..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun)
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Söyleşi > ömer akşahan




26 Mart 2004
Ben İstediğim Sürece Yaşarım!  
(Bir Yaşam Duayeni Hasan ALTINTAŞ 'BACANAK')

ömer akşahan


"Kızı kökten, şarabı küpten alacaksın!"


:CCJH:
Ömer AKŞAHAN

Arkadaşım, "Seni Hasan amcayla tanıştıracağım bugün."dediğinde, gerçeği söylemek gerekirse, fazla önemsememiştim. Yaşadığı yer Denizli'nin 4000 nüfuslu küçük bir ilçesi olan Bekilli'ydi. Her ne kadar şaraplarıyla tanınıyor olsa da, kafamdaki önyargıyı bir süre sonra paramparça edebileceğini doğrusu hiç düşünmemiştim.
Boyu 1.50 civarında, kır saçlarını örttüğü yün kumaş şapkası başında, çok hafif kamburu çıkmış ufak tefek bir adam vardı karşımda. Şarap üretim sahasından bizi hemen kendi çalışma odasına aldı. Karşılıklı bir söyleşi başladı aramızda. Arkadaşım bir kaç yıl öncesi ziyaret ettiği bu kişinin kendisini yeniden anımsamış olmasından mutluydu. Demek belleği güçlüydü, dedim içimden. İlk konuşmalarının ardından bu kişiyle çok önemli konuları paylaşacağımızı anlamıştım. Hemen kağıt kalem aradım..Ses alma aygıtım olsa daha iyiydi ama olsun, ne yakaladın o kâr hesabı, not almaya başladım. Bu yazı profesyonel olmayan bir ortamda tutulmuş notlarla ortaya çıkabildi.
Yaşamının büyük bir bölümünde çok çeşitli meslekler deneyen Hasan Altıntaş'ın şapkacılık mesleğine ayrı bir önem verdiği her satır arasında dile getirdiği sözlerden anlaşılıyordu.
-Ben adamın ne olacağını kafa çapından anlarım.
-Kafaya uyacak şapkanın ölçümünü iki şekilde alırım:İster eninden, isterse alnından boyuna uzanan bir çizgiden.
-Şarapçılığa başladığım ilk yıllarda ülkede şarap üretimi yapan 250-260 kadar üretici vardı. Ve ben bunların arasına girip, kendimi kabul ettirinceye kadar Trakya'da yıllarca bedava şarap dağıttım. Üç çocuğumu okutmak için de şapkacılığı bırakmadım. Ordan sağladığım gelirle okuttum.
Bu arada pet şişede altın sarısı renginde beyaz şarabı koydu ortaya. Bizim ikimize şarap kadehi gelmişti. Ancak Hasan abinin bardağı ise İzmir bardağı dediğimiz ince belli çay bardağıydı. Merakımı biraz sonra giderdi.
-Ben şarabı bu bardakla içerim. Her bardağı da onbeş dakikada bitiririm. Saatlerce de şarap içerim, aynı yöntemle. Doğrusu onun bardağı ile biz genelde fondip yaparız.
Hasan abi, gerçek bir halk filozofu! Bu söyleşi sırasında öyle inciler döküldü ki dilinden, alın işte, bazıları:
-Ben önce işimi yaparım; para, benim peşimden gelir.
-Önce iş ediniriz, sonra eş ediniriz.
-Gölge satan, aç yatan. Bu sözü, gençliğinde yaptığı seyyar sinemacılık günleri için dile getirdi. O günlere ait de çok ilginç anılara sahip biri Hasan Altıntaş.
Çocukluğunda her Cuma günü, her aileden imam efendiye "Cumalık" denen bir yardım gönderilirmiş. O yıllarda imamlar günümüzdeki gibi devletten maaş almamaktadır. Annesi Hasan'a altı yumurta verir ve Hoca Efendiye vermesini söyler. Hasan Hoca efendiye Cumalığını verirken, dayanamayıp şu soruyu sorar:" Hocam, Cumalığınızı biz veriyoruz. Bizimkini kim verecek?" Hoca da:"Sizinkini Allah cennette verecek."deyince, bu kez Hasan:"Hocam sizinkisi şimdi peşin oluyor da, bizimkisi niye ölünce oluyor?" diye sorunca, hoca yanıt veremez. Hasan'ın babasına gider. "Bu çocuk büyüyünce bir şey olacak ama ne olur onu bilemem."der.
Hasan gene bir gün anasına:"Beni doğurunca niye hemen okula göndermedin?" diye sorgular. Anası pek tabii, bu cin fikirli oğluna bir şey diyemez.
Hayatı boyunca sigara içmeyen ve şarap dışında da alkollü içki almayan Hasan abiye, şarapçılık işine nasıl başladığını sordum.
Yöre üzüm bağları ile doludur. Hemen her aile o yıllarda pekmezlik üzüm üretir. Bazı şarap üreticileri de yöreye gelerek üzümlerini toptan alırlar. Bunlardan birisi, üreticinin getirdiği üzümleri beğenmez, müstahsilin üzümünü yere döküp ayakları altında çiğner, üreticiyi de fena şekilde azarlar. Bu olayı yerinde izleyen Hasan abi, derhal orda kararını verir. O şarap imalatına girişecektir. O güne değin ağzına alkollü içecek değmeyen Hasan abi, 1958 yılında ilk ve son kez Tekel birasını susuz içer. Üretime başladığı günden beri de hergün mutlaka ince belli bardağıyla şarap içer. Beş-altı yıl deneme üretimi yapar. Trakya'yı karış karış gezer. Vespa motorsikletiyle Bekilli'den Trakya'ya gider gelir. Ona göre:
-Zamanı gelen şey hafızaya doğuyor.

