..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Çocuk Eğitimi ve Yetiştirilmesi > ömer akşahan




6 Şubat 2003
Ödemiş Üç Eylül Parkı İle Londra Hyde Park  
Demokrasiye ilişkin ilginç bir deneyim...

ömer akşahan


Doğrusu bu ya, konu demokrasi olunca, yıllarca çaba harcadığımız ama bir türlü ciddi anlamda kökleştiremediğimiz bu çetrefilli konuyu nasıl anlatmalıyım, diye düşündüm. Yurtdışı deneyimlerimi burada sergilemenin zamanı geldi dedim, içimden.


:CJFB:
Ömer AKŞAHAN

Yurt dışındaki görevimin ardından aktif öğretmenlik hayatımı noktalama kararı almış ve emekliliğimi istemiştim. Artık kendi kanatlarımla uçabilirdim. Başta kurduğum planlarım, herkesi büyük üzüntüye boğan 17 Ağustos depremiyle bir anda hayal olmuş, sudan çıkmış balığa dönmüştüm. Deprem sarsıntısının ardından okullar güzel bir sonbahar günü kapılarını öğrencilere açmış; benim de içime tuhaf bir burukluk çökmüştü.

Ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Tarık Bin Ziyad gibi ben de dönülmez bir yola girmiştim. Bir arkadaşım, daha önce birlikte çalıştığım meslektaşım Mustafa Ali Kasap’ın Ödemiş Atatürk İlköğretim Okuluna atandığını söyleyince çok sevindim. Eh artık Kasap’la rahatça görüşme şansım var demekti. Hem onu ziyaret, hem de okul havası teneffüs etme düşüncesiyle bir fırsat yaratıp, okula vardım.

Öğretmenler odasındaki özlem faslını bitirmiştik ki, derse giriş zili çalıverdi. Benden izin istedi. Bir anda oda boşalmış, yapayalnız kalmıştım. “Kasap hangi sınıfa gidiyorsun, konun ne?” gibi peşpeşe soruları sorunca, o da “Gel hadi sen de, hem konumuz demokrasi, 7.sınıfta.”dedi.

Sınıfa birlikte girdik. Öğrenciler müfettiş geldiğini sanarak, bizi saygıyla ve sessizce selamladı. Kasap öğretmen sınıfa beni tanıttı, öğretmenlik dışı uğraşlarımdan söz etti ve beni öğrencilerle baş başa bırakıverdi.

Doğrusu bu ya, konu demokrasi olunca, yıllarca çaba harcadığımız ama bir türlü ciddi anlamda kökleştiremediğimiz bu çetrefilli konuyu nasıl anlatmalıyım, diye düşündüm. Yurtdışı deneyimlerimi burada sergilemenin zamanı geldi dedim, içimden.

Kısa bir dinlenmenin ardından öğrencilere şu soruyu yönelttim: ”Ödemiş Üç Eylül Parkıyla Londra Hyde Park arasında ne fark var?” Öğrencilerdeki ufak bir şaşkınlığın ardından, yanıtlar gelmeye başladı. Kimi parkların büyüklüğünden, kimi güzelliğinden, kimi kalabalık oluşundan dem vuruyor, ancak bir türlü istediğim yanıt gelmiyordu. Tam umudumu yitirmek üzereyken, ön sıradaki bir kız öğrenci, birden “Demokrasi!” demez mi? İçimdeki sevinci hemen öğrencilerle paylaşmak düşüncesiyle, “Lütfen arkadaşımızı alkışlayalım.”dedim. Hepimiz bu cin fikirli öğrencinin başarısını kutladık.

Sorum güç de olsa yanıtını bulmuştu. Ancak şimdi asıl zorluk başlıyordu. Sınıfta herkes Ödemiş Üç Eylül Parkını tanıyordu fakat Hyde Parkı bırakın Londra’nın nerde olduğunu bilen pek çıkmamıştı. Hayatlarında hiç görmedikleri bir yeri hem de demokrasi kavramını içine katarak nasıl anlatabilirdim? Konuyu süratle çözmem gerekiyordu; birden öğretmen kürsüsünün üstüne zıpladım. Kasap öğretmen de dahil tüm öğrenciler bu ani hareketim karşısında kısa bir şok geçirdiler; öyle ya, hayatlarında belki de ilk kez bir öğretmen, kürsünün üstüne çıkıyordu. İçlerinden çoğunun, bu herif kafadan biraz çatlak dediklerini, duyar gibiydim. Ama onların ne düşündükleri hiç umurumda değildi. Ben ikinci amacıma çoktan ulaşmıştım.

Şimdi planımın üçüncü aşamasına geçebilirdim artık. Öğrencilere şu kısa konuşmayı yaptığımı dün gibi anımsıyorum:”Çocuklar, burası Londra Hyde Park! Bu parkın içinde herkesin üzerine çıkıp konuşabileceği bir kürsü var. Ben şimdi o kürsüden size sesleniyorum. Bu kürsüde herkes dilediği gibi konuşma özgürlüğüne sahiptir. Örneğin ben,
İngiltere Kraliçesinin anasını, avradını, yedi sülalesini sövebilirim. İngiliz polisi de beni bir köşede dinleyebilir. O polis benim bu konuşmam nedeniyle kesinlikle hiçbir şey yapmaz! İşte burası, Londra Hyde Park, demokrasinin kalbinin attığı yer!”

Ve kürsüden indim. Çocuklar hipnotize olmuş gibiydi. Sınıfta herkesin gözleri büyümüş, bense, başarmanın verdiği bir keyfi doyasıya yaşıyordum. O sevimli öğrencilerle tamamen doğaçlama bir yöntemle yaşadığım 40 dakikalık demokrasi dersini inanıyorum ne onlar unutacaklar, ne de ben!

Zaman su gibi akmıştı. Sanki ders zili henüz çalmamış gibiydi; hiç birinin dersten çıkmaya niyeti olmadığı peş peşe gelen sorulardan kolayca anlaşılıyordu. Bana bu güzel anı yaşamamı sağlayan güzel insan, başarılı öğretmen sevgili dostum Mustafa Ali Kasap’a veda etmenin zamanı gelmişti. Öğrencilere de bir gün tekrar karşılaşmak umuduyla, herkese hoşça kalın, dedim.

Bana öğrencisinin öğretmeni olmayı öğreten, Nazilli İlköğretmen Okulundaki o kahraman öğretmenlerime vefa borcumu umarım bir gün öderim diye, hâlâ çala kalem yazıyorum. Bu anımı sizlerle paylaşma gücünü de onlardan aldığım feyz ve ilhama borçlu olduğumu itiraf etmem gerek!

Hem ben, hâlâ o öğretmenlerimin bir ayak tırnağı bile olamadığımı biliyorum!

Ö.Akşahan ../..



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın çocuk eğitimi ve yetiştirilmesi kümesinde bulunan diğer yazıları...
Engellilerden Kutsal Çağrı
Engellilerden Kutsal Çağrı
Ev Ödevleri

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ödemişli Güzide Bestekar Kasım İnaltekin (*)
Nietzsche Ağladığında
Mustafa Erdal
Goethe Der ki...
Öğrenci Notu Üzerine...
Atatürk Çocukları Kütüphanesi
Ben İstediğim Sürece Yaşarım!
Öğrenci Odaklı Eğitim
Safranbolu"ya Aşık Olmak...
Eğitimde Yeni Yapılanmaya Gidilirken...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


ömer akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.