunun için böyle bir terslik yoktur. Komisyonumuzun ve yüce Meclis’imizin takdirine arz ediyorum. Saygýlarýmla. Baþkan (Sadi Irmak): Teþekkür ederim. Komisyonun bir diyeceði var mý efendim? Orhan Aldýkaçtý: Hayýr efendim biz metnimize baðlýyýz. Baþkan (Sadi Irmak): Teþekkür ederim. Sayýn Pamak’ýn önergesinin dikkate alýnmasýný oyunuza sunuyorum. Mehmet Pamak: Efendim geriye alýyorum. Zaten komisyon kabul ederse idi. Baþkan (Sadi Irmak): Teþekkür ederim Sayýn Pamak. Siyaset tarihimizde, zaman zaman yapýlan bu tür masum öneriler sebebiyle, “Sen Ýran’a git” çaðrýlarý yapýldýðýný biliyorduk. Meðer “Sen Almanya’ya, Ýsviçre’ye git. Burasý Türkiye” çaðrýlarý da yapýlmýþ. Topraklarý üzerinde günde beþ vakit ezan sesleri yükselen bir ülkenin anayasasý yapýlýrken o anayasanýn baþlangýcýnda, “Allah” kelimesinin yer almasýný önlemek için gösterilen mukavemete bakýn… Bir yýlda bitirin talimatý 1946’dan itibaren Türkiye’nin demokrasi hikayesini “Demirkýrat” ve “12 Mart”la belgeselleþtiren Mehmet Ali Birand ve ekibi, 12 Eylül için, þimdilerin çok moda bir deyimini kullanýyor: “Türkiye’nin Miladý…” Bu öylesine bir milattý ki, “1980–83 dönemi askerin en uzun iktidar yýllarý oldu. Bu yýllarda önceki deneylerin ýþýðýnda komutanlar yapýsal/kalýcý bir dönüþümün gerekliliði ayrýmýna vardýlar. Öyle bir sistem kurulmalýydý ki bir daha 12 Eylül öncesine dönülmesin. Bunu saðlamak için de baþta anayasa olmak üzere demokrasinin üç sacayaðýyla (yasama, yürütme, yargý) ilgili yepyeni uygulamalar ve kanunlarý yürürlüðe soktular. Bugün Türkiye büyük ölçüde 12 Eylül’de dikilen elbisenin/demokrasinin içinde yaþýyor…” Yargýtay Baþkaný Sami Selçuk, iþte bu elbiseye itiraz ediyor, “Elbisenin her tarafý patladý…” diyor. 1982 Anayasasý’nýn nasýl bir ferman karakteri taþýdýðýný bir de Mehmet Ali Birand ve ekibinin penceresinden görelim: “12 Eylül yönetimi ülkede yaþanmýþ olan anarþinin kökeninde siyaseti ve 1961 Anayasasý’ný görüyordu. O halde siyaseti siyasetçilere teslim etmenin, 1961 Anayasasý’ný da deðiþtirmenin zamaný gelmiþti. Komutanlar ‘huzur ve güven ortamý’ adýný verdikleri bu dönemi kalýcýlaþtýrmak istiyordu. 1961 Anayasasý’na iliþkin en çarpýcý eleþtiriyi Devlet Baþkaný Kenan Evren dile getirdi: Evren (Afyon konuþmasý, 29 Aðustos 1982): O anayasa bize bol geldi, içinde oynamaya baþladýk. Oynaya oynaya 12 Eylül’e geldik, dedim ve yine ilave ettim. Toplumun güvenliði, toplumun huzuru için kiþi hak ve menfaatlerinden bazý fedakarlýklarda bulunmalýyýz… 12 Eylül yönetimi Türkiye’de siyasal sistemi yeniden kuruyordu. Sistemin çatýsý da tabii ki, yeni anayasa olacaktý. Danýþma Meclisi’nde Orhan Aldýkaçtý baþkanlýðýndaki bir komisyona yeni anayasa taslaðýný hazýrlama görevi verildi. Evren bir yýl içinde yeni metnin çýkarýlmasýný istedi. Ancak asýl metni hazýrlayanlar Konsey’in hemen yanýnda faaliyet gösteren özel bir ekipti. Evren: Ve zorladým da Meclis’i, Danýþma Meclisi’ni. Hatta Danýþma Meclisi ‘Efendim, bu anayasayý bir sene içerisinde hazýrlayamayýz’ falan dediler. ‘Hazýrlanacak’ , dedim ben þeyi kabul etmiyorum, mazeret kabul etmiyorum, dedim. Güvenlik Konseyi tam 838 kanun çýkardý Milli Güvenlik Konseyi ve Danýþma Meclisi 1981–83 yýllarý arasýnda tam 838 yasa hazýrladý. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu kadar çok yasa çýkarýlmamýþtý… Anayasada yapýlan ikinci önemli deðiþiklikle halka bol geldiði düþünülen özgürlükler kýsýtlandý: -Olaðanüstü Hal Kanunu -Devlet Güvenlik Mahkemeleri Kanunu -Polis Kanunu -Dernekler Kanunu -Toplantý ve Gösteri Yürüyüþleri Kanunu -Danýþtay Kanunu -Ýdare Mahkemeleri Kanunu -Toplu Sözleþme Kanunu -Milli Eðitim Temel Kanunu deðiþtirildi. 