Arkadaşlarıyla sohbet ettiği bağ evinde bazen sabahlara kadar içerler. Hatice hanım kocasına son derece güven duyar. Ona kimse ne yapıyorsun diye karışamaz. Bağ evi sofralarının altın bir kuralı vardır: Herkes ne kadar içerse içsin önemli değildir. Ancak bu muhabbetin sonunda herkes evinin yoluna yalnız gitmek zorundadır.
-Ben insanı bu tezgahta tanıdım. Bu kaba iki şişe dök. Bu kapta en ufak bozuk laf yoktur.
-İçki altın kaşıktır, her ağıza yakışmaz.
-Akşamdan kalırsan, sabah kalktığında yarım bardak sütün içine rakı koyup içmelisin. Böylece kolay ayılırsın.
Hasan abi yıllarca bir çok kişiyle hem perakende hem de toptan alışveriş yapmıştır. Her esnafın tuttuğu bir alacak defteri onda da vardır. Ancak o, bu defterin başına şunu yazar: "VERİRLERSE ALACAK!" Çünkü ona göre:
-Akit, nakittir.
Küp Şarapçılık, vişne şaraplarıyla da çok ünlüdür. Bekilli'ye ekolojik tarım anlayışı onunla girmiş ve gelişmiştir. Ona göre, bu şarabın keşfini karısı Hatice hanıma borçludur. Hatice hanım eve ziyarete gelen iki hacıya içmeleri için testide koruduğu vişne şurubundan sürahiye döker. Vişnenin tatlanması için koyduğu şeker zamanla testi içinde fermente olmuştur. Ertesi gün hacılarla karşılaştığında Hasan abi, hacıya sorar:"Dünkü içtiğiniz neydi hacı?" Hacı:"Neden sordun ki? Ben onu bir de gençliğimde içtim."diye yanıtlar. Bunun üzerine testideki vişneyi yeniden tadan Hasan Altıntaş, bunun tatlı şarap olduğunu anlar. Bunun üzerine vişne şarabı üretimini başlatır.
Bugün KÜP ŞARAPÇILIK markasıyla bir çok kalite ödülü alan firmanın kurucusuyla yaptığımız söyleşi onun meşhur vişne şarabıyla devam ediyordu. Dedi ki:"Bizim yatırımımız Çal'ın 10 km ilerisinde Mahmutgazi köyündedir. O köyde kilise vardır. Arada bir günah çıkartırız.(Gülüşüyoruz) O binada hiç bekçi yoktur. Kimse de şişeleri yüklenip götürmez. Bilirler ki, orda kim bir şişe şarap isterse ona iki şişe verilecektir. Adam neden çalmaya yeltensin ki! Biz bu günlere karımla buzlu şişeleri yıkayarak geldik.
Konu şarap olunca, Çallı Dellal'dan söz etmemek olmaz. Ona atfen söyledikleri: "Astrnot, yeryüzüne inerken nargile içen dedeye rastlar. Durur, 'Sen kimsin?der. O da:'Yeryüzü Tanrısıyım.'Bunun üzerine astonot:'İnsene dünyana, bir baksana!' deyince, bu kez:'Bir kere geldim. Meryem'le günahımı aldılar. İsa'yı benim oğlum yaptılar. Bir daha oraya asla gelmem.'der. Çallı Dellal'a göre bu dünyanın Allah'ı yoktur.
Allah'ın bacanağıyım, demesiyle yörede ünlenen Hasan Altıntaş'a herkes burada 'Bacanak' diye seslenir.

Hasan Altıntaş'tan şarap güzellemeleri:
*Sevgilinin güzeli gül, içkinin güzeli şarap kokar.
*İnsanlıkla doğan ve onunla yaşayan, uğruna efsaneler dizilen, savaşlar tutulan, tarihin solgun yaprakları arasından bize güzellikleri ve özgürlükleri fısıldayan, kimi zaman kralların sofralarında, kimi zaman tanrıların kadehlerinde, hiç söylenmemiş mutluluk şarkılarının bestekarıdır şarap.
*Bazen şairlerde ilham, bazen danslarda ritm, bazen tablolarda renktir şarap. Ana tanrıça Kibele misali birçok güzelliği doğurmuştur şarap.
*Plutarch'a göre de içkilerin en faydalısı, ilaçların en tatlısı ve yemeklerin en lezzetlisidir şarap.
*Sokrat'a göre çok güzel ama dozu kaçırılmadan içilmesi gereken bir içkidir şarap.
*Eski Yunan ve Romalılar, şarabı kutsal bir içki olarak kabul etmişler, Şarap Tanrıları Dionysus ve Baccus adına mabetler yapmışlardır.
*Kutsal kitaplarda en eski ilaç olarak tanımlanır şarap.
*Büyük Doktor İbni Sina, ayda iki kere sarhoş olmanın yararlı olacağını savunmuştur.
Bu güzel adam:
-Ben, Bekilli'nin geleceği için şarapçı oldum, diyerek, hedefinin ne denli yüksek olduğunu, şu sözleriyle de kanıtlıyor:
-Şarapta kalite benden sorulur!


"Kendim doldurur kendim içerim
Kendi günahımı kendim çekerim"diyen, Hasan Altıntaş'a veda zamanı gelmişti.
İşletmenin yöneticisi oğlu Asım Altıntaş geldi. Gözlerinin içi hep gülen birisi. "Hocam, eğer Denizli'ye dönmek istemezseniz sizleri misafirhanemizde ağırlarız şeref duyarız. Yok dönmek isterseniz, aracınızı ya ben ya da bir şoför arkadaş kulanması gerekir"deyince, duygulanıyoruz. Bir gözü şişelerde. Çok içtiğimizi sanıyor. Teşekkür ederek yola çıkıyoruz. Denizli'ye vardığımızda arkadaşım Hasan abiyi arayıp sağsalim vardığımızı söyleyecek; konuşmayı Hasan abi,"Hoş geldiniz!"diyerek noktalıyor.
Böyle bir halk filozofunu tanıma fırsatı yaratan arkadaşım Mehmet Sürgit'e teşekkür ederek, kaldığım Öğretmenevine doğru mutlu bir şekilde yöneliyorum.
Not: Hasan Altıntaş hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isterseniz www.kupsarap.com adresini ziyaret edebilirsiniz.


.Eleştiriler & Yorumlar

:: Sanki bu dünyada değilmiş gibi güzel yazmışsın
Gönderen: zafer çomak / Safranbolu
17 Mayıs 2004
Ömer kardeşim diline sağlık çok güzel yazmıssım.Bende sizin gördüğünüz gibi Bekillidenim.Yokluktan bende gurbet ellere gittim.Safranboluya yerleştim.Çalışıp duruyouz.Ben yüksek okulda mat. öğrt. yapıyorum.O gezip gördüğünüz Bekilli nin sert ve yoksul ortamı benide hertürlü etkiledi. Mücadeleci kavgacı hırslı yaptı.İleride birbirimizi daha iyi tanımak dileğiyle sağlıklı ve mutlu günler dilerim.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın söyleşi kümesinde bulunan diğer yazıları...
Atatürk Çocukları Kütüphanesi

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ödemişli Güzide Bestekar Kasım İnaltekin (*)
Nietzsche Ağladığında
Engellilerden Kutsal Çağrı
Mustafa Erdal
Goethe Der ki...
Öğrenci Notu Üzerine...
Engellilerden Kutsal Çağrı
Ödemiş Üç Eylül Parkı İle Londra Hyde Park
Öğrenci Odaklı Eğitim
Safranbolu"ya Aşık Olmak...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


ömer akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.