1961 Anayasasý’ndan kalan tüm hukuk düzenlemeleri sil baþtan yapýldý. 1982 Anayasasý siyaseti etkilere býrakýyordu. Siyaset yasaðý toplumun en geniþ kesimini kapsayacak þekilde hazýrlanmýþtý… Türkiye’yi yeniden biçimlendiren MGK, en önemli adýmlarýný anayasanýn geçici maddeleriyle attý. Geçici maddeler, Danýþma Meclisi’nden habersiz hazýrlanmýþtý. Buna göre; -Evren Cumhurbaþkanlýðý’na getiriliyor, -MGK üyeleriyse Cumhurbaþkanlýðý Konseyi üyeleri haline geliyordu. -En çarpýcýsý, eski parti yöneticilerine 10 yýllýk siyaset yapma yasaðý getiriliyordu. Evren, anayasa oylamasýyla cumhurbaþkaný seçilmeye baþlangýçta itiraz etti. Halkýn karþýsýna iki sandýk konsun, anayasa ayrý, cumhurbaþkanlýðý ayrý oylansýn, dedi. Hatta karþýsýna baþka adaylarýn çýkarýlmasýný istedi. Aklýndaki aday tanýdýðý bir isimdi. Evren: Dedim ki Nurettin Paþa’ya (Ersin); “Mesela. Bir tanesi de sen ol” dedim. “Aman efendim, estaðfurullah” falan dedi. “Yok dedim yaa… Ýstemeye istemeye peki dedim. Bu milleti, milleti þu badireden kurtarmak için bu iþin içine atýldýk. Peki, bittikten sonra, biz gidiyoruz, hadi cumhurbaþkaný seçin, bizi de mahkemeye verin mi deseydik?” Taslak belli olunca, yasaklar bir ölçüde kaldýrýldý. Ancak kapatýlan siyasi parti yöneticilerinin anayasa taslaðýný eleþtirmesi yasaklandý. Ayrýca MGK’nýn belirlediði ilgili kamu ve meslek kuruluþu dýþýndakilerin de, anayasayla ilgili görüþ açýklamasý yasaktý. Sadece Evren konuþtu Ancak anayasayý övmek serbestti. Yeni anayasanýn halka anlatýlmasý amacýyla Evren, Türkiye’nin dört bir yanýnda konuþmalar yaptý. Evren: “Haa, ben 23 ekimden, 6 kasýma kadar olan süre içerisinde dedik ki, dedim ki ben, ‘Sizi dinledik. Sizin söylediklerinize ben hiçbir cevap vermedim. Þimdi ben konuþacaðým, siz dinleyeceksiniz” dedim. Evren, þehirden þehire koþuyor, anayasaya evet oyu istiyordu. O günlerde gazeteler sadece Evren’in sözlerini yayýmladýlar. Çünkü eleþtirmek yasaktý. Sonunda 7 Kasým 1982’de anayasa halkýn oyuna sunuldu. Oylamaya katýlmak zorunluydu. Oylamanýn þekli tartýþmalara neden oldu. Zira oy pusulasýnýn içine konan zarflar þeffaf hazýrlanmýþtý. Anayasaya hayýr oyu maviydi ve zarfýn içinde bile belli oluyordu. Oylamanýn yapýldýðý sandýk baþlarýndaysa güvenlik güçleri nöbet tutuyordu. Mavi, korku ve çekinme duygusu uyandýrýyordu. Sonuçta beklenen oldu. Anayasaya evet demek olan beyaz oylar ezici bir üstünlük saðladý. Evren: Anayasa oylamasý sonucu yüzde 91,5’tur. Biz yüzde 80–85 civarýnda bekliyorduk. Açýk söyleyeyim, yani hiç yüzde 91,5 tahmin etmedik. Çünkü 27 Mayýs Anayasasý biliyorsunuz yüzde 61’le falan kabul edildi.” (12 Eylül, Türkiye’nin Miladý, Mehmet Ali Birand, Hikmet Bila, Rýdvan Akar, Doðan Kitapçýlýk). Þimdi Yargýtay eski Baþkaný Sami Selçuk’un sorduðu soruyu bir de siz kendinize sorun: 1982 Anayasasý bir “ferman anayasasý” mý, deðil mi? Türkiye’ye yýllar önce biçilen elbise her taraftan patlamaya baþladý mý, baþlamadý mý? Bugün Türkiye’nin yeni bir anayasa ihtiyacý herkes tarafýndan dile getiriliyor. Ve anlaþýlýyor ki bu ülkenin artýk kendine has yeni bir Anayasa’ya ihtiyacý var. Kim, yeni anayasanýn yapýlmasýný istemiyor, bunu görmezden geliyorsa bu ülkenin menfaatine çalýþmýyor, aksine bu ülkenin geliþmesine engel oluyordur… Kalýn saðlýcakla…